Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Konu: Sahabe * tabiine * tebe-i tabiin (1 Kullanıcı)

sahabe 2004

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2008
Mesajlar
39
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in gözleri nemlendiği bir sırada sahâbeden bir kısmı soruyor:
- Ey ALLAH’ın Resûl’ü, ne oldu?
Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki:
- Kardeşlerimi özledim.
Sahâbe diyor ki:
- İşte biz, senin kardeşlerin değil miyiz?
Peygamber Efendimiz (S.A.V):
- Siz de kardeşlerimizsiniz ama onlar daha gelmediler, diyor.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in o gelmeyen kardeşleri sizlersiniz sevgili kardeşlerim. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in de kardeşlerisiniz, sizler bu devrin sahâbelerisiniz. Öyleyse hiç unutmayın! ALLAHû Tealâ’nın bu devirde de sizleri irşad makamına ulaşması beklenir. Adım adım bu hüviyete doğru yaklaşacaksınız. İşte Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesinde ALLAHû Tealâ: “O sabikûn-el evvelîn var ya!” diyor. Evvelki müsabakalarda, hayırlarda yapılan müsabakalarda önde gelenler; sahâbe. “Onların bir kısmı ensardandı (Medine’deki yardımcılardandı), bir kısmı muhacirîndendi. (Mekke’den Medine’ye göç edenlerdendi.)” Ama sabikûn orada bitmiyor. ALLAHû Tealâ: “Bir de onlara yani ensara ve muhacirîne ihsanla tâbî olanlardandı.” diyor.
Ne olmuş? Sahâbe ensara ve muhacirîne ait olan bir topluluk. Medine’dekiler, Medine’deki yardımcılar, Ensar. Mekke’den Medine’ye göç edenler muhacirîn. Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi orada bitmiyor: “O sabikûn-el evvelîn var ya onların bir kısmı ensardandı bir kısmı muhacirîndendi.” diyor ve arkasından şunu söylüyor: “Bir de o ensar ve muhacirîne ihsanla tâbî olanlardandı.” diyor.
İşte bu insanlar; ensara ve muhacirîne tâbî olanlar “tâbiîn” adını alıyor. Sonra da tâbiîne tâbî olanlar var; onlara da tebe-i tâbiîn deniliyor.
Şimdi sevgili dîn adamlarımıza soruyoruz? “Ey muhterem dîn adamları, ALLAH sizlerden razı olsun. Ama size bir sorumuz var? Sahâbe kimdir?” Cevap veriyorlar bize: “Sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i hayatta iken görenlerdir.” Görenler midir? Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i sadece görmüşler mi? O kadar mı? Hayır, sevgili kardeşlerim; o kadar değil. Sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hayatta iken tâbî olanlardır. İşte ALLAHû Tealâ şöyle söylüyor: “Habibim! Onlara de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar, Sıratı Mustakîm bizim yolumuzdur. İşte ben ve bana tabî olanların, bizim hepimizin yolu Sıratı Mustakîm’dir.”
Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V) ne diyor? “Ben ve bana tâbî olanlar.” Açıkça Kur’ân-ı Kerim’de bu yazıyor. Sadece orada mı? Hayır, sevgili kardeşlerim. Al-i İmran Suresinin 20. âyet-i kerimesinde de ALLAHû Tealâ aynı şeyi söylüyor:

-3/ÂLİ İMRÂN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) ALLAH’a teslim ettik.” O kitap verilenlere ve ÜMMÎ’lere de ki: “Siz de (fizik vücudunuzu ALLAH’a) teslim ettiniz mi?” Eğer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen (görev) ancak tebliğdir. ALLAH kullarını BASÎR’dir (görendir).


“Habibim! O ümmî ve kitap sahiplerine de ki: ‘Ben ve bana tâbî olanlar biz hepimiz vechimizi (fizik vücudumuzu) ALLAH’a teslim ettik. Sor bakalım o ümmîlere ve kitap sahiplerine, siz de fizik vücudunuzu ALLAH’a teslim ettiniz mi?”
Ümmîler; ALLAH’a ulaşmayı dilemeyenler. Okuma yazma bilmeyenlerin ötesinde bir kavram bu. Ümmî, okuma yazma bilmeyen mânâsına geldiği gibi, ALLAH’a ulaşmayı dilemeyenler de ümmîlerdir. Hristiyan ve yahudi olmayan yani kitap sahibi olmayanlar Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî değilse, ALLAH’a ulaşmayı dilememişlerse işte onlar, ümmîlerdir.
Ümmînin bir mânâsı, okuma yazma bilmemektir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) okuma yazma bilmiyordu; bu açıdan ümmî idi. Bir de gene ümmî var; onlar da ALLAH’a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Yahudi değil, hristiyan değil ama ALLAH’a ulaşmayı da dilemiyor. Onlar da ümmîdir. Neymiş? “Ben ve bana tabî olanlar biz hepimiz vechimizi (fizik vücudumuzu) ALLAH’a teslim ettik.”
O ümmî ve kitap sahiplerine ne diyor? Bütün sahâbe fizik vücutlarını da ALLAH’a teslim etmişler. Kim onlar? Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olanlar. Ama bizim sevgili dîn adamlarımız, hangi istikametteki bir tesirin altında olduklarını tahmin etmek de güç değil ama tâbiiyeti hep gizlemeye çalışıyorlar. “Hayatta iken Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i görenler.” diyorlar. Oysaki görenler değil, herkes görmüş; putperestler görmüş, yahudiler görmüş, hristiyanlar görmüş, ateşe tapanlar görmüş, şeytana tapanlar görmüş, hepsi görmüş. Ama hiç birisi sahâbe değildir. O görenlerden bir kısmı sahâbedir. O görenlerden her kim Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olmuşsa, onlar sahâbedir sevgili kardeşlerim. “Ben ve bana tâbî olanlar biz hepimiz Sırat-ı Mustakîm üzerindeyiz, işte bizim yolumuz budur.” ifadesi, “Ben ve bana tâbî olanlar” şeklinde tecelli ettiği cihetle, sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olanların oluşturduğu bir topluluktur.
Sevgili kardeşlerim, âyetler açık ve kesin olarak gösteriyor ki sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i görenler değil, görenlerden O’na tâbî olanlardır. Âyet-i kerime: “İşte bizim yolumuz budur, Sıratı Mustakîm’dir.” diyor.
Öyleyse? Sevgili kardeşlerim, şimdi zamanımızda belki de biraz daha istisnaya meydan verebilecek olan bir başka büyük yanlışlık: Zamanımızdaki dîn âlimlerine, “Peki tâbiîn kimdir?” diye soruyoruz. Sevgili kardeşlerim, belki size garip gelecek ama “Hayatta iken sahâbeyi görenlerdir.” diyorlar. “Kim hayatta iken sahâbeyi görmüşse odur.” diyorlar.


Tâbiîn; lügat mânâsı tâbî olan demektir. Sevgili kardeşlerim, acaba vaziyetin vahametini anlatabiliyor muyum? Sırf tâbiiyeti yok edebilmek için dîn âlimleri tâbiîne; “Hayatta iken sahâbeyi görenler.” diyorlar. Burada büyük bir taassup görünüyor. Yani tâbiiyet müessesini yok etmek isteyen insanlar bir utanç duymadan, “tâbiîn; sahâbeye tâbî olanlar” mânâsına gelmesine rağmen, “sahâbeye tâbî olanlar” değil, “hayatta iken sahâbeyi görenler” olarak tarif getiriyorlar.
Kitapları okuyun, böyle yazmaya cüret ettikleri için gözleriniz bizimki gibi fal taşı gibi açılacak. Sevgili kardeşlerim, bu nasıl bir taassuptur? Bir tarafta Kur’ân var. ALLAHû Tealâ açık bir şekilde tâbiînin sahâbeye tâbî olduklarını söylüyor (Tevbe Suresi 100. âyet-i kerime). İsimleri de tâbîin, tâbî olanlar zaten. Sonra diyorlar ki: “Onlar sahâbeyi hayatta iken görenlerdir.”
 

sahabe 2004

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2008
Mesajlar
39
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
EY DİN ADAMLARI ! Bu zincirde bir halka olabilmek için mutlaka hayatta olan ve ALLAH'ın sizin için tayin ettiği veli bir mürşite yada onun bir vekiline sizde tabii olun ve ALLAH'tan kopması mümkün olmayan o kulpa sımsıkı yapışın..Böylece ahir zaman sahabelerinin arasında sizde yerinizi alın..

SAHABE PEYGAMBER EFENDİMİZİ GÖREN DEĞİL O'NUN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKÜP TÖVBE EDENLERDİR..

EY UYUTULAN İNSANLAR! GAFİL OLMAYIN..KUR-AN'DAN, ALLAH'I ARZU ETMEKTEN KORKMAYIN..YAŞARKEN ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEYİN..

BİR DİLEKLE EBEDİ ALEMDE CEHENNEME ODUN OLMAKTAN KURTULUN..

CEHENNEMDEN ÇIKIŞ YOKTUR..CEHENNEME GİREN ORADA EBEDİ KALACAKTIR..CEHENNEMİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

HALA ARANIZDA ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEYEN VARSA BİR KEZ BAŞINI ELLERİNİN ARASINA ALARAK DÜŞÜNSÜZ..ALLAH'I DİLEMENİN KİME ZARARI OLABİLİR?

Ahir zaman sahabelerine selam olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt