Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
Allahu Tealâ Hazretleri dünyadan uzak durmamızı emretmiştir. Çünkü dünyanın sahte cezibesi insanı zayıf tarafından yakalar ve bu aleme meyledip, çirkin hallerle hallenmesine sebep olur.
İlâhi sıfat ve kemalâtının ortaya çıkmasını engeller. İnsan aslî cevher ve kabiliyetini yitirir ve etten-kemikten ibaret, işe yaramaz bir hale gelir.
İnsanın dört düşmanı vardır: Nefs, şeytan, dünya ve şeytanın ahlâkı ile ahlâklanmış insanlar…
Aslında temiz, yeryüzünde Allah’ın azametine layık olarak yaratılmış olan insan, bu dört düşman sebebiyle ibadetin lezzetini kaybeder. Tevbe ve istiğfar*dan uzaklaşıp, kalbi katılaşır, ahlâkı bozulur.
İki Cihan Serveri Efendimiz s.a.v., bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Allahu Tealâ’nın bir kulundan yüz çevirmesinin alameti, kişinin ahlâkının bozulmuş olmasıdır.” Evet, Allahu Tealâ bir kulundan yüz çevirdiğinde ondan rahmetini, inayetini keser, günahlarına rıza göstermemekle beraber kendi haline bırakır.
Böyle bir kul da günahlarla, boş şeylerle vaktini geçirir.
Oysa insan, ömrünün kısa bir parçasını dahi boş şeylerle geçirir, yaratılışındaki aslî gayeyi bilmezse, dünya ve ahirette o anın hasretini çeker. Ömür boşa geçerse, dünyada da, ahirette de ibadet edememenin, Allah’a yaklaşamamanın pişmanlığını yaşar.
Efendimiz s.a.v. buyuruyorlar ki: “Kırk yaşını geçtiği halde, iyilikleri fenalıklarına üstün gelmeyen kimse cehenneme hazırlansın.” İnsanın böyle haberleri duyup korkması, bir an önce aklını başına alıp tevbe etmesi, dünyanın boş işlerinden, yol vurucularından uzaklaşıp Rabbi’ne dönmesi icap eder.
Aksi takdirde bir rahmet olan bu uyarılar gerçeğe döner.
Ancak ibadetle, Allah’a kullukla insan kalbini yumuşatıp, tevbe ile Rabbi’ne yaklaşmaya, mağfiret edilip, yaratılışındaki temiz hale dönmeye yol bulur.
Ulema-yı İzam’dan İmam-ı Gazali k.s. Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Yüz sene ders yapsan, bin tane kitap okusan, yazsan, amel etmedikçe Allah’ın rahmetine hak kazanamazsın.”
Yine bir seferinde, mecazen: “İki bin kilo şarap tartsan boş; iyi bil ki içmeden sarhoş olamazsın.” buyurmuşlar.
Şu halde kulun vazifesi, Allah’a itaattir, ibadettir ki, binlerce yıl yaşasa da, hayatı boşa gitmesin.
Hz. Şiblî rh.a., velilerden bir hadis alimidir.
Mübarek hayatlarını naklederken beyan buyuruyorlar ki:
“Ben dört yüz hocaya hizmet ettim, onlardan ders aldım. Dört bin tane hadis ezberledim. Bu hadislerin her birinin kudsi vazifeleri, nurani hikmetleri olduğunu bildim.
Ama her bir hadisin muhtevasını yapmak mümin için güzel olmakla beraber, bu dört bin hadis içinde dünya ve ahiret saadetimle yakın alakalı olduğunu bildiklerimi seçeyim, onlarla amel edeyim dedim.
Dört bin hadis içerisinden bir tanesini seçtim. Bu hadisle amel ettim. Dünya ve ahirette bana yeteceği kanaatindeyim. O mübarek hadis-i şerif şudur:
“Dünya için çalış, orada kalacağın kadar. Ahiret için çalış, orada kalacağın kadar. Cehennem için çalış, dayanabileceğin ateş kadar. Allah için çalış, O’na muhtaçlığın kadar.”
İnsan, aldığı her nefesten attığı her adıma, her şeyiyle her an Allah’a muhtaç değil midir? Bir kıvılcıma bile dayanamazken, cehennem ateşine dayanabilmesi mümkün müdür? Elbette değil…
Öyleyse bir an önce aklı başa toplayalım, dünya hayatını Allah için dolu dolu yaşayalım ki, yoldaşımız pişmanlık olmasın..
İlâhi sıfat ve kemalâtının ortaya çıkmasını engeller. İnsan aslî cevher ve kabiliyetini yitirir ve etten-kemikten ibaret, işe yaramaz bir hale gelir.
İnsanın dört düşmanı vardır: Nefs, şeytan, dünya ve şeytanın ahlâkı ile ahlâklanmış insanlar…
Aslında temiz, yeryüzünde Allah’ın azametine layık olarak yaratılmış olan insan, bu dört düşman sebebiyle ibadetin lezzetini kaybeder. Tevbe ve istiğfar*dan uzaklaşıp, kalbi katılaşır, ahlâkı bozulur.
İki Cihan Serveri Efendimiz s.a.v., bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Allahu Tealâ’nın bir kulundan yüz çevirmesinin alameti, kişinin ahlâkının bozulmuş olmasıdır.” Evet, Allahu Tealâ bir kulundan yüz çevirdiğinde ondan rahmetini, inayetini keser, günahlarına rıza göstermemekle beraber kendi haline bırakır.
Böyle bir kul da günahlarla, boş şeylerle vaktini geçirir.
Oysa insan, ömrünün kısa bir parçasını dahi boş şeylerle geçirir, yaratılışındaki aslî gayeyi bilmezse, dünya ve ahirette o anın hasretini çeker. Ömür boşa geçerse, dünyada da, ahirette de ibadet edememenin, Allah’a yaklaşamamanın pişmanlığını yaşar.
Efendimiz s.a.v. buyuruyorlar ki: “Kırk yaşını geçtiği halde, iyilikleri fenalıklarına üstün gelmeyen kimse cehenneme hazırlansın.” İnsanın böyle haberleri duyup korkması, bir an önce aklını başına alıp tevbe etmesi, dünyanın boş işlerinden, yol vurucularından uzaklaşıp Rabbi’ne dönmesi icap eder.
Aksi takdirde bir rahmet olan bu uyarılar gerçeğe döner.
Ancak ibadetle, Allah’a kullukla insan kalbini yumuşatıp, tevbe ile Rabbi’ne yaklaşmaya, mağfiret edilip, yaratılışındaki temiz hale dönmeye yol bulur.
Ulema-yı İzam’dan İmam-ı Gazali k.s. Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Yüz sene ders yapsan, bin tane kitap okusan, yazsan, amel etmedikçe Allah’ın rahmetine hak kazanamazsın.”
Yine bir seferinde, mecazen: “İki bin kilo şarap tartsan boş; iyi bil ki içmeden sarhoş olamazsın.” buyurmuşlar.
Şu halde kulun vazifesi, Allah’a itaattir, ibadettir ki, binlerce yıl yaşasa da, hayatı boşa gitmesin.
Hz. Şiblî rh.a., velilerden bir hadis alimidir.
Mübarek hayatlarını naklederken beyan buyuruyorlar ki:
“Ben dört yüz hocaya hizmet ettim, onlardan ders aldım. Dört bin tane hadis ezberledim. Bu hadislerin her birinin kudsi vazifeleri, nurani hikmetleri olduğunu bildim.
Ama her bir hadisin muhtevasını yapmak mümin için güzel olmakla beraber, bu dört bin hadis içinde dünya ve ahiret saadetimle yakın alakalı olduğunu bildiklerimi seçeyim, onlarla amel edeyim dedim.
Dört bin hadis içerisinden bir tanesini seçtim. Bu hadisle amel ettim. Dünya ve ahirette bana yeteceği kanaatindeyim. O mübarek hadis-i şerif şudur:
“Dünya için çalış, orada kalacağın kadar. Ahiret için çalış, orada kalacağın kadar. Cehennem için çalış, dayanabileceğin ateş kadar. Allah için çalış, O’na muhtaçlığın kadar.”
İnsan, aldığı her nefesten attığı her adıma, her şeyiyle her an Allah’a muhtaç değil midir? Bir kıvılcıma bile dayanamazken, cehennem ateşine dayanabilmesi mümkün müdür? Elbette değil…
Öyleyse bir an önce aklı başa toplayalım, dünya hayatını Allah için dolu dolu yaşayalım ki, yoldaşımız pişmanlık olmasın..