Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
BM İklim Raporu yayınlandı. Bu raporla birlikte insanlar kendilerini beklemekte olan çevre kirliliği felaketinin boyutlarını biraz daha hisseder oldu. Aslında bu felaketin etkilerini yaşıyorlar, fakat fazla fark etmiyorlardı. Kurbağanın haşlanmakta olduğunu fark etmediği gibi rehavete kapılmışlardı.
Raporda "insanların elleriyle yaptıklarından ötürü" yeryüzünün felakete sürüklendiğine vurgu yapılmaktadır. Yani şu ayeti kerimenin vakıası ortaya konulmaktadır.
"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesad hâkim oldu / düzen ve denge bozuldu. Ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler." (Rûm: 41)
Raporda "insanların elleriyle yaptıklarından ötürü" yeryüzünün felakete sürüklendiğine vurgu yapılmaktadır. Yani şu ayeti kerimenin vakıası ortaya konulmaktadır.
"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesad hâkim oldu / düzen ve denge bozuldu. Ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın. Belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler." (Rûm: 41)
İnsanların yeryüzünü fesada boğmaları incelendiğinde görülür ki:
- İnsanların içindeki güç ve sulta sahipleri yani yöneticiler azgınlaşırlar. Onların azgınlıkları yeryüzünü fesada boğar.
- İnsanlar da onlara tâbi olarak, ya da tepkisiz kalarak, onları yönetimden uzaklaştırmak için gereken çalışmayı yapmayarak bu fesadın hem faili hem de mefulü olurlar.
Bunu da şu ayeti kerimeler ortaya koymaktadır:
"Allah, İman edenlerin velisidir; onları zulümattan nura/aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar." (Bakara: 257)
- İnsanların içindeki güç ve sulta sahipleri yani yöneticiler azgınlaşırlar. Onların azgınlıkları yeryüzünü fesada boğar.
- İnsanlar da onlara tâbi olarak, ya da tepkisiz kalarak, onları yönetimden uzaklaştırmak için gereken çalışmayı yapmayarak bu fesadın hem faili hem de mefulü olurlar.
Bunu da şu ayeti kerimeler ortaya koymaktadır:
"Allah, İman edenlerin velisidir; onları zulümattan nura/aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar." (Bakara: 257)
"Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine; direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kavmine, kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda fesadı / kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir." (Fecr: 6-14)
Bu ayeti kerimeler de gösteriyor ki; yeryüzünü ifsad edenlerin, kirletenlerin başında tağutlar/azgın yöneticiler, azgın mal-mülk sahipleri, azgın liderler (Kuran-ı Kerim'in tabiri ile azgın "meleül kavim") vardır. Çağdaş tağutlar olan kapitalist devletler-şirketler yeryüzünü şöyle ifsad ediyorlar, kirletiyorlar:
1-) İnsanların hayata bakışlarının hedonizm/ zevk merkezli olmalarını sağlıyorlar. Böylece insanlar hayatı sadece zevklenmekten ibaret görüyorlar.
- Sonra akıllarına değil de zevklerine hitap eden ve oradan onları yönlendiren telkinler ve reklâmlar ile insanları birer tüketim çılgınları haline getiriyorlar.
- Sonra da çılgınca tüketmek için çılgınca üretiyorlar.
- Tüketim de üretim de insanların ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade salt zevklerini tatmin için olmaktadır. Üretilen ve tüketilen malların kahir ekseriyeti insanların ihtiyacı değildir.
- Sonra akıllarına değil de zevklerine hitap eden ve oradan onları yönlendiren telkinler ve reklâmlar ile insanları birer tüketim çılgınları haline getiriyorlar.
- Sonra da çılgınca tüketmek için çılgınca üretiyorlar.
- Tüketim de üretim de insanların ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade salt zevklerini tatmin için olmaktadır. Üretilen ve tüketilen malların kahir ekseriyeti insanların ihtiyacı değildir.
İnsanların yaşantısına huzur, refah, sağlık, temizlik ve esenlik açısından çok katkıları da yoktur. Bilakis bu tüketim çılgınlığı ve üretim hırsı insan hayatını, sıkıntılı bir yaşama dönüştürüyor. İnsanları üretim ve tüketim dürtülerinin peşinde koşuşturarak stres, depresyon ve çeşitli hastalıkların kıskacında yaşatmaktadırlar.
Diğer taraftan üretilen malların çoğunluğu çevreyi kirleten çöp oluyor. Öyleki yeryüzü insanlığın geleceğini tehdit eden çeşitli çöplerle dolu çöplüğe dönüştü. Bu gereksiz üretim çılgınlığı için gereksiz yere enerji tüketilmekte ve bu enerjilerin harcanması ile de çevrede yani atmosferde, toprakta, suda kirlenmeler olmaktadır. Bu kirlenmeler iklim değişikliklerine sebep olacak boyutlara ulaşmıştır.
- Hava kirlenmiştir.
- Toprak kirlenmiştir.
- Su kirlenmiştir.
- Gıda kirlenmiştir.
Bu dört unsur hayatın temel dinamikleridir. Bu, yeryüzündeki ifsadın/kirliliğin ulaştığı boyutun tehlikelerini göstermektedir.
- Hava kirlenmiştir.
- Toprak kirlenmiştir.
- Su kirlenmiştir.
- Gıda kirlenmiştir.
Bu dört unsur hayatın temel dinamikleridir. Bu, yeryüzündeki ifsadın/kirliliğin ulaştığı boyutun tehlikelerini göstermektedir.
2-) İnsana bakışı ifsad ederek onu tüm insani değerlerden soyutlama yoluna girdiler. Nitekim "bireysel liberalizm" anlayışı insanı en fıtrî bağlarından kopararak robotlaşmış vahşi bir varlığa dönüştürmektedir.
Hâlbuki insan, ünsiyet ihtiyacı duyan varlıktır. Fıtratı gereği diğer insanlar ile saygı, sevgi, şefkat, merhamet, yardımlaşma ortamında yaşamaya muhtaçtır. Bu ortamı oluşturan ise; sıla-i rahimin / dede-torunun bir çatı altında olduğu gerçek aile kurumunun, akrabalık ilişkilerinin, iyi komşuluk ilişkilerinin varlığıdır.
Hâlbuki insan, ünsiyet ihtiyacı duyan varlıktır. Fıtratı gereği diğer insanlar ile saygı, sevgi, şefkat, merhamet, yardımlaşma ortamında yaşamaya muhtaçtır. Bu ortamı oluşturan ise; sıla-i rahimin / dede-torunun bir çatı altında olduğu gerçek aile kurumunun, akrabalık ilişkilerinin, iyi komşuluk ilişkilerinin varlığıdır.
"İnsanı hürriyetine kavuşturma", "hür / özgür ve kendi hayatını yaşayan bireyler oluşturma" söylemleri ve telkinleri ile gerçek aile kurumuna savaş açıldı. "Çekirdek aile" anlayışı telkin edildi. Onlara göre evlenen her yeni çift bir aile oluşturuyor. Dolayısı ile yeni ev ve eşyalara ihtiyaç duyulmakta ve kapitalistlerin üretim-tüketim çarkı sürekli dönmeye devam etmektedir.
Onunla da yetinmediler. "Kadını hürriyetine kavuşturma", "kadın-erkek eşitliği, "kadın hakları" gibi söylemler ve telkinler ile yani vesveseler ile çekirdek aile kurumunu da dağıtmaktadırlar.
Onunla da yetinmediler. "Kadını hürriyetine kavuşturma", "kadın-erkek eşitliği, "kadın hakları" gibi söylemler ve telkinler ile yani vesveseler ile çekirdek aile kurumunu da dağıtmaktadırlar.
Dede-torunu bir çatı altında tutan ve koruyan gerçek aile kurumu dağıtılınca, aileyi oluşturan bireylerin hepsi de bağı kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağın oldular. Fakat hepsi de kalabalıklar içinde yalnızlık duygusu içinde kıvranır oldular.
Her birisi de kendisi için bir sığınak ve korunak arar oldu. Yaşlılar sığınma ve bakım evleri, çocuklar sığınma ve bakım evleri, gençler sığınma ve bakım evleri, kadınlar sığınma ve bakım evleri, erkekler sığınma ve bakım evleri adı altında kurumlar çoğalmıştır.
Her birisi de kendisi için bir sığınak ve korunak arar oldu. Yaşlılar sığınma ve bakım evleri, çocuklar sığınma ve bakım evleri, gençler sığınma ve bakım evleri, kadınlar sığınma ve bakım evleri, erkekler sığınma ve bakım evleri adı altında kurumlar çoğalmıştır.
Bütün bu kurumlar hiçbir kimse için gerçek huzur yuvası olamamıştır.
Toplum; birbirleri ile sadece ekonomik ilişkileri olan, kendilerini yalnız hisseden, "özgür birey olmak" gibi vesveselerin peşinde ve tüm ihtiyaçlarını yalnız başına karşılamak zorunda kalıp onların peşinde koşuşturan, vahşi kapitalizmin üretim-tüketim çarkları arasında ezilen zavallı bireyler topluluğuna dönüştürülmüştür.
Toplum; birbirleri ile sadece ekonomik ilişkileri olan, kendilerini yalnız hisseden, "özgür birey olmak" gibi vesveselerin peşinde ve tüm ihtiyaçlarını yalnız başına karşılamak zorunda kalıp onların peşinde koşuşturan, vahşi kapitalizmin üretim-tüketim çarkları arasında ezilen zavallı bireyler topluluğuna dönüştürülmüştür.