Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kıyâmetin İşaretleri ve Dâbbetü'l-arz... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kıyâmetin İşaretleri ve Dâbbetü'l-arz
İmanın şartlarından biri de âhirete inanmaktır. Âhirete iman "öldükten sonra kabir (berzah) hayatı için dirilme, sonra kıyâmet kopunca tekrar ölme (yok olma), dünyanın ve evrenin düzeninin bozulması, Allah'ın zâtından başka her şeyin yok olması, sonra O'nun dilediklerinin yeniden yaratılması, dünya hayatında yapılanların hesabının verilmesi, bu hesap neticesine göre ödüllendirme veya cezâlandırma, ödüllendirmenin cennette, cezâlandırmanın cehennemde olması ve bu ikinci hayatın sonsuza kadar devam etmesi..." olaylarını ve safhalarını içermektedir.
Dünya hayatının ve dünyanın sonu yaklaşınca Allah'ın takdir ve irâdesiyle bazı olaylar meydana gelecek ve bunlardan kıyâmetin yaklaştığı anlaşılacaktır. Kıyâmetin yaklaştığına işaret eden bu olaylara kıyâmetin belirtileri, işaretleri mânâsında "eşrâtü's-sâ'a", "alâmâtü's-sâ'a, alâmâtü'l-kıyâme" denilmektedir. Kıyâmet alâmetlerinin bir kısmı Kur'ân'da, bir kısmı da hadîslerde açıklanmıştır. Bunların önemli ve büyük olanları olağanüstü ve gayba dahil olaylar olduğu için insanlar bunları ancak, vahyin açıkladığı kadar bileceklerdir; bundan öte bilgi imkânı -beşer için- yoktur. Ebû Hanîfe'ye nisbet edilen el-Fıkhu'l-ekber gibi en eski akaid (inanç konusunu işleyen) metinlerde kıyâmet alâmetleri zikredilmiş ve "Bunlar âyetlerde ve sahîh hadîslerde nasıl anlatılmış ise öylece gerçektir ve olacaktır" denilmiştir. Daha sonra gelen âlimlerin bir kısmı tevil yoluna gitmeden "Vahye dayalı metinlerde nasıl anlatılmış ise öyle kabûl etmek gerekir" demişler, bir kısmı ise tevil yoluna gitmişler, meselâ "Deccâl'dan maksat şudur, Dâbbe'den maksat budur..." demişlerdir.
Kur'ân'da geçen ve geçmeyen kıyâmet alâmetlerini sıralayan hadîslerde on "büyük alâmet"ten söz edilmiştir: Doğuda, Batıda ve Arap Yarımadasında meydana gelecek üç büyük zelzele ve çökme, Deccâl, Hz. İsa'nın tekrar gelmesi, Ye'cûc ve Me'cûc, Dâbbetü'l-arz, güneşin batıdan doğması ve dünyayı kırk gün sürecek bir dumanın kaplaması. Yine hadîslerde, başta Peygamberimiz'in (s.a.v.) (âhir zaman peygamberi olarak) gelmesi olmak üzere zulmün, israfın, ahlâksızlığın yaygınlaşması gibi işaretlerden de (küçük âlâmetler) söz edilmiştir.
Bize göre küçük alâmetler çoktan beri ortadadır. Büyük alâmetlere gelince bunların hiçbiri henüz olmamış, meydana gelmemiştir. Bir âyette (Muhammed: 47/18), "kıyâmetin alâmetleri geldi bile" buyurulmuştur, ancak tefsirciler, Hz. Peygamber'in (s.a.v.), gelmiş değil, gelecek olan alâmetleri zikrettiğini göz önüne alarak ve haklı olarak bu âyette geçen alâmetten maksat, "insanın sorumlu ve ölümlü olarak dünyaya gelmesidir, Son Peygamber'in (s.a.v.) gelmesidir, bazı küçük alâmetlerdir ve ayın ikiye ayrılmasıdır" şeklinde yorumlar yapmışlardır. Bu alâmetlerle ilgisi bulunmayan bazı olayları zorlama yorumlarla alâmet olarak kabûl etmek ve "filân kıyâmet alâmeti gerçekleşmiştir" demek tutarsızdır, delîlsizdir, şahsî yakıştırmadır.
Örnek olarak son günlerde tartışılan Dâbbetü'l-arz'ı ele alabiliriz:
Bir ilâhiyatçı, "bundan maksat meşhur İngiliz ilim adamı S. Hawking'dir" iddasını ortaya attı. Bu yorumcuya göre Hawking'in nitelikleri Kur'ân'da zikredilen kıyâmet alâmetleri ve Dâbbetü'l-arz ile örtüşüyormuş. Bize göre bu iddia da -diğer büyük alâmetlerle ilgili teviller ve yorumlar gibi- tutarsız, delîlsiz ve şahsî yakıştırmadan ibarettir. Çünkü:
1. Kur'ân'da "dâbbe" kelimesi, yalnızca insanı ifade etmek üzere kullanılmamış, ya bir şekilde hareket eden hayvanlar veya insanın da içlerinde bulunduğu canlılar için kullanılmıştır. Meselâ Sebe sûresinde zikredilen (34/14), Hz. Süleyman'ın vefât ettiği halde, dayanarak ayakta durduğu bastonunu kemiren ve onun yere düşmesini, böylece öldüğünün anlaşılmasını sağlayan "dâbbetü'l-arz", bütün tefsircilere göre insan değil, bir ağaç kurdudur; yani hayvandır.
2. Kur'ân ve hadîs diline göre Allah bir insan yaratacak ve buna bir görev verecekse bu insanın ortaya çıkması "yerden bitiririz, çıkarırız" şeklinde değil, yaratırız, göndeririz, gelir, iner, doğar..." şeklinde ifade edilir. Kıyâmet alâmeti olarak zikredilen (Neml: 27/82) dâbbe ise "onlar için yerden bir dâbbe çıkarırız" şeklinde ifade edilmiştir.
3. Allah'ın yerden çıkaracağı dâbbenin konuşacak olması ille de insan olmasını gerektirmez; Kur'ân'a göre mûcizevî olarak konuşan başka yaratıklar ve uzuvlar da vardır.
4. Bu yaratık (Dâbbe) insanlara, "Allah'ın âyetlerine hakkıyla iman etmediklerini söyleyecek, bu konu üzerinde konuşacak, insanları iman ve âhirete hazırlık konusunda uyaracaktır. S. Hawking, benim bilgime göre Allah'a ve âhirete inanmıyor, onun söylediği, "insanların kendi elleriyle dünyayı yaşanamaz hale getirecekleri ve böylece yok olacaklarıdır, böyle bir tehlikenin varlığıdır". Tedbir olarak tavsiyesi de "Allah'a inanın, âhirete hazırlanın, ibâdet edin, kötülük yapmayın..." değildir. Onun tedbir olarak tavsiyesi "uzayda insanların hayatlarına devam edebilecekleri alanlar ve ortamlar oluştumalarından ibarettir." Buna göre Hawking'in nitelikleri ve söyledikleri, Kur'ân'da geçen Dâbbetü'l-arz ile örtüşmemektedir, hattâ hiçbir ilgisi yoktur.
5. Kur'ân'a göre dünya kıyâmeti ile bütün evreni hattâ maddî varlıkları kapsayan kıyâmeti birbirinden zaman olarak ayırmak da mümkün değildir. İlâhî kitaba göre insanlar, dünya kıyâmetinden sonra başka bir yıldızda veya uzay kolonisinde yaşamayacaklardır, böyle bir anlayışın Kitab'da delîli yoktur.
6. Tabîî yollardan dünyaya gelmiş, okuyup öğrenmiş bir insanın, iman üzerine konuşmasının alâmet olacak bir olağanüstü yanı yoktur; asırlardan beri insanlar bu konuları konuşmakta, inanmayanları, inanıp da gereğini yerine getirmeyenleri uyarmaktadırlar. Alâmet olacak yaratığın olağan dışı bir varlık olması akla daha yatkındır.
Kıyâmet alâmetleri bir mümini niçin ve nasıl ilgilendirir?
İman bakımından: Allah Teâlâ ve O'nun elçisi bunlardan bahsettikleri için mümin bunlara inanır, "nasıl açıklanmışlarsa öylece var olacak, yapacaklarını yapacaklardır" der.
Amel bakımından: Küçük büyük alâmetler zuhûr ettikçe kıyâmetin yaklaştığını anlar, kendini buna göre hazırlar, hayatına ve programlarına bu çerçevede çekidüzen verir. Esasen Allah'a ve âhirete inananan, sorumluluk duygusu taşıyan şuurlu bir mümin için, şu ölümlü dünyada geçirdiği her anın onu hayatın sonuna doğru taşıdığını bilmesi, âhir zaman peygamberinin gönderildiğinden haberdar olması, küçük alâmetlerin içinde yaşaması derlenip toparlanmak, hesaba hazır yaşamak için yeterlidir. Onun büyük alâmetleri beklemeye de, tevil ederek anlamaya ve tabîîleştirmeye çalışmaya da ihtiyacı yoktur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt