KILIÇ GiBi KESKİN DİL
Hicri üçüncü asrın yarısında, Abbasiler devrinde, Ibnurrumi diye bilinen, Ali ibni Abbas, Kasım Ubeydullah adındaki Abbasi vezirinin meclisinde oturmuştu.O daima mantık ve beyan gücü olan kılıç gibi keskin diliyle gururlanırdı. Kasım bin Ubeydullah, Ibnurrumi’nin dil yarasından çok korkuyordu ve endişeliydi. Fakat rahatsızlık göstermiyor ve öfkesini belli etmiyordu.
Aksine, öylesine bir tavır takınıyordu ki Ibnurrumi; bütün kötümserliği, kuruntuları ve sahip olduğu, ihtiyatlı davranma, ve her şeyi kötüye yorma sanatına rağmen, onunla muaşeret etmekten çekinmiyordu.
Kasım gizlice, Ibnurrumi’nin yemeğine, zehir koymalarını emretti. Ibnurrumi yemeği yedikten sonra döndü ve hemen gitmek için kalktı.
Kasım :
- Nereye gidiyorsun?
- Beni gönderdiğin yere.
- O halde, anne ve babama da selam söyle.
- Fakat, ben cehennem yoluna gitmiyorum, dedi.
Ibnurrumi evine gitti ve tedaviye başladı. Fakat tedaviler fayda vermedi ve böylece sonunda, dilinin kılıç gibi keskin olmasının, cezasını buldu.[1]
[1]Tetimmetü’l-Münteha
Gırtlak kırk boğum diye boşuna dememişler.
Oruca çekilmesi ihmal edilmemeli. Ne gelirse dili belasına...
Hicri üçüncü asrın yarısında, Abbasiler devrinde, Ibnurrumi diye bilinen, Ali ibni Abbas, Kasım Ubeydullah adındaki Abbasi vezirinin meclisinde oturmuştu.O daima mantık ve beyan gücü olan kılıç gibi keskin diliyle gururlanırdı. Kasım bin Ubeydullah, Ibnurrumi’nin dil yarasından çok korkuyordu ve endişeliydi. Fakat rahatsızlık göstermiyor ve öfkesini belli etmiyordu.
Aksine, öylesine bir tavır takınıyordu ki Ibnurrumi; bütün kötümserliği, kuruntuları ve sahip olduğu, ihtiyatlı davranma, ve her şeyi kötüye yorma sanatına rağmen, onunla muaşeret etmekten çekinmiyordu.
Kasım gizlice, Ibnurrumi’nin yemeğine, zehir koymalarını emretti. Ibnurrumi yemeği yedikten sonra döndü ve hemen gitmek için kalktı.
Kasım :
- Nereye gidiyorsun?
- Beni gönderdiğin yere.
- O halde, anne ve babama da selam söyle.
- Fakat, ben cehennem yoluna gitmiyorum, dedi.
Ibnurrumi evine gitti ve tedaviye başladı. Fakat tedaviler fayda vermedi ve böylece sonunda, dilinin kılıç gibi keskin olmasının, cezasını buldu.[1]
[1]Tetimmetü’l-Münteha
Gırtlak kırk boğum diye boşuna dememişler.
Oruca çekilmesi ihmal edilmemeli. Ne gelirse dili belasına...