RTÜK ahlaksızlığa kör bakıyormuş…
Bir film, ya da bir tiyatro veya temsil her ne sanat gösterisi ise, ekranların birinde sahne almış… Çok zengin çekirdek bir ailede koca ile karısı ve birkaç da kadına üvey kocaya öz, ailenin çocukları…
Çocuklardan biri, amcası sandığı babasının karısıyla, bir başka anlatımla kocanın karısı kocasının oğluyla aşna fişne, halvet oluyorlarmış.
Dört duvar arasında kendi hallerinde ne halt ederlerse etsinler amma, yarı modern yarı klasik çağdaş aile hayat tarzında günahla sevabın gizliliği esas alınıyor ya, ondan gibi bir şey, bu günahlarını umuma açarak cezbedici özendirici bir model oluşturmalarına karşı çıkanlar, RTÜK’ün hareketsizliğine bir anlam verememişler…
Bu hareketsizlik, söz konusu bu tarz-ı hayvaniyeye onay veriyor olmak gibi bir şey… Körlük de buradan geliyor olmalı…
RTÜK, sazlı sözlü medya suçlarının takipçisi bir kuruluş. Hurufatlı basına karışmıyormuş. Kuralların çiğnenmesi durumunda ihlalcileri kendi ölçü ve referans noktalarına göre değerlendirip kabahatlı gördüklerine müeyyide uyguluyor imiş…
Müeyyideler de değişik ve çeşitli… Hafif hasarlı ihlallere ayıplama gibisinden sözlü kınama ve kulak çekme cezasını verirken, ihlallerin ardında bıraktığı tahribatın derinleşebileceğine kanaat getirilmesi durumunda cezaların vezni, hacmi ve okkası biraz daha ağırlaştırılıyormuş…
Bu arada üç-beş saatlik kısa kapatmalar üç-beş günden otuzbeş günlere kadar uzun süreli faaliyetten men etmeler ve hatırı sayılır derecede para cezalarıyla sahipleri, ekranlarını temiz tutmaya zorlanıyormuş…
RTÜK filmlerdeki ahlak dışılığa kör bakarken, bir radyocunun radyosuna, hamur ekmek pişiren, unundan, suyundan ve ekmeğinin vezninden tırtıklayan ahlaksız fırını kapatan belediyelerden ilhamlanarak buna geçici bir kapatma cezası vermiş…
Sebebi,
Bu radyo diyesiymiş ki, ‘Ey ahali, Türkiye’mizin İsrail ile yapacağı sportif müsabakaların yapılmaması için protesto hakkımızı kullanalım’ gibisinden demokratik eyleme çağrı yayınlamış…
Bu radyonun biraz Müslümanlığı ve çağrının da dostumuz İsrail’e biraz yönelik oluşu ve RTÜK’ün de mecburiyetten biraz laikliği gibi faktörler, devlet vatandaş muhabbetlerinde biraz ayırımcılığa yol açıyormuş…
Kör bakış da biraz işte bu ayırımcılıktan doğuyor olmalı…
-
Devlet ile vatandaş iki karşıt güç… Bir anlamda fizikteki zıt kuvvetler… Bunlar birbirlerini alt etmeye, yalayıp yutmaya çalışıyorlar…
İçkinin, fuhuşun, serbest hayat dedikleri dolçe vita’nın, kazanma ve harcama serbestisinin, erkeklerin ikili üçlü karılarla tescilli tescilsiz evlenmelerinin, istihdamda olsun, bilanço dökümünde olsun kayıtdışılığının devletin varlığına yönelik bir tehlike tevlit etmediği açık ve aşikar…
Bu bakımdan devlet dediğimiz hükümetler, daha doğrusu politikacılar, bu türden tehlikesiz suç ve kabahatleri işleyenlere karşı himayeci ve hoşgörücü babalığının gereğini yerine getirir ve zaman zaman af kanunlarını, kararlarını tedavüle sokarlar…
Mesela son örneğini yine RTÜK kararında gördük… Devletin millet yararına altyapı harcamalarına, askeriyesinin ihtiyaçlarına, hastane okul yol ve köprü yapımında kullanması için bu türden kabahatlerden tahsil edeceği umulan milyonluk, milyar liralık ceza dosyalarını incelemeden kaldırıvermesi bu körlükten…
Körlük, ya da kör bakış, bizim devlet düzenimizin temel karakterindendir…
Bundan böyle hükümet, devlet ya da devlet ve hükümet adına bakanlar, başbakanların kalkıp da,
Hastane için, mektep için masraflarının vergi muhasebesinde tenzili şartına bağlı yardım talep etmeğe kalkıştığını duyup işittiğinde, RTÜK üyemiz Prof. Davut Dursun dostumuz ile başkanları Zaid Akman beyefendiler, kendilerini vicdan muhasebesine çeksinler…
Niye bu kör bakış… Ben bu dosyalardaki beklentilerimden gönüllü olarak vaz geçmediysem, değil mi…
Atilla Özdür/ vakit
Bir film, ya da bir tiyatro veya temsil her ne sanat gösterisi ise, ekranların birinde sahne almış… Çok zengin çekirdek bir ailede koca ile karısı ve birkaç da kadına üvey kocaya öz, ailenin çocukları…
Çocuklardan biri, amcası sandığı babasının karısıyla, bir başka anlatımla kocanın karısı kocasının oğluyla aşna fişne, halvet oluyorlarmış.
Dört duvar arasında kendi hallerinde ne halt ederlerse etsinler amma, yarı modern yarı klasik çağdaş aile hayat tarzında günahla sevabın gizliliği esas alınıyor ya, ondan gibi bir şey, bu günahlarını umuma açarak cezbedici özendirici bir model oluşturmalarına karşı çıkanlar, RTÜK’ün hareketsizliğine bir anlam verememişler…
Bu hareketsizlik, söz konusu bu tarz-ı hayvaniyeye onay veriyor olmak gibi bir şey… Körlük de buradan geliyor olmalı…
RTÜK, sazlı sözlü medya suçlarının takipçisi bir kuruluş. Hurufatlı basına karışmıyormuş. Kuralların çiğnenmesi durumunda ihlalcileri kendi ölçü ve referans noktalarına göre değerlendirip kabahatlı gördüklerine müeyyide uyguluyor imiş…
Müeyyideler de değişik ve çeşitli… Hafif hasarlı ihlallere ayıplama gibisinden sözlü kınama ve kulak çekme cezasını verirken, ihlallerin ardında bıraktığı tahribatın derinleşebileceğine kanaat getirilmesi durumunda cezaların vezni, hacmi ve okkası biraz daha ağırlaştırılıyormuş…
Bu arada üç-beş saatlik kısa kapatmalar üç-beş günden otuzbeş günlere kadar uzun süreli faaliyetten men etmeler ve hatırı sayılır derecede para cezalarıyla sahipleri, ekranlarını temiz tutmaya zorlanıyormuş…
RTÜK filmlerdeki ahlak dışılığa kör bakarken, bir radyocunun radyosuna, hamur ekmek pişiren, unundan, suyundan ve ekmeğinin vezninden tırtıklayan ahlaksız fırını kapatan belediyelerden ilhamlanarak buna geçici bir kapatma cezası vermiş…
Sebebi,
Bu radyo diyesiymiş ki, ‘Ey ahali, Türkiye’mizin İsrail ile yapacağı sportif müsabakaların yapılmaması için protesto hakkımızı kullanalım’ gibisinden demokratik eyleme çağrı yayınlamış…
Bu radyonun biraz Müslümanlığı ve çağrının da dostumuz İsrail’e biraz yönelik oluşu ve RTÜK’ün de mecburiyetten biraz laikliği gibi faktörler, devlet vatandaş muhabbetlerinde biraz ayırımcılığa yol açıyormuş…
Kör bakış da biraz işte bu ayırımcılıktan doğuyor olmalı…
-
Devlet ile vatandaş iki karşıt güç… Bir anlamda fizikteki zıt kuvvetler… Bunlar birbirlerini alt etmeye, yalayıp yutmaya çalışıyorlar…
İçkinin, fuhuşun, serbest hayat dedikleri dolçe vita’nın, kazanma ve harcama serbestisinin, erkeklerin ikili üçlü karılarla tescilli tescilsiz evlenmelerinin, istihdamda olsun, bilanço dökümünde olsun kayıtdışılığının devletin varlığına yönelik bir tehlike tevlit etmediği açık ve aşikar…
Bu bakımdan devlet dediğimiz hükümetler, daha doğrusu politikacılar, bu türden tehlikesiz suç ve kabahatleri işleyenlere karşı himayeci ve hoşgörücü babalığının gereğini yerine getirir ve zaman zaman af kanunlarını, kararlarını tedavüle sokarlar…
Mesela son örneğini yine RTÜK kararında gördük… Devletin millet yararına altyapı harcamalarına, askeriyesinin ihtiyaçlarına, hastane okul yol ve köprü yapımında kullanması için bu türden kabahatlerden tahsil edeceği umulan milyonluk, milyar liralık ceza dosyalarını incelemeden kaldırıvermesi bu körlükten…
Körlük, ya da kör bakış, bizim devlet düzenimizin temel karakterindendir…
Bundan böyle hükümet, devlet ya da devlet ve hükümet adına bakanlar, başbakanların kalkıp da,
Hastane için, mektep için masraflarının vergi muhasebesinde tenzili şartına bağlı yardım talep etmeğe kalkıştığını duyup işittiğinde, RTÜK üyemiz Prof. Davut Dursun dostumuz ile başkanları Zaid Akman beyefendiler, kendilerini vicdan muhasebesine çeksinler…
Niye bu kör bakış… Ben bu dosyalardaki beklentilerimden gönüllü olarak vaz geçmediysem, değil mi…
Atilla Özdür/ vakit