islamafakı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 29 Eki 2008
- Mesajlar
- 50
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 55
Kendimi anlatamayışım başlı başına bir sorun oluyor hayatta bazen.
Ne ifade etmeye çalışsam anlaşılmaz lisanlar hasıl oluyor evrende,
telaffuzu zor kelimeler,tercümesi imkansız yabancı lisanlarla karşılaşıyorum nedense.
Sorun belki bende bu durum karşısında lakin her söze başlamamla birlikte bana bir hal olur anlaşılamama
kaygısı sarar da beni düğümlenir kelimeler boğazımda.
Aynı çağın aynı ülkenin birlikte feth edilmiş kaleleri bile olsak burçları farklı olmasından mıdır nedir bilmiyorum
kendi rüzgarım eserken bile üşüyorum.
Kime meramımı anlatsam ya kendine ait fani değerlerle bir cevaz buluyor yada var olduğu konumdan kaynaklanan yorum farkına
saplanıyorum.Asıl olan ideal ölçülerin bedene ve ruha uyan yanını bırakıp kaygılarını fanileştirenlerle
anlaşamama derdi bazen beni kahrediyor.Ulvi değerle için yaratılmışların,
süfli arzularla basitleştiği meydan manzaraları,çevreye yaydığı umumi kişisel havayla anlaşılmama
sorununu sürekli gündemde tutuyor.
Bunu yaşamak ve yaşı bir asra yaklaşanların hala fani emellerin peşinde koşarken,
Rabb’e dünyevi niyazlarda bulunmanın yüzüme vuran yanı beni çok üzüyor.
Kime bir nasihatten dem vursam benden daha çok bilge olan yanını yüz üstüne çıkarıp bağdaş kurduğu minderden
ahkam keserken, Eşref_Mahlukat olan yanımı yaralıyor.
Candan insan sevgisiyle yanıp tutuşanların hayır ilanlarında boy gösterirken kimsesizlerin mahcup
ve efsunlu yanını anlatsam,hayrını kimse görmeyeceği için nekes yönüyle bana muamelesini anlamakta zorlanıyorum.
V e işin ilginç yönü,her vakit alnı secdeye giden
bu zevatlara ben kendimi, ne kadar ilahi yönden dem vursam da anlatamıyorum.
Her sözün bizi kuşatan evrenin sahibine dayanmasına ve hayatlarının mecburi bir kurala tabi olmalarına tahammülsüz
oluşlarını kavrayamıyorum.Ne kadar lüzumsuz sohbet ve muhabbet telalları varsa
bil-cümle bir arada olup da saatlerini beyhude harcamalarını halende kavramış değilim.
Kendimi anlatamama sorunu bende başlı başına bir dert oldu sanırım.
Bunca ezilmişliğin bu kadar kanıksandığı zamanımızda bir zamane firavununu anlatmaya çalışsam
yada günümüz Karunlarının bize olan düşmanlıklarından bahsetsem,
dinleyenlerin gocunması bendemi hata var diye sormama neden oluyor son zamanlarda.
Her kesin tuzu kuruluğu
yada kimsesizlerden bigane yaşayışı,biraz nasihatle aşılacak bir şey olmadığını anlamaya başladım.
Bunca teslimiyet ve kabullenmişliğin,onura verdiği zararı görmezden gelmenin,
net bir kulluk anlayışından uzak yaşam tarzının tercih edilmesi anlaşılması zor bir durum olduğunu kabul etmek gerekir.
Hangi dost dediğim bir canla otursam,dostluk adına iki kelam etsem,dostluk ruhuna
verilecek ne keder varsa pervasızca verilmesini bir türlü anlayamıyorum.
Bunun böyle olmaması gerektiğini de kimselere anlatamıyorum.Kendimi anlatamama derdim var şu zaman ait olan yaşam tarzında.
Hangi günün sabahında yollara dökülse beşer,
Rabbe layık olmak adına adımlar atılması gerektiğini anlatamıyorum.Her kesin gönülde bir olduğu lakin fiilde zorlandığı
anlayış deryasında boğulduğunu ifade etmekte zorlanıyorum.
Dünyanın sadece peşin olarak elde edilenlerin yanında, ebedi olan alacaklı konumun daha tercih
edilecek konumda olduğunu anlatmakta zorlanıyorum.
Fikirlerin ve temiz kalbin felaha erdirecek yeterli bir edinim olduğu kanaatinin yaygın bir şekilde kabul gördüğü çarpık anlayışın,
aslında olması gerekenden çok uzak bir amel olduğunu anlatamıyorum.
Sahte yaşam tarzlarının anlatıldığı dizilerden hayata dair paylar çıkaranlara,bunların ideal bir rant tezgahı
olduğunu ifade ederken yüzüme düşman gibi bakılmasının mantıklı bir izahını yapamıyorum.
Bütün kederlerin kuşattığı zorladığı insanların mevcut olduğu kapı komşuları olanların,gündelik basit hesaplarla mahcup
yüzlü insanları görmezden gelmelerinin yakışık almayacağını kişilere beyanımda haksız çıkmamın sebebini kavrayamıyorum.
Sanki benim anlaşılamama sorunum farklı asırlarda yaşayan insanların kültür farkından kaynaklanır gibi bir yanı var.
Lakin bu hiç olası değil çünkü aynı dönemin insanları,inancı ve ideali aynı olanlarla beraberiz.
Nedense bende bir sorun var sanırım,ya telaffuzda yanılıyor anlatamıyorum,yada cümlelerim devrik manası beyana muhalif çıkıyor.
Ama genel manzaranın umumi görünüşü şikayete mecburiyetini de gündeme taşıyor nedense.
Şunu da anladım,anlaşılamamak yada anlatamamak,bunu dert edinen için başlı başına bir sorun gerçekten.
Bu sorun asıl sorun olmaya ise,kişi için sorun olduğunda belli oluyor nedense.
Hem de ne yaman bir sorun
.Ebede ait fikirleri olanların,nebevice düşünceler içinde harmanlandığı zamanımızda,hayatın reel olan yanına
açtıkları savaş bu anlaşılamama kaygısının doğal sonucudur bir bakıma.
En ender sayılan düşünce sahiplerinin bile kaygıdan uzak yaşam tarzları,onlarında anlamak gibi bir kaygılarının
olmadığını gözler önüne seriyor böylece.
Bütün alemi belli mecburiyetler altına alan ilahi kudrete rağmen,anlamamak için direnen eşref sahipleri,
kendini anlatamayanlara ne zaman kulak verecek acaba.
Kulakların ve gözlerin işe yaramayacağı günün şiddetinden nasıl korunacaklar.
Yakup DÖĞER
Ne ifade etmeye çalışsam anlaşılmaz lisanlar hasıl oluyor evrende,
telaffuzu zor kelimeler,tercümesi imkansız yabancı lisanlarla karşılaşıyorum nedense.
Sorun belki bende bu durum karşısında lakin her söze başlamamla birlikte bana bir hal olur anlaşılamama
kaygısı sarar da beni düğümlenir kelimeler boğazımda.
Aynı çağın aynı ülkenin birlikte feth edilmiş kaleleri bile olsak burçları farklı olmasından mıdır nedir bilmiyorum
kendi rüzgarım eserken bile üşüyorum.
Kime meramımı anlatsam ya kendine ait fani değerlerle bir cevaz buluyor yada var olduğu konumdan kaynaklanan yorum farkına
saplanıyorum.Asıl olan ideal ölçülerin bedene ve ruha uyan yanını bırakıp kaygılarını fanileştirenlerle
anlaşamama derdi bazen beni kahrediyor.Ulvi değerle için yaratılmışların,
süfli arzularla basitleştiği meydan manzaraları,çevreye yaydığı umumi kişisel havayla anlaşılmama
sorununu sürekli gündemde tutuyor.
Bunu yaşamak ve yaşı bir asra yaklaşanların hala fani emellerin peşinde koşarken,
Rabb’e dünyevi niyazlarda bulunmanın yüzüme vuran yanı beni çok üzüyor.
Kime bir nasihatten dem vursam benden daha çok bilge olan yanını yüz üstüne çıkarıp bağdaş kurduğu minderden
ahkam keserken, Eşref_Mahlukat olan yanımı yaralıyor.
Candan insan sevgisiyle yanıp tutuşanların hayır ilanlarında boy gösterirken kimsesizlerin mahcup
ve efsunlu yanını anlatsam,hayrını kimse görmeyeceği için nekes yönüyle bana muamelesini anlamakta zorlanıyorum.
V e işin ilginç yönü,her vakit alnı secdeye giden
bu zevatlara ben kendimi, ne kadar ilahi yönden dem vursam da anlatamıyorum.
Her sözün bizi kuşatan evrenin sahibine dayanmasına ve hayatlarının mecburi bir kurala tabi olmalarına tahammülsüz
oluşlarını kavrayamıyorum.Ne kadar lüzumsuz sohbet ve muhabbet telalları varsa
bil-cümle bir arada olup da saatlerini beyhude harcamalarını halende kavramış değilim.
Kendimi anlatamama sorunu bende başlı başına bir dert oldu sanırım.
Bunca ezilmişliğin bu kadar kanıksandığı zamanımızda bir zamane firavununu anlatmaya çalışsam
yada günümüz Karunlarının bize olan düşmanlıklarından bahsetsem,
dinleyenlerin gocunması bendemi hata var diye sormama neden oluyor son zamanlarda.
Her kesin tuzu kuruluğu
yada kimsesizlerden bigane yaşayışı,biraz nasihatle aşılacak bir şey olmadığını anlamaya başladım.
Bunca teslimiyet ve kabullenmişliğin,onura verdiği zararı görmezden gelmenin,
net bir kulluk anlayışından uzak yaşam tarzının tercih edilmesi anlaşılması zor bir durum olduğunu kabul etmek gerekir.
Hangi dost dediğim bir canla otursam,dostluk adına iki kelam etsem,dostluk ruhuna
verilecek ne keder varsa pervasızca verilmesini bir türlü anlayamıyorum.
Bunun böyle olmaması gerektiğini de kimselere anlatamıyorum.Kendimi anlatamama derdim var şu zaman ait olan yaşam tarzında.
Hangi günün sabahında yollara dökülse beşer,
Rabbe layık olmak adına adımlar atılması gerektiğini anlatamıyorum.Her kesin gönülde bir olduğu lakin fiilde zorlandığı
anlayış deryasında boğulduğunu ifade etmekte zorlanıyorum.
Dünyanın sadece peşin olarak elde edilenlerin yanında, ebedi olan alacaklı konumun daha tercih
edilecek konumda olduğunu anlatmakta zorlanıyorum.
Fikirlerin ve temiz kalbin felaha erdirecek yeterli bir edinim olduğu kanaatinin yaygın bir şekilde kabul gördüğü çarpık anlayışın,
aslında olması gerekenden çok uzak bir amel olduğunu anlatamıyorum.
Sahte yaşam tarzlarının anlatıldığı dizilerden hayata dair paylar çıkaranlara,bunların ideal bir rant tezgahı
olduğunu ifade ederken yüzüme düşman gibi bakılmasının mantıklı bir izahını yapamıyorum.
Bütün kederlerin kuşattığı zorladığı insanların mevcut olduğu kapı komşuları olanların,gündelik basit hesaplarla mahcup
yüzlü insanları görmezden gelmelerinin yakışık almayacağını kişilere beyanımda haksız çıkmamın sebebini kavrayamıyorum.
Sanki benim anlaşılamama sorunum farklı asırlarda yaşayan insanların kültür farkından kaynaklanır gibi bir yanı var.
Lakin bu hiç olası değil çünkü aynı dönemin insanları,inancı ve ideali aynı olanlarla beraberiz.
Nedense bende bir sorun var sanırım,ya telaffuzda yanılıyor anlatamıyorum,yada cümlelerim devrik manası beyana muhalif çıkıyor.
Ama genel manzaranın umumi görünüşü şikayete mecburiyetini de gündeme taşıyor nedense.
Şunu da anladım,anlaşılamamak yada anlatamamak,bunu dert edinen için başlı başına bir sorun gerçekten.
Bu sorun asıl sorun olmaya ise,kişi için sorun olduğunda belli oluyor nedense.
Hem de ne yaman bir sorun
.Ebede ait fikirleri olanların,nebevice düşünceler içinde harmanlandığı zamanımızda,hayatın reel olan yanına
açtıkları savaş bu anlaşılamama kaygