nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Hıkd, sözlük anlamı itibariyle, kin tutmak, düşmanlık beslemek demektir. Bir kimse, kendisi ile aynı derecede olan veya daha üstün olanlara kızar. Bir şey yapmak elinden gelmediği için, onlara tekebbür eder, tepeden bakar. Tevazu göstermesi gerekenlere tevazu edemez. Onların haklı sözlerini, nasihatlerini kabul etmez. Herkese karşı onlardan daha üstün olduğunu göstermek ister. Bu sebeple onlara eziyet verdiği zaman, özür dilemez. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(İnsanların amelleri, pazartesi ve perşembe günleri Hak teâlâya arz olunur. Hak teâlâ da, kendisine şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu magfiretten birbirine kin tutan iki kişi istifade edemez. Cenab-ı Hak, “O iki kişi barışıncaya kadar amellerini getirmeyin” buyurur.)
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, oğluna hitaben; “Oğlum! Eğer Cennette olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevazu göster. Zira alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır” buyurmuştur.
Ebü’l-Hayr Akta hazretlerine;
- Kalbin iman ile dolu olmasına alamet nedir? diye sual edilince;
- Bütün Müslümanlara şefkat etmek, onların dertleri ile dertlenmek, işlerinde onlara yardımcı olmaktır. Nifakla dolu olan kalbin alameti; kin, hased ve düşmanlıktır cevabını vermiştir.
Hicrin sözlük anlamı da, dostluğu bırakmak, dargın olmak demektir. Kin tutmak da, dargın durmak da, doğru değildir ve kötü huylardandır. Peygamber efendimiz; (Mü’minin mü’mine üç günden fazla hicr etmesi helal olmaz. Üç geceden sonra ona gidip selam vermesi vacib olur. Selamına cevap verirse, sevapta ortak olurlar. Vermezse günah, ona olur) buyurmuşlardır.
Erkek olsun, kadın olsun, dünya işleri için, mü’minin mü’mine darılması, yani onu terk etmesi, aradaki bağlılığı kesmesi caiz değildir. Gayr-i müslimlere de, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır. Müslüman, gayr-i müslim ve kim nerede olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak, caiz değildir. Müslümanlara da, gayr-i müslimlere de, her yerde iyilik yapmalı, herkesin hakkını gözetmelidir. Hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır. Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde herkese göstermelidir.
Dargın olana, üç günden önce gidip barışmak, daha iyidir. Güçlük olmaması için, üç gün müsaade edilmiştir. Daha sonra günah başlar ve gün geçtikçe artar. Günahın artması, barışıncaya kadar devam eder. Üç günden fazla dargın duran kimse, şefaat olunmazsa, affa kavuşamazsa, Cehennemde azab görecektir. Musa aleyhisselam, Allahü teâlâya; (Ya Rabbi, dargın olanları barıştırana ne ecir verirsin?) diye arz edince, Allahü teâlâ; (Kıyamet gününde selamet verir, korktuğu şeylerden emin eder, umduğu şeylerle şereflendiririm) buyurdu.
Netice olarak dargın olanların, bayramı veya başka bir günü beklemeyip, hemen barışması iyi olur. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven bir kimse, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan yani mümin, herkesle iyi geçinir, başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır. Bir kusurundan dolayı iyi bir kimseye, darılmamak gerekir. Dargınlık olsa bile, bu dargınlık üç günden fazla sürmemelidir. Bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalıdır. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!)
Cümlemizin Cuma günü hayırlara vesile olmuştur inşaAllah!
Bir Önceki Konu : http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/94419-gereksiz-calismayi-terkedenin-fazileti.html
(İnsanların amelleri, pazartesi ve perşembe günleri Hak teâlâya arz olunur. Hak teâlâ da, kendisine şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu magfiretten birbirine kin tutan iki kişi istifade edemez. Cenab-ı Hak, “O iki kişi barışıncaya kadar amellerini getirmeyin” buyurur.)
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, oğluna hitaben; “Oğlum! Eğer Cennette olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevazu göster. Zira alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır” buyurmuştur.
Ebü’l-Hayr Akta hazretlerine;
- Kalbin iman ile dolu olmasına alamet nedir? diye sual edilince;
- Bütün Müslümanlara şefkat etmek, onların dertleri ile dertlenmek, işlerinde onlara yardımcı olmaktır. Nifakla dolu olan kalbin alameti; kin, hased ve düşmanlıktır cevabını vermiştir.
Hicrin sözlük anlamı da, dostluğu bırakmak, dargın olmak demektir. Kin tutmak da, dargın durmak da, doğru değildir ve kötü huylardandır. Peygamber efendimiz; (Mü’minin mü’mine üç günden fazla hicr etmesi helal olmaz. Üç geceden sonra ona gidip selam vermesi vacib olur. Selamına cevap verirse, sevapta ortak olurlar. Vermezse günah, ona olur) buyurmuşlardır.
Erkek olsun, kadın olsun, dünya işleri için, mü’minin mü’mine darılması, yani onu terk etmesi, aradaki bağlılığı kesmesi caiz değildir. Gayr-i müslimlere de, dünya işleri için, dargın olmak caiz değildir. Onların da, güler yüzle, tatlı dille gönüllerini almak, incitmemek, haklarını ödemek lazımdır. Müslüman, gayr-i müslim ve kim nerede olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak, caiz değildir. Müslümanlara da, gayr-i müslimlere de, her yerde iyilik yapmalı, herkesin hakkını gözetmelidir. Hiç kimseye zulüm, işkence yapmamalıdır. Müslümanlığın güzel ahlakını, şerefini, her yerde herkese göstermelidir.
Dargın olana, üç günden önce gidip barışmak, daha iyidir. Güçlük olmaması için, üç gün müsaade edilmiştir. Daha sonra günah başlar ve gün geçtikçe artar. Günahın artması, barışıncaya kadar devam eder. Üç günden fazla dargın duran kimse, şefaat olunmazsa, affa kavuşamazsa, Cehennemde azab görecektir. Musa aleyhisselam, Allahü teâlâya; (Ya Rabbi, dargın olanları barıştırana ne ecir verirsin?) diye arz edince, Allahü teâlâ; (Kıyamet gününde selamet verir, korktuğu şeylerden emin eder, umduğu şeylerle şereflendiririm) buyurdu.
Netice olarak dargın olanların, bayramı veya başka bir günü beklemeyip, hemen barışması iyi olur. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven bir kimse, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan yani mümin, herkesle iyi geçinir, başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır. Bir kusurundan dolayı iyi bir kimseye, darılmamak gerekir. Dargınlık olsa bile, bu dargınlık üç günden fazla sürmemelidir. Bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalıdır. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!)
Cümlemizin Cuma günü hayırlara vesile olmuştur inşaAllah!
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Gayret bizden, tevfik Allah'tandır!
Bir Önceki Konu : http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/94419-gereksiz-calismayi-terkedenin-fazileti.html