KISSADAN HİSSE
KISSADAN HİSSE
Hatim-i Esam (k.s)'ın öğrendikleri;
Bir gün Şakik-i Belhi (k.s), talebesi olan Hatim-i Esam (k.s)'a; 'Ne zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?' diye sordu. Hatim-i Esam (k.s); 'Otuz üç sene.' diye cevap verdi. Şakik-i Belhi (k.s); 'Bu kadar zaman içinde benden ne öğrendin, neler istifade ettin?' dedi. Hatim-i Esam (k.s); 'Sekiz şey istifade ettim.' diye cevap verdi. Şakik-i Belhi (k.s) bunu duyunca; 'Yazıklar olsun sana Ey Hatim! Bütün zamanımı sana harcadım, senin ise sekiz şeyden fazla istifaden olmamış.' diye çok üzüldü. Hatim-i Esam (k.s); 'Ey Hocam! Doğrusunu istiyorsan, böyledir. Bundan fazlasını zaten istemem. Bana bu kadar yetişir. Çünkü, dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulup ebedi saadete kavuşmanın, bu sekiz bilgi ile olacağını iyi biliyorum.' dedi. Şakik-i Belhi (k.s); 'Söyle bunları bende anlayayım.' buyurunca, Hatim-i Esam (k.s) şöyle anlattı;
'Ey Hocam! Birincisi; insanlara baktım, herkes bir şeyi seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu, onlara ölüm yatağına kadar, bazıları öldüğü vakte kadar, bazıları da mezara girinceye kadar, arkadaşlık ediyor ve sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar. Onunla beraber kimse beraber mezara girmiyor, dert ortağı olmuyor. Bu hali görünce, düşündüm ve kendime dedim ki, dünya da öyle dost şeçmeliyim ki, mezara benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin. Aradım, taradım, Allahu Teala'ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sadık bir sevgili bulunmadığını gördüm. Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları iştince, çok güzel yapmışsın Ey Hatim, çok doğru söylüyorsun, ikinci faydayı da söyle anlıyayım, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! İkinci faydam; insanlara baktım, herkesi arzuları keyfleri peşinde koşuyor, nefsin istekleri arkasında yürüyor gördüm ve şu ayet-i kerime yi düşündüm; 'Allahu Teala'dan korkarak nefslerine uymayanlar, elbette cennete gideceklerdir.' Çok düşündüm. Kur'an-ı Kerimin baştan başa doğru olduğunu, bilgilerimle tecrübelerimle, aklımla, vicdanımla anladım ve tam inandım. Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamaya, uymamaya karar verdim ve mücadeleye başladım. Nefsimin arzu ve isteklerini yapmadım. Nihayet teslim olarak ibadetlerden kaçan o nefsin, şimdi Allahu Teala&'ya ibadete koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, Allahu Teala sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın, üçüncü faydayı da söyle dinleyeyim, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Üçüncü faydam; insanların haline baktım, herkes dünyada bir sıkıntıya girmiş, böylece dünyalık toplamaya uğraşıyorlar gördüm, sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm; 'Dünya malından, sarıldığınız, sakladığınız herşey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır. Ancak Allah rızası için yaptığınız iyilikler ve ibadetler sizinle beraber kalacaktır.' Dünya için topladıklarımı Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yani baki kalmaları için, Allahu Teala'ya ödünç verdim.
Şakik-i Belhi (k.s) bu sözleri işitince, ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun Ey Hatim, dördüncü faydayı da söyle dinleyeyim, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Dördüncü faydam; insanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm. Buna sebeb birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri anladım ve şu ayet-i kerimeye dikkat ettim; 'Dünyadaki maddi, manevi bütün rızıkları aralarında taksim ettik.' Herkesin, ilim, mal, rütbe, evlad gibi rızıklarının, dünya yaratılmadan evvel, ezelde taksim edildiğini, kimsenin elinde bir şey olmadığını ve çalışmayı, sebeblere yapışmayı emrettiğinden, O'na itaat etmiş olmak için, çalışmak lazım geldiğini ve hased etmenin büyük zararlarından başka, zaten lüzumsuz olduğunu anladım ve Allahu Teala'nın ezelde yapmış olduğu taksime ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine razı oldum. Bütün müslümanlarla sulh üzere olup herkesi sevdim ve sevildim.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun, beşinci faydanı da söyle dinleyeyim, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey hocam! Beşinci faydam; insanlara baktım, birçoklarının insanlık şerefini, kıymetini, amir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekle zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, öğündüklerini gördüm. Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlad ile olur sanarak, bunlarla iftihar ediyorlar. Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allahu Teala'nın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla öğünüyorlar gördüm. Ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm;
'En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allahu Teala'dan çok korkanınızdır.'İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım ve takvaya sarıldım. Rabbimin affına ve ihsanlarına kavuşmak için, O'ndan korkarak dinimin dışına çıkmadım, haramlardan kaçtım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne güzel söylüyorsun Ey hatim, altıncı faydanı da söyle, dedi.
Hatem-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Altıncı faydam; İnsanlara baktım birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm; 'Sizin düşmanınız şeytandır. Yani sizi Allah Yolundan, müslümanlıktan ayırmak için uğraşanlardır. Bunları düşman biliniz!' Kur'an-ı kerimin doğru söylediğini bildim. Şeytanı ve onun gibi müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım, onlara uymadım. Onların tapındıklarına tapmadım. Allahu Teala'nın emirlerine itaat ettim. Ehl-i sünnet alimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım. Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız Ehl-i sünnet yolu olduğuna inandım. Nitekim Allahu Teala ayet-i kerime de; 'Ey Ademoğulları! Şaytana tapmayınız. O sizin en belli düşmanınızdır, diye sizden söz almadım mı idi, bana itaat, ibadet ediniz! Kurtuluş yolu ancak budur.' Buyuruyor. Onun için müslümanları aldatmaya uğraşanları dinlemedim. Hz. Muhammed (a.s.v)'in yolunu gösteren Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarından ayrılmadım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne güzel yapmış ve ne güzel söylüyorsun Ey Hatim, yedinci faydanı da söyle, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Yedinci faydam; insanlara baktım, gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Bu yüzden haram ve şüpheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakaretlere katlanıyorlar. Şu ayet-i kerimeyi düşündüm;
'Allahu Teala tarafından rızkı gönderilmeyen yeryüzünde bir canlı yoktur.'
Kur'an-ı kerimin Allah kelamı olduğunu ve elbette doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğime söz verdiğine, elbette göndereceğine güvenerek, O'nun emrettiği gibi çalıştım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun, sekizinci faydayı da söyle, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Sekizinci faydam; insanlara baktım, herkesin bir kimseye veya bir şeye güvendiğini, sırtını ona dayadığını gördüm. Bazıları altınlarına, mal ve mülküne, bazıları sanatına ve kazancına, bazıları mevki ve rütbelerine, bazıları da kendi gibi bir insana güveniyor. Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm; 'Allahu Teala, yalnız kendisine güvenenlerin her zaman imdadına yetişir.' Her zaman ve her işimde yalnız Allahu Teala'ya güvendim. O emrettiği için çalıştım, sebeblere yapıştım. Fakat yalnız O'na güvendim. O'ndan istedim ve O'ndan bekledim.
Şakik-i Belhi (k.s) bu sözleri işitince; Ey Hatim! Allahu Teala, her işinde imdadına yetişsin! Hz. Musa'nın Tevratına, Hz. İsa'nın İnciline, Hz. Davud'un Zeburuna ve Hz. Muhammed (a.s.v)'in Kur'an-ı kerimine baktım. Bu dört kitabın bu sekiz temel üzerine olduğunu gördüm.
Bu sekiz esası ezberleyip bunlara uyanlar, hayatlarını bunların üzerine kuranlar, bu dört kitaba uymuş emirlerini yapmış olurlar, dedi.
KISSADAN HİSSE
Hatim-i Esam (k.s)'ın öğrendikleri;
Bir gün Şakik-i Belhi (k.s), talebesi olan Hatim-i Esam (k.s)'a; 'Ne zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?' diye sordu. Hatim-i Esam (k.s); 'Otuz üç sene.' diye cevap verdi. Şakik-i Belhi (k.s); 'Bu kadar zaman içinde benden ne öğrendin, neler istifade ettin?' dedi. Hatim-i Esam (k.s); 'Sekiz şey istifade ettim.' diye cevap verdi. Şakik-i Belhi (k.s) bunu duyunca; 'Yazıklar olsun sana Ey Hatim! Bütün zamanımı sana harcadım, senin ise sekiz şeyden fazla istifaden olmamış.' diye çok üzüldü. Hatim-i Esam (k.s); 'Ey Hocam! Doğrusunu istiyorsan, böyledir. Bundan fazlasını zaten istemem. Bana bu kadar yetişir. Çünkü, dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulup ebedi saadete kavuşmanın, bu sekiz bilgi ile olacağını iyi biliyorum.' dedi. Şakik-i Belhi (k.s); 'Söyle bunları bende anlayayım.' buyurunca, Hatim-i Esam (k.s) şöyle anlattı;
'Ey Hocam! Birincisi; insanlara baktım, herkes bir şeyi seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu, onlara ölüm yatağına kadar, bazıları öldüğü vakte kadar, bazıları da mezara girinceye kadar, arkadaşlık ediyor ve sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar. Onunla beraber kimse beraber mezara girmiyor, dert ortağı olmuyor. Bu hali görünce, düşündüm ve kendime dedim ki, dünya da öyle dost şeçmeliyim ki, mezara benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin. Aradım, taradım, Allahu Teala'ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sadık bir sevgili bulunmadığını gördüm. Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları iştince, çok güzel yapmışsın Ey Hatim, çok doğru söylüyorsun, ikinci faydayı da söyle anlıyayım, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! İkinci faydam; insanlara baktım, herkesi arzuları keyfleri peşinde koşuyor, nefsin istekleri arkasında yürüyor gördüm ve şu ayet-i kerime yi düşündüm; 'Allahu Teala'dan korkarak nefslerine uymayanlar, elbette cennete gideceklerdir.' Çok düşündüm. Kur'an-ı Kerimin baştan başa doğru olduğunu, bilgilerimle tecrübelerimle, aklımla, vicdanımla anladım ve tam inandım. Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamaya, uymamaya karar verdim ve mücadeleye başladım. Nefsimin arzu ve isteklerini yapmadım. Nihayet teslim olarak ibadetlerden kaçan o nefsin, şimdi Allahu Teala&'ya ibadete koştuğunu, isteklerden vazgeçtiğini gördüm.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, Allahu Teala sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın, üçüncü faydayı da söyle dinleyeyim, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Üçüncü faydam; insanların haline baktım, herkes dünyada bir sıkıntıya girmiş, böylece dünyalık toplamaya uğraşıyorlar gördüm, sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm; 'Dünya malından, sarıldığınız, sakladığınız herşey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır. Ancak Allah rızası için yaptığınız iyilikler ve ibadetler sizinle beraber kalacaktır.' Dünya için topladıklarımı Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yani baki kalmaları için, Allahu Teala'ya ödünç verdim.
Şakik-i Belhi (k.s) bu sözleri işitince, ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun Ey Hatim, dördüncü faydayı da söyle dinleyeyim, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Dördüncü faydam; insanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm. Buna sebeb birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri anladım ve şu ayet-i kerimeye dikkat ettim; 'Dünyadaki maddi, manevi bütün rızıkları aralarında taksim ettik.' Herkesin, ilim, mal, rütbe, evlad gibi rızıklarının, dünya yaratılmadan evvel, ezelde taksim edildiğini, kimsenin elinde bir şey olmadığını ve çalışmayı, sebeblere yapışmayı emrettiğinden, O'na itaat etmiş olmak için, çalışmak lazım geldiğini ve hased etmenin büyük zararlarından başka, zaten lüzumsuz olduğunu anladım ve Allahu Teala'nın ezelde yapmış olduğu taksime ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine razı oldum. Bütün müslümanlarla sulh üzere olup herkesi sevdim ve sevildim.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun, beşinci faydanı da söyle dinleyeyim, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey hocam! Beşinci faydam; insanlara baktım, birçoklarının insanlık şerefini, kıymetini, amir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekle zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, öğündüklerini gördüm. Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlad ile olur sanarak, bunlarla iftihar ediyorlar. Bir kısmı da insanlık şerefi, malı, parayı, insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarfetmektir sanarak, Allahu Teala'nın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harc edemiyorlar ve bununla öğünüyorlar gördüm. Ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm;
'En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allahu Teala'dan çok korkanınızdır.'İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım ve takvaya sarıldım. Rabbimin affına ve ihsanlarına kavuşmak için, O'ndan korkarak dinimin dışına çıkmadım, haramlardan kaçtım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne güzel söylüyorsun Ey hatim, altıncı faydanı da söyle, dedi.
Hatem-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Altıncı faydam; İnsanlara baktım birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm; 'Sizin düşmanınız şeytandır. Yani sizi Allah Yolundan, müslümanlıktan ayırmak için uğraşanlardır. Bunları düşman biliniz!' Kur'an-ı kerimin doğru söylediğini bildim. Şeytanı ve onun gibi müslümanlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım, onlara uymadım. Onların tapındıklarına tapmadım. Allahu Teala'nın emirlerine itaat ettim. Ehl-i sünnet alimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım. Kurtuluş yolunun, doğru yolun, yalnız Ehl-i sünnet yolu olduğuna inandım. Nitekim Allahu Teala ayet-i kerime de; 'Ey Ademoğulları! Şaytana tapmayınız. O sizin en belli düşmanınızdır, diye sizden söz almadım mı idi, bana itaat, ibadet ediniz! Kurtuluş yolu ancak budur.' Buyuruyor. Onun için müslümanları aldatmaya uğraşanları dinlemedim. Hz. Muhammed (a.s.v)'in yolunu gösteren Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarından ayrılmadım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne güzel yapmış ve ne güzel söylüyorsun Ey Hatim, yedinci faydanı da söyle, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Yedinci faydam; insanlara baktım, gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Bu yüzden haram ve şüpheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakaretlere katlanıyorlar. Şu ayet-i kerimeyi düşündüm;
'Allahu Teala tarafından rızkı gönderilmeyen yeryüzünde bir canlı yoktur.'
Kur'an-ı kerimin Allah kelamı olduğunu ve elbette doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğime söz verdiğine, elbette göndereceğine güvenerek, O'nun emrettiği gibi çalıştım.
Şakik-i Belhi (k.s) bunları işitince, ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun, sekizinci faydayı da söyle, dedi.
Hatim-i Esam (k.s) dedi ki; Ey Hocam! Sekizinci faydam; insanlara baktım, herkesin bir kimseye veya bir şeye güvendiğini, sırtını ona dayadığını gördüm. Bazıları altınlarına, mal ve mülküne, bazıları sanatına ve kazancına, bazıları mevki ve rütbelerine, bazıları da kendi gibi bir insana güveniyor. Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm; 'Allahu Teala, yalnız kendisine güvenenlerin her zaman imdadına yetişir.' Her zaman ve her işimde yalnız Allahu Teala'ya güvendim. O emrettiği için çalıştım, sebeblere yapıştım. Fakat yalnız O'na güvendim. O'ndan istedim ve O'ndan bekledim.
Şakik-i Belhi (k.s) bu sözleri işitince; Ey Hatim! Allahu Teala, her işinde imdadına yetişsin! Hz. Musa'nın Tevratına, Hz. İsa'nın İnciline, Hz. Davud'un Zeburuna ve Hz. Muhammed (a.s.v)'in Kur'an-ı kerimine baktım. Bu dört kitabın bu sekiz temel üzerine olduğunu gördüm.
Bu sekiz esası ezberleyip bunlara uyanlar, hayatlarını bunların üzerine kuranlar, bu dört kitaba uymuş emirlerini yapmış olurlar, dedi.