Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Kudüs'ü savunan börekçiler...
"Kudüs'süz ve İstanbul'suz aşk yoktur"
Yeni yıl münasebetiyle takvimleri de yenilemek gerekiyor. Hafta sonunda ziyaret ettiğim annem bir takvim hediye etti. Hani şu her güne bir yaprak olan takvimlerden. İçinde namaz vakitleri, ayetler, hadisler, önemli günler, önemli olaylar, nasihatler ve daha bir sürü şey olan takvimlerden. Çocukluğumdan beri vazgeçemediğim alışkanlıklardan biridir takvim yapraklarını okumak. Ama konu bu değil.
Annemin verdiği takvimi İstanbul’daki bir börekçi promosyon olarak yaptırmış.
Peki takvimin asılı durduğu kartonda ne fotoğrafı var?
Hemen söyleyeyim. Kubbetüs Sahra’nın içinde bulunduğu Kudüs’ten bir görünüm.
Şimdi bunda ne var diyeceksiniz.
Aslında çok alışkın olduğumuz için, fazlaca karşılaştığımız için çok önemli gelmiyor bize. Ama üzerinde biraz düşününce ne kadar önemli olduğunu fark ediyor insan.
İstanbul’da bir börekçi takvim yaptırıyor.
Takvim kartonuna çeşitli fotoğraflar koyabilir ama o Kudüs’ü seçiyor. Belki bazılarında da İstanbul var. İki kardeş şehri yan yana koyuyor.
İstanbul’daki börekçi lisan-ı haliyle Kudüs bizim şehrimizdir diyor.
Elindeki imkanlarla Kudüs direnişine katılıyor.
Geniş bir coğrafyanın bir ucundan diğer ucundaki şehrine selam yolluyor. O şehrin sakinlerine içtenlikle gülümsüyor ve Kudüs aşkımızdır diyor.
Dayanın diyor börekçimiz. Biz İstanbul’dan size omuz veriyoruz.
Küçücük bir dükkandan bir şehre, bir tarihe, bir coşkuya, bir direnişe, bir kardeşliğe, bir geleceğe, bir mabede, bir aşka, bir hüzne, bir savunmaya, bir tutkuya ses veriyor.
Biz de varız diyor.
Yaşadığımız coğrafyada aynı medeniyetin çocukları, bilinçaltlarına kadar inmiş bir duyarlılığı da paylaşıyorlar. Mescid-i Aksa’da iftar eden arkadaşlar da aynı duyarlılığın Kudüs cephesindeki karşılığını anlatmakla bitiremiyorlardı.
İstanbul’da yaşamanın sorumluluğunu üzerine alıyor bir börekçi ve İstanbul’dan Kudüs’ü savunuyor. Biliyor ki bu coğrafyayı İstanbul-Kudüs çizgisinde büyüyen medeniyet dalgası koruyacaktır.
Yenik bir yüzyılı geride bırakırken, geleceğe küçücük bir şüphe kırıntısı bile bırakmadan umutla bakıyoruz. Yeter ki bu coğrafyanın insanları, kendileri dışındaki herkesin farkında olduğu ve bir gün yeniden hatırlamalarından korktukları kimliklerine sahip çıksınlar.
O kimlik, bu toprakların her zerresinde var.
O kimlik, bizim insanımızın sözlerine, hareketlerine, gündelik alışkanlıklarına sinmiş bir kimlik.
Tek sorun; farkındalık!
İstanbul’daki börekçi bir şekilde bunun farkında ve Kudüs’ün kolay kolay teslim edilmeyeceğinin de açık bir göstergesi olan takvimlerini dağıtıyor.
Ümmet aynı aşka gönül veriyor.
“Kudüs’ün acısı, zaten heryeri kopkoyu bir sıvıya dönüştürmüş. Acının, kendi içinde yoğunlaşa yoğunlaşa bambaşka bir acılığı akışı.”
* Tırnak içindeki alıntılar, Nuri Pakdil’in OTEL GÖREN DEFTERLER 5 Ateş Hattında Harf Müfrezeleri adlı kitabındandır.
şehir yazıları
tarık tufan
"Kudüs'süz ve İstanbul'suz aşk yoktur"
Yeni yıl münasebetiyle takvimleri de yenilemek gerekiyor. Hafta sonunda ziyaret ettiğim annem bir takvim hediye etti. Hani şu her güne bir yaprak olan takvimlerden. İçinde namaz vakitleri, ayetler, hadisler, önemli günler, önemli olaylar, nasihatler ve daha bir sürü şey olan takvimlerden. Çocukluğumdan beri vazgeçemediğim alışkanlıklardan biridir takvim yapraklarını okumak. Ama konu bu değil.
Annemin verdiği takvimi İstanbul’daki bir börekçi promosyon olarak yaptırmış.
Peki takvimin asılı durduğu kartonda ne fotoğrafı var?
Hemen söyleyeyim. Kubbetüs Sahra’nın içinde bulunduğu Kudüs’ten bir görünüm.
Şimdi bunda ne var diyeceksiniz.
Aslında çok alışkın olduğumuz için, fazlaca karşılaştığımız için çok önemli gelmiyor bize. Ama üzerinde biraz düşününce ne kadar önemli olduğunu fark ediyor insan.
İstanbul’da bir börekçi takvim yaptırıyor.
Takvim kartonuna çeşitli fotoğraflar koyabilir ama o Kudüs’ü seçiyor. Belki bazılarında da İstanbul var. İki kardeş şehri yan yana koyuyor.
İstanbul’daki börekçi lisan-ı haliyle Kudüs bizim şehrimizdir diyor.
Elindeki imkanlarla Kudüs direnişine katılıyor.
Geniş bir coğrafyanın bir ucundan diğer ucundaki şehrine selam yolluyor. O şehrin sakinlerine içtenlikle gülümsüyor ve Kudüs aşkımızdır diyor.
Dayanın diyor börekçimiz. Biz İstanbul’dan size omuz veriyoruz.
Küçücük bir dükkandan bir şehre, bir tarihe, bir coşkuya, bir direnişe, bir kardeşliğe, bir geleceğe, bir mabede, bir aşka, bir hüzne, bir savunmaya, bir tutkuya ses veriyor.
Biz de varız diyor.
Yaşadığımız coğrafyada aynı medeniyetin çocukları, bilinçaltlarına kadar inmiş bir duyarlılığı da paylaşıyorlar. Mescid-i Aksa’da iftar eden arkadaşlar da aynı duyarlılığın Kudüs cephesindeki karşılığını anlatmakla bitiremiyorlardı.
İstanbul’da yaşamanın sorumluluğunu üzerine alıyor bir börekçi ve İstanbul’dan Kudüs’ü savunuyor. Biliyor ki bu coğrafyayı İstanbul-Kudüs çizgisinde büyüyen medeniyet dalgası koruyacaktır.
Yenik bir yüzyılı geride bırakırken, geleceğe küçücük bir şüphe kırıntısı bile bırakmadan umutla bakıyoruz. Yeter ki bu coğrafyanın insanları, kendileri dışındaki herkesin farkında olduğu ve bir gün yeniden hatırlamalarından korktukları kimliklerine sahip çıksınlar.
O kimlik, bu toprakların her zerresinde var.
O kimlik, bizim insanımızın sözlerine, hareketlerine, gündelik alışkanlıklarına sinmiş bir kimlik.
Tek sorun; farkındalık!
İstanbul’daki börekçi bir şekilde bunun farkında ve Kudüs’ün kolay kolay teslim edilmeyeceğinin de açık bir göstergesi olan takvimlerini dağıtıyor.
Ümmet aynı aşka gönül veriyor.
“Kudüs’ün acısı, zaten heryeri kopkoyu bir sıvıya dönüştürmüş. Acının, kendi içinde yoğunlaşa yoğunlaşa bambaşka bir acılığı akışı.”
* Tırnak içindeki alıntılar, Nuri Pakdil’in OTEL GÖREN DEFTERLER 5 Ateş Hattında Harf Müfrezeleri adlı kitabındandır.
şehir yazıları
tarık tufan