#fani_dünya#
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 2 Kas 2008
- Mesajlar
- 419
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 35
Evlenemeyen Kızlar
Ismail Fatih CEYLAN
Günümüzde kadınların evlenememesi için o kadar çok neden var ki, saymakla bitmez. Güncel, modern ve moda gerekçeler, kızların evlenmemesi için ortaya çıkmış sanki.
Kadınlara sürekli telkin edilen ve kadınların hayatî önemle benimsedikleri “modaya uygun giyinme, güzelliğine önem verme, iş hayatına atılma, okumuş kız olma, tuttuğunu koparacak kadar kişilik sahibi olma, erkeklerden çekinmeme, onlarla rahat görüşme, iş yerinde yükselme” gibi hedefler, kadınların evlenme şansını artıracağı yerde, neredeyse o şansı alabildiğine azaltıyor.
Oysa, güzel giyinmek, güzelliğine önem vermek, okumak, kişilik sahibi olmak gibi özellikler gerçekten de kadınların hakkı ve bunlar kadını kadın yapan unsurlar. Kaldı ki, kadınlar bütün bunları beğenilmek, ileride mutlu bir yuva kurmak için yapıyor.
Erkekler de o kadınları bakımlı oldukları, güzel giyimleri, akıllı oluşları yönüyle beğeniyorlar. Hatta arkadaş ve sevgili olarak onları tercih ediyorlar. Ama iş evlenmeye gelince ne hikmetse bir türlü gerçekleşmiyor.
Evlilik Konusunda Kızlar Cesur, Erkekler ÜrkekBelki, o kadınlarla evlenmeye cesaret edemiyorlar. Bir takım korkular, kompleksler daha baskın çıkıyor. Elbette kendilerine göre gerekçeler var ama günümüzün kızları çoğu yönden erkeklerden daha cesur, daha rahat. Onların cesur ve rahat oluşları erkek milletini ürkütüyor. Günümüzde kızların artısı, erkeklerin eksisi çok.
Çocukluğumda bizim memlekette güzelliği dillere destan Emine adında bir kız vardı. İstanbul’da okuyup gelmiş, üniversite bitirmişti. 1970’li yılların ortasında, bizim ilçede öyle bir kız görülmemişti. Doğrusu benim de gördüğüm ilk açık kızdı. O dönemde bugünkü gibi giyinen kız görmek bizim memlekette mümkün değildi. Kısa kollu ve etek giyen Emine’nin sokakta yürümesi âdeta bir olaydı. Sanki sinema sahnesinden çıkıp gelmiş bir film yıldızı yürüyordu.
O yürürken, peşinde her zaman çok sayıda gençler olurdu. Bazen ordu taburu gibi kalabalık erkek peşine takılırdı. Biz küçük olduğumuz için bu manzaraya gülerek bakardık. Herkes ona hayrandı. Onun gibi kız görülmüş değildi.
Ama o kız evlenemedi. Evde kaldı. Bugün kırk yaşının üstünde ve hâlâ bekâr.
O peşine düşen ilçenin erkeklerinden hiçbiri onunla evlenememişti. Belki o dönemin anlayışıyla o kıyafetteki kızlara başka gözle bakmanın tesiri vardır ama asıl neden hiç kimse onunla evlenmeye cesaret edememişti.
“O kadar güzel kız insanın başına dert olur” diye düşünenden tutun, “Yahu o üniversite bitirmiş kız, biz onunla ne konuşabiliriz, nasıl anlaşabiliriz?” diye kendine lâyık görmeme duyguları erkeklerde hâkim olduğu için Emine ile evlenen olmamıştı.
Onu isteyenler olmuş, onları da zamanında Emine kendine göre gerekçeler öne sürüp kabul etmemiş. Pekçok aile ise, oğullarının o kızla evlenmelerine karşı çıkmış. “Oğlum o kız süs bebeği gibi, ne bizi sayar, ne de seni. Hem elini bir işe de sürmez” demiş bazı aileler.
Oysa Emine’yi yakından tanıyanlar, onun dünya iyisi ve çok hamarat olduğunu da söylerler. Ama ne erkekler, ne de aileler onu almaya cesaret edememiş.
Belki o dönem itibariyle, Emine’nin durumu ‘zamana uygun’ düşmediğinden, sahip oldukları özellikler yine o dönemin erkeklerine ve ailelerine biraz fazla geldiğinden bu evlenememe olayı yaşandı.
Ama bu durum günümüzde çok da değişmiş değil. Şimdi Emine’nin kıyafetleri artık sıradan, normal hale geldi. Hatta Emine’nin giyimi, bugünkülerin yanında kapalı gibi kalır. Üstelik günümüzde çoğu kız daha fazla serbestiyet içinde.
Fakat kılık kıyafet o kadar olmasa da, kızların kimi özellikleri erkekleri ürkütmeye, korkutmaya devam ediyor. Hem mesele sadece kılık kıyafet olsa, kapalı kızlar evlenememe problemi yaşamazdı. Günümüzde ister açık, ister kapalı olsun kızlarda evlenememe sorunu var.
Kızlar sahip oldukları artı özellikleri nedeniyle erkekleri ürküttükleri için bu sorunu yaşıyorlar. Çok güzel, çok akıllı, çok rahat kızlar, erkek psikolojisine rahatsızlık veriyor
Kızlar Neden Evlenemez (1)
Ismail Fatih CEYLAN
Aslında buraya kadar anlatılanlar bile kızların neden evlenemediğini ortaya koyuyor. “Her şey denk olsun” derken, elde avuçta bir şey kalmıyor. Tabiî kimisi fiziki kusurundan, kimisi zeka seviyesinden, kimisi ahlâk düşüklüğü içinde bulunduğundan gibi malûm sebeplerle evlenemiyorlar.
Ama bunların dışında güncel, modern gerekçeler var günümüz kızlarında.
Bakalım kızlar neden evlenemiyorlarmış...
Kariyerine Uygun Görmediği İçin
Günümüzün en yaygın evlenememe gerekçelerinden biri bu kariyer meselesi. Daha çok sanatçılarda, mankenlerde, medyada, iş hayatında çalışanlarda görülen moda bir hastalık.
Yaptıkları iş onlar için çok önemlidir. Genç yaşta evlenip, iş hayatını, kariyerini riske atamaz. Evleneceği erkek hem kariyerine uygun olmalı, hem de hemen evlenmemeli. En azından üç-beş yıl evliliği düşünmemeli.
Gerçi şimdi, “Kariyer de yaparım, çocuk da...” diyenler varsa da, iş hayatında belli bir yere gelmek isteyenler hemen evlenmek istemediği gibi, evlenseler bile hemen çocuk yapmazlar. Çünkü hem evlilik, hem de çocuk, kariyerinin önünde büyük engeldir. Ama erkek adayı kendisinden daha kariyerli ise o başka. O zaman kaçmaz. O zaman gerekirse kariyer bile bırakılır.
Bu kariyer meselesi nedir, bunu tam olarak kimse çözebilmiş değildir. Fakat bu dünyanın insanlarında herkes bir kariyerdir tutturmuş gidiyor.
Fakat işte en çok bu kariyer meselesine kafayı takan kızlar, evde kalmaya adaydır. 30 yaş paniğine kapılan kızların çoğu, kariyerine önem veren kızlardır.
Zaten kariyer takıntılı kızların önünde fazla bir seçenek yoktur. Sözgelimi bir medya organında yazı işleri müdürlüğü yapan kız, ya bir yazarla evlenecektir, ya patronuyla, ya da bulabilirse bir iş adamıyla. Tutup, bir muhabirle evlenmez. İsterse dünyanın en yakışıklı adamı olsun. Kariyeri sarsılır.
Hele bir fabrika işçisiyle, bir devlet memuruyla, bir terziyle, bakkalla filan hayatta evlenmeyi düşünmez. Dünyasında öyle bir şey yoktur, aklından bile geçirmez.
Bu yüzden kariyerine uygun mesleki alan sınırlıdır. Kaldı ki yazı işleri müdürlüğü yapan kızın yaşı da, 17-18 değildir, en azından 25 yaşındadır. Dolayısıyla yaşı da sınırlıdır.
Ama kariyerine ve yaşına uygun bir damat adayı bulması kolay değildir, hatta zordur. Patronu zaten genelde evlidir. İş adamları da “özellikle yazı işleri müdürü kız bulalım” derdinde değiller. Onların bekârları da, genellikle zengin aile kızlarına yönelirler ki, aynı zamanda şirket ortaklığı olsun. Yazarlara gelince, onlar da ya evlidir, ya özgürlüğüne düşkündür veya yazar bir kadın isterler. Yine de, yazarlardan birini belki evlenmeye razı edebilir.
Durum bu kadar zor olduğu halde, kariyer takıntısı sürer ve yaş otuz, otuz beş olduğu halde o kız bir türlü yuva kuramaz. Ya evlenemez, ya da birileriyle evlilikdışı hayat sürer.
Genelde medya mensuplarında kariyer takıntısı olduğu için, yazı işleri müdürü kızı örnek gösterdim. Aslında bu örnek çoğu meslekler için geçerli.
Sosyal Statüsüne Uygun Bulmadığı İçin
Sosyal statüsüne uygun bulamama, kariyer takıntısına benzer bir hastalık. Okumuş bir adam, dünya güzeli de olsa, melek gibi de olsa, kendi eğitiminden düşük eğitim almış kızla evlenmek istemez. Mesleği de kendi ayarında olacaktır üstelik.
Aynı şekilde okumuş kızlar da öyle. Üstelik okumuş kızlar, zamanımızda erkeklerden daha çok. Kızlar erkeklere nazaran daha çalışkan oldukları için, çoğunlukla akranları erkeklerden önce eğitimini tamamlıyor.
Hatta eğitimini tamamlamakla kalmıyor, işini de eline alıyor. Çünkü yine günümüzde kızların iş bulması erkeklere göre daha kolay. Şirketlerin genelinde kızlar daha çoğunlukta bugün.
Halkla İlişkiler, Sekreterler, Banka Memureleri, Devlet Daireleri, Televizyon Kanalları, Gazeteler, Okullar, Hastahaneler, Tekstil Firmaları, Bujiteriler, Giyim Mağazaları, Marketler gibi meslekleri ve kurumları düşünürsek, bayanların çoğunlukta olduğunu görürüz.
Ve bu bayanların çoğunluğu da bekârdır.
İş dolayısıyla sık sık gittiğim bir banka var. Beş katlı binada, 30 kişi çalışıyor. Bankanın müdürü, iki memur, iki hizmetli ve bir güvenlik görevlisi hariç, geri kalan hepsi bayan. Yani 6 erkek, 24 bayan çalışıyor bankada. 24 bayanın 2’si evli, 5’i dul, 17 bayan ise bekâr.
Sanırım stajyer veya yeni işe girmiş 18-20 yaşlarında iki-üç genç kız var. Onların dışındakiler, 22-27 yaşları arasında. Hemen hepsi son derece şık giyinen, saçlarını sarıya, kızıla boyatan, ağızları iyi lâf yapan gösterişli kızlar.
Muhtemelen bu kızların çoğu sosyal statüsüne uygun erkek bulamadıkları için ya da kariyeri kafaya taktıkları için evlenememiştir.
Tabiî meslekler bu konuda çok önemli. Sekreterler ve memureler müdür ya da patronla, hemşireler doktorla, kısaca kızlar bulundukları yerlerde statü olarak kendilerinden üstün olanlarla evlenmeyi hayal ediyorlar.
Oysa, meselâ erkek doktorlar genelde yine doktor bayanlara yönelirler. Hemşirelerle evlenmeyi düşünen doktor pek bulunmaz. Çok güzel, üstün özelliklere sahip hemşireye tutulmuş bile olsa, ailesi ve çevresi onun bir hemşireyle evlenmesini engellemeye çalışır. Hele aileler, “Oğlum koskoca doktorsun, sana doktor bir eş yakışır” diye tuttururlar. Ama doktorların bir kısmı, hemşirelerin doktorlara olan zaafını bildiği için, onlarla arkadaşlık eder, gönül eğlendirir. Sonra da terk eder ve evlenmez.
İstanbul’da, Eskişehir’de ve Tavşanlı’da tanıdığım hemşirelerin çoğundan bu tarz hikâyeler dinledim. Tanıdığım bir hemşire, “Doktorlar hemşireler tarafından paylaşılamaz fakat onlar hemşireleri pek tercih etmez” demişti. Yine onun anlattığına göre, kimi hemşireler doktorla evlenme aşamasına gelmiş olmasına rağmen evlenememişti. Ya son anda doktor vazgeçmiş, ya da ailesi engellemişti.
Tanıdığım bir başka hemşire, son derece şık giyinen ve oldukça güzel bir bayandı. Âdeta manken görüntüsünde olan bu bayanın ekonomik durumu iyiydi ve lüks bir arabaya sahipti. Çok da anlayışlı, iyi bir kızdı. “Bir doktorla evlenmek üzereydik, ailesi engelledi” diye başından geçen olayı anlatmıştı. Buna rağmen hayalinde yine bir doktorla evlenmek vardı.
Meslekler içinde öğretmenler ve memurlar biraz daha şanslı. Öğretmenin öğretmenle, memurun memurla evlenmesinde statü sorunu fazla yaşanmıyor. Bugün de öğretmenlerin çoğu öğretmenle evlenmeyi tercih ediyor.
Sosyal statüye uygun eş bulma hayali taşıyanların çoğu bugün emeline kavuşamıyor. Eskiden bu sorun bu kadar göze çarpmıyordu. Bundan yirmi yıl kadar önce bir patronun sekreteriyle, bir doktorun hemşireyle evlenmesi gibi olaylar yaşanabiliyordu.
Bugün ise zor. Çünkü o yıllarda kadın erkek sayısı denkti, belki erkek çoğunluktaydı kimi dairelerde. Şimdi ise, hemen her yerde kadınlar çoğunlukta. Yani, kızların rakipleri çok, hedefledikleri sosyal statü sahibi erkek sayısı ise çok az.
Bu büyük bir dezavantaj kızlar için. Buna rağmen sosyal statüye uygun erkek bulma hedefinden taviz vermediği için, rakipleri kızlarla çekişiyorlar, kendisinden statü olarak az olanlara bakmıyorlar ve yine zaman akıp geçiyor, 30 yaş paniğine kapılıyorlar.
Bu meseleden dolayı evlenemeyen kızların sayısı pekçok.
Ismail Fatih CEYLAN
Günümüzde kadınların evlenememesi için o kadar çok neden var ki, saymakla bitmez. Güncel, modern ve moda gerekçeler, kızların evlenmemesi için ortaya çıkmış sanki.
Kadınlara sürekli telkin edilen ve kadınların hayatî önemle benimsedikleri “modaya uygun giyinme, güzelliğine önem verme, iş hayatına atılma, okumuş kız olma, tuttuğunu koparacak kadar kişilik sahibi olma, erkeklerden çekinmeme, onlarla rahat görüşme, iş yerinde yükselme” gibi hedefler, kadınların evlenme şansını artıracağı yerde, neredeyse o şansı alabildiğine azaltıyor.
Oysa, güzel giyinmek, güzelliğine önem vermek, okumak, kişilik sahibi olmak gibi özellikler gerçekten de kadınların hakkı ve bunlar kadını kadın yapan unsurlar. Kaldı ki, kadınlar bütün bunları beğenilmek, ileride mutlu bir yuva kurmak için yapıyor.
Erkekler de o kadınları bakımlı oldukları, güzel giyimleri, akıllı oluşları yönüyle beğeniyorlar. Hatta arkadaş ve sevgili olarak onları tercih ediyorlar. Ama iş evlenmeye gelince ne hikmetse bir türlü gerçekleşmiyor.
Evlilik Konusunda Kızlar Cesur, Erkekler ÜrkekBelki, o kadınlarla evlenmeye cesaret edemiyorlar. Bir takım korkular, kompleksler daha baskın çıkıyor. Elbette kendilerine göre gerekçeler var ama günümüzün kızları çoğu yönden erkeklerden daha cesur, daha rahat. Onların cesur ve rahat oluşları erkek milletini ürkütüyor. Günümüzde kızların artısı, erkeklerin eksisi çok.
Çocukluğumda bizim memlekette güzelliği dillere destan Emine adında bir kız vardı. İstanbul’da okuyup gelmiş, üniversite bitirmişti. 1970’li yılların ortasında, bizim ilçede öyle bir kız görülmemişti. Doğrusu benim de gördüğüm ilk açık kızdı. O dönemde bugünkü gibi giyinen kız görmek bizim memlekette mümkün değildi. Kısa kollu ve etek giyen Emine’nin sokakta yürümesi âdeta bir olaydı. Sanki sinema sahnesinden çıkıp gelmiş bir film yıldızı yürüyordu.
O yürürken, peşinde her zaman çok sayıda gençler olurdu. Bazen ordu taburu gibi kalabalık erkek peşine takılırdı. Biz küçük olduğumuz için bu manzaraya gülerek bakardık. Herkes ona hayrandı. Onun gibi kız görülmüş değildi.
Ama o kız evlenemedi. Evde kaldı. Bugün kırk yaşının üstünde ve hâlâ bekâr.
O peşine düşen ilçenin erkeklerinden hiçbiri onunla evlenememişti. Belki o dönemin anlayışıyla o kıyafetteki kızlara başka gözle bakmanın tesiri vardır ama asıl neden hiç kimse onunla evlenmeye cesaret edememişti.
“O kadar güzel kız insanın başına dert olur” diye düşünenden tutun, “Yahu o üniversite bitirmiş kız, biz onunla ne konuşabiliriz, nasıl anlaşabiliriz?” diye kendine lâyık görmeme duyguları erkeklerde hâkim olduğu için Emine ile evlenen olmamıştı.
Onu isteyenler olmuş, onları da zamanında Emine kendine göre gerekçeler öne sürüp kabul etmemiş. Pekçok aile ise, oğullarının o kızla evlenmelerine karşı çıkmış. “Oğlum o kız süs bebeği gibi, ne bizi sayar, ne de seni. Hem elini bir işe de sürmez” demiş bazı aileler.
Oysa Emine’yi yakından tanıyanlar, onun dünya iyisi ve çok hamarat olduğunu da söylerler. Ama ne erkekler, ne de aileler onu almaya cesaret edememiş.
Belki o dönem itibariyle, Emine’nin durumu ‘zamana uygun’ düşmediğinden, sahip oldukları özellikler yine o dönemin erkeklerine ve ailelerine biraz fazla geldiğinden bu evlenememe olayı yaşandı.
Ama bu durum günümüzde çok da değişmiş değil. Şimdi Emine’nin kıyafetleri artık sıradan, normal hale geldi. Hatta Emine’nin giyimi, bugünkülerin yanında kapalı gibi kalır. Üstelik günümüzde çoğu kız daha fazla serbestiyet içinde.
Fakat kılık kıyafet o kadar olmasa da, kızların kimi özellikleri erkekleri ürkütmeye, korkutmaya devam ediyor. Hem mesele sadece kılık kıyafet olsa, kapalı kızlar evlenememe problemi yaşamazdı. Günümüzde ister açık, ister kapalı olsun kızlarda evlenememe sorunu var.
Kızlar sahip oldukları artı özellikleri nedeniyle erkekleri ürküttükleri için bu sorunu yaşıyorlar. Çok güzel, çok akıllı, çok rahat kızlar, erkek psikolojisine rahatsızlık veriyor
Kızlar Neden Evlenemez (1)
Ismail Fatih CEYLAN
Aslında buraya kadar anlatılanlar bile kızların neden evlenemediğini ortaya koyuyor. “Her şey denk olsun” derken, elde avuçta bir şey kalmıyor. Tabiî kimisi fiziki kusurundan, kimisi zeka seviyesinden, kimisi ahlâk düşüklüğü içinde bulunduğundan gibi malûm sebeplerle evlenemiyorlar.
Ama bunların dışında güncel, modern gerekçeler var günümüz kızlarında.
Bakalım kızlar neden evlenemiyorlarmış...
Kariyerine Uygun Görmediği İçin
Günümüzün en yaygın evlenememe gerekçelerinden biri bu kariyer meselesi. Daha çok sanatçılarda, mankenlerde, medyada, iş hayatında çalışanlarda görülen moda bir hastalık.
Yaptıkları iş onlar için çok önemlidir. Genç yaşta evlenip, iş hayatını, kariyerini riske atamaz. Evleneceği erkek hem kariyerine uygun olmalı, hem de hemen evlenmemeli. En azından üç-beş yıl evliliği düşünmemeli.
Gerçi şimdi, “Kariyer de yaparım, çocuk da...” diyenler varsa da, iş hayatında belli bir yere gelmek isteyenler hemen evlenmek istemediği gibi, evlenseler bile hemen çocuk yapmazlar. Çünkü hem evlilik, hem de çocuk, kariyerinin önünde büyük engeldir. Ama erkek adayı kendisinden daha kariyerli ise o başka. O zaman kaçmaz. O zaman gerekirse kariyer bile bırakılır.
Bu kariyer meselesi nedir, bunu tam olarak kimse çözebilmiş değildir. Fakat bu dünyanın insanlarında herkes bir kariyerdir tutturmuş gidiyor.
Fakat işte en çok bu kariyer meselesine kafayı takan kızlar, evde kalmaya adaydır. 30 yaş paniğine kapılan kızların çoğu, kariyerine önem veren kızlardır.
Zaten kariyer takıntılı kızların önünde fazla bir seçenek yoktur. Sözgelimi bir medya organında yazı işleri müdürlüğü yapan kız, ya bir yazarla evlenecektir, ya patronuyla, ya da bulabilirse bir iş adamıyla. Tutup, bir muhabirle evlenmez. İsterse dünyanın en yakışıklı adamı olsun. Kariyeri sarsılır.
Hele bir fabrika işçisiyle, bir devlet memuruyla, bir terziyle, bakkalla filan hayatta evlenmeyi düşünmez. Dünyasında öyle bir şey yoktur, aklından bile geçirmez.
Bu yüzden kariyerine uygun mesleki alan sınırlıdır. Kaldı ki yazı işleri müdürlüğü yapan kızın yaşı da, 17-18 değildir, en azından 25 yaşındadır. Dolayısıyla yaşı da sınırlıdır.
Ama kariyerine ve yaşına uygun bir damat adayı bulması kolay değildir, hatta zordur. Patronu zaten genelde evlidir. İş adamları da “özellikle yazı işleri müdürü kız bulalım” derdinde değiller. Onların bekârları da, genellikle zengin aile kızlarına yönelirler ki, aynı zamanda şirket ortaklığı olsun. Yazarlara gelince, onlar da ya evlidir, ya özgürlüğüne düşkündür veya yazar bir kadın isterler. Yine de, yazarlardan birini belki evlenmeye razı edebilir.
Durum bu kadar zor olduğu halde, kariyer takıntısı sürer ve yaş otuz, otuz beş olduğu halde o kız bir türlü yuva kuramaz. Ya evlenemez, ya da birileriyle evlilikdışı hayat sürer.
Genelde medya mensuplarında kariyer takıntısı olduğu için, yazı işleri müdürü kızı örnek gösterdim. Aslında bu örnek çoğu meslekler için geçerli.
Sosyal Statüsüne Uygun Bulmadığı İçin
Sosyal statüsüne uygun bulamama, kariyer takıntısına benzer bir hastalık. Okumuş bir adam, dünya güzeli de olsa, melek gibi de olsa, kendi eğitiminden düşük eğitim almış kızla evlenmek istemez. Mesleği de kendi ayarında olacaktır üstelik.
Aynı şekilde okumuş kızlar da öyle. Üstelik okumuş kızlar, zamanımızda erkeklerden daha çok. Kızlar erkeklere nazaran daha çalışkan oldukları için, çoğunlukla akranları erkeklerden önce eğitimini tamamlıyor.
Hatta eğitimini tamamlamakla kalmıyor, işini de eline alıyor. Çünkü yine günümüzde kızların iş bulması erkeklere göre daha kolay. Şirketlerin genelinde kızlar daha çoğunlukta bugün.
Halkla İlişkiler, Sekreterler, Banka Memureleri, Devlet Daireleri, Televizyon Kanalları, Gazeteler, Okullar, Hastahaneler, Tekstil Firmaları, Bujiteriler, Giyim Mağazaları, Marketler gibi meslekleri ve kurumları düşünürsek, bayanların çoğunlukta olduğunu görürüz.
Ve bu bayanların çoğunluğu da bekârdır.
İş dolayısıyla sık sık gittiğim bir banka var. Beş katlı binada, 30 kişi çalışıyor. Bankanın müdürü, iki memur, iki hizmetli ve bir güvenlik görevlisi hariç, geri kalan hepsi bayan. Yani 6 erkek, 24 bayan çalışıyor bankada. 24 bayanın 2’si evli, 5’i dul, 17 bayan ise bekâr.
Sanırım stajyer veya yeni işe girmiş 18-20 yaşlarında iki-üç genç kız var. Onların dışındakiler, 22-27 yaşları arasında. Hemen hepsi son derece şık giyinen, saçlarını sarıya, kızıla boyatan, ağızları iyi lâf yapan gösterişli kızlar.
Muhtemelen bu kızların çoğu sosyal statüsüne uygun erkek bulamadıkları için ya da kariyeri kafaya taktıkları için evlenememiştir.
Tabiî meslekler bu konuda çok önemli. Sekreterler ve memureler müdür ya da patronla, hemşireler doktorla, kısaca kızlar bulundukları yerlerde statü olarak kendilerinden üstün olanlarla evlenmeyi hayal ediyorlar.
Oysa, meselâ erkek doktorlar genelde yine doktor bayanlara yönelirler. Hemşirelerle evlenmeyi düşünen doktor pek bulunmaz. Çok güzel, üstün özelliklere sahip hemşireye tutulmuş bile olsa, ailesi ve çevresi onun bir hemşireyle evlenmesini engellemeye çalışır. Hele aileler, “Oğlum koskoca doktorsun, sana doktor bir eş yakışır” diye tuttururlar. Ama doktorların bir kısmı, hemşirelerin doktorlara olan zaafını bildiği için, onlarla arkadaşlık eder, gönül eğlendirir. Sonra da terk eder ve evlenmez.
İstanbul’da, Eskişehir’de ve Tavşanlı’da tanıdığım hemşirelerin çoğundan bu tarz hikâyeler dinledim. Tanıdığım bir hemşire, “Doktorlar hemşireler tarafından paylaşılamaz fakat onlar hemşireleri pek tercih etmez” demişti. Yine onun anlattığına göre, kimi hemşireler doktorla evlenme aşamasına gelmiş olmasına rağmen evlenememişti. Ya son anda doktor vazgeçmiş, ya da ailesi engellemişti.
Tanıdığım bir başka hemşire, son derece şık giyinen ve oldukça güzel bir bayandı. Âdeta manken görüntüsünde olan bu bayanın ekonomik durumu iyiydi ve lüks bir arabaya sahipti. Çok da anlayışlı, iyi bir kızdı. “Bir doktorla evlenmek üzereydik, ailesi engelledi” diye başından geçen olayı anlatmıştı. Buna rağmen hayalinde yine bir doktorla evlenmek vardı.
Meslekler içinde öğretmenler ve memurlar biraz daha şanslı. Öğretmenin öğretmenle, memurun memurla evlenmesinde statü sorunu fazla yaşanmıyor. Bugün de öğretmenlerin çoğu öğretmenle evlenmeyi tercih ediyor.
Sosyal statüye uygun eş bulma hayali taşıyanların çoğu bugün emeline kavuşamıyor. Eskiden bu sorun bu kadar göze çarpmıyordu. Bundan yirmi yıl kadar önce bir patronun sekreteriyle, bir doktorun hemşireyle evlenmesi gibi olaylar yaşanabiliyordu.
Bugün ise zor. Çünkü o yıllarda kadın erkek sayısı denkti, belki erkek çoğunluktaydı kimi dairelerde. Şimdi ise, hemen her yerde kadınlar çoğunlukta. Yani, kızların rakipleri çok, hedefledikleri sosyal statü sahibi erkek sayısı ise çok az.
Bu büyük bir dezavantaj kızlar için. Buna rağmen sosyal statüye uygun erkek bulma hedefinden taviz vermediği için, rakipleri kızlarla çekişiyorlar, kendisinden statü olarak az olanlara bakmıyorlar ve yine zaman akıp geçiyor, 30 yaş paniğine kapılıyorlar.
Bu meseleden dolayı evlenemeyen kızların sayısı pekçok.