Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kızlar Neden Evlenemez?(tüm sebepleri ve yönleriyle) (1 Kullanıcı)

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Evlenemeyen Kızlar
Ismail Fatih CEYLAN



Günümüzde kadınların evlenememesi için o kadar çok neden var ki, saymakla bitmez. Güncel, modern ve moda gerekçeler, kızların evlenmemesi için ortaya çıkmış sanki.
Kadınlara sürekli telkin edilen ve kadınların hayatî önemle benimsedikleri “modaya uygun giyinme, güzelliğine önem verme, iş hayatına atılma, okumuş kız olma, tuttuğunu koparacak kadar kişilik sahibi olma, erkeklerden çekinmeme, onlarla rahat görüşme, iş yerinde yükselme” gibi hedefler, kadınların evlenme şansını artıracağı yerde, neredeyse o şansı alabildiğine azaltıyor.
Oysa, güzel giyinmek, güzelliğine önem vermek, okumak, kişilik sahibi olmak gibi özellikler gerçekten de kadınların hakkı ve bunlar kadını kadın yapan unsurlar. Kaldı ki, kadınlar bütün bunları beğenilmek, ileride mutlu bir yuva kurmak için yapıyor.
Erkekler de o kadınları bakımlı oldukları, güzel giyimleri, akıllı oluşları yönüyle beğeniyorlar. Hatta arkadaş ve sevgili olarak onları tercih ediyorlar. Ama iş evlenmeye gelince ne hikmetse bir türlü gerçekleşmiyor.

Evlilik Konusunda Kızlar Cesur, Erkekler ÜrkekBelki, o kadınlarla evlenmeye cesaret edemiyorlar. Bir takım korkular, kompleksler daha baskın çıkıyor. Elbette kendilerine göre gerekçeler var ama günümüzün kızları çoğu yönden erkeklerden daha cesur, daha rahat. Onların cesur ve rahat oluşları erkek milletini ürkütüyor. Günümüzde kızların artısı, erkeklerin eksisi çok.
Çocukluğumda bizim memlekette güzelliği dillere destan Emine adında bir kız vardı. İstanbul’da okuyup gelmiş, üniversite bitirmişti. 1970’li yılların ortasında, bizim ilçede öyle bir kız görülmemişti. Doğrusu benim de gördüğüm ilk açık kızdı. O dönemde bugünkü gibi giyinen kız görmek bizim memlekette mümkün değildi. Kısa kollu ve etek giyen Emine’nin sokakta yürümesi âdeta bir olaydı. Sanki sinema sahnesinden çıkıp gelmiş bir film yıldızı yürüyordu.
O yürürken, peşinde her zaman çok sayıda gençler olurdu. Bazen ordu taburu gibi kalabalık erkek peşine takılırdı. Biz küçük olduğumuz için bu manzaraya gülerek bakardık. Herkes ona hayrandı. Onun gibi kız görülmüş değildi.
Ama o kız evlenemedi. Evde kaldı. Bugün kırk yaşının üstünde ve hâlâ bekâr.
O peşine düşen ilçenin erkeklerinden hiçbiri onunla evlenememişti. Belki o dönemin anlayışıyla o kıyafetteki kızlara başka gözle bakmanın tesiri vardır ama asıl neden hiç kimse onunla evlenmeye cesaret edememişti.
“O kadar güzel kız insanın başına dert olur” diye düşünenden tutun, “Yahu o üniversite bitirmiş kız, biz onunla ne konuşabiliriz, nasıl anlaşabiliriz?” diye kendine lâyık görmeme duyguları erkeklerde hâkim olduğu için Emine ile evlenen olmamıştı.
Onu isteyenler olmuş, onları da zamanında Emine kendine göre gerekçeler öne sürüp kabul etmemiş. Pekçok aile ise, oğullarının o kızla evlenmelerine karşı çıkmış. “Oğlum o kız süs bebeği gibi, ne bizi sayar, ne de seni. Hem elini bir işe de sürmez” demiş bazı aileler.
Oysa Emine’yi yakından tanıyanlar, onun dünya iyisi ve çok hamarat olduğunu da söylerler. Ama ne erkekler, ne de aileler onu almaya cesaret edememiş.
Belki o dönem itibariyle, Emine’nin durumu ‘zamana uygun’ düşmediğinden, sahip oldukları özellikler yine o dönemin erkeklerine ve ailelerine biraz fazla geldiğinden bu evlenememe olayı yaşandı.
Ama bu durum günümüzde çok da değişmiş değil. Şimdi Emine’nin kıyafetleri artık sıradan, normal hale geldi. Hatta Emine’nin giyimi, bugünkülerin yanında kapalı gibi kalır. Üstelik günümüzde çoğu kız daha fazla serbestiyet içinde.
Fakat kılık kıyafet o kadar olmasa da, kızların kimi özellikleri erkekleri ürkütmeye, korkutmaya devam ediyor. Hem mesele sadece kılık kıyafet olsa, kapalı kızlar evlenememe problemi yaşamazdı. Günümüzde ister açık, ister kapalı olsun kızlarda evlenememe sorunu var.
Kızlar sahip oldukları artı özellikleri nedeniyle erkekleri ürküttükleri için bu sorunu yaşıyorlar. Çok güzel, çok akıllı, çok rahat kızlar, erkek psikolojisine rahatsızlık veriyor






Kızlar Neden Evlenemez (1)
Ismail Fatih CEYLAN



Aslında buraya kadar anlatılanlar bile kızların neden evlenemediğini ortaya koyuyor. “Her şey denk olsun” derken, elde avuçta bir şey kalmıyor. Tabiî kimisi fiziki kusurundan, kimisi zeka seviyesinden, kimisi ahlâk düşüklüğü içinde bulunduğundan gibi malûm sebeplerle evlenemiyorlar.
Ama bunların dışında güncel, modern gerekçeler var günümüz kızlarında.
Bakalım kızlar neden evlenemiyorlarmış...

Kariyerine Uygun Görmediği İçin

Günümüzün en yaygın evlenememe gerekçelerinden biri bu kariyer meselesi. Daha çok sanatçılarda, mankenlerde, medyada, iş hayatında çalışanlarda görülen moda bir hastalık.
Yaptıkları iş onlar için çok önemlidir. Genç yaşta evlenip, iş hayatını, kariyerini riske atamaz. Evleneceği erkek hem kariyerine uygun olmalı, hem de hemen evlenmemeli. En azından üç-beş yıl evliliği düşünmemeli.
Gerçi şimdi, “Kariyer de yaparım, çocuk da...” diyenler varsa da, iş hayatında belli bir yere gelmek isteyenler hemen evlenmek istemediği gibi, evlenseler bile hemen çocuk yapmazlar. Çünkü hem evlilik, hem de çocuk, kariyerinin önünde büyük engeldir. Ama erkek adayı kendisinden daha kariyerli ise o başka. O zaman kaçmaz. O zaman gerekirse kariyer bile bırakılır.
Bu kariyer meselesi nedir, bunu tam olarak kimse çözebilmiş değildir. Fakat bu dünyanın insanlarında herkes bir kariyerdir tutturmuş gidiyor.
Fakat işte en çok bu kariyer meselesine kafayı takan kızlar, evde kalmaya adaydır. 30 yaş paniğine kapılan kızların çoğu, kariyerine önem veren kızlardır.
Zaten kariyer takıntılı kızların önünde fazla bir seçenek yoktur. Sözgelimi bir medya organında yazı işleri müdürlüğü yapan kız, ya bir yazarla evlenecektir, ya patronuyla, ya da bulabilirse bir iş adamıyla. Tutup, bir muhabirle evlenmez. İsterse dünyanın en yakışıklı adamı olsun. Kariyeri sarsılır.
Hele bir fabrika işçisiyle, bir devlet memuruyla, bir terziyle, bakkalla filan hayatta evlenmeyi düşünmez. Dünyasında öyle bir şey yoktur, aklından bile geçirmez.
Bu yüzden kariyerine uygun mesleki alan sınırlıdır. Kaldı ki yazı işleri müdürlüğü yapan kızın yaşı da, 17-18 değildir, en azından 25 yaşındadır. Dolayısıyla yaşı da sınırlıdır.
Ama kariyerine ve yaşına uygun bir damat adayı bulması kolay değildir, hatta zordur. Patronu zaten genelde evlidir. İş adamları da “özellikle yazı işleri müdürü kız bulalım” derdinde değiller. Onların bekârları da, genellikle zengin aile kızlarına yönelirler ki, aynı zamanda şirket ortaklığı olsun. Yazarlara gelince, onlar da ya evlidir, ya özgürlüğüne düşkündür veya yazar bir kadın isterler. Yine de, yazarlardan birini belki evlenmeye razı edebilir.
Durum bu kadar zor olduğu halde, kariyer takıntısı sürer ve yaş otuz, otuz beş olduğu halde o kız bir türlü yuva kuramaz. Ya evlenemez, ya da birileriyle evlilikdışı hayat sürer.
Genelde medya mensuplarında kariyer takıntısı olduğu için, yazı işleri müdürü kızı örnek gösterdim. Aslında bu örnek çoğu meslekler için geçerli.

Sosyal Statüsüne Uygun Bulmadığı İçin

Sosyal statüsüne uygun bulamama, kariyer takıntısına benzer bir hastalık. Okumuş bir adam, dünya güzeli de olsa, melek gibi de olsa, kendi eğitiminden düşük eğitim almış kızla evlenmek istemez. Mesleği de kendi ayarında olacaktır üstelik.
Aynı şekilde okumuş kızlar da öyle. Üstelik okumuş kızlar, zamanımızda erkeklerden daha çok. Kızlar erkeklere nazaran daha çalışkan oldukları için, çoğunlukla akranları erkeklerden önce eğitimini tamamlıyor.
Hatta eğitimini tamamlamakla kalmıyor, işini de eline alıyor. Çünkü yine günümüzde kızların iş bulması erkeklere göre daha kolay. Şirketlerin genelinde kızlar daha çoğunlukta bugün.
Halkla İlişkiler, Sekreterler, Banka Memureleri, Devlet Daireleri, Televizyon Kanalları, Gazeteler, Okullar, Hastahaneler, Tekstil Firmaları, Bujiteriler, Giyim Mağazaları, Marketler gibi meslekleri ve kurumları düşünürsek, bayanların çoğunlukta olduğunu görürüz.
Ve bu bayanların çoğunluğu da bekârdır.
İş dolayısıyla sık sık gittiğim bir banka var. Beş katlı binada, 30 kişi çalışıyor. Bankanın müdürü, iki memur, iki hizmetli ve bir güvenlik görevlisi hariç, geri kalan hepsi bayan. Yani 6 erkek, 24 bayan çalışıyor bankada. 24 bayanın 2’si evli, 5’i dul, 17 bayan ise bekâr.
Sanırım stajyer veya yeni işe girmiş 18-20 yaşlarında iki-üç genç kız var. Onların dışındakiler, 22-27 yaşları arasında. Hemen hepsi son derece şık giyinen, saçlarını sarıya, kızıla boyatan, ağızları iyi lâf yapan gösterişli kızlar.
Muhtemelen bu kızların çoğu sosyal statüsüne uygun erkek bulamadıkları için ya da kariyeri kafaya taktıkları için evlenememiştir.
Tabiî meslekler bu konuda çok önemli. Sekreterler ve memureler müdür ya da patronla, hemşireler doktorla, kısaca kızlar bulundukları yerlerde statü olarak kendilerinden üstün olanlarla evlenmeyi hayal ediyorlar.
Oysa, meselâ erkek doktorlar genelde yine doktor bayanlara yönelirler. Hemşirelerle evlenmeyi düşünen doktor pek bulunmaz. Çok güzel, üstün özelliklere sahip hemşireye tutulmuş bile olsa, ailesi ve çevresi onun bir hemşireyle evlenmesini engellemeye çalışır. Hele aileler, “Oğlum koskoca doktorsun, sana doktor bir eş yakışır” diye tuttururlar. Ama doktorların bir kısmı, hemşirelerin doktorlara olan zaafını bildiği için, onlarla arkadaşlık eder, gönül eğlendirir. Sonra da terk eder ve evlenmez.
İstanbul’da, Eskişehir’de ve Tavşanlı’da tanıdığım hemşirelerin çoğundan bu tarz hikâyeler dinledim. Tanıdığım bir hemşire, “Doktorlar hemşireler tarafından paylaşılamaz fakat onlar hemşireleri pek tercih etmez” demişti. Yine onun anlattığına göre, kimi hemşireler doktorla evlenme aşamasına gelmiş olmasına rağmen evlenememişti. Ya son anda doktor vazgeçmiş, ya da ailesi engellemişti.
Tanıdığım bir başka hemşire, son derece şık giyinen ve oldukça güzel bir bayandı. Âdeta manken görüntüsünde olan bu bayanın ekonomik durumu iyiydi ve lüks bir arabaya sahipti. Çok da anlayışlı, iyi bir kızdı. “Bir doktorla evlenmek üzereydik, ailesi engelledi” diye başından geçen olayı anlatmıştı. Buna rağmen hayalinde yine bir doktorla evlenmek vardı.
Meslekler içinde öğretmenler ve memurlar biraz daha şanslı. Öğretmenin öğretmenle, memurun memurla evlenmesinde statü sorunu fazla yaşanmıyor. Bugün de öğretmenlerin çoğu öğretmenle evlenmeyi tercih ediyor.
Sosyal statüye uygun eş bulma hayali taşıyanların çoğu bugün emeline kavuşamıyor. Eskiden bu sorun bu kadar göze çarpmıyordu. Bundan yirmi yıl kadar önce bir patronun sekreteriyle, bir doktorun hemşireyle evlenmesi gibi olaylar yaşanabiliyordu.
Bugün ise zor. Çünkü o yıllarda kadın erkek sayısı denkti, belki erkek çoğunluktaydı kimi dairelerde. Şimdi ise, hemen her yerde kadınlar çoğunlukta. Yani, kızların rakipleri çok, hedefledikleri sosyal statü sahibi erkek sayısı ise çok az.
Bu büyük bir dezavantaj kızlar için. Buna rağmen sosyal statüye uygun erkek bulma hedefinden taviz vermediği için, rakipleri kızlarla çekişiyorlar, kendisinden statü olarak az olanlara bakmıyorlar ve yine zaman akıp geçiyor, 30 yaş paniğine kapılıyorlar.
Bu meseleden dolayı evlenemeyen kızların sayısı pekçok.
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Kızlar Neden Evlenemez (2)
Ismail Fatih CEYLAN


Güzelliğine Denk Bulmadığı İçin

Bazı kızlar Allah vergisi bir güzelliğe sahip oluyorlar. Bu kızların pekçok seveni, ilgileneni oluyor. Başta kızların kendisi olmak üzere, ailesi bu güzellikten dolayı hiçbir erkeği, aileyi kendine uygun görmüyorlar.
Hep daha zengini, daha iyi meslek sahibi ve bunlara sahip olup da, daha yakışıklısı olsun beklentisi içinde oluyorlar. Gerçi bu kızların genelde, beklentilerine uygun taliplisi çıkıyor. Kimisi güzel evlilik de yapıyor.
Ama bazı kızlar, güzel oldukları halde, ya ahlâki sorunlardan, ya ekonomik nedenlerden veya ailenin hırslı oluşundan gibi sebeplerle evlenmekte zorluk çekiyor.
Bazı evlenenler de, tamamen maddî değerlendirme yaptığı için, evlendiği kişinin ahlâk düşkünlüğünden, bozuk karakterinden kötü evlilik yaşıyorlar. Genelde bu tarz evlilikler çoktur. Bu yüzden, “Güzel ama bahtsız” gelinlerin sayısı pekçoktur.
“Güzel ama bahtsız” kızların sayısı da çoktur. Güzelliğine uygun ve denk erkek bulacağız diye, kimseyi beğenmeme, hep daha iyisi gelir diye bekleme hırsı yüzünden, pekçok fırsatları kaçırırlar.
Yine de güzel oldukları için, geç zaman da olsa evlenme şansına sahiptirler. Ama bu evlilik, “evde kalmama” ve “kız kurusu olmama” evliliğidir. Bu yüzden iyiliğine kötülüğüne, güzelliğine çirkinliğine ve malına mülküne bakılmadan, bir kocaya vararak, son anda kendilerini kurtarmaya çalışırlar. Upuzun trenin son vagonuna son anda atlamak gibi bir şeydir bu. Dolayısıyla, evlenebildiklerine şükrederler.
Bu olayı çok güzel anlatan bir hikâye var. Pekçok kişisel gelişim ve aile kitaplarında yer alıyor. Ama yeri geldiği için, buraya da almak kaçınılmaz oldu.


EN GÜZEL GÜL

Bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmış. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pekçok delikanlı onu görmeye gelirmiş.
Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, nice şövalyeyi reddeden güzel kız, kimseleri beğenmezmiş. Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza âşık olan bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş.
Aradan uzun yıllar geçmiş. Delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş.
Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş. Adam bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını çok merak etmiş.
Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası şişman, kel ve çirkin mi çirkin bir adammış. Üstelik zengin bile değilmiş.
Çok merak eden adam kocası gittikten sonra evin kapısını çalmış. Kız kapıyı açınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlendiğini sormuş.
Kız da ona, arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse, cevabı vereceğini, bu arada tek şartının bahçede ilerlerken, geriye dönmemesi olduğunu söylemiş.
Adam da bunun üzerine yüzlerce gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Birden çok güzel sarı bir gül görmüş.
Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş.
Tam onu koparırken ilerde... Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki sonuncu gülü koparıp kıza götürmüş. Bahçenin en güzel gülünü beklerken kız, bir de ne görsün, yaprakları solmuş, cılız bir gül.
Gülmüş adama..
“Bak gördün mü?” demiş. “Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen sonunda en kötüsüne bile razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik gitmeden doğru seçimler yapmayı öğrenmek gerekir.” (Pembe Kurdela, Haluk İmamoğlu, Nesil Yayınları)
Bu hikâyedeki örnekleri hepimiz çevremizde görmüşüzdür. Çok güzel bir kadın olduğu halde, kocasından her gün dayak yiyenler, kıymeti bilinmeyenler, ahlâksız kocaya sahip olanlar gibi örnekler mahallemizde, kasabamızda, köyümüzde mutlaka vardır.
Bizim kasabada da böylesi epey vardı. Bunlardan biri olan Aysun, okul yıllarında her erkeğin evlenme hayali kurduğu güzel bir kızdı. Ailesi onu kolay kolay kimseye vermek istemiyordu. Kendisi de kimseleri beğenmiyordu.
Onlarca damat adayını reddettiler. Bir keresinde, annesi anneme, “Yarın bize yirmi beşinci kez dünür gelecek” demişti. O günden sonra da bir o kadar gelmiştir.
Ama daha sonra bıçak gibi kesildi dünür gelenler. Bu sefer telâşa kapıldılar. Hatta sağa sola haber bile uçurdular ama kendilerinden iyice soğuttukları için bundan da bir netice alamadılar.
“Artık evlenemez, evde kaldı” derken Aysun’un babaannesi, bir tanıdığının torununu buldu. Bu damat adayı hem huysuz, hem de biraz saf biriydi. “Ne olursa olsun buna varmaz” denilirken, onunla nişanlandı ve bir süre sonra evlendi. Aysun ve ailesi kimseleri beğenmezken, hiç de uygun olmayacak birine kurtuluş gibi sarılmışlardı. Bu evliliğin sorun olacağı baştan belliydi, kendileri de farkındaydılar. Annesi, eğer söylenenler doğruysa, “Aman bir evlensin de, sonra boşanırlarsa boşansınlar” demiş. Zaten öyle de oldu. Bir buçuk yıl sonra ayrıldılar.
Güzel kızların bir de evlenemeyenleri var. Özellikle büyükşehirlerde çok. Bu kızların evlenememe sebebi, fazla güzel olmaları, bir türlü doğru seçim yapamadıkları için evlenme çağını geçirmiş olmaları
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Kızlar Neden Evlenemez (3)
Ismail Fatih CEYLAN



Filmlerdeki Gibi Erkek Beklediği İçin

Kimi kızlar da, fazla hayal âleminde yaşıyorlar. Genelde gelir seviyesi düşük aile kızlarında görülen bir durum. Kafasında belirlediği, muhtemelen sinema ya da dizi filmlerden bir erkektir. Aradığı erkek, etkilendiği ve sevdiği film yıldızı gibi birisidir.
Genelde bu takıntı on beş-on yedi yaşlarında görülen gelip geçici bir hastalıktır. Ama kimi hayalperest kızlarda uzun sürer.
Bu tip kızlar, ömür boyu “beyaz atlı prens” bekler gibi, filmlerdeki gibi erkek bekler. Bu yüzden gözü normal hayattaki erkekleri pek görmez. Kendisini beğenenleri beğenmez.
Sayısı çok değildir ama yine de bu sebeple evlenemeyen kızlar vardır.

Birisini Sevip Onu Beklediği İçin

Zamanımızda yok denecek kadar az olsa da, birisini sevip onu beklediği için evlenemeyen kızlar var. Bunlar tam sevdalı. Bazılarının aşkı platonik üstelik. Sevdiğinin kendisinden haberi bile yok. Yine de bekliyorlar. Sevdiği erkek, durumu iyi değil de evlenmemişse, o beklemeye devam ediyor. Zaman geçiyor, yaş otuzu buluyor. Bazıları da, sevdiği kişi başkasıyla evlendiğinde kendine geliyor, dünyası kararıyor ama yine zaman geçtiği için evlenme yaşını geçmiş oluyor.
Kimileri de sevdiğine deli gibi bağlı. Aşkları dillere destan. Sevdiği erkek, engelleri aşmak için beklemesini söylemiştir. Kız da söz vermiştir. Uzun zaman geçer, sevdiği engelleri aşamaz. Ya da uzun zaman beklediği erkek, bir başkasıyla evlenmek zorunda kalmıştır. Olan yine kıza olur.
Kimileri de, sevdiğini ölünceye kadar sevmiştir, kavuşamasa da sevecektir. Öyleleri var ki, sevdikleri kavuşamadan öldükleri halde, aşkı uğruna kimseyle evlenmemiştir.
Bu duygulara sahip olan ya da böyle bir olay yaşayan günümüzde var mıdır, varsa da ne orandadır bilmiyorum ama geçmişte yaşandığı kesin.
Öyle olmasaydı, onca Türk filmi bu konuyu işlemezdi herhalde. Ya da bu konuda romanlar yazılmazdı.
Hep Daha İyi Kısmetim Çıkar Diye Umduğu İçin
Bu da çok yaygın olan bir evlenememe sebebi. Kariyer ve sosyal statü takıntıları olan, güzelliğinden dolayı seçemeyenler de bu sınıfa girer. Ama daha iyi kısmetim çıkar beklentisi çok geniş yelpazeye yayıldığı için, günümüz kızlarının en büyük evlenememe sebeplerindendir.
Önlerine bir çok kısmet çıkar ama onlar “daha iyi kısmet nasıl olsa gelir” diye değerlendirmez, zaman geçip kısmetler gelmediği zaman da, “Ne kısmetsizmişiz” derler.
Ondan sonra da kısmet açtırma büyüleri yaptırmaya cincilere, falcılara koşarlar. Türbelere, dilek ağaçlarına gidip çaput bağlarlar. Eyüp Sultan, Oruç Baba, Zuhurat Baba gibi türbeler bunlarla doludur. Hele Ramazan ayının ilk günü Topkapı’daki Oruç Baba türbesi son birkaç yıldır mahşeri kalabalıklara şahit olmaktadır. O mahşeri kalabalığın çoğu ya kısmet açtırmak, ya da çocuklarının olması için gelenlerdir.
Bir televizyon kanalında göstermişlerdi. Türbenin birinde kadınlar göbeklerini sallıyorlardı. Böyle yapınca, çocuklarının olacağı rivayet edilmiş, akın akın çocukları olmayan kadınlar o türbeye koşuyorlarmış.

Evlenmekten Korktukları İçin

Bazı kızlarda da evlenme korkusu vardır. Bu durum genelde psikolojik olaydır. Bu tarz duygular yaşayan kız, ailesinde ya da çevresinde, son derece kötü bir evlilik görüp de etkilenmiş olabilir.
Ya da babası şiddet uygulayan biridir. Annesini ve çocuklarını dövmekte, evle ilgilenmemekte, onlara kötü bir hayat yaşatmaktadır.
Kendi ailelerinin durumunu ve annesinin halini gördüğü için, evlilik fikrine uzak bakar. Annesinin yaşadıklarını yaşamaktan çok korkar. Böyle bir akıbet yaşamamak için evlenmemeyi tercih eder.
Bilinçaltında bütün erkekleri babası gibi görür. Erkek kısmının sonuçta babası gibi bir koca olacağını düşünür.
Gerçi bu düşünceye sahip kızların bazıları ileride farklı düşünebilir veya aile zoruyla evlendirilebilir ama bazıları için evlenme korkusu, evlenememe sebebidir.

Aileden Kopmamak İçin

Kimileri de ailesine çok düşkündür. Annesinden babasından bir türlü kopmak istemez. Böyle bir ailenin başka bir ortamda olabileceğine, babası gibi mükemmel bir koca olabileceğine ihtimal vermez. Kendi ailesi gibi huzurlu ve mutlu bir yuvanın bir daha tesis edilemeyeceğini düşünür.
Başka nedenlerle ailesinden kopmak istemeyenler de vardır. Babası ölmüştür, annesini yalnız bırakmak istemez. Ya da annesi yoktur, babasının bakımını yapmak zorundadır, evlenince bunun problem olabileceğini hesap eder.
Bu tip kızlar fedakâr insanlardır. Ailesi için, kendi mutluluklarını feda ederler. Kimi kızların da, annesi babası yoktur, trafik kazasında ölmüşlerdir ve küçük kardeşlerine annelik babalık yapmak durumundadır. Evlilik yaşında olduğu halde, kardeşlerine bakacağı için evlenmeyi düşünmezler.
Çeşitli nedenlerle ailesine karşı daha büyük sorumluluk hissedenler toplumumuzda az da olsa vardır.
 

cakdoc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2008
Mesajlar
1,507
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
aynen bunlarin hepsi... zor zor zor:)
 

ebuzer25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
1,845
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bazı kızlarda da evlenme korkusu vardır. Bu durum genelde psikolojik olaydır. Bu tarz duygular yaşayan kız, ailesinde ya da çevresinde, son derece kötü bir evlilik görüp de etkilenmiş olabilir.
cok dogru bende hepsine katılıyorum güzel bir paylaşım olmuş ALLAH razı olsun
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
okuyan gözlerinize sağlık kardeşlerim inşAllah faydalı olabilmişizdir..B)B)

Allah'a Emanet olunuz...:)

vesselam..
 

imported_keçe_kurdan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2009
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
çaresizim

çaresizim

benim annem kucuklugumden beri bana "dayinin ogluyla evlen diyor"
dayimin ogluyla evlenirsem çok mutlu olacagimi söyluyor.
Diyor "el sana acimaz,O' sana Acir".
Mutluluk annemin dedigiyle sadece akraba evliligiylemi oluyo?

Benim çok istiyenim oluyo,ama annem bana hiç isteyip istemedigimi bile sormuyo.
Her zaman adima konu$up "olmaz" diyor .

Simdi bi sevdigim var,ayni köylüyüz onu çok seviyorum oda beni çok seviyor.
Bunu anneme açikladigimda buyuk bi tepki verdi.

Dedi "onlar bizim ailemize layik degil".
Belki iyi bir ailesi olmadigi dogrudur.
Ama sevdigim çoçuk bile, bana iyi bi abilerinin olmadigini kendi soyledi.
Ama abileri, ailesi öyle kötuyse bu çoçugun ne günahi var?

Babasi 5aydir felç olmu$ hep benim sevdigim çoçuk bakiyor babasina.
Ben ondan asla vazgeçmem,ama bi yandanda diyorum ya annemi babami dinlemeyipte mutlu olmazsam?

Napicami bilmiyorum,bu yaz beni istemeye geleçekler
annem'in sorun çikaracagini biliyorum.:a33:

Yukarda yazdigi gibi güzelim,ama ne yaziki hiç $ansim yok:a33:
 

abı_hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
5,186
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
41


Ahh kardeşim ahhh, malesef yazılanlar doğru..

Emeğine sağlık.....
 

gülkoksam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
969
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
doğru baştan sona ..
hiç bizaman anlayamamışımıdr bunu asla gözüm yüksekte değil çok güzel olduğum sölenir ama evlilik benim kaderimde çok zor ..gerçekten anlamadım gitti...halbuki çok hazırım evliliğe ama olmuyor işte
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt