Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kötülük yapanı utandırmak (1 Kullanıcı)

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
Bir kişi hazreti İbni Abbas’a küfrederek, içindekini döktükten sonra İbni Abbas kölesine şöyle hitap etti: “Ey İkrime! Acaba kişinin bizce görülecek bir ihtiyacı var mıdır ki görelim?” Bunun üzerine adam başını eğerek utandı ve yaptığından pişman oldu.

Bir kişi Cafer bin Muhammed’e dedi ki: “Benimle bir kavmin arasında herhangi bir hususta anlaşamamazlık vâki oldu. Ben onu terk etmek istiyorum. Fakat bana ‘onu terk etmen senin için zillettir’ denilmesinden korkuyorum”. Bunun üzerine Câfer cevap olarak şöyle dedi: “Esas zelillik, insanlara kötülük yapan, onlara iyi davranmayan zâlim kimselerdir.”

Halil bin Ahmed de şöyle demiştir: “Kim kötülük yaptığı halde kendisine iyilik yapılırsa, bu iyilik onun kalbinde bir engel olur. Onu o kötülüğün benzerinden meneder.”

Arada düşmanlık olan bir kimse bile böyle davranış karşısında düşmanlığı devam ettiremez, ona dost gibi olur. Bu hasletle ancak sabır ve nefislerini intikamdan menedenler. Bu güzel ahlâk sayesinde cennet ehli olurlar! Bu kimseler, birisi kendisine küfrettiği halde ona, “Eğer sen yalan söylüyorsan Allah seni affetsin, eğer doğru söylüyorsan Allah beni affetsin” diyendir. Tevbekâr biri şöyle demiştir: “Basra halkından birine küfrettim. O da bana karşı hilm gösterdi ve bu göstermiş olduğu hilmden dolayı beni uzun bir zaman kendisine kul ve köle gibi mutî kıldı.”

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen Müslümanın Cennete gireceğini size söz veriyorum. Şaka ile veya yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemeyenin Cennete gireceğini size söz veriyorum. İyi huylu olanın Cennetin yüksek derecelerine kavuşacağını size söz veriyorum!”

Hadis-i kudsîde Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Size gönderdiğim islâm dîninden râzıyım. (Yâni, bu dîni kabûl edenlerden, bu dînin emir ve yasaklarına tâbi olanlardan râzı olurum. Onları severim.) Bu dînin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dîninizin tamam olduğunu her gün, bu ikisi ile belli ediniz!”

Mehmet Oruç
 

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
"Bu dînin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur."

Allah Teala bizlere cömert ve iyi huylu olma yolunda yardım etsin inşallah. Selam ve dua ile.
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
"Bu dînin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur."

Allah Teala bizlere cömert ve iyi huylu olma yolunda yardım etsin inşallah. Selam ve dua ile.
amin kardeşim .inşallah bu güzel huylara sahip hayırlı bir kul oluruz.
Allah sizi kalp hastalıklarından,fitneliklerden korusun inşallah.
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Ahlak ve maneviyattan mahrum olan bir millet yok olmaya mahkumdur...
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
Ahlak ve maneviyattan mahrum olan bir millet yok olmaya mahkumdur...
ahlakımızı bozup bizi maneviyatımızdan uzaklaştırmaya çalışsalarda başarılı olmayacaklar.maneviyattan uzaklaştıramaycaklar bizi.
Allah bu yolda cihat eden tüm kardeşlerimizin yardımcısı olsun.
selametle kalınız..
 

acem_kizi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
891
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
Azerbaycan
Allah razı olsun kardeşim.RABBİM bizi sabredenlerden eylesin inşallah
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Konu dışı olacak ama; memleketimizde ki insanlarımız, sıra kuyruğuna girince hemen önünde ki kimsenin sırasını kapmaya çalışıp öne geçiyor.Bunu da uyanıklık, açıkgözlük zannediyor.Oysa kl o kimsenin hakkını yediğinin farkında değil.Bu küçük görülen kul hakkından dolayı helalleşmediği müddetçe cennete gidemeyecektir.
 
H

hado77

selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü

ALLAH(cc) ü onlara yumuşak davran o zaman göreceksin ki aranızda düşmanlık olan kimseler de sizin dostunuz oluvermiş der.

burdan çıkacak sonuç kötülüğü affetmek mi yoksa tavır olarak yumuşakbaşlı olmak mı? diye sorulacak olursa. kötülüğü af değil yumuşak başlılığın salık verildiği anlaşılır.

size kötülük yapanı affetmek başka bir şey utandırmak başka bir şey hil ile davranmak başka bir şeydir. benim gördüğüm ve bildiğim alemde ALLAH(cc) içimizden geçen kötülüklere karşı bile uyarıcı iken bunun hilmle sessizliğe dönüştüğünü söylemem güç. o(ac) ders verirken ya da emrini ifa ederken bu emrin söylenmesinden utanmayacağını beyan eder. bu açıdan utandırılma dinde vardır ve mümminlerin bir kısmı buna şahişt bırakılır.

sorun bu kişinin kişilik yapısının taktir edilmesi ve tazirin o neviden yapılmasının zorluğudur. her hırsızlık yapanın eli kesilmez. ve öyle hırsızlar vardır ki kafaları kesilmesi gerekir.
burdaki ölçüyü bilen bir şahıs gerekir ki o kişi o fiili işleyeni tazir etsin.

bu açıdan mezhep imamları dediğimiz zatların anlamı değişik bir açıdan anlam kazanır. bu şahıslar zühd ve takva sırrına eriştirklerinden bu taziri kendi eylemleri ile değil ALLAH(cc) bir de onu sevdim mi eli kulağı yürüyen ayağı olurum sırrınca ALLAH(cc) ün dilemesi ile uygun tarzda yaparlar.

en nihayetinde kaderin kazası ve ALLAH(cc) ün taktiri gibi taktir yoktur. ve hayatta çekilen sıkıntılar tazirin şahsa karşı uygulanmış halidir. zinaya yakın iki şahıs aynı şartta gibi gözükürken zahiren farklı hayatları vardır ve ALLAH(cc) ikisinin hesabını da ayrı şekilde görmektedir.bu açıdan boşluk yoktur.

sorun bu utandırma işini kimin yapacağıdır. her husus uygulama bakımından şahsi değil fıkhi olmalıdır. yani yukarıdaki hikayelerden çıkacak sonuç a evliyası affetmiş b evliyası ceza vermiş değil fıkıh neyi emrediyorsa onu yapmışlar olmalıdır. şahsi af dediğimiz makam aslında cezanın tayiniden sonraki haldir ve kafa karışıklığına mahal vermez. ALLAH(cc) ün şedit hesabı aslında budur. önce cezanın tayini sonra KABİD(cc) ün ruhları yaklaştırması ve onların anlmayacağı şekilde bir helallik verdirme safahatıdır.

yani bir şeye din suç demişse öyle ağalık beylik kişisel çözüm olmaz. ceza tayini olur din anlam kazanır ki ALLAH(cc) ün eylemi budur. ondan sonra af mekanizmaları devreye girer.
esasen dünyadaki her sıkıntının temeli de budur. madem din çözüm üretmiş diyosun ortaya koy denir. ALLAH(cc) de bu işlerden gafil olmadığını o manevi baskıyla anlatır. yani ihlal ettiğiniz hak sizi sıkıştırıyordur ama farkında değilsinizdir. efendimiz(SAS) günde 70 veya 100 defa estağfirullah diyorum demesinin esas sırrı budur. ALLAH(cc) bilir siz bilmezsiniz denir. gerek tazir gerekse had cezaları en basitinden en ağırına kadar dini kabul edenin öncelikli olarak masaya koyması gereken hakikatlardır ve kişi bundan sonra af makamına oturur.

utandırmak hususunda şahsi bir yaklaşım olmaz tek yaklaşım vardır.anlatılan hikayeler dışında olması gereken ve caydırıcı olup dikkate değer olan çözüm bakımından ve karşı tarafı doğruya yönlendirme ve ona yanlış karşısında hakkın tutumunu açıkça açıklama bakımından tek bir cezanın tayini olur bu husus icmaidir kişisel değil.

amaç utandırmak tardetmek veya ceza veya mükafaat değil bu husus da en allame de olsa en evliya da olsa LA İLAHE İLLALLAH SIRRINCA ONUN EMRİNE NE BÜYÜKLENEREK NE DE aşağı gönüllü havasına girerek değil hakça bir tutum sergilenerek çözüm üretildiği anlaşılır ve tatbilkat da böyle olmalıdır.

kasas suresinde geçen kıssalardan biri olmak istemiyorsak böyle yapmamız evladır ve o evliyaların gıyaben nasıl talebe yetiştirdiği de anlaşılmış olur. bakalım anlattığımız dine rağmen neye göre hüküm vercekler.

ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
Konu dışı olacak ama; memleketimizde ki insanlarımız, sıra kuyruğuna girince hemen önünde ki kimsenin sırasını kapmaya çalışıp öne geçiyor.Bunu da uyanıklık, açıkgözlük zannediyor.Oysa kl o kimsenin hakkını yediğinin farkında değil.Bu küçük görülen kul hakkından dolayı helalleşmediği müddetçe cennete gidemeyecektir.
EVET ABİ.BU KONU DA GERÇEKTEN KUL HAKKINI GÖZETİYORUM DİYEN İNSANLAR BİLE ÇOK SORUMSUZCA DAVRANIYOR.
çok güzel bir konuya değinmişsiniz.
ALLAH razı olsun .
Allah (c.c) a emanet olunuz.
selmaetle..
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü

ALLAH(cc) ü onlara yumuşak davran o zaman göreceksin ki aranızda düşmanlık olan kimseler de sizin dostunuz oluvermiş der.

burdan çıkacak sonuç kötülüğü affetmek mi yoksa tavır olarak yumuşakbaşlı olmak mı? diye sorulacak olursa. kötülüğü af değil yumuşak başlılığın salık verildiği anlaşılır.

size kötülük yapanı affetmek başka bir şey utandırmak başka bir şey hil ile davranmak başka bir şeydir. benim gördüğüm ve bildiğim alemde ALLAH(cc) içimizden geçen kötülüklere karşı bile uyarıcı iken bunun hilmle sessizliğe dönüştüğünü söylemem güç. o(ac) ders verirken ya da emrini ifa ederken bu emrin söylenmesinden utanmayacağını beyan eder. bu açıdan utandırılma dinde vardır ve mümminlerin bir kısmı buna şahişt bırakılır.

sorun bu kişinin kişilik yapısının taktir edilmesi ve tazirin o neviden yapılmasının zorluğudur. her hırsızlık yapanın eli kesilmez. ve öyle hırsızlar vardır ki kafaları kesilmesi gerekir.
burdaki ölçüyü bilen bir şahıs gerekir ki o kişi o fiili işleyeni tazir etsin.

bu açıdan mezhep imamları dediğimiz zatların anlamı değişik bir açıdan anlam kazanır. bu şahıslar zühd ve takva sırrına eriştirklerinden bu taziri kendi eylemleri ile değil ALLAH(cc) bir de onu sevdim mi eli kulağı yürüyen ayağı olurum sırrınca ALLAH(cc) ün dilemesi ile uygun tarzda yaparlar.

en nihayetinde kaderin kazası ve ALLAH(cc) ün taktiri gibi taktir yoktur. ve hayatta çekilen sıkıntılar tazirin şahsa karşı uygulanmış halidir. zinaya yakın iki şahıs aynı şartta gibi gözükürken zahiren farklı hayatları vardır ve ALLAH(cc) ikisinin hesabını da ayrı şekilde görmektedir.bu açıdan boşluk yoktur.

sorun bu utandırma işini kimin yapacağıdır. her husus uygulama bakımından şahsi değil fıkhi olmalıdır. yani yukarıdaki hikayelerden çıkacak sonuç a evliyası affetmiş b evliyası ceza vermiş değil fıkıh neyi emrediyorsa onu yapmışlar olmalıdır. şahsi af dediğimiz makam aslında cezanın tayiniden sonraki haldir ve kafa karışıklığına mahal vermez. ALLAH(cc) ün şedit hesabı aslında budur. önce cezanın tayini sonra KABİD(cc) ün ruhları yaklaştırması ve onların anlmayacağı şekilde bir helallik verdirme safahatıdır.

yani bir şeye din suç demişse öyle ağalık beylik kişisel çözüm olmaz. ceza tayini olur din anlam kazanır ki ALLAH(cc) ün eylemi budur. ondan sonra af mekanizmaları devreye girer.
esasen dünyadaki her sıkıntının temeli de budur. madem din çözüm üretmiş diyosun ortaya koy denir. ALLAH(cc) de bu işlerden gafil olmadığını o manevi baskıyla anlatır. yani ihlal ettiğiniz hak sizi sıkıştırıyordur ama farkında değilsinizdir. efendimiz(SAS) günde 70 veya 100 defa estağfirullah diyorum demesinin esas sırrı budur. ALLAH(cc) bilir siz bilmezsiniz denir. gerek tazir gerekse had cezaları en basitinden en ağırına kadar dini kabul edenin öncelikli olarak masaya koyması gereken hakikatlardır ve kişi bundan sonra af makamına oturur.

utandırmak hususunda şahsi bir yaklaşım olmaz tek yaklaşım vardır.anlatılan hikayeler dışında olması gereken ve caydırıcı olup dikkate değer olan çözüm bakımından ve karşı tarafı doğruya yönlendirme ve ona yanlış karşısında hakkın tutumunu açıkça açıklama bakımından tek bir cezanın tayini olur bu husus icmaidir kişisel değil.

amaç utandırmak tardetmek veya ceza veya mükafaat değil bu husus da en allame de olsa en evliya da olsa LA İLAHE İLLALLAH SIRRINCA ONUN EMRİNE NE BÜYÜKLENEREK NE DE aşağı gönüllü havasına girerek değil hakça bir tutum sergilenerek çözüm üretildiği anlaşılır ve tatbilkat da böyle olmalıdır.

kasas suresinde geçen kıssalardan biri olmak istemiyorsak böyle yapmamız evladır ve o evliyaların gıyaben nasıl talebe yetiştirdiği de anlaşılmış olur. bakalım anlattığımız dine rağmen neye göre hüküm vercekler.

ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.
haklısınız kardeşim.dine göre hüküm verilmelidir konu her ne olursa olsun.paylaştığınız bilgiler için Allah razı olsun..
ama bazı kimseler var ki yaptıkları kötülükler yüzlerine vurulunca daha da kötülerini yapıyorlar.
tabiki de kötülük yapanı uyarmalıyız.ama bu uygun bir dille olmalı,onun anlayacağı şekilden eleştirilmelidir.bazıları biri kötülük yaptı diye hemen başlıyor vaaz vermeye sertçe.ama bunu bu şekilde kimsenin anlayıp uygulaycağını sanmıyorum.ters teper bu durumlarda dahada.
Allah a emanet olun
selametle..
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ahmed-i Bedevî hazretleri talebesine söyle vasiyette bulundu:

"Ey Abdül'âl! Dünyâ sevgisinden sakin. Zîrâ sirke saf bali bozdugu gibi dünyâ sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, sefkat, çiplaklara elbise giydirmekle merhamet, açlari doyurmakla himâye, garipleri zayiflari ikrâm ile korumak âdetin olsun. Bu islerin Allahü teâlâ katinda kaybolmaz.
Ey Abdül'âl! Zikre, Allahü teâlâyi anip, hatirlamaya devâm et. Bir an bile Allahü teâlâdan gâfil olma, O'nu unutma. Gece kildigin bir rekat namaz, gündüz kildigin bin rekatdan daha üstündür. Allahü teâlâyi zikretmek kalp ile olur, sâdece dil ile olmaz. Allahü teâlâyi hâzir bir kalp ile an! Allahü teâlâdan gâfil olmaktan sakin! Çünkü, bu gaflet kalbi katilastirir. Sabir, Allahü teâlânin hükmüne rizâ göstermektir. O'nun hükmüne rizâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavustugunda sevinip ferahlik duydugu gibi, musîbet ve sikinti geldiginde de ayni sevinç ve ferahligi duyabilmek demektir. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin 155. âyet-i kerîmesinde meâlen, Peygamber efendimize hitâben; "(Ey habîbim! Musîbet ve ezâya) sabredenlere (lütûf ve ihsânlarimi) müjdele!" buyuruyor. Zühd sâhibi olmak, dünyâya düskün olmamak demek; dünyevî arzu ve istekleri terk etmek sûretiyle, nefse muhâlefet etmek demektir. Harama düsmek korkusundan dolayi, yetmis tâne helâli terk etmektir. Tefekkür etmenin hakîkati, Allahü tealânin yarattiklari hakkinda düsünmek, fakat Allahü teâlânin zâti hakkinda düsünmemektir.
Ey Abdül'âl! Allahü teâlânin kullarindan birine bir musîbet gelse, bunun için sakin sevinme! Giybet ve dedi-kodu yapma! Insanlar arasinda söz tasima! Sana eziyet vereni, zulmedeni affet! Kötülük yapana iyilik et! Sana vermeyene ver.
Ey Abdül'âl! Dervisligin, talebeligin sartlari; kötü is ve sözlerden sakinmak, harama bakmamak, iffetli olmak, her zaman Allah korkusuna sâhib olmak, Allahü teâlânin emirlerine uygun yasamak, Allahü tealâyi hiç unutmamak, âhirette basa gelecekleri düsünerek hep uyanik ve dikkatli olmaktir.
Ey Abdül'âl! Yolumuz, Kur'ân-i kerîme ve Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine, bildirdiklerine uymak, dogruluk, verdigi sözü yerine getirmek üzerine kuruludur. Âlimler yaninda dilini, insanlarin ileri gelenleri yaninda gözünü, hocanin huzûrunda kalbini muhâfaza et. Edep ve vakâr üzere ol.
Ey Abdül'âl! Ilmi olmayan kimsenin dünyâda da âhirette de hiçbir kiymeti yoktur. Hilmi, yumusakligi olmayan kimseye, ilmi fayda vermez. Allahü teâlânin kullarina sefkat etmeyen kimseye, Allahü teâlâ katinda sefâat yoktur. Sabirli olmayan kimseye, islerinde selâmet yoktur. Takvâsi, Allahü teâlâdan korkmasi, haramlardan sakinmasi olmayan kimsenin, Allahü teâlâ indinde hiçbir kiymeti yoktur. Bu alti hasletten nasîbi olmayan kimsenin, Cennet'te yeri yoktur.

 

turusina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
113
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bir ablamız bir gün bana dediki size taş atana gül atabilirmisiniz ? bir an nefsimi yokladım gül atacak olgunluk bulamadım ama o günden sonra sürekli güzellik ve hoşnutluk yükledim kalbime şimdi aklımdan hiç çıkmaz kötülük yapana tepki vermemek onun seviyesine düşmemek en büyük ve güzel iyiliktir...Allah c.c. razı ve hoşnut olsun kardeşim....
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
Ahmed-i Bedevî hazretleri talebesine söyle vasiyette bulundu:

"Ey Abdül'âl! Dünyâ sevgisinden sakin. Zîrâ sirke saf bali bozdugu gibi dünyâ sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, sefkat, çiplaklara elbise giydirmekle merhamet, açlari doyurmakla himâye, garipleri zayiflari ikrâm ile korumak âdetin olsun. Bu islerin Allahü teâlâ katinda kaybolmaz.
Ey Abdül'âl! Zikre, Allahü teâlâyi anip, hatirlamaya devâm et. Bir an bile Allahü teâlâdan gâfil olma, O'nu unutma. Gece kildigin bir rekat namaz, gündüz kildigin bin rekatdan daha üstündür. Allahü teâlâyi zikretmek kalp ile olur, sâdece dil ile olmaz. Allahü teâlâyi hâzir bir kalp ile an! Allahü teâlâdan gâfil olmaktan sakin! Çünkü, bu gaflet kalbi katilastirir. Sabir, Allahü teâlânin hükmüne rizâ göstermektir. O'nun hükmüne rizâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavustugunda sevinip ferahlik duydugu gibi, musîbet ve sikinti geldiginde de ayni sevinç ve ferahligi duyabilmek demektir. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin 155. âyet-i kerîmesinde meâlen, Peygamber efendimize hitâben; "(Ey habîbim! Musîbet ve ezâya) sabredenlere (lütûf ve ihsânlarimi) müjdele!" buyuruyor. Zühd sâhibi olmak, dünyâya düskün olmamak demek; dünyevî arzu ve istekleri terk etmek sûretiyle, nefse muhâlefet etmek demektir. Harama düsmek korkusundan dolayi, yetmis tâne helâli terk etmektir. Tefekkür etmenin hakîkati, Allahü tealânin yarattiklari hakkinda düsünmek, fakat Allahü teâlânin zâti hakkinda düsünmemektir.
Ey Abdül'âl! Allahü teâlânin kullarindan birine bir musîbet gelse, bunun için sakin sevinme! Giybet ve dedi-kodu yapma! Insanlar arasinda söz tasima! Sana eziyet vereni, zulmedeni affet! Kötülük yapana iyilik et! Sana vermeyene ver.
Ey Abdül'âl! Dervisligin, talebeligin sartlari; kötü is ve sözlerden sakinmak, harama bakmamak, iffetli olmak, her zaman Allah korkusuna sâhib olmak, Allahü teâlânin emirlerine uygun yasamak, Allahü tealâyi hiç unutmamak, âhirette basa gelecekleri düsünerek hep uyanik ve dikkatli olmaktir.
Ey Abdül'âl! Yolumuz, Kur'ân-i kerîme ve Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine, bildirdiklerine uymak, dogruluk, verdigi sözü yerine getirmek üzerine kuruludur. Âlimler yaninda dilini, insanlarin ileri gelenleri yaninda gözünü, hocanin huzûrunda kalbini muhâfaza et. Edep ve vakâr üzere ol.
Ey Abdül'âl! Ilmi olmayan kimsenin dünyâda da âhirette de hiçbir kiymeti yoktur. Hilmi, yumusakligi olmayan kimseye, ilmi fayda vermez. Allahü teâlânin kullarina sefkat etmeyen kimseye, Allahü teâlâ katinda sefâat yoktur. Sabirli olmayan kimseye, islerinde selâmet yoktur. Takvâsi, Allahü teâlâdan korkmasi, haramlardan sakinmasi olmayan kimsenin, Allahü teâlâ indinde hiçbir kiymeti yoktur. Bu alti hasletten nasîbi olmayan kimsenin, Cennet'te yeri yoktur.



sağol güzel gören güzel düşünen ablam.
bu güzel paylaşımın için
Allah razı olsun senden.
Allah seni takvalı,bu yolda cihat eden hakiki kullarından eylesin inşallah.
selametle kal inşallah ablacım.
Allah a emnaet ol.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt