Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kul hakkı konusunda.. (1 Kullanıcı)

ebrar ceren

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Haz 2012
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
selamün aleyküm kardeşlerim

ben gıybetin sonuçlarını bilmediğim cahil zamanlarımda bir arkadaşımın gıybetini ettim o da benim arkamdan çok gıybet etmiş, daha sonra biz birbirimize düşman olduk. ben yaptığım gıybetten çok pişman oldum rabbime tövbe ettim o arkadaşımdan helallik istedim vermedi. bende o helal etmediği için bende helallik vermedim. ahirette durumum ne olur.? rabbime dua ediyorum her vakit namazlarından sonra bana kul hakkıyla ahirete gitmeyi nasip etme rabbim diye, inanın psikolojim bozuldu. arkadaşım kesinlikle benimle konuşmuyor. ben yükü nasıl atacağım üzerimden allah rızası için dua edermisiniz. bir de ahiretteki durumum ne olur.?
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Hakkını helal etmek bir fazilettir. Kişi kendi hukukuna karşı yapılan tecavüzleri dilerse affedebilir. Mümin kardeşinden gördüğü bir kötülüğe karşı, misliyle yahut daha fazlasıyla mukabele etmeyip af yolunu tutanlar, bunun büyük ücretini ahirette mutlaka görürler.

Peygamber Efendimizin (asm) güzel ahlâkından birisi de, affedici ve bağışlayıcı olmasıdır. Peygamberimiz (asm) kendi yakınlarına ve sahabîlerine devamlı hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur.

Hz. Aişe (ra) validemizin de buyurduğu gibi, Peygamberimiz (asm) yaratılışı icabı, kendisine kötülük edene kötülükle karşılık vermez; affeder ve intikam almaya da yanaşmazdı.

Bu üstün vasıflardır ki, düşmanları tarafından bile takdir edilmiş, sevilmiş ve sevgisini onların kalbine de ulaştırarak, ebedî kurtuluşlarına vesile olmuştur.

Peygamberimiz (asm) savaş dışında, düşmanlarından kendine sığınan, teslim olan ve bağışlanmayı dileyenleri yüz üstü çevirmemiştir. Ricalarını kabul ederek affetmiştir.

Peygamberimiz (asm) kalabalık ordusuyla Mekke'nin fethi için yola çıktığı, Mekke'ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu çaresiz kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı. Fakat Peygamberimiz (asm) imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım affetme büyüklüğünü ilan etmiştir.

Zaten Rabbi de kendisine böyle tavsiye etmiyor muydu?

"Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir." (Araf, 7/199.)
Peygamberimizin (asm) Mekke'yi fethe çıkan ordusunun şehre yaklaştığını öğrenen Mekke müşriklerinin içini bir korku sardı. Mekke'nin eski reisi Ebû Süfyan yanına iki kişi daha alarak ordu hakkında bilgi edinmek istedi. Ancak yolda giderken Müslüman askerleri tarafından yakalandı. Peygamberimizin (asm) amcası Hz. Abbas ellerinden alarak onu Peygamberimizin (asm) huzuruna getirdi.

Ebû Süfyan, Hicretten önce Peygamberimize (asm) Mekke'de bulunduğu süre içinde her türlü işkence ve eziyeti yapmaktan geri kalmamıştı. Medine'ye hicretinden sonra da onu rahat bırakmadı. Peygamberimize (asm) karşı yapılan bütün düşmanca hareketlerin başında o bulunuyordu.

Kureyş'in başına geçerek müşrikleri devamlı Müslümanların aleyhine geçiriyor, ordu kurarak savaşa hazırlıyordu. Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda başkumandandı. Bu savaşlarda pekçok Müslümanın kanını dökmüştü.

İşte böyle bir müşrik reisi Peygamberimizin (asm) karargâhına getirildi. Bir gece bekledikten sonra da İslâmı kabul etti. Peygamberimiz (asm) kendisine yaraşan büyüklüğü gösterdi. Onu affetti. Bununla da kalmayarak, ona bazı imtiyazlar verdi. "Ebû Süfyan'ın evine kim girerse güvendedir." dedi.

Peygamberimizin (asm) affı sayesinde baş düşman, dostlar sınıfına geçti.

Peygamber ordusu Mekke'ye girince, İslâm safına giren pekçok insan bulunuyordu. Ebû Süfyan'ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimizin (asm) huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi. Peygamberimiz (asm) onu tanımıştı; fakat belli etmedi. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti.

O Hind ki, Uhud Savaşında Kureyş kadınlarıyla birlikte def çalıp şarkı söyleyerek müşrikleri savaşa kızıştıranların başında geliyordu.

Peygamberimizin (asm) sevgili amcası Hz. Hamza (ra) şehit düşünce, onu parça parça etmiş, kin ve ihtirasını yenemeyerek ciğerini çıkarıp dişlemişti.

Bu hali gören Peygamberimizin (asm) içi parçalanmıştı. Fakat onun affı her zaman üstün geldi. En azılı can düşmanını bile, iman ettiği için affetti. Bu esnada nefreti sevgiye dönüşen Hind, "Bugün senin meclisinden daha sevimli bir meclis görmüyorum." diyerek takdirini gizleyememişti.

Hz. Hamza (ra)'nın katili Vahşi de Mekke'den kaçarak bir müddet kabileler arasında gizlendi. Fakat emin bir yer bulamıyordu.

Sonunda birisi kendisine "Sen kendin için en güvenli yeri ancak onun yanında bulabilirsin; git, Resulullah (asm)'tan af dile." dedi.

Vahşi çekinerek ve sıkılarak Resulullah (asm)'ın huzuruna girdi. Peygamberimiz (asm) Vahşi'yi görür görmez başını yere eğdi. Ona bakamıyordu. O anda amcasını hatırlamıştı. Hz. Hamza (asm)'nın al kanlar içinde bulunan başı gözünün önüne geldi. Mübarek gözlerinden yaşlar boşandı. Katil, karşısındaydı. Kısas yapabilirdi. Kimse de bir şey diyemezdi. Fakat o yine büyüklük göstererek Vahşi'yi affetti. Fakat bir daha gözüne görünmemesini söyledi. Çünkü her gördükçe gözünün önüne Hz. Hamza (ra) geliyor, içi yanıyordu.

Ebû Cehil ve oğlu İkrime, Peygamberimizi (asm) her seferinde sıkıntıya sokan, ona eziyet vermek için elinden geleni yapan iki din düşmanıydı. Ebû Cehil, Peygamberimiz (asm) Kabe'de namaz kılarken üzerine deve işkembesi atan, arkasına geçip hücum ederek abasıyla boğmak isteyen, Peygamberimizi (asm) öldürmek için tuzaklar kuran, Müslümanlardan gelen bütün barış tekliflerini reddederek Bedir Savaşını körükleyen azılı bir düşmandı. Oğlu İkrime de babasıyla birlikte hareket ediyor, Peygamberimize (asm) düşmanlıkta önde gidiyordu.

İslâm ordusu Mekke'ye girince İkrime korkusundan Yemen'e kaçtı. Fakat hanımı Müslüman olmuştu. Peygamberimizin (asm) büyüklüğünü tanıyor, bağışladığı insanları yakından görüyordu. Kölesini yanına alarak kocasının peşine düştü. Yemen'de buldu. Peygamberimiz (asm)'den kendisini affedeceği hususunda teminat aldığını söyledi.

Medine'ye geldiler. Peygamberimiz (asm) İkrirne'nin geldiğini duyunca onu karşılamak için çıktı. Öyle acele etti ki, sırtından hırkası bile yere düşmüştü. Onu güleryüzle karşıladı. "Merhaba ey süvari muhacir." diyerek kucakladı ve iltifatta bulundu.

İman eden İkrime, Peygamberimize (asm) yaptıklarından dolayı mahcuptu. Fakat rahmet Peygamberi, Müslüman olan İkrime'ye şöyle dua etti:

"Allah'ım, İkrirne'nin bana yaptığı bütün kötülükleri, Senin nurunu söndürmek için attığı her adımı affet. Yüzüme karşı ve gıyabımda söylediği sözleri de affet."

Peygamberimizin (asm) affı en azılı bir düşmanını bile kuşatmıştı.

Hebbar bin Esved, gözü dönmüş bir Peygamber (asm) düşmanıydı. Her fırsatta Müslümanlara eziyet etmekten zevk duyuyordu. Pekçok Müslümanın canına kıymıştı. Bununla kalmamış, hicret esnasında Peygamberimizin (asm) kızı Zeyneb'i devesinden iterek düşürmüştü. Hamile bulunan Hz. Zeynep çocuğunu düşürdü. Bir müddet sonra da bu hastalıktan vefat etti. Böylece Peygamberimizin (asm) kan düşmanı da olmuştu.

Mekke'nin fethi günü Peygamberimiz (asm) onun kanını helal kılmıştı. Görüldüğü yerde öldürülecekti.

Hebbar çok korkuyordu. İran'a kaçmayı düşündü. Fakat daha sonra bundan vazgeçti. Akıllı davranarak Peygamberimizin (asm) huzuruna gitti. Ona iltica etti.

"Ya Resulallah, önce İran'a kaçmayı kararlaştırdım. Fakat sizin büyük affınızı, benzersiz müsamahanızı düşünerek işte huzurunuza geldim. Yaptığım bütün suçlarımı itiraf ediyorum. Sizden af diliyorum." dedi.

Peygamberimiz af kapısını ona da açtı. Samimi itirafları üzerine Hebbar'ı bağışl
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
selamün aleyküm kardeşlerim

ben gıybetin sonuçlarını bilmediğim cahil zamanlarımda bir arkadaşımın gıybetini ettim o da benim arkamdan çok gıybet etmiş, daha sonra biz birbirimize düşman olduk. ben yaptığım gıybetten çok pişman oldum rabbime tövbe ettim o arkadaşımdan helallik istedim vermedi. bende o helal etmediği için bende helallik vermedim. ahirette durumum ne olur.? rabbime dua ediyorum her vakit namazlarından sonra bana kul hakkıyla ahirete gitmeyi nasip etme rabbim diye, inanın psikolojim bozuldu. arkadaşım kesinlikle benimle konuşmuyor. ben yükü nasıl atacağım üzerimden allah rızası için dua edermisiniz. bir de ahiretteki durumum ne olur.?

AleykümSelam
Siz yapmanız gerekeni yapmışsınız.Sonucu Allah celle celaluhe bırakın.
Siz kin gütmeyin ve dualarınızda onun içinde kendiniz içinde af dileyin.Sünnette öğretilen budur.
 

özgeöz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2012
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
bir hadis-i şerif : Allah c.c ümmetimi bağışlamıştır. yalnız günah işleyip de, açıktan anlatanlar hariç.
günahlarınızı kendinize saklayın. her konu istişare edilmez.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt