goldmeteor
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Haz 2009
- Mesajlar
- 1
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 34
Kurdukları türkçe misyonerlik siteleriyle genç beyinleri yıkama çalışmaları son sürat ilerliyor! hristiyanforum.com sitesinde Sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hakkında ,müslümanlık hakkında ,tüm islamiyet hakkında , türklerin islamiyetten önceki Yaşantısı Hakkında yalan yanlış hikayeler uyduruluyor. Bunlardan bazılarına karşı cevap bile verilemiyor! Bu bir sanal karalama savaşıdır. Bilmiyorlarki bizim dinimiz ne kadar güzel! Tek isteğim tüm müslümanlar Olarak bunu kendimize borç bilelim ve siteyi işgal edelim. En güzel sevgili kıymetli tek dinimizin savunuculuğunu yapalım.meşgül olan müslümanlar ise en güzel sevgili tek dinimizi savunma adına biraz zaman ayırsınlar! Allah ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) nur ışığı yolumuzu aydınlatsın. Amin!!!
Her şeyi yoktan var eden, varlığından bizleri haberdar eden Yüce Allah, hiçbir varlıkta bulunmayan özellik ve yetenekleri insanoğluna vermiştir. Yine insanoğlunu aslî bir varlık kılmış ve onu kâinatın merkezine yerleştirmiştir. Diğer bütün canlı ve cansız varlıkları da biz insanoğlunun hizmetine sunmuştur. Bu durum, Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de yeryüzündeki temsilcisi olarak vasıflandırdığı insana bahşettiği ilahi bir lütfüdür.
Kur’an-ı Kerim, insandan söz ederken “Biz insanı en güzel surette yarattık”(Tin Süresi; 4) ve yine “onu insan suretine getirdiğimizde ona ruhumdan üfledim”(Hicr Süresi; 29) şeklinde iki ayrı ifade kullanmaktadır. Dolayısıyla yüce Allah(c.c), birincisinde, ölümlü taraf olan bedenin; ikincisinde, ölümsüz taraf olan ruhun insan yapısındaki birlikteliğine dikkat çekmektedir. Böylece Yüce dinimiz İslam, bu iki alanın birleşmesiyle yaratılmış olan biz insanı “eşref-i mahlûkat”, yani yaratılmışların en şereflisi olarak nitelemektedir.
İnsan, ilahi bir emanet ve Yüce Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olmasının yanında, birçok noksanlığı da bünyesinde toplamaktadır. Ancak bütün özellikleri bakımından insanoğlu ontolojik (var oluşsal) olarak mukaddes bir varlıktır. Dolayısıyla, hiçbir ayrım yapmaksızın bütün insanları duygu, düşünce ve yaşantılarıyla oldukları gibi kabul edip, herkese aynı ölçüde sevgi, hoşgörü ve muhabbet penceresinden bakılmalıdır.
Divan şairlerinden Şeyh Galip’in âlemin özü olarak veya küçük âlem olarak tanımladığı insan, en ileri hizmete, hürmete ve sevgiye layık olan yegâne varlıktır. Sevgili Peygamberimiz, hayatı boyunca insana saygı ve sevgi konusunda bizlere birçok örnekleri sunmuştur. O, din ayrımı yapmadan Allah’a ortak koşanlar da dâhil, bütün hastaları ziyaret eder, bir cenaze gördüğünde saygı ile ayağa kalkardı. Yine Peygamberimiz, her zaman insanları sevgiyle bağrına basmış, onlara rahmet nazarı ile bakarak, eşit bir şekilde güzel muamelede bulunmuştur.
Büyük düşünür Mevlana da: “Yaratılanı sevdik yaratandan ötürü” diyerek dini, dili ve ırkı ne olursa olsun bütün insanlara sevgi yelpazesini açmıştır. Yine o, “Bu kapı ümitsizlik kapısı değil, kırk kere tövbeni bozsan da yine gel” diyerek sevgi ve hoş görüde örnek bir şahsiyet olmuştur.
İnsan haklarının ihlal edildiği ve insanların açlığa ve sefalete itildiği günümüzde, tüm insanlığın sevgi ve hoşgörü hususunda Mevlana’dan alacağı çok şey vardır. Mevlana bütün insanları; kadın-erkek, çocuk-yaşlı, iyi-kötü, zengin-fakir, Müslüman-Hıristiyan demeden, Hakk’ın nurundan bir parça olarak görür. İnsanlara hep sevgi ve hoşgörüyle bakar. “Sevgi acıyı tatlı; bakırı altın yapar. Sevgi ölüyü diri; kulu sultan yapar.” “Her an iyilik tohumunu ek. Zira iyilik tohumunu ekmezsen hiçbir şey ölçemezsin” ve “ Dünyada dostsuz kalmayın. Çünkü ayıpsız dost arayan dostsuz kalır” şeklindeki veciz sözleriyle Mevlana engin hoşgörü ve sevgi konusunda bizlere ne güzel ışık tutmaktadır.
Değerli Okuyucular,
Şunu unutmayalım ki, Allah’ın biz insanlara verdiği üstün değer sebebiyle, insanlara sevgi ve rahmet nazarıyla baktığımız takdirde, hem Rabbimizin rızasını kazanmış ve hem de her iki cihanda bahtiyar bir kul olmanın mutluluğuna erişmiş olacağız. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de: “Biz insanları, yarattıklarımızın birçoğuna üstün kıldık” (İsra Suresi; 70) şeklinde vurgulandığı üzere, insan sevilmeye ve hoşgörüye en layık olan varlıktır. Oysaki insanlar arasında sevgi olsa öfkeler diner, düşmanlık duyguları yok olup gider. Unutmayalım ki, tüm iyilik ve güzellikler, sevgi ve samimiyet ortamında doğar ve gelişir. Şu kısacık dünyada sevgi ve hoşgörünün vazgeçilmez bir unsur olduğunu idrak edebilmek için Yunus Emre’nin veciz ve anlamlı şu sözüne kulak verelim: “Sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz”. Sevgi ve muhabbet ile….
Her şeyi yoktan var eden, varlığından bizleri haberdar eden Yüce Allah, hiçbir varlıkta bulunmayan özellik ve yetenekleri insanoğluna vermiştir. Yine insanoğlunu aslî bir varlık kılmış ve onu kâinatın merkezine yerleştirmiştir. Diğer bütün canlı ve cansız varlıkları da biz insanoğlunun hizmetine sunmuştur. Bu durum, Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de yeryüzündeki temsilcisi olarak vasıflandırdığı insana bahşettiği ilahi bir lütfüdür.
Kur’an-ı Kerim, insandan söz ederken “Biz insanı en güzel surette yarattık”(Tin Süresi; 4) ve yine “onu insan suretine getirdiğimizde ona ruhumdan üfledim”(Hicr Süresi; 29) şeklinde iki ayrı ifade kullanmaktadır. Dolayısıyla yüce Allah(c.c), birincisinde, ölümlü taraf olan bedenin; ikincisinde, ölümsüz taraf olan ruhun insan yapısındaki birlikteliğine dikkat çekmektedir. Böylece Yüce dinimiz İslam, bu iki alanın birleşmesiyle yaratılmış olan biz insanı “eşref-i mahlûkat”, yani yaratılmışların en şereflisi olarak nitelemektedir.
İnsan, ilahi bir emanet ve Yüce Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olmasının yanında, birçok noksanlığı da bünyesinde toplamaktadır. Ancak bütün özellikleri bakımından insanoğlu ontolojik (var oluşsal) olarak mukaddes bir varlıktır. Dolayısıyla, hiçbir ayrım yapmaksızın bütün insanları duygu, düşünce ve yaşantılarıyla oldukları gibi kabul edip, herkese aynı ölçüde sevgi, hoşgörü ve muhabbet penceresinden bakılmalıdır.
Divan şairlerinden Şeyh Galip’in âlemin özü olarak veya küçük âlem olarak tanımladığı insan, en ileri hizmete, hürmete ve sevgiye layık olan yegâne varlıktır. Sevgili Peygamberimiz, hayatı boyunca insana saygı ve sevgi konusunda bizlere birçok örnekleri sunmuştur. O, din ayrımı yapmadan Allah’a ortak koşanlar da dâhil, bütün hastaları ziyaret eder, bir cenaze gördüğünde saygı ile ayağa kalkardı. Yine Peygamberimiz, her zaman insanları sevgiyle bağrına basmış, onlara rahmet nazarı ile bakarak, eşit bir şekilde güzel muamelede bulunmuştur.
Büyük düşünür Mevlana da: “Yaratılanı sevdik yaratandan ötürü” diyerek dini, dili ve ırkı ne olursa olsun bütün insanlara sevgi yelpazesini açmıştır. Yine o, “Bu kapı ümitsizlik kapısı değil, kırk kere tövbeni bozsan da yine gel” diyerek sevgi ve hoş görüde örnek bir şahsiyet olmuştur.
İnsan haklarının ihlal edildiği ve insanların açlığa ve sefalete itildiği günümüzde, tüm insanlığın sevgi ve hoşgörü hususunda Mevlana’dan alacağı çok şey vardır. Mevlana bütün insanları; kadın-erkek, çocuk-yaşlı, iyi-kötü, zengin-fakir, Müslüman-Hıristiyan demeden, Hakk’ın nurundan bir parça olarak görür. İnsanlara hep sevgi ve hoşgörüyle bakar. “Sevgi acıyı tatlı; bakırı altın yapar. Sevgi ölüyü diri; kulu sultan yapar.” “Her an iyilik tohumunu ek. Zira iyilik tohumunu ekmezsen hiçbir şey ölçemezsin” ve “ Dünyada dostsuz kalmayın. Çünkü ayıpsız dost arayan dostsuz kalır” şeklindeki veciz sözleriyle Mevlana engin hoşgörü ve sevgi konusunda bizlere ne güzel ışık tutmaktadır.
Değerli Okuyucular,
Şunu unutmayalım ki, Allah’ın biz insanlara verdiği üstün değer sebebiyle, insanlara sevgi ve rahmet nazarıyla baktığımız takdirde, hem Rabbimizin rızasını kazanmış ve hem de her iki cihanda bahtiyar bir kul olmanın mutluluğuna erişmiş olacağız. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de: “Biz insanları, yarattıklarımızın birçoğuna üstün kıldık” (İsra Suresi; 70) şeklinde vurgulandığı üzere, insan sevilmeye ve hoşgörüye en layık olan varlıktır. Oysaki insanlar arasında sevgi olsa öfkeler diner, düşmanlık duyguları yok olup gider. Unutmayalım ki, tüm iyilik ve güzellikler, sevgi ve samimiyet ortamında doğar ve gelişir. Şu kısacık dünyada sevgi ve hoşgörünün vazgeçilmez bir unsur olduğunu idrak edebilmek için Yunus Emre’nin veciz ve anlamlı şu sözüne kulak verelim: “Sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz”. Sevgi ve muhabbet ile….