ADALETIMAHZA
Kayıtlı Kullanıcı
S.A. ARKADAŞLAR UZUN BİR YAZI AMA ÇOK ÖNEMLİ.BİRÇOK ŞEYE ÜZÜLMEK YANINDA BİLİNÇLENMEKLE DAHA SAĞLIKLI BİR DURUŞ ÇİZELİM DİYE OKUMAK LAZIM DİYORUM.BEN OKUYUNCA BİRAZ DAHA ANLAM KAZANDI OLUP BİTENLER.A.E.O
Kenetlenme ve dua zamanı
Ülkemiz bölgemizle birlikte acı verici bir döneme hazırlanıyor. Olup bitenlerle moralimizi tüketmeyeceğiz; ümidimizi koruyarak kenetleneceğiz ve çalışacağız.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, dünya çok gerilimli ve acı bir döneme giriyor. Gerilimin odağında Ortadoğu var ve Türkiye yaşanacakların önemli aktörlerinden biri olacak.
Osmanlı çöktüğünde balkanlar Rus denetiminde devletleştirilmişti. Birinci ve ikinci dünya savaşı sonrasında da tüm Ortadoğu galip Avrupa devletleri tarafından haritalandırılmıştı. Şimdi bölgemizin enerji kaynaklarına göz diken ABD, bölgeyi yeniden haritalama sırası bende diyor. Bölgedeki bir çok ülke ABD politikalarına teslim olmuş durumda. Tehdit olarak algılanan ülkeler şimdilik İran ve Suriye görünse de, ortavadeti tehdidin Türkiye olduğunu, bölgeyi etkileme bakımından Türkiye’nin rolü ve konumunun çok ciddiye alınması gerektiğini iyi biliyorlar.
Kişisel inancım, bu kez bölgemizde yaşanacak savaşlardan kimsenin muzaffer çıkamayacağı yönündedir. Bu savaşlar silsilesinin sonucu başarısızlık ve ABD nin dünya ekonomisine hegemonyasının sonlanmasıdır ki, doları bitirecek böyle bir durum, portföylerinde dolar taşıyan tüm ülkelerin soluğunu kesecektir.
Türkiye Irak’a girmekle, tüm olacakları dışarıdan izlemek arasında bir tercih noktasında bekliyor. Türkiye’nin o topraklara girmesini istiyorlar; ama Türkiye bu isteğin çok ucuza mal edileceğini görerek şimdilik uzak duruyor. Eğer Türkiye ABD İsrail eksenindeki politikalarını sürdürür de, iç kamu oyunu Kerkük’ü koruma bahanesine inandırarak bölgeye girerse, sonu gelmez bir sarsıntıya fiilen katılmış olacaktır. Bunun bedelinin ağırlığından şüphe etmiyorum.
Eğer girmezse, bu kez ambargolar, Ermeni soykırım iddialarının ülkelere yayılması ve bahanelerle Türkiye’nin dünyadan dışlanması söz konusu olacaktır. Türkiye bu süreçte Çin, Rusya ve İran'la ne kadar yakınlaşabilecek göreceğiz. Şu an ekonomisini ihracatla ayakta tutan, gıda üretiminde bile facia noktasına yaklaşan Türkiye’nin bu durumda önümüzdeki 10-20 yılda yaşayacağı tablo da bence biraz Fidel Kastro’nun Küba’sını andıracak, millet biraz açlık, biraz yoklukla ciddi bir terbiyle sınavından geçecek, dış destekli iç karışıklıklarla boğuşacaktır. Benim kişisel inancım, Irak’a ancak katliamı önleme amacıyla ve süresince girilip çıkılabileceği, ama ABD İsrail politikaları ekseninde hedeflenen maceradan uzak durulmasının son tahlilde hayrımıza olacağı yönündedir.
Yıllardır görüyoruz ki bu ülkede dünyanın istihbarat örgütleri cirit atıyor. İçerdeki işbirlikçilerinin de yardımlarıyla tetikçi veya piyon bulmakta zorlanmıyorlar. Milletin ruhuna kast eden katil canavarlara kolay ulaşıyorlar.
Son Hrant Dink cinayeti, Uğur Mumcu cinayetinden tutun ta cumhuriyetin ilk yıllarındaki –Menemen dahil- bireysel veya kitlesel provokasyon olaylarına kadar hepsiyle aynı kategoridedir. Müslüman millet bunların hiç birini kabul etmediği ve onaylamadığı halde, her zaman bu suçlar kendi sırtına yüklenmiştir. Türklerin-Müslümanların bu vahşetlerle suçlanması genellikle dış güçlerin ve bazen de kimi iç odakların işine gelmiştir. Bu tür eylemlerde rol alan tetikçiler milyon kere darağacında asılsalar, yine de millete verdikleri zararın bedelini ödeyemezler.
Biz bu türden büyük ve gizli merkezlerin oyunlarına engel olamıyoruz. Bu emniyet ve istihbarat güçlerimizin işi olduğu halde ne yazık ki önlenemiyor ve de asıl faillere ulaşılamıyor. Ne yazık ki kaderin ne yapıp ettiğini izlemekle yetineceğiz.
Bu türden gerici olayların etkisinde kalarak başarı ve gelişme yolculuğumuzu durduramayız. Görüyoruz ki, hayat oyalanma ve eğlenme yeri değildir. Çok çalışmazsak, internette zehirli sitelerde dolaşır, saatlerimizi boş meşguliyetlerle tüketirsek o zaman suçlu oluruz. Bu tür provokasyonlarının amacına ulaşmamasının yolu, olaylarla hedeflenen toplumsal eylemlerden, cepheleşmelerden, nefretlerden şiddetle uzak durup yolumuza devam etmektir.
Dışarıdaki bu türden oyunlara piyon olmaktan şiddetle uzak durmalıyız: Vatan toprakları içinde, kimin emriyle ve ne adına olursa olsun, başvurulan şiddet cinayettir. İçerde böylesi şiddetlere başvuran vatan hainine de saldırsa, vatan hainidir. Hele de böyle sırattan geçtiğimiz bir dönemde bu tür eylemlere katkı sağlayanlar tek başına bin kişilik katil sayılırlar. Öylelerinin dünyaları onursuzluk, ahıretleri de cehennemdir.
Biz kitaplarımızı okumaya, imanımıza sarılmaya, insanlara yüksek değerleri temsil ederek sunmaya, ümidimizi korumaya, birbirimize kenetlenmeye, barış ve huzur için yaşayan bir millet olduğumuzu göstermeye devam edeceğiz. Asıl hedefimiz ahırettir. Biliyoruz ki, herkesin özel bir hayatı vardır, her an sona erebilir ve herkes hayatında yaptıklarından sorumlu olacaktır.
Günleriniz aydınlık ve esenlik olsun.
ALINTI
Dr. Muhammed Bozdağ
www.yetenek.com
22-02-2007
Kenetlenme ve dua zamanı
Ülkemiz bölgemizle birlikte acı verici bir döneme hazırlanıyor. Olup bitenlerle moralimizi tüketmeyeceğiz; ümidimizi koruyarak kenetleneceğiz ve çalışacağız.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, dünya çok gerilimli ve acı bir döneme giriyor. Gerilimin odağında Ortadoğu var ve Türkiye yaşanacakların önemli aktörlerinden biri olacak.
Osmanlı çöktüğünde balkanlar Rus denetiminde devletleştirilmişti. Birinci ve ikinci dünya savaşı sonrasında da tüm Ortadoğu galip Avrupa devletleri tarafından haritalandırılmıştı. Şimdi bölgemizin enerji kaynaklarına göz diken ABD, bölgeyi yeniden haritalama sırası bende diyor. Bölgedeki bir çok ülke ABD politikalarına teslim olmuş durumda. Tehdit olarak algılanan ülkeler şimdilik İran ve Suriye görünse de, ortavadeti tehdidin Türkiye olduğunu, bölgeyi etkileme bakımından Türkiye’nin rolü ve konumunun çok ciddiye alınması gerektiğini iyi biliyorlar.
Kişisel inancım, bu kez bölgemizde yaşanacak savaşlardan kimsenin muzaffer çıkamayacağı yönündedir. Bu savaşlar silsilesinin sonucu başarısızlık ve ABD nin dünya ekonomisine hegemonyasının sonlanmasıdır ki, doları bitirecek böyle bir durum, portföylerinde dolar taşıyan tüm ülkelerin soluğunu kesecektir.
Türkiye Irak’a girmekle, tüm olacakları dışarıdan izlemek arasında bir tercih noktasında bekliyor. Türkiye’nin o topraklara girmesini istiyorlar; ama Türkiye bu isteğin çok ucuza mal edileceğini görerek şimdilik uzak duruyor. Eğer Türkiye ABD İsrail eksenindeki politikalarını sürdürür de, iç kamu oyunu Kerkük’ü koruma bahanesine inandırarak bölgeye girerse, sonu gelmez bir sarsıntıya fiilen katılmış olacaktır. Bunun bedelinin ağırlığından şüphe etmiyorum.
Eğer girmezse, bu kez ambargolar, Ermeni soykırım iddialarının ülkelere yayılması ve bahanelerle Türkiye’nin dünyadan dışlanması söz konusu olacaktır. Türkiye bu süreçte Çin, Rusya ve İran'la ne kadar yakınlaşabilecek göreceğiz. Şu an ekonomisini ihracatla ayakta tutan, gıda üretiminde bile facia noktasına yaklaşan Türkiye’nin bu durumda önümüzdeki 10-20 yılda yaşayacağı tablo da bence biraz Fidel Kastro’nun Küba’sını andıracak, millet biraz açlık, biraz yoklukla ciddi bir terbiyle sınavından geçecek, dış destekli iç karışıklıklarla boğuşacaktır. Benim kişisel inancım, Irak’a ancak katliamı önleme amacıyla ve süresince girilip çıkılabileceği, ama ABD İsrail politikaları ekseninde hedeflenen maceradan uzak durulmasının son tahlilde hayrımıza olacağı yönündedir.
Yıllardır görüyoruz ki bu ülkede dünyanın istihbarat örgütleri cirit atıyor. İçerdeki işbirlikçilerinin de yardımlarıyla tetikçi veya piyon bulmakta zorlanmıyorlar. Milletin ruhuna kast eden katil canavarlara kolay ulaşıyorlar.
Son Hrant Dink cinayeti, Uğur Mumcu cinayetinden tutun ta cumhuriyetin ilk yıllarındaki –Menemen dahil- bireysel veya kitlesel provokasyon olaylarına kadar hepsiyle aynı kategoridedir. Müslüman millet bunların hiç birini kabul etmediği ve onaylamadığı halde, her zaman bu suçlar kendi sırtına yüklenmiştir. Türklerin-Müslümanların bu vahşetlerle suçlanması genellikle dış güçlerin ve bazen de kimi iç odakların işine gelmiştir. Bu tür eylemlerde rol alan tetikçiler milyon kere darağacında asılsalar, yine de millete verdikleri zararın bedelini ödeyemezler.
Biz bu türden büyük ve gizli merkezlerin oyunlarına engel olamıyoruz. Bu emniyet ve istihbarat güçlerimizin işi olduğu halde ne yazık ki önlenemiyor ve de asıl faillere ulaşılamıyor. Ne yazık ki kaderin ne yapıp ettiğini izlemekle yetineceğiz.
Bu türden gerici olayların etkisinde kalarak başarı ve gelişme yolculuğumuzu durduramayız. Görüyoruz ki, hayat oyalanma ve eğlenme yeri değildir. Çok çalışmazsak, internette zehirli sitelerde dolaşır, saatlerimizi boş meşguliyetlerle tüketirsek o zaman suçlu oluruz. Bu tür provokasyonlarının amacına ulaşmamasının yolu, olaylarla hedeflenen toplumsal eylemlerden, cepheleşmelerden, nefretlerden şiddetle uzak durup yolumuza devam etmektir.
Dışarıdaki bu türden oyunlara piyon olmaktan şiddetle uzak durmalıyız: Vatan toprakları içinde, kimin emriyle ve ne adına olursa olsun, başvurulan şiddet cinayettir. İçerde böylesi şiddetlere başvuran vatan hainine de saldırsa, vatan hainidir. Hele de böyle sırattan geçtiğimiz bir dönemde bu tür eylemlere katkı sağlayanlar tek başına bin kişilik katil sayılırlar. Öylelerinin dünyaları onursuzluk, ahıretleri de cehennemdir.
Biz kitaplarımızı okumaya, imanımıza sarılmaya, insanlara yüksek değerleri temsil ederek sunmaya, ümidimizi korumaya, birbirimize kenetlenmeye, barış ve huzur için yaşayan bir millet olduğumuzu göstermeye devam edeceğiz. Asıl hedefimiz ahırettir. Biliyoruz ki, herkesin özel bir hayatı vardır, her an sona erebilir ve herkes hayatında yaptıklarından sorumlu olacaktır.
Günleriniz aydınlık ve esenlik olsun.
ALINTI
Dr. Muhammed Bozdağ
www.yetenek.com
22-02-2007