Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Konuşalım. (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
1206d1283595517-ya-hayir-soyle-yahut-sus-sus1.jpg


Anlatmalıyım sana…


• İnsanî değerlerin değer olarak sunulmasının ayıplanır hâle geldiğini. Kelle hesabıyla iş kotarmayanların adamdan sayılmadığını. Objektiflik adına her türden ahlâksızlığa kapı aralandığını. Ahlâkî nemîmelerden bahsetmenin komik karşılandığını.







Anlatmalıyım sana…



• Yolda yürürken güven içinde olmanın bile hak olarak insanların elinden alındığını. Her türlü sosyal faaliyetin temelinde mutlaka art niyet olması gerektiği inancının temel inanç hâline geldiğini. Temiz mânâsındaki saf’lığın salaklıkla karıştırıldığını.







Anlatmalıyım sana…



• İlim adamı sıfatıyla ortada dolaşanların domuzlar gibi dünyayı yalayıp yuttuğunu. Siyaset adamının ismi geçtiğinde akıllara sahtekârlık geldiği hâlde, insanların ikbâl endişeleriyle onların peşlerinden koştuklarını. Onları Firavun görenlerin, küçük mamalara kanıp velîlik makamlarına yükselttiklerini.







Anlatmalıyım sana…



• “Ben Allah adamıyım” derken, utanmadan şeytanın maskarası olanları. Riyakârlığın binbir çeşidine rahmet okutan şizofrenleri. Sabahtan akşama istikrarını muhafaza edemeyenlerin insanlara istikamet vermeye kalkmalarını.







Anlatmalıyım sana…



• Yapıp ettiklerinin Allah rızasına mâtuf olduğunu söylediği hâlde, muhatablarını minnete mahkûm edenleri. Hizmet ettiğine ‘hizmete müsaade ettiği için’ teşekkürü borç bilmesi gerekirken, O’nu borçlu mesabesinde görüp, işin zevkini çıkaranları. Bu bakışın riyakârlığına rağmen, ihlâs taklaları atanları. Devrimci figürler sergileyenleri.







Anlatmalıyım sana…



• İçinin hâli yüzüne vurduğu halde irfan masalları okuyanları. Bu kof halleriyle iklimleri fethe çıktıklarını iddia edenleri. Üç kuruşluk dünya menfaatlerine kanıp hayat felsefelerini hallaç pamuğu gibi atanları. Gece yatarken, kurban olduğu ihtirası sebebiyle uyuyamayanları.







Anlatmalıyım sana…



• İddiasız, namsız, nişansız insanların kurtuluşa daha yakın olduklarını. Hayatlarını on paranın peşinde harâb ettikleri hâlde, paraya kıymet vermediklerini söyleyenleri. Maddiyatın peşinde niçin koştuğu sorulduğunda, “davama hizmet için” diyen sahtekârları.







Anlatmalıyım sana…



• Salakça kandırıldığı hâlde, hâlini taktik mevzu diye anlatanları. Taktik veya stratejik derinliklerde yol aldığını îmâ ederken malı götürenleri. Kalbinde zerre kadar Allah korkusu, Allah sevgisi olmadığı hâlde Allah için Allah yolunda mücadele ettiğini söyleyenleri.







Anlatmalıyım sana…



• Elinin altındaki (şayet varsa) lugatta, hayâ kelimesinin, içinin kasveti sebebiyle HELA diye okuduğunu. Bu hâle rağmen HAL ehli olduğunu iddia edenleri. Zâhir’de zâhirin, bâtın’da bâtının kuduzluğuna soyunduğu hâlde, kendini Ehl-i Sünnet’in orta yolunda zannedenleri.







Anlatmalıyım sana…



• Namaz kılmamanın büyük günah, buna rağmen affının mümkün olduğunu, ama namazı hafife almanın küfür olduğunu bildiği hâlde hafifseyerek cihad’a devam ettiğini zannedenleri. Üstelik, mangalda kül bırakmama hakkının da kendinde olduğunu vehmedenleri. Veya; namaz kıldığı için, namaz kılmayanlara karşı takaza hakkını elinde bulundurduğunu zanneden budalaları.







Anlatmalıyım sana…



• Bir taş atıp, ömür boyu cakasını satanları. Devamlı taş attığı hâlde ecir’den mahrum olduğunu fark etmeyenleri. Orta yoldayım dediği hâlde yoldan çıkmış olanları. Fırsat bulduğu an fitnenin daniskasını yapanları. Buna rağmen granduvalet kibar görüntülerle yükseklere (!) tutunanları.







Anlatmalıyım sana…



• “Ben var ya ben, eh be, olmasam neler kaybedeceğinizi biliyor musunuz” diyenleri. Sonra eşekten düşünce binbir mazeretle temize çıkmaya çalışanları. “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur” havasına rağmen, enaniyetten uzakmış profili çizmeye çalışanları.







Anlatmalıyım sana…



• Bu ülkede; bir makale yazarak, kendini dehalar karşısında varlık sahibi zannedenleri. Dehâların kılıcına gelince de zırlayanları. Hak hukuk adına ne kadar kelime varsa sarf ettiği hâlde, dehânın hakkını vermekten imtina edenleri. Sadece görünmek maksadıyla çırpındığı hâlde, herkesi öyle davranmakla suçlayanları.







Anlatmalıyım sana…



• “Tevazu, kulda yükselmeden başka bir şey arttırmaz. Tevazu edin ki, Allah sizi yükseltsin.” Hadis-i Şerif’ine muhatab olduğu hâlde, kibir dağlarına taş taşıyanları. Kendisine kibir îmasında bulunanlara Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin; “Bizimki kibir değil Kibriya” cevabını anlamayanları. İkisinin ortasında yer tutmalıyım derken, her şeyi yüzüne gözüne bulaştıranları.







Anlatmalıyım sana…



• “Ümmetimin sonunda bir takım kadınlar peydah olur ki, erkekler gibi eğerlere binerler ve mescidin kapısında inerler. Onlar giyinik çıplaklardır. Başlarını da zaif devenin hörgücü gibi yaptırırlar. Bunları tel’in edin. Zira onlar mel’undurlar. Eğer sizden sonra gelecek ümmet olsaydı, bunlar da o gelecek ümmete hizmetçi olurlardı. Nasıl ki sizden evvelki ümmetlerin kadınlarının sizlere hizmetçi oldukları gibi…” Sahih Hadis-i Şerifi’nin çerçevesinde oldukları hâlde kendilerine toz kondurmayanları. Onlar adına ızdırap çekenleri, âvamdan yobaz addedenleri.







Anlatmalıyım sana…



• “Gayrimüslimlere mahsus kıyafetler giymenin tek başına kişiyi dinden çıkarmayacağı tezine karşı ulemanın dikkatimize sunduğu hayatî tesbit bu noktada yolumuzu aydınlatan bir kandil gibidir: Kişi, sadece gayrimüslimlere mahsus kıyafetleri giydiği için kâfir olmaz, ama itikadını bozmadan da gayrimüslimlere mahsus kıyafetleri giymez” (Ebubekir Sifil, Rıhle, 11) inceliğini incelikten saymayıp, “Eh canım, sen de hangi devirde yaşıyorsun” diyen mücahidleri! Ama, nefsaniyetine uyduracağı bir şeyler bulduğunda, onu mâl edebilmenin ince atraksiyonlarına girenleri.







Anlatmalıyım sana…



• Hayatının cihadını Teaddüt-i Zevcat (1’den fazla evlilik) üzerine kurup, boşadığı hanımlarıyla başı belâya girdiği hâlde, kızı yaşındaki kadınlarla evli olup üzerine aynı yaşta kız arayan, bunu sımsıkı bir cihad örneği olarak hayata aplike etmeye çalışan yetmişlikleri. Bunca bekâr varken, elinden tutup evlendirmeyi akıl edemeyen paralıların, Teaddüt-i Zevcat konusunu kendi nefislerine şiddetle teklif etmelerini.







