Kırılış
Bir dal kırılırsa tekrar tutabilir. Bir cam kırılsa belki tekrar yapıştırmak kabildir. Bir kuşun kanadi kirilinca uçamaz zannedilir; iyilesince ucmasi mumkun.
Ya kalbin kırılışı, inkisara ugrayışı, bin parca oluşu, yok mu, ne onulmaz seydir o? Sonsuz hayati kaybettirir insana. Maddi seyler kirilinca yapıştırılır, birbirine tutturulur da yine bir seye benzer. Fakat manada oyle mi? Bir kere kirilan kalbin parcalarini hangi maharetli el birlestirebilir? Mevla’nin nazargahi olan gönüldeki inkisar, yüzde teessürünü gösterince o gönlü almak ne kadar müşküldür artik.
Bazen bir söz, karsidaki insanin dünyasini yıkar, harab eder. Bazen bir bakış oldürür insani. Bazen de bir yüz ifadesiyle kaynar su dokulmus gibi olur kisi basindan asagi.
“Ilim u amel ne fayda
Bir gönül yiktin ise”
dedigi gibi sairin, büyük bir cürümdür gönül yıkış.
Hele hele hassas insanlarin kirilisi bambaskadir. Boyle kisilere karsi oldukca dikkatli hareket etmek gerekir. En kucuk kirici bir soz ve hareketten kacinmalidir insan. Zira gonul yarasinin merhemi yoktur. Kirilan harab olan bir gonulden yukselen feryat da kabule karindir. Hakkin katinda. Zira “Mazlumun ahi gokyuzune kivilcim seklinde yukselir” buyuruyor Nebiler Nebisi.
Insan ne kadar sert mizacli olursa olsun, eger dikkat ederse gonul yikmadan, kalb kirmadan, bir omur surebilir. Hicbir zaman “Tabiatim, huyum” diyerek atamaz bu vebali uzerinden. Zira yapilan hareketlerde Mevla’ya karsi sorumlulugunu unutmamali insan. Ve hesap verecegini...
Iste yerine gore sert mizacli, celadetli bir zat olan Omer bin Hattab’in sozu: “Ey Kabe! Seni bin kere yiksam tekrar yapabilirim. Fakat kirilan bir kalbi asla!..”
ALINTI