Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Küfür
Örtmek veya şükrünü yerine getirmeyerek erişilen nimeti örtmek, nankörlük etmek. Bundan dolayı arapçada karanlığı ile her şeyi örttüğü için geceye kâfir (örten) denmiştir. Terim olarak küfür, imanın zıddı yani imansızlıktır. Başka bir deyişle Allah'ın varlığını ve birliğini, peygamberliği, Hz. Muhammed'in Allah katından getirdiği kesin olarak belli olan şeyleri inkâr etmektir. İslam dininde inanılması gereken şeylere inanmayan kimseye de gerçeği örttüğü için kâfir denir. Küfür için iman edilecek şeylerin tümüne inanmamak şart değildir. Bunlardan birine veya bir kısmına inanmamak da küfürdür.
Küfür kalben olduğu gibi söz ve davranışla da olabilir. Herhangi bir zorunluluk olmadığı halde diliyle insanı küfre götürecek bir söz söyleyen, inanılması gereken şeyleri küçümseyen onlarla alay eden yahut imanla bağdaşmayan işleri yapanlar da kâfir olur. Ancak ölüm tehdidi karşısında bulunan bir kimse gönlü imanla dolu olduğu halde canını kurtarmak için istemeyerek küfrü gerektiren bir söz söylerse dinden çıkmış olmaz. (Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1960, c.1, s. 207-208; Asım Efendi Kamus Tercümesi, c.2, s. 662)
İslâm'ı terketmeye zorlananlar için tanınan ruhsat hakkında Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Allah'a imandan sonra, kalbi iman ile sabit ve mutmain iken küfre zorlananlar müstesna olmak üzere, kim ki Allah'ı tanımaz ve fakat göğsünü küfre açarsa, mutlaka onların üstüne Allah'tan bir gazap vardır. Onlar için çok büyük azap da vardır." (en-Nahl, 16/106) Bu âyetin iniş sebebi şudur: Mekke'de Kureyş müşrikleri, ashab-ı kiramdan Ammâr'ı, babası Yâsir'i ve annesi Sümeyye (r.anhüm)'ü Islâm'dan vazgeçirmeye zorluyorlardı. Onlar bunu kabul etmedikleri için, Sümeyye'yi iki deve arasına bağlayıp ayrı ayrı yönlere çekerek parçaladılar. Yâsir (r.a)'ı da çeşitli işkencelerle şehid ettiler. Işte İslam'ın ilk şehidleri bunlardır. Ammâr, müşrikler tarafından kuyuya atıldı. Tam boğulacağı sırada onlara rıza göstermeye mecbur kaldı. Ve hayatını kurtardı. Birisi gelip, Hz. Peygamber'e Ammâr'ın dinden döndüğünü söyleyince, Rasûlüllah (s.a.v): "Hayır, Ammâr tepeden tırnağa imandır. İman onun etine ve kemiğine işlemiştir" diye buyurdu. Bu arada Ammâr, ağlıya ağlıya çıkageldi. Hz. Peygamber onun gözyaşlarını silerek: "Üzülme, yine seni zorlarlarsa dilinle onlara uymuş görün" buyurdu. (İbn Kesir, Tefsîru'l-Kur'ânı'l Azîm, İstanbul 1985, IV, 524 vd.; Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., İstanbul 1936, IV, 3130, 3131)
İnsan yeryüzünde, yaratıcısını tanımak, bilmek ve O'na kulluk etmek üzere yaratıldığı için, bu amaçtan uzaklaşarak, imandan mahrum olması ve küfür bataklığına düşmesi kendisi için bir felakettir. Ölüm sırasında, kabir ve âhiret hayatında kendisi bakımından acı gerçeklerle karşılaşınca ikinci defa yeryüzüne çıkarılıp sınava tabi tutulmayı istesede, kendisine dünya yaşamı bir defaya mahsus olmak üzere verildiği için, bu isteği reddedilecektir.
Örtmek veya şükrünü yerine getirmeyerek erişilen nimeti örtmek, nankörlük etmek. Bundan dolayı arapçada karanlığı ile her şeyi örttüğü için geceye kâfir (örten) denmiştir. Terim olarak küfür, imanın zıddı yani imansızlıktır. Başka bir deyişle Allah'ın varlığını ve birliğini, peygamberliği, Hz. Muhammed'in Allah katından getirdiği kesin olarak belli olan şeyleri inkâr etmektir. İslam dininde inanılması gereken şeylere inanmayan kimseye de gerçeği örttüğü için kâfir denir. Küfür için iman edilecek şeylerin tümüne inanmamak şart değildir. Bunlardan birine veya bir kısmına inanmamak da küfürdür.
Küfür kalben olduğu gibi söz ve davranışla da olabilir. Herhangi bir zorunluluk olmadığı halde diliyle insanı küfre götürecek bir söz söyleyen, inanılması gereken şeyleri küçümseyen onlarla alay eden yahut imanla bağdaşmayan işleri yapanlar da kâfir olur. Ancak ölüm tehdidi karşısında bulunan bir kimse gönlü imanla dolu olduğu halde canını kurtarmak için istemeyerek küfrü gerektiren bir söz söylerse dinden çıkmış olmaz. (Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1960, c.1, s. 207-208; Asım Efendi Kamus Tercümesi, c.2, s. 662)
İslâm'ı terketmeye zorlananlar için tanınan ruhsat hakkında Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Allah'a imandan sonra, kalbi iman ile sabit ve mutmain iken küfre zorlananlar müstesna olmak üzere, kim ki Allah'ı tanımaz ve fakat göğsünü küfre açarsa, mutlaka onların üstüne Allah'tan bir gazap vardır. Onlar için çok büyük azap da vardır." (en-Nahl, 16/106) Bu âyetin iniş sebebi şudur: Mekke'de Kureyş müşrikleri, ashab-ı kiramdan Ammâr'ı, babası Yâsir'i ve annesi Sümeyye (r.anhüm)'ü Islâm'dan vazgeçirmeye zorluyorlardı. Onlar bunu kabul etmedikleri için, Sümeyye'yi iki deve arasına bağlayıp ayrı ayrı yönlere çekerek parçaladılar. Yâsir (r.a)'ı da çeşitli işkencelerle şehid ettiler. Işte İslam'ın ilk şehidleri bunlardır. Ammâr, müşrikler tarafından kuyuya atıldı. Tam boğulacağı sırada onlara rıza göstermeye mecbur kaldı. Ve hayatını kurtardı. Birisi gelip, Hz. Peygamber'e Ammâr'ın dinden döndüğünü söyleyince, Rasûlüllah (s.a.v): "Hayır, Ammâr tepeden tırnağa imandır. İman onun etine ve kemiğine işlemiştir" diye buyurdu. Bu arada Ammâr, ağlıya ağlıya çıkageldi. Hz. Peygamber onun gözyaşlarını silerek: "Üzülme, yine seni zorlarlarsa dilinle onlara uymuş görün" buyurdu. (İbn Kesir, Tefsîru'l-Kur'ânı'l Azîm, İstanbul 1985, IV, 524 vd.; Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., İstanbul 1936, IV, 3130, 3131)
İnsan yeryüzünde, yaratıcısını tanımak, bilmek ve O'na kulluk etmek üzere yaratıldığı için, bu amaçtan uzaklaşarak, imandan mahrum olması ve küfür bataklığına düşmesi kendisi için bir felakettir. Ölüm sırasında, kabir ve âhiret hayatında kendisi bakımından acı gerçeklerle karşılaşınca ikinci defa yeryüzüne çıkarılıp sınava tabi tutulmayı istesede, kendisine dünya yaşamı bir defaya mahsus olmak üzere verildiği için, bu isteği reddedilecektir.