nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
İslamiyet; ilim, amel ve ihlas olmak üzere üç kısımdır. İman edilecekleri, emir ve yasakları öğrenmek, ilimdir. Öğrendiklerine tâbi olmak, bunlara uygun hareket etmek, ameldir. İlmi ve ameli, yalnız Allah rızası için yapmak da, ihlastır. Kur’an-ı kerim, bu üçünü de, emretmekte ve övmektedir. Ehl-i sünnet âlimleri, amel imandan bir parça yani imanın şartı değilse de, imanın kemalinin şartıdır buyurmuşlardır. Necm suresinin otuz ikinci âyetinde mealen; (Allah, salih amel işleyenlere, Cennetini verecektir. Onlar, küçük günahlardan, büyük günahlardan ve fuhuşlardan sakınanlardır. Senin Rabbinin affı boldur) buyurulmuştur.Peygamber efendimiz de; (Amelsiz söz kabul olmaz. Niyetsiz amel kabul olmaz. Sünnete uygun olmazsa, hiçbiri kabul olmaz) buyurmuştur.
İslam âlimleri ve tasavvuf büyükleri; “İnsana vacib olan birinci vazife, iman, amel ve ihlas sahibi olmaktır. Dünya ve ahiret saadetleri, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir” buyurmuşlardır.
İmam-ı Gazali hazretleri, bir talebesinin sualine verdiği cevapta buyuruyor ki: “Ameli, ibadeti elden bırakma! Kalbe ait halleri ve bilgileri unutma! Yani hareketlerin ilme, hallerin de, tasavvufa uygun olsun!
İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz. Bunu sana misallerle anlatayım: Bir kimse, dağda bir aslana rastlasa, yanında yayı ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesur olursa olsun, bu aletleri kullanmadıkça, aslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz. İşte bunun gibi, bir kimse ne kadar ilim sahibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz... Diğer bir misal, bir doktor hastalansa, hastalığını teşhis edip ilacını da bilse ve bu ilaç hakikaten o hastalığa çok iyi gelse, ilacı kullanmadıkça, yalnız bilgisinin onu iyi edemeyeceğini pekâlâ bilirsin. Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitap okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası yoktur. İyi bil ki, çalışmayınca, din yolunda yürümedikçe sevap kazanamazsın!
Amelsiz ilim, insanı kurtarır zannediyorsun ve ilim sahibi olunca, amel etmeden kurtuluruz sanıyorsun. Bu halinize çok şaşılır. Çünkü ilmi olan kimsenin, amelsiz kuru ilmin kıyamette kendine zarar vereceğini, bilmiyordum, diye özür ve bahane yapamayacağını bilmesi lazımdır. Peygamber efendimiz; (Kıyamet günü azapların en şiddetlisi, elbette, ilminin faydasını görmeyen âlime olacaktır) buyurmuştur.
İblis, bütün dinleri biliyordu. Fakat ilmi ile amel etmedi ve kaybetti. Hadis-i şerifte; (Cehennemde azap çekenlerden bazıları, kötü kokular yayar. Bu koku diğerlerine ateşten daha fazla azap verir. ‘Sen ne günah işledin ki, böyle pis koku çıkarıyorsun’ denilince, ‘ben din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım’ der) buyuruldu.
Eshab-ı kiramdan Ebudderda hazretleri; “İlmi ile amil olmayan, amel etmeyen din adamına âlim denilmez” buyurmuştur.
Bir kimse, din bilgilerinden yüzbin mesele öğrense, bunları kullanmadıkça, faydalarını görmez. Hasta olan kimse de, derdinin en faydalı ilacı bulunsa, kullanmadıkça, faydasını görmez.”
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: “Dünya ve ahiret saadetlerine kavuşmak için, dünya ve ahiretin efendisine uymak lazımdır. Ona uymak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak, önce itikadı düzeltmek lazımdır. Bundan sonra, o büyüklerin Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anlayıp bildirdikleri helal, haram, farz, vacib, sünnet, mendub ve mubah bilgilerini öğrenmek ve bütün işlerini bunlara uygun olarak yapmak lazımdır. Bu iki kanat olmadan yükselmek olamaz.”
Sehl bin Abdullah Tüsteri hazretlerine, bedbahtlığın alameti olan şeyler nelerdir? diye sorulduğunda: “İlmi olup, onunla amel edememek, ameli olup, ihlaslı olmamak. Bunun alameti de ibadet ve hizmetleri zorlukla yapmak ve Hak teâlânın verdiğine razı olmayıp, başka şeyler peşinde koşmaktır” buyurmuştur.
Bişr-i Hafi hazretleri buyuruyor ki: “Kişinin ameli az olursa, düşünce ve sıkıntıya müptela olur.”
Din büyükleri; “Eğer kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir” buyurmuşlardır.
Netice olarak; kişinin sözü, amelinden çok olursa, aklı noksan demektir. İlim öğrenip kullanmamak delilik, ilimsiz amel de yanlış olur, kabul edilmez. Dinimiz düşünce dini değil, amel dinidir. Namazı istediğin kadar düşün, haccı istediğin kadar hayal et, orucu istediğin kadar düşün. Namaz kılınmaz, hacca gidilmez ve oruç tutulmazsa neye yarar!.. Abdullah-ı Ensari hazretlerinin buyurduğu gibi: “Kişinin sözü amelinden çok olursa noksandır. Ameli sözünden fazla olursa kemaldir.”