Anlatmalıyım sana…



• “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, camilerde onlardan binden fazla adam namaz kılacak da içlerinde hâzâ mü’min bulunmayacak”, Hadis-i Şerif’ini duyduğu hâlde, Keşf Ehli Velî’nin, ikindi namazının sünnetini kılanlara bakıp da “Kaldırın başınızı ey alnı secdedeki kâfirler” sözünün mânâsını anlamayanları. Veya; güya şeriat gayreti içinde, bu söze burun kıvıranları.







Anlatmalıyım sana…



• “Çağımızda savaşlar metafiziktir” diyen Fikir Sultanı’nın suretine bakarak mânâsını anlamaya çalışanları. Bu gayret içinde iken, yerine göre sükûnetin amel olduğunu anlamayanları. Ve; bir şey yapmamanın gereği olarak sükûneti amel zannedenleri. Şu veya bu, ihlâssız hiçbir amelin makbul olmadığını bildiği hâlde çırpınanları.







Anlatmalıyım sana…



• Şu Hadis-i Şerif’i bildiği hâlde, dünya kargaşasının biteceğine dair hesablar yapanları ki, çalışsalar yorgunluğa, çalışmasalar vebale düşerler: “Benden sonra fitneler olur. Birisi de “Ahlas” fitnesidir. (Deve çulu fitnesi. Yani milletin boynunda temelli kalır.) Harbler, hicretler olur. Sonra daha şiddetli fitneler olur. Ha bitti denir. Daha da devam eder. O derecede ki fitnenin kendisine dokunmadığı ev ve Müslüman kalmaz. Bu hâl Ehl-i Beytimden bir Müslüman (Mehdi Aleyhisselâm) çıkıncaya kadar devam eder.”



Bugüne kadar, Ulemâ ve Velî tâifesinin ümmetin iştiyakını artırmak için maslahat gereği Mehdi Aleyhisselâm’ın geleceğini söylemelerinin yanında, bugün artık Allah Resûlü’nün bilakis verdiği tarihle yüz yüze olduğumuzu anlamayanları.



“Yakında fitneler olacak. Dediler ki: Ne emredersin Ya Resulallah? Buyurdular ki: Şam’a bakın”… hikmeti çerçevesinde hâdiseleri takib edemeyenleri.







Anlatmalıyım sana…



• “Altı şey kıyâmet alâmetlerindendir: Benim ölümüm, Kudüs’ün fethi, bir adama bir dinar (altın para) verildiği hâlde azımsaması, her müslümanın evinde ateşi duyulan fitne, koyun boynuzu kıvrımları gibi insanlar arasında ölüm çokluğu, Rum’un kadri. Şöyle ki; her biri on iki bin kişilik seksen sancakla Müslümanların üzerine yürümeleri. (Amik ovasında vukua gelecek hâdise)”



Bu Hadis-i Şerif’teki Amik Ovası’nın ne yana düştüğünü ve şayet bu yan kendi yanlarıysa, bu ülke insanlarının niçin ürpermediklerini.







Anlatmalıyım sana…



• Dünyanın bir uçurumun kenarında olduğunu. İnsanların bu durumun farkında olmadığını. Farkında olmak isteyenlerin önlerine binlerce mâni konulduğunu. Tepenin düz, düzün tepe gösterildiğini. Her şeyi tersinden idrak ettirmenin kaçınılmaz bir diyalektik olduğunu.





Anlatmalıyım sana…



•Bütün bunlara rağmen Allah’ın mekri’(hile)nin büyük olduğunu. Ve; bütün hesabların üstünde hesab sahibi olduğunu. Ve de; Va’dine muhalefet etmeyip mutlaka NUR’unu tamamlayacağını. Son’un sonunda; NUR’un tamamlanma vaktinin de dolduğunu.







Anlatmalıyım sana…



• Konuş demedim. Konuşayım da demedim. Konuşalım dedim. Karşılıklı olmalıydı; olmadı. Anlatayım sana; çok şey anlatmak istediğim hâlde, hiçbir şey anlatamadığımı. Ve de, sana haksızlık ettiğimi.







Anlatmalıyım sana…



• Senden çok bildiğim için sana anlattığımı. Aynı zamanda senden çok bilmediğimi de bilmelisin. Anlamalısın bunun sırrını.



Furkan Dergisi, Temmuz 2011, s. 40
Saadeddin Ustaosmanoğlu
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt