FATMA-ZEHRA
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 28 Ağu 2007
- Mesajlar
- 486
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
Rahmetli ninem ellerine ayaklarına kına yakardı. Hem şimdikiler gibi sadece avuç içine değil parmaklarına ve avucunun tamamına yakardı. Turuncu elleri ve ayakları ile; bembeyaz yaşmağı öyle güzel yakışırdı.
Gerçi elini öperken kınanın kokusu biraz bana garip gelirdi ama gene de severdim kınayı. " bu cennet sıvası be kızanım. Cennetin duvarları kına ile sıvalı" derdi. Yeni evlenen genç kızlara kınayı tavsiye ederdi. " Fatıma Annemiz sizin gelini olduğunuzu nereden anlayacak " diye sorardı.
Ahir zamanda kocakarıların imanı üzerine olun hadisi şerifini ne zaman okusam aklıma ninem gelir.
Pek çok adetini, inanışını sorgulardım. Mesela hep sol gözü dışında yüzü de kapalıydı. Tıpkı memleketimin o devrinde yaşayan kadınları gibi. Yerel çarşafı (bizim yerel çarşaf tek parçadır) tüm yüzünü kapatırdı. Bana garib gelirdi ; bize öğretilene bakardım; yüz mahrem değil ki... Sonraları Muhammed Ali Sabuni'nin Ahkam Tefsirinde sahabe hanımlarının da böyle olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım.
İşte bugün yeni modern tesettürlülere bakıyorum. Kapalı demeye bin şahit lazım da oje nereden çıktı ? ya da bizim kınamızın suyu mu çıktı ?
Kına Geceleri bizim kültürümüz... Gelinlere kına yakardık ; eşine kurban olsun diye... Şimdi gelinlerimiz kınalı elleriyle soluğu mahkeme koridorlarında alıyor.
Çocukluğumda ilahi ile tekbirler ile yakılırdı kına...Şimdi kına geceleri türkülü danslı oluyor.
Askere kına yakardık biz... Vatanına kurban olsun diye... İlahi ile tekbirler ile askere uğurlardık... Şimdi davulla zurna ile askere uğurluyoruz. O uğurlamalar da gitmek isteyenlere... Çoğu askerden kaçmak için binbir takla atıyor.
Bir de koyuna kına yakardık biz... İki üç ay ellerimizle beslediğimiz o kuzuları bayrama bir ahfta kala ılık suyla yıkardı ninem. Sabunlardı. Koyunların sabunlu suyu yalamalarına sonra kınalanmalarına bayılırdık. O kadar güzel manzaraydı...
Şimdi Kurban Bayramında falanca vakfın hesabına para yatırıp soluğu Maldivlerde alıyoruz.
Evet artık kına out orası kesin de kına ile kimliğimizi de hayatımızdan çıkardık
Gerçi elini öperken kınanın kokusu biraz bana garip gelirdi ama gene de severdim kınayı. " bu cennet sıvası be kızanım. Cennetin duvarları kına ile sıvalı" derdi. Yeni evlenen genç kızlara kınayı tavsiye ederdi. " Fatıma Annemiz sizin gelini olduğunuzu nereden anlayacak " diye sorardı.
Ahir zamanda kocakarıların imanı üzerine olun hadisi şerifini ne zaman okusam aklıma ninem gelir.
Pek çok adetini, inanışını sorgulardım. Mesela hep sol gözü dışında yüzü de kapalıydı. Tıpkı memleketimin o devrinde yaşayan kadınları gibi. Yerel çarşafı (bizim yerel çarşaf tek parçadır) tüm yüzünü kapatırdı. Bana garib gelirdi ; bize öğretilene bakardım; yüz mahrem değil ki... Sonraları Muhammed Ali Sabuni'nin Ahkam Tefsirinde sahabe hanımlarının da böyle olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım.
İşte bugün yeni modern tesettürlülere bakıyorum. Kapalı demeye bin şahit lazım da oje nereden çıktı ? ya da bizim kınamızın suyu mu çıktı ?
Kına Geceleri bizim kültürümüz... Gelinlere kına yakardık ; eşine kurban olsun diye... Şimdi gelinlerimiz kınalı elleriyle soluğu mahkeme koridorlarında alıyor.
Çocukluğumda ilahi ile tekbirler ile yakılırdı kına...Şimdi kına geceleri türkülü danslı oluyor.
Askere kına yakardık biz... Vatanına kurban olsun diye... İlahi ile tekbirler ile askere uğurlardık... Şimdi davulla zurna ile askere uğurluyoruz. O uğurlamalar da gitmek isteyenlere... Çoğu askerden kaçmak için binbir takla atıyor.
Bir de koyuna kına yakardık biz... İki üç ay ellerimizle beslediğimiz o kuzuları bayrama bir ahfta kala ılık suyla yıkardı ninem. Sabunlardı. Koyunların sabunlu suyu yalamalarına sonra kınalanmalarına bayılırdık. O kadar güzel manzaraydı...
Şimdi Kurban Bayramında falanca vakfın hesabına para yatırıp soluğu Maldivlerde alıyoruz.
Evet artık kına out orası kesin de kına ile kimliğimizi de hayatımızdan çıkardık