BULENT TUNALI
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ağu 2007
- Mesajlar
- 2,307
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Konum
- BURSA-m.k.paşa
- Web Sitesi
- www.bilsankimya.com
Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretleri şöyle buyuruyor:
“Sakın yetime kahretme, sâili azarlama.” (Duhâ, 9-10)
“Cezâ ve hesab gününü yalan sayanı görüp bildin mi? Öyle bir kimsedir ki, öksüzü iter, hor görür, ihmal eder, yoksulu doyurmak için başkalarını da teşvik etmez.” (Mâun, 1-3)
“Yetimlerin malına yaklaşmayın (hiç bir sûretle tecavüz etmeyin). Ancak yetimin malını muhafaza ve verimli bir hale getirmek gibi en güzel tasarruf tarzı müstesnâdır.” (En’am, 152)
“Yetimlerin mallarını verin, temizi murdara değiştirmeyin. Onların malları ile kendi mallarınızı karıştırarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir suçtur.” (Nisa, 2)
Sehl bin Sa’d radıyallahu anh’den rivayetle, Resulü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
- Ben ve yetimin işlerini deruhte eden kimse, cennette şöylece beraber bulunacağız, buyurdular ve şehâdet parmağıyla orta parmağını işâret ederek aralarını ayırdılar. (Buhârî)
Gene buyurdular:
- Allah’ın nezdinde evlerinizin en sevimlisi, içinde bir yetime ihsanda bulunulan evdir. (Beyhakî)
Kim Bir Yetimin Başını Okşarsa...
Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, hadis-i kudsîde buyurur:
- Ey Âdemoğlu, cennetime, azametime karşı alçak gönüllü olanlardan, gününü ibâdetle geçirenlerden, nefsini şehvetlerden sakınanlardan, gariblerin kardeşi, düşkünlerin yardımcısı olanlardan, yetimlere ihsanda bulunup onlara babalık vazifesi yapanlardan, dul kadınlara şefkatli bir koca gibi yardım elini uzatanlardan başkası giremez. Bu saydığımız sıfatları taşıyanlar, beni çağırdıklarında evet der, yardımlarına giderim. Benden isteyince veririm ve kullarımın kalblerine sevgilerimi yerleştiririm.
- Ey Âdemoğlu. Benim rızamı kazanmak gayesiyle yetim ve dulları koruyanları, benim gölgemden başka bir gölge olmadığı günde kendi gölgeme alırım.
- Ey Âdemoğlu: Rahmet ettiğin gibi, rahmete erersin. Sen kullarıma rahmet etmediğin halde, benden, sana merhamet etmemi nasıl dilersin?
Yetimin vasisi bulunan kişi, yetimi kendi çocuğunu nasıl terbiye ediyorsa öyle terbiye etmelidir. Kıyâmet gününde bundan sorumludur. Onun durumunu düzeltmeğe çalışacaktır.
Bilhassa yetimleri korumak, onların bütün ihtiyaçlarını gidermek, tahsillerini en verimli şekilde yaptırmak, dinlerini, diyânetlerini öğretmek, terbiyeleri ile ciddi bir şekilde meşgul olmak, kalplerine Allah, Peygamber, vatan sevgisini aşılamak, hatta evlenme çağları gelince onları yuva sahibi yapmak, günümüzdeki devletin ve zenginlerin vazifesidir.
Yetimlerin gönülleri kırık, duyguları hüzünlüdür. Ana-baba şefkatından mahrum kaldıkları için, kendilerini talihsiz, bedbaht hissederler, üzüntüleri sonsuzdur.
Bunu telâfi etmek için, zamanımızdaki Allah’ını seven varlıklı kişilerin, bunlardan birini, üçünü, beşini himayelerine alıp, hatta daha geniş çapta bütçeleri, imkânları müsait olanlar yetimhâne yaptırabilirlerse, ne kadar isabetli hareket etmiş olurlar.
“Sakın yetime kahretme, sâili azarlama.” (Duhâ, 9-10)
“Cezâ ve hesab gününü yalan sayanı görüp bildin mi? Öyle bir kimsedir ki, öksüzü iter, hor görür, ihmal eder, yoksulu doyurmak için başkalarını da teşvik etmez.” (Mâun, 1-3)
“Yetimlerin malına yaklaşmayın (hiç bir sûretle tecavüz etmeyin). Ancak yetimin malını muhafaza ve verimli bir hale getirmek gibi en güzel tasarruf tarzı müstesnâdır.” (En’am, 152)
“Yetimlerin mallarını verin, temizi murdara değiştirmeyin. Onların malları ile kendi mallarınızı karıştırarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir suçtur.” (Nisa, 2)
Sehl bin Sa’d radıyallahu anh’den rivayetle, Resulü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
- Ben ve yetimin işlerini deruhte eden kimse, cennette şöylece beraber bulunacağız, buyurdular ve şehâdet parmağıyla orta parmağını işâret ederek aralarını ayırdılar. (Buhârî)
Gene buyurdular:
- Allah’ın nezdinde evlerinizin en sevimlisi, içinde bir yetime ihsanda bulunulan evdir. (Beyhakî)
Kim Bir Yetimin Başını Okşarsa...
Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, hadis-i kudsîde buyurur:
- Ey Âdemoğlu, cennetime, azametime karşı alçak gönüllü olanlardan, gününü ibâdetle geçirenlerden, nefsini şehvetlerden sakınanlardan, gariblerin kardeşi, düşkünlerin yardımcısı olanlardan, yetimlere ihsanda bulunup onlara babalık vazifesi yapanlardan, dul kadınlara şefkatli bir koca gibi yardım elini uzatanlardan başkası giremez. Bu saydığımız sıfatları taşıyanlar, beni çağırdıklarında evet der, yardımlarına giderim. Benden isteyince veririm ve kullarımın kalblerine sevgilerimi yerleştiririm.
- Ey Âdemoğlu. Benim rızamı kazanmak gayesiyle yetim ve dulları koruyanları, benim gölgemden başka bir gölge olmadığı günde kendi gölgeme alırım.
- Ey Âdemoğlu: Rahmet ettiğin gibi, rahmete erersin. Sen kullarıma rahmet etmediğin halde, benden, sana merhamet etmemi nasıl dilersin?
Yetimin vasisi bulunan kişi, yetimi kendi çocuğunu nasıl terbiye ediyorsa öyle terbiye etmelidir. Kıyâmet gününde bundan sorumludur. Onun durumunu düzeltmeğe çalışacaktır.
Bilhassa yetimleri korumak, onların bütün ihtiyaçlarını gidermek, tahsillerini en verimli şekilde yaptırmak, dinlerini, diyânetlerini öğretmek, terbiyeleri ile ciddi bir şekilde meşgul olmak, kalplerine Allah, Peygamber, vatan sevgisini aşılamak, hatta evlenme çağları gelince onları yuva sahibi yapmak, günümüzdeki devletin ve zenginlerin vazifesidir.
Yetimlerin gönülleri kırık, duyguları hüzünlüdür. Ana-baba şefkatından mahrum kaldıkları için, kendilerini talihsiz, bedbaht hissederler, üzüntüleri sonsuzdur.
Bunu telâfi etmek için, zamanımızdaki Allah’ını seven varlıklı kişilerin, bunlardan birini, üçünü, beşini himayelerine alıp, hatta daha geniş çapta bütçeleri, imkânları müsait olanlar yetimhâne yaptırabilirlerse, ne kadar isabetli hareket etmiş olurlar.