Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

konu başlığını siz koyun kardeşlerim... (1 Kullanıcı)

kral_hakan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 May 2009
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Sabah namazlarını kılmak için Sultan Ahmet Camii'ne gidiyorum. Her sabah ne kadar erken gidersem gideyim, mihrabın bir kenarına oturmuş olan, saçı sakalı bembeyaz olmuş ihtiyar bir adamı, ümitsizce bedbin bir şekilde durmadan ağlarken görüyorum. O kadar ağlıyor ki, ağlamadığı tek bir dakikaya rastlayamadım. Bunun sebebini çok merak ediyordum. Nihayet bir gün o yaşlı zatın yanına sokuldum ve 'Muhterem' dedim, "Niye bu kadar ağlıyorsun? Allah'ın rahmetinden bir insan bu kadar ümitsiz olur mu?"
Yaşlı gözlerle bana baktı ve: "Beni konuşturma! Neredeyse kalbim duracak," dedi. Ben anlatması için çok ısrar edince başından geçen olayı ağlaya ağlaya şöyle anlattı: "Efendim, ben Abdülhamid Han cennet mekânın devrinde orduda bir binbaşıydım. Emrim altında olan bir birliğim vardı. Bu askerî görevime annemin ve babamın vefatına kadar devam ettim. Fakat onlar vefat edince istifa etmek istedim. Çünkü bir hayli servetimiz vardı. Bu mal ve mülkün
başında durmak, onların çarçur olmaması için gerektiği şekilde ilgilenmek gayesiyle, bir istifa dilekçesi yazıp Sadâret makamına gönderdim.

Dilekçemde dedim ki: "Annem de babam da vefat etti. Falan yerde mağazalarımız, filan yerde gayrimenkullerimiz vardır. Netice itibarıyla bunlarla ilgilenecek, ticarî işlerin yürümesi için mağazaların başında duracak bir nezaretçiye ihtiyaç vardır. Bu vesileyle şayet kabul buyurulursa, görevimden istifa etmek istiyorum."

Bu dilekçeyi yazdıktan bir müddet sonra, doğrudan doğruya hünkârdan bana bir yazı geldi. Heyecanla gelen mektubu açtım ve okudum. Orada istifamın kabul edilmediği yazılmıştı. Öyle anlaşılıyordu ki, istifa dilekçem bizzat padişaha gönderilmişti. Ben istifa dilekçemi yenileyip, bir daha verdim. Fakat bana yine aynı cevap geldi. Bunun üzerine bizzat sultanın huzuruna çıkıp, kendisiyle şifâhî olarak görüşüp istifamı vereyim diye düşündüm.

Abdülhamid Han gerçekten çok celâdetli bir padişahtı. Ben yaveriyle görev icabı uzun zaman bir yerde kalmıştım. O, sultanın hâllerini bize anlatırken 'Abdülhamid faytonda giderken faytonun sağında ve solunda bulunanlar neredeyse nefes almaya bile korkarlardı' derdi. Efendim Allah ona rahmet eylesin, Abdülhamid Han evliyaullahtan bir zattı. İşte ben durumumu anlatmak için bizzat o celâdetli ve haşmetli padişahın huzuruna çıktım ve: "Hünkârım, sizden istifamın kabulünü rica edeceğim, durumum ise böyleyken böyle" diyerek istifa sebebimi anlattım. Bunun üzerine bir müddet derin derin düşündü. Yüzündeki ifadeden istifa etmemi istemediğini anlıyordum. Ben bunu sezince istifa konusunda biraz daha ısrarcı oldum. Abdülhamid Han cennet mekan, benim böyle ısrar ettiğimi görünce, bakışlarını bana çevirip, öfkeli bir tavırla ve sanki beni elinin tersiyle iter gibi hareket yaparak, "Haydi seni istifa ettirdik!" dedi. Tabiî ben istifamın kabul edilmesi sebebiyle çok sevindim. Ve hiç vakit kaybetmeden memleketime dönüp işlerimin başına geçtim. Derken bir gece müthiş bir rüya gördüm. "Âlemi mânada, bütün ordular bir araya toplanmış teftiş ediliyordu. Son savaşı vermek üzere, memleketin şarkında ve garbında savaşan tüm orduları bizzat Peygamber Efendimiz teftiş ediyordu. Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, Yıldız Sarayı'nın önünde duruyor, bütün Türk ordusu Efendimizin huzurundan geçerek büyük bir disiplin içerisinde teftiş veriyordu. O esnada orada Osmanlı padişahlarının ileri gelenleri de vardı. Sultan Abdülhamid Han cennet mekân ise, edebi hürmetle, kemerbestei ubûdiyetle Kâinatın Efendisi'nin hemen arkasında duruyordu. Bütün ordular huzurdan tek tek geçiyordu. Derken sıra, benim istifa etmeden önce komutam altında bulunan birliğe geldi. Fakat birliğin başında kumandanı olmadığı için askerler darma dağınıktı.

Bu hâli gören Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, Abdülhamid'e dönüp: "Ey Abdülhamid! Bu ordunun kumandanı nerde?!" buyurdu. Bunun üzerine Sultan Abdülhamid, mahcup bir hâlde başını önüne eğmiş olarak, hürmeti edeple Efendimize: "Ya Resûlallah! Bu ordunun kumandanı istifa etti. Bu konuda çok ısrar ettiği için biz de onu istifa ettirdik.." dedi.

Bunun üzerine Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm "Senin istifa ettirdiğini, biz de istifa ettirdik." buyurdu.

-Söyle bunu duyduktan sonra ben ağlamayayımda kim ağlasın?

Ve Mehmet Akif diyor:yaşlı adam ağlamasına,inlemesine devam etti .derdi büyüktü.sessizce yanından uzaklaştım.zaten başkada yapabileceğim bir şey yoktu.zira bu pir-i fan-i tesellisini EFENDİMİZ den bekliyordu.kabul edildiği müjdesi gelmeden belliki inlemesi dinmeyecekti.

Ruhlarina Fatiha okuyalim. Allah sefeatlerinden mahrum etmesin...
 

kral_hakan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 May 2009
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
buda ikincisi allaha emanet olun inşallah.
 

erva42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
amin kardeşim çok duygulandım yaa
 

armour

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
301
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
anlaşıldı daha çok ağlayacağız biz yüreğin dert görmesin emeğine sağlık..eyvallah
 

kral_hakan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 May 2009
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
allah razı olsun kardeşlerim beğendinizse ne mutlu bana birde fon müzik varsa o şkilde dinlemenizi istihram ediyorum allaha emanet olsun
 

kral_hakan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 May 2009
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
allah zülcelal razı olsun kardeşlerim allah (cc) kimsenin başına vermesin allaha emanet olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt