Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kul hakkı nedir? (1 Kullanıcı)

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkı, geniş bir kavram. Kulun bedenine ve malına yapılan tecavüzler maddî hukuk, kalp ve ruhuna verilen zararlar ise mânevî hukuk olarak değerlendirilmeli.

Kulun maddî hukukuna en büyük tecavüz, öldürme hâdisesi. İnsanın yaşama hakkına son verme, onun bu kâinatla olan bütün münasebetlerini bir anda kesip atma, kulu, Rabbine ibadetten alıkoyma, İlâhî eserleri tefekkürden, rahmanî nimetlere şükürden menetme cinayeti. Allah’ı tesbih eden yetmiş trilyona yakın hücrenin bütün bu tespihlerini bir kurşunla delip geçme, yahut bir bıçakla kesip atma ihaneti.

Fıkıh âlimlerimiz katlin üç yerde câiz olduğunu söylerler.

- İmandan sonra küfre girme
- evli olduğu halde zina etme
- haksız yere bir insanın kanına girme.

Bunlar dışında insanın hayatına son verilemiyor.


“Kim bir nefsi, kısas yahut yeryüzünde fesat çıkarma sebeplerinin biri olmaksızın öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir.”
(Mâide Sûresi, 32)


mealindeki âyet-i kerimenin tefsiri sadedinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri, şu enteresan beyanda bulunur:


“Bir mâsumun hayatı, kanı, hatta umum beşer için de olsa heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir.”
( Sünuhat)


Yâni, Allah’ın sonsuz kudretine nazaran bir insan yaratmakla bütün insanları yaratmak arasında fark olmadığı gibi, Onun sonsuz rahmet ve adaleti noktasında da bir insanın katli ile, bütün insanların katli arasında fark yoktur.

İnsanoğlu her nasılsa, başkalarının hakkını çiğnerken o insanların Allah’ın kulu olduklarını unutuyor. “Ben Allah’ın bir kuluna zulmedersem, Onun kahrına hedef olurum.” diye düşünemiyor. Bunun içindir ki, kendisine İlâhî ikazlar geliyor.

Bu rahmanî ikazlara tercüman olma sadedinde Allah Resulü de (asm.) ümmetini defalarca ve değişik şekillerde ikaz etmiştir.

Sadece üç misâl:


“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.”
(Buharî, Müslim)

“Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir. Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilir. Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir. Daha sonra cehenneme atılır.”
(Müslim)

“Kaçmayarak, yalnız Allah’tan sevap bekleyip sabrederek, düşmana karşı durduğun halde öldürülürsen, borçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur. Bunu bana Cibril söyledi.”
(Müslim)


Bu son Hadis-i Şeriften çok önemli bir hakikat dersi alıyoruz: Şehitlik de kul hakkını kaldırmıyor.

Allah yolunda canını veren bir mümin bunun büyük mükâfatını görmekle birlikte, kullara olan borçlarından kurtulamıyor. Zira kul hakkının affını Cenâb-ı Hak kula bırakmış. Aynı şekilde, samimi tövbe eden bir müminin de geçmiş günahları affolunuyor, ama kul hakkı bu affa da girmiyor.


“Tövbekâr olanlar hakkında hukukullah dâvâsı takip edilmez. Ancak hukuk-u şahsiye dâvâsı kalır.”
( Hak Dini Kur’an Dili)


Meselâ, gıybet eden bir insan gıybet ettiği kimseden helâllik almadıkça bu günahın cezasından kendini kurtaramaz.

Kur’an-ı Hakîm’de, ilk bakışta kul hakkı gibi görünen ve kullar arasındaki adalet esaslarını tespit eden birçok âyetlerden sonra, “İşte bu Allah’ın hudududur, onu tecavüz etmeyin.” mealinde İlâhî ikazlar gelir. Demek ki, kul hakkını çiğnemek, Allah’ın hududuna tecavüz olarak kabul ediliyor. Artık böyle bir cinayeti işleyen insan kime iltica edecek, kimden yardım dileyecektir?

İnsan, Allah’ın kulu olduğundan onun hukukuna riayetsizlik de İlâhî azabı netice veriyor ve bu noktada hukuklar birleşiyor.

Kendi parmağımızı niçin kesemez, hayatımıza neden kastedemeyiz? Çünkü, ne beden bizim, ne de ruh. Haneyi harap etmeye de hakkımız yok, misafiri oradan çıkarmaya da. Yaparsak ne olur? Allah’ın mahlûkatında Onun rızası dışında tasarrufa kalkışmış oluruz. Bu ise hem hukukullah’a karşı bir isyan, hem de kul hakkını ihlâldir. Demek ki aynı fiil ile iki hukuka birden tecavüz ediliyor.

Alıntı
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkı Cennete girmeye manidir


Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Bir kimse Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa fakat üzerinde bir kuruş kul hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe Cennete giremez.

* Kul hakkı çok mühimdir. Allahü teâlâ her türlü günahı affedebilir. Ama, kul hakkıyla gelmeyin buyuruyor. Kul hakkıyla gidenin işi adalete bırakılır. Adaletin ne şekilde hüküm vereceği belli olmaz. Allah korusun çok kimse ümitle gider de, hâli perişan olur.

* Size haksızlık eden, zulmeden, malınızı mülkünüzü gasp eden aslında size iyilik etmiştir. Eyvah onların haline. Sen mazlum, onlar zalim. Alan düşünsün. Ahirette zalim ağlayacak, mazlum gülecek. Zalim verecek, mazlum alacak.

* Günahı çok olan ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını dağıtsın.

* Kendisine himmet gelen kimse, yerinde duramaz.

* Fakirlere verilen sadaka namazdaki kusurları giderir.

* Cenab-ı Hak Ramazan orucunun karşılığı ile iftiraya uğrayan kullarının ecirlerini hesapsız vereceğini vaat ediyor. Merhametlilerin en merhametlisi olan Allahü teâlânın kereminin sonsuzluğuna bakın ki; mümin kullarının hesaplarını sevap-günah tartısıyla ölçmenin yanında; kulun lehine olarak iki kapıyı ardına kadar açık bırakıyor. Halbuki; sevaplarla günahların yazılışlarında bile kulun lehinde hareket edilir; bunları tespitle görevli melekler, kulun hayırlı bir iş murat edip de yapamaması halinde bile sevap yazarken, kötü bir düşünceyi ise, ancak fiile döktükten sonra kayda geçirirler.

* Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri anlatır:
Bir defa cihânın süsü ve kâinâtın efendisi olan Peygamber efendimizi rüyada görmekle şereflendim. Yan yana uzanmış yatıyorduk. O kadar yakındık ki, mübarek nefesi yüzüme geliyordu. Bu esnada susadım. İmam-ı Rabbani hazretlerinin oğulları, orada idiler. Resulullah, onlardan su getirmesini emretti. Yâ Resulallah, onlar benim pîrimin oğullarıdır) diye arz ettim. (Onlar söz dinler) buyurdu. Onlardan biri, kalkıp su getirdi. Kana kana içtim. Sonra; (Yâ Resulallah, İmama-ı Rabbani müceddîd-i elf-i sânî hakkında ne buyurursunuz?) diye arz ettim. (Ümmetimde onun bir benzeri yoktur) buyurdu. (Yâ Resulallah! Mektûbât'ı, mübarek nazarlarınızdan geçti mi?) dedim. (Eğer ondan hatırladığın bir yer varsa oku) buyurdu. Ben de, Allahü teâlâ için; (O, verâ-ül-verâ sonra yine verâ-ül-verâ'dır, yani Allahü teâlâ ötelerin ötesidir. Akıl neyi düşünür ve neyi tasavvur ederse O değildir) yazdığını söyledim. Resulullah efendimiz bunu çok beğendi ve; (Tekrar oku!) buyurunca, tekrar okudum. Bu ifâdeleri çok güzel buldu. Bu hâl epey bir müddet devam etti.

Sabah olunca büyüklerden bir zât erkenden gelip bana; (Ben bu gece rüyamda sizin bir rüya gördüğünüzü gördüm. O rüyayı bana anlat!) deyince, anlattım. Çok beğenip, hayret etti. Ben gördüğüm bu rüyada, Resulullah efendimizin mübarek nefesinin ve sohbetinin bereketiyle kendimi tamâmen nûr ve huzur içinde buldum. Uyanık iken ele geçen şeylerden daha çok bereketli olan bu rüyanın bereketiyle günlerce acıkmadım ve susamadım.


Alıntı
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul Hakkı" Nedir? Önemi nereden gelir?

Kul Hakkı, Başkasının bedenine, malına, maddiyatına, Kalp ve ruhuna verilen zararlardır.

Kulun maddî hukukuna en büyük tecavüz, öldürme hâdisesidir.
Öldürme fiili, İnsanın yaşama hakkına son vermektir.

İnsanoğlu her nasılsa, başkalarının hakkını çiğnerken o insanların Allah’ın kulu olduklarını unutuyor.
“Ben Allah’ın bir kuluna zulmedersem, Onun kahrına ve Gazabına hedef olurum.” diye düşünemiyor.

Bunun içindir ki, insanlar sıkıntı ve sorunlardan kurtulamıyor.

Nasıl ki, resmi bir görevliye hakaret eder veya onun elbisesinden bir düğme koparırsan, Görevlinin mensup olduğu Devlet, senin peşine düşer ve seni cezalandırırsa, Allah’ında yarattığı kullarına da zarar verirsen bunun nasıl cezasız kalacağına inanır ve Allah’ın kullarını nasıl sahipsiz bırakabileceğini düşünebilirsin.

İnsanlar bu konuda önemine atfen defalarca uyarılmıştır.
Sadece üç misal:

a)“ Mazlumun (Zulüm görmüş, kendisine zulmedilmiş, haksızlığa uğratılmış.) bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.”

b)“ Ümmetimden iflas etmiş, tükenmiş kimseler O'dur ki, kıyamet gününde yalnız ibadeti ile gelir.
Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse de kıyamet gününde onunla birlikte hesap vermeye gelir.
Bunun üzerine kendisinin borçlu olduğu kimselere, kendisinin önce yapmış oldukları hayır ve iyilikleri alacaklı kimselere verilir, Üzerinde diğerlerinin hakları bitmeden kendi iyilikleri tükenirse, o zaman da, onların hatalarından bir kısmı alınarak borçluya yüklenir. Daha sonrada cezalandırılır.

c)“Allah yolunda üç kez şehit dahi olsan ve üzerinde kul hakkı varsa Cennete giremezsin. Tüm günahların affedilir, Kul Hakkı hariç ”

İfade edildiği gibi, Şehitlik sevabı dahi, hiçbir şekilde kul hakkını kaldırmıyor.

Bu doğrultuda, Diğer bir kul hakkıda, insanların aleyhinde yaptığın dedikodu için dahi, o insandan helâllik almadıkça bu günahın cezasından kendini kurtaramıyorsun.

"Kul hakkı" gibi görünen ve kullar arasındaki adalet esaslarını tespit eden birçok bildirimlerde, önemine atfen sık sık
“İşte bu Allah’ın hudududur, ona tecavüz etmeyin.” anlamında uyarılar yapılmıştır.

Demek ki, kul hakkını çiğnemek, Allah’ın hududuna tecavüz olarak kabul ediliyor.

İşte bu nedenle çok önemlidir.
Alıntı
 

Ayşegül00

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
1,408
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
32
allah razı olsun olsun güzeldi..allahım kul hakkından korusun...
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
allah razı olsun olsun güzeldi..allahım kul hakkından korusun...


Amin
Allah razı olsun kardeşlerim Allah bilerek ve idarak edenlerden olmak nasip etsin Rabbim.
Allah'ın karşısına inşallah kul hakkı ile çıkmak nasip etmesin Rabbim.
Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun korktuklarımızdan emin umduklarımıza nail olmak nasip etsin Rabbim.Selam ve dua ile Allah'a emanet olun herşey gönlünüzce olsun hayırlı geceler.
 

bawercan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Tem 2010
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah razı olsun
emeğınıze sağlık
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Allah razı olsun
emeğınıze sağlık

Amin
Selam Aleyküm Allah sende razı olsun Allah bilerek ve idrak edenlerden olmak nasip etsin Rabbim.
Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun korktuklarımızdan emin umduklarımıza nail olmak nasip etsin Rabbim.
Allah'ın karşısına inşallah kul hakkı ile çıkmak nasip etmesin Rabbim.
Selam ve dua ile Allah'a emanet olun herşey gönlünüzce olsun hayırlı akşamlar.
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
İslam büyüklerinin çok korktukları bunun için de en çok üzerinde durdukları konulardan biri de kul hakkı konusudur. Başkalarının hakkı geçmemesi için azami dikkat gösterirlerdi.
Dinimizde Hak; hakkullah (Allahü teâlânın hakkı) ve kul hakkı olmak üzere iki kısımdır. Hakların gözetilmesi ve yerine getirilmesi açık ve kesin bir şekilde bildirilmiştir. Başkasının malına, canına, nâmusuna zarar veren kul hakkı altına girmiş olur. Kul hakkı Allahü teâlânın hakkından önde gelmektedir. Çünkü Allahü teâlâ çok merhâmetli olup hiçbir şeye muhtâç değildir. İnsanlar ise, çok şeye muhtâç olup, cimridirler. Kul hakkı ile ilgili Peygamber efendimiz buyurdu ki:
“Birisinin hakkını alan kimse, ölmeden önce, onunla helâllaşsın! Paranın, malın geçmeyeceği kıyâmet gününe, üzerinde kul hakkı bulunarak gitmesin! Dünyâda yapmış olduğu ibâdetleri, orada hak sâhibine verilecektir. İbâdeti yoksa veya biterse, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir.”
“Bir kimsenin, başkasına zarar vermesi, malını çalması ve yemesi, iftirâ etmesi, dövmesi, sövmesi, yaralaması, ücretsiz birinin çocuğuna iş gördürmesi, alay etmesi, gıybetini yapması, kalbini kırması, eli ve dili ile eziyet etmesi kul haklarındandır.”
Kul hakkının en mühimi hoca ve ana-baba hakkıdır.
İbn-i Âbidîn hazretleri şöyle buyurmaktadır: “Zımmîye, yâni gayri müslim vatandaşa zulmetmek, Müslümana zulmetmekten daha fenâdır. Hayvana işkence ise daha fenâdır.”
Kıyâmet günü hak sâhipleri, haklarını mutlaka alacaktır. Hattâ boynuzsuz koç, boynuzlu koçtan vurma hakkını alır. Dünyâda hak sâhibine hakkı ödenmezse veya hakkını helâl etmezse, âhirette iyilikleri alınıp hakkı olana verilir.
Kul hakkından kurtulmak için, hak sâhiplerinin hakkı ödenir, helâllaşılır, ona iyilik ve duâ edilir. Hak sâhibi ölmüş ise, çocuklarına, vârislerine haklar verilip ödenir. Vârisleri bilinmiyorsa, o miktâr para fakirlere sadaka verilip sevâbı hak sâhibine niyet edilir.alıntı
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkı ile gitmektense!

Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyurdu ki: “Kul hakkı ile alâkalı tek günâhla Allahın huzûruna gitmektense Allah hakkı ile alâkalı yetmiş günâhla gitmek daha iyidir.”
Hadîs-i şerîfte, “Allahü teâlânın yanında dostlarının en hayırlısı, dostlarına hayırlı olan, komşuların en hayırlısı da komşularına hayrı dokunandır” buyuruldu.
En güzel hayır, kişiye dinini öğretmektir. Onu sonsuz âhiret azabından kurtarmaktır. Komşusuna, dinini öğrenmesinde yardımcı olmayana kul hakkı geçer.
Kul hakkının en mühimi ve azâbı en şiddetli olanı, akrabâsına, âile efrâdına, mâiyetinde olanlara emr-i ma’rûf yapmamaktır. Komşuya da emr-i ma’rûf yapmamak en mühim bir kul hakkıdır. Meselâ, alkollü içkilerin, tesettürsüz gezmenin haram olduğunu, güler yüz ve tatlı dil ile komşularına anlatmalıdır!
Komşularının günâh işlediklerini görüp de, “Bana ne?” diyerek evine çekilen, uygun bir şekilde onlara nasîhat etmeyen ve kendileri ile görüşmeyen, onların Cehennemden kurtulması için yardım etmeyen mes’ûl olacaktır.
Komşuları böyle bir kimseyi, Kıyâmet günü Allahü teâlâya şikâyet edeceklerdir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Nice kimse, Kıyâmette komşusunun yakasına yapışıp, ‘Yâ Rabbî, buna sor ki niçin kapısını bana kapadı. Niçin elindeki ni’metlerden bana da vermedi?’ diyecektir.”
Eğer, bunu söyleyecek durumda bir komşu değilse, söylendiği zaman huzursuzluk, fitne çıkacakca böyle komşulara bu konuları anlatan kıymetli kitap hediye etmelidir. Bir vesile ile güzel bir dini kitap verilirse, emr-i maruf vazifesi yapılmış olur. Âhirette bana dinimi öğrenmem için yardımcı olmadı, diyemez. Böyle yapmakla en azından, biz vebalden kurtulmuş oluruz
Tabiî ki bununla da kalmayıp hal ile örnek olmalıdır. Komşu kötü biri bile olsa, her karşılaşmada, onunla merhabalaşmalı, hal hatır sormalıdır. Daima ona güler yüz göstermelidir. Neticede o da insandır. Bir gün gelip kendi kendine düşünecektir: Bu güzelliğin kaynağı nedir diye!..Alıntı
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkında bu kadar hassastılar!

Şemseddin-i Sivasi hazretleri nakleder: İmam-ı a’zamın babası Sabit küçük yaştan beri ahlâkı temiz, takva ve vera sahibi idi. Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Abdestten sonra suda çürüyüp gidecek olan bu elmayı alıp yedi. Fakat tükürüğünde kan gördü. Şimdiye kadar böyle bir hâl görmediği için tükürükteki kanın bu elmadan ileri geldiğini tahmin etti. Yediğine pişman oldu. Elmanın sahibini bulup helalleşmek için dere boyunca gitti. Nihayet yediği elmaya benzeyen bir meyve bahçesi gördü. Sahibini sordu. Bu zatın gayet cömert ve ihsan sahibi olduğunu, hatta ağaçta bulunan bütün elmaları toplayıp götürülse yine bir şey demeyeceğini, bir elmanın ne ehemmiyeti olacağını söylediler. Buna rağmen elmanın sahibini buldu, meseleyi anlattı, ya parasını almasını veya helal etmesini istedi. Bahçe sahibi sordu:
- Yediğin elmam için ne vereceksin?
- Altın gümüş neyim olsa veririm.
- Ben altın gümüş istemem ama, eğer kıyamette senden davacı olmamı istemezsen bir teklifim var, onu kabul etmen gerekir.
- Teklifin nedir?
- Kör, sağır, dilsiz ve kötürüm bir kızım var, bununla evlenmeye razı olursan o zaman elmayı sana helal edebilirim.
Sabit hazretleri ahirete kul hakkıyla gitmemek için bu teklifi kabul etti. Düğün hazırlığı yapıldı. Sabit hazretlerinin ilk gece odaya girmesiyle çıkması bir oldu. Hemen kayınpederine koşup, “Efendim, bir yanlışlık var galiba, içeride sizin bahsettiğiniz vasıflarda bir kız yok, tam tersi!..” Kayınpederi tebessüm ederek, “Evladım o benim kızımdır, senin de helalindir. Ben sana kör dediysem, o hiç haram görmemiştir. Sağır dediysem, o hiç haram duymamıştır. Dilsiz dediysem, o hiç haram konuşmamıştır. Kötürüm dediysem, o hiç harama gitmemiştir. Var git helalinin yanına, Allahü teâlâ mübarek ve mesut etsin.”
İşte kul hakkına bu kadar dikkat eden Sabit’in bu evliliğinden imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri gibi eşsiz bir âlim dünyaya geldi.
Alıntı

 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkı beş türlüdür


1- Mali olan kul hakları: Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, başkasının malına zarar vermek gibi. Bu haklar için sahibi ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, salih bir fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan ana babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, caiz olur. Bunları yapmak imkânını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin af olunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü alınmazsa, ahirette af olunması, çok güç olur.
2- Nefsî, yani hayatî günah olan kul hakları: Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir. Bu haklar için önce tevbe eder. Adam ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir.
3- Irza dokunan kul hakları: Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir. Tevbe etmek ve helalleşmek lazımdır. Bunlarda vârisleri ile helalleşmek olmaz.
4- Mahremi olan kul hakları: Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek gibi şeylerdir. Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helalleşir. Fitne ihtimali varsa helalleşmek yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibadetlerin sevaplarını ona bağışlar. Fitne ihtimali olunca, helalleşirken işlediği günahları bildirmeyip, bendeki bütün haklarını af et demekle yetinir.
5- Dinî olan kul hakları: Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fasık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. Açıktan oruç yiyerek veya açıktan başka haram işleyerek kötü örnek olmak. Bu günahlar için de tevbe etmek, hak sahipleri ile helalleşmek gerekir.

ALINTI
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkı müminin ayıbı!..

Kul hakkı da bulunan günahların affı güçtür ve azâbları daha şiddetli olacaktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Bir zaman gelir ki, insan kazancının helâlden mi, haramdan mı olduğunu düşünmez.”
“Bir zaman gelir ki, İslâmiyete yapışmak, elinde ateş tutmak gibi güç olur.”
Allahü teâlâ ile kul arasında olan, yâni kul hakkı bulunmayan günahların affolması için, gizlice tevbe etmek kâfîdir. Başkalarına haber vermek, bildirmek lâzım değildir. Para vererek, papaza günah affettirmek, Hristiyanlıkta yapılıyor. İslâmiyette böyle şey yoktur.
Cünüb iken Kur’an-ı kerim okumak ve câmide oturmak ve câmide dünya işlerini konuşmak, yemek, içmek ve uyumak ve Kur’an-ı kerimi abdestsiz tutmak, çalgı çalmak, şarap içmek, zinâ etmek, kadınların başları, kolları, baldırları, saçları açık sokağa çıkmaları, kul hakkı bulunmıyan günahlardır.
Hayvân hakkı bulunan günahları affettirmek, çok güçtür. Hayvânı haksız olarak öldürmek, dövmek, yüzüne vurmak, tâkatinden fazla yürütmek, ağır yük vurmak, otunu, suyunu zamanında vermemek, günahtır. Bu günaha hem tevbe etmek, hem de, istigfâr ederek yalvarmak lâzımdır.
Kul hakkı ile ilgili buyuruldu ki:
Deynden, borçtan bir dankı sahibine vermedikçe, sâlih mümin Cennete giremez.
Deynden, borcundan bir dankı sahibine vermek, pekçok dirhem sadaka vermekten daha iyidir.
Deynden, borcundan bir dank gümüşü sahibine vermek, altı yüz kabûl olunmuş ve makbûl [nâfile] hacdan eftaldir.
Üzerinde kul hakkı bulunanların ruhları Cennete girmez. Salihlerin ruhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyaret ederler. Vefat eden müminlerin ruhları gelip, dünyada tanıdıklarını sorarlar.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Kibri, hıyâneti ve kul borcu olmayan mü’min, hesabsız Cennete girecektir.”
“Kul hakkı, mû’minin ayıbı, kusurudur.”



ALINTI
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkında önem sırası

Kul hakkında önem sırası vardır. Kul hakkının en önemlisi ana-baba hakkıdır. Tatlı dil ile, güler yüzle, yardımlarına koşmakla, onların gönüllerini kazanmaya çalışmalıdır. Sonra komşu hakkı, hoca hakkı, karı-koca hakkı, arkadaş hakkı, sonra devlet hakkı gelir.
Bunun için kimseye yalan söylememeli, hîle yapmamalı, ölçü âletlerini doğru kullanmalı, işçinin ücretini, alın teri kurumadan ödemelidir. Ödeme imkânı olduğu halde borç ödememek, kullandığı şeylerin ücretlerini vermemek hiyânet olur. Borcunu ödememek öyle bir felaket ki, günahı uykuda bile yazılmaya, aralıksız devam eder.
Üzerinde kul hakkı bulunanın ibâdetlerinin kabûl olmayacağı, Cennete giremeyeceği bildirildi. Kâfirin hakkından kurtulmak, Müslümanın hakkından kurtulmaktan daha zordur denildi. Herkese iyilik yapmalı, kötülük edenlere, kötülükle karşılık vermemelidir. Hakîkî Müslüman, Allahü teâlânın emirlerine, devletin kanunlarına itaat eder. Günaha girmez suç da işlemez.
İslam büyükleri kul hakkından çok korkmuşlardır. Çünkü borcu olanın cenâze namazını Habîbullah kılmamıştır. O borcu ödemedikçe, insan Cennete giremez. Hadis-i şerifte, “Bir kişi borçlu olsa ve vermek azminde olsa, Allahü teâlânın yardımı onunla berâberdir” buyuruldu.
Hayvanın ve kâfirin hakkı için de, kıyâmette azâb yapılacaktır. Dünyada helâllaşılmadı ise, âhirette kâfirin hakkından kurtulmak daha zor olur. Hayvan hakkından kurtulmak ise, bundan da zor olur.
Kul hakkı, ne kadar az olsa da, Cennete girmeye mânidir.
Kul hakkı bulunan mevtânın ruhu, göklerin üstüne yükselemez.
Hadis-i şerifte, “Üç şey kendisinde bulunan kimse, Cennete dilediği kapıdan girecektir: Kul hakkını ödeyen, her namazdan sonra on bir defa ihlâs sûresini okuyan, kâtilini affederek ölen” buyurulmuştur.
Resûl-i Ekrem; “Günahı azalt ki ölümün kolay olsun. Borcu azalt ki, hür yaşayasın“ buyurmuştur.ALINTI
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Herkesle devamlı helalleşmelidir!


Kul hakkı o kadar önemlidir ki; açlıktan ölmek üzere olan bir kimse, ölmüş köpek ile başkasına âit koyun eti bulsa, ikisini de yemek harâm ise de, başkasının malını yemeyip, köpeği yemesi lâzımdır. Köpek yok ise, başkasının malını, ancak ölmeyecek kadar yiyebilir.
Bu hüküm kul hakkının durumunu açık bir şekilde bildirmektedir.
Mü’mine sert bakmak da kul hakkına girer. Ayrıca gıybet, kalb kırmak ve su-i zan da, kul hakkıdır. Bundan kurtulmanın tek yolu, hak sahibinden helâllik dilemektir. Haklı olsak bile yine de gidip “Sen haklısın, arkadaş beni affet” demektir.
En çok da, karı-kocanın birbirlerine hakkı geçer. Bunun için erkek sabah evden çıkarken hanımıyla helâlleşmelidir. En güzeli herkese hakkını helal etmektir. Herkese hakkını helal eden dünyada da ahirette de kârlı çıkar.
Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığı için devamlı tevbe edilmeli, kul hakkı altında kalmamaya dikkat etmelidir. Yâni, hakları sahiplerine verip helâlleşmelidir. Allahü teâlânın haklarını da ödemek lâzımdır. Bu hakların en önemlisi, İslâmın beş şartını yerine getirmektir. Namaz kılmayan bir kimse, Müslümanların hakkını da vermemiş oluyor. Çünkü, her namazda oturunca, (Ve alâ ibâdillahissâlihîn) diyerek müminlere duâ etmek vazîfemizdir. Namaz kılmayanlar, müminleri bu duâdan mahrum bırakıyor. Hakları olan bu duâyı yapmıyor.
Kısaca Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeyen ve kendi nefsi için başkasının hakkını yiyen veya başkasını aldatanlar, hak sahipleri ile helâlleşmedikçe affedilmeyeceklerdir.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Bir dirhem gümüş kıymetinde harâm alan kimseyi, yirmibeşbin sene Cehennemde bırakacaklardır.”
“Helâle, harâma dikkat ederek çalışıp kazanan kimseyi, Allahü teâlâ çok sever.”
“Bir zaman gelecek ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünüp, helâlini, harâmını düşünmiyecekler.”
ALINTI

 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Kul hakkından kurtulmak için


Bir insana kul hakkı, en çok insanlarla temasında, görüşmesinde geçer. Görüşmesinde, işlerinde insanları üzerse, kırarsa, incitirse kul hakkı geçer. Bunlarla helalleşmedikçe bu haklardan kurtulamaz. Herkesle her zaman helalleşmek çok zor hatta mümkün olmadığına göre herkesle iyi geçinip, herkesin gönlünü alırsa kul hakkından, vebalden kurtulmuş olur. Bunun için dinimiz her Müslümanın güzel huylu olmasını, kimseyi üzmemesini, herkese yumuşak davranmasını emretmektedir. Bu konu ile ilgili hadis-i şeriflerinde Resulullah Efendimiz buyurdu ki:
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Birbirlerini incitmezler, üzmezler. Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allahü teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir Müslümanın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyâmet gününün en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir kimse bir Müslümanın aybını, kusurunu örterse, Allahü teâlâ, kıyâmet günü onun ayblarını, kabahatlerini örter.”
“Allahü teâlâ, bazı kullarına dünyada çok nîmet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nîmetleri Allahü teâlânın kullarına dağıtırlarsa, nîmetleri azalmaz. Bu nîmetleri Allahın kullarına ulaştırmazlarsa, Allah nîmetlerini bunlardan alır. Başkalarına verir. “
“Bir kimse, din kardeşinin bir işini yaparsa, binlerle melek o kimse için duâ eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı affolur ve kendisine kıyâmette nîmetler verilir. “
“Bir kimse, din kardeşinin bir işini yapmak için giderse her adımında yetmiş günahı affedilir ve yetmiş sevap verilir. Bu iş bitinceye kadar böyle devam eder. İş yapılınca, bütün günahları affedilir. Bu işi yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennete girer. “
“Bir kimse, din kardeşinin rahata kavuşması veya sıkıntıdan kurtulması için hükûmet adamlarına gidip uğraşırsa, kıyâmet günü sırat köprüsünden, herkesin ayakları kaydığı zaman, Allahü teâlâ onun sür’atle geçmesi için yardım eder.”



ALINTI
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Kibri, hıyâneti ve kul borcu olmayan mü’min, hesabsız Cennete girecektir.”
“Kul hakkı, mû’minin ayıbı, kusurudur.”
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt