Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kitap ve sünnet'i anlamak (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
KİTAP VE SÜNNET'İ ANLAMAK

39- Kitap ve Sünnet Arapça teşrii sözlerdir. Onlarla delil getirmek (istidlal etmek) için Arap dilini bilmek gerekir.

40- Arapça dili, diğer dillerde olduğu gibi, Arapların vazedip kullandıkları, anlaştıkları ve Arap ıstılahından oluşan bir dildir. Allah tarafından indirilmiş tevkifi (indirildiği şekilde sınırlandırılmış) bir lisan değildir. Araplar, o dil aracılığıyla birbirleriyle anlaşıp konuştukları müddetçe, bu dili anlamak için, onu Araplardan almak ve öğrenmek gerekir. Eğer onlar, şu lafız şu anlamı ifade eder ve şu anlam şu sözle ifade edilir derlerse münakaşa yapılmadan bu kabul edilir. Çünkü ıstılahta aklî istidlal yoktur. Mesele, üzerinde anlaştıkları kelimeyi vaz etme meselesidir. Aklî bir mesele olmadığı gibi mantık yürütme ile de ilgisi yoktur.

41- Burada kast edilen Araplar, Arapça dili bozulmadan önce, Arapça'yı konuşan en halis Araplardır. Bunların bir kısmı Hicrî 4. asra kadar varlıklarını koruyabilmişlerdir. Bunlar çölde oturdukları için dilleri pek bozulmamıştır. Fakat o asırdan sonra gelen Araplardan Arap lügati alınamaz ve onların sözleri de Arapça'da hüccet sayılmaz.

42- Lafzın anlamı, Arapların koymuş oldukları şekilde anlaşılmalı ve kesin olarak ona bağlı kalınmalıdır. Lafzın manası Arabın koyduğu ile sınırlandırılmalıdır. Çünkü mesele, sözü vazeden kişilerden bir alıntı ve nakletme meselesidir, başkası değil. Binaenaleyh, herhangi bir kelimenin belli bir maddeden türemiş olması, bu maddeden türeyen bütün kelimelerin aynı manada olması demek değildir. Aynı maddeden türediği halde bir başka anlamda kullanılan kelimeler olabilir. Nitekim, lügat bir mana için birden çok kelimeler verebilir. Bazen de bir kelimeye onun için konulan bir tek anlamdan başka anlam vermeyebilir. Bütün bunlar Arabın kullanımına bağlıdır. Bir çok kelimenin aynı maddeden türetilmiş olması demek, anlamda bir birlik ifade eder demek değildir. Bazen bir kelime türetildiği maddesine bakmaksızın Arabın vazettiği şekilde büsbütün ayrı bir manada kullanılmış olabilir.

43- Bir lafzın delâletinde Arabın vazettiği ile sınırlı kalmak; türetme, Arapçalaştırmayı ve mecazı engeller demek değildir. Biz Arap dilini bu üç husus ile zenginleştirebiliriz. Çünkü bu üç husus, sadece en halis Araplara has değildir. Ancak onlara has olan; türetmenin, Arapçalaştırmanın ve mecazın temellerini, Arapça'nın tafsilatını ve ölçülerini koymaktır. Türetme, Arapçalaştırma ve mecaz prensiplerini kullanma işi her Arapça bilen kişi tarafından yapılabilir. Yeter ki, halis Arapların koyduğu metot üzerinde yürüyebilsin. Mecaz, türetme ve Arapçalaştırma imkanına sahip olan Arap dili, bunlarla her yeni mana ve yeni şeyi ifade etmeye kâdirdir. Bundan dolayı o (Arap dili) ortaya çıkan yeni olaylarla ilgili olarak, şerî nasslardan hüküm çıkarmak için onları ifade etmeye, açıklamaya kâdirdir.

44- Kitap ve Sünnet'in her olaya hüküm verebilme gücüne sahip olması, Arap dilinin yeniden ortaya çıkan her manayı ifade edebilme gücüne bağlıdır. Bu ise kesin olarak Arap dilinin İslâm'la yani Kitap ve Sünnet'le bütünleşmesini gerektirir. Böylece birbirlerinden ayrılmaları mümkün olmayacak şekilde tek bir şey haline gelmeleri lazımdır. Yani, Arap dilinin İslâm'dan cevherî bir cüz olması başka bir deyimle Kitap ve Sünnet'in her birinden kesinlikle ayrılması mümkün olmayan bir cüz olması lazımdır. Bu öyle idi ve Kıyamet'e kadar böyle kalmalıdır. Bundan dolayı; Arap dilini bilmek içtihadın temel şartlarından biridir. Fatiha'yı Arapça okumak namazın sıhhatinin şartlarından birisidir. Kur'an-ı Kerim'in tercümesi kesinlikle caiz değildir. Onun için, müslümanlar bir ellerinde Kitap ve Sünnet'i, diğer ellerinde de Arap dilini dünyaya taşımak için Arap Yarımadası'ndan çıktılar. İnsanlara, Kitap ve Sünnet'i öğrettikleri gibi Arap dilini de aynı şekilde öğretiyorlardı. Bunun için müslümanlar, Kitap ve Sünnet'i nasıl öğreniyorlar ve muhafaza ediyorlarsa Arap dilini de aynı şekilde öğrenmeli ve muhafaza etmelidirler. Zira Arap dili olmadan Kitap ve Sünnet için hayat vakıasında ve yeni alakalar vakıasında varlıklarını devam ettirmeleri mümkün olmaz.

45- Arabın kendileri için lafızlar koyduğu manaların sınırında durmak ve onların koydukları anlamlara ve lafızlara bağlı kalmak; Arap lügatinin çeşitli ilimler ve yeni icatlarla gelişmesini engellemez. Zira her ilim sahibi, her keşif ve mucit, ilmi ve icatları için ıstılahlar koyabilir. Kendi ilim ve icatları ile ilgili manaları ifade etmek üzere Arap lügatinden muayyen ve belirli lafızları ıstılahlaştırabilir. Bu her zaman caizdir. Bizzat Araplar da bunu yapmışlar ve adına "ıstılah" dedikleri şeyi caiz görmüşlerdir. Lâkin o ıstılah kendisi için kullanılan husus hakkında hass olur. Nitekim Nahv ilmi, imlâ kaideleri ve buna benzeyen ilimler Araplar tarafından ıstılahlaştırılmamışlardır. Bunların ıstılahlarını bu konu ile ilgili alimler koymuşlardır. Araplar ise bu ıstılahları bilmiyorlardı. Çeşitli ilimlere ait ıstılahlar ise o ilimlerle uğraşanlar tarafından konulmuştur. Öz Araplar da bu ıstılahları kabul etmişlerdir. Binaenaleyh, her yeni ilim ve her yeni icadın ıstılah ve deyimleri bilim ve icat erbabı tarafından konulur. Bunlar da ıstılahları koyarlarken, Arapça lafızlara ve Arapça kalıplara bağlı kalmak şartı ile Arap lügatini kullanırlar. Böylece lafız, Arabın koyduğu şekilde varlığını koruyup ona sadece ıstılah olarak yeni bir mana yüklenmiş olur. Meydana gelen tek değişiklik ise bundan ibaret olur. Bu vesile ile Arap lügati, Arabın vazettiğine bağlı kalıp onun sınırlarında durmak şartıyla her yeni icat ve ilimleri kapsayacak şekilde genişler..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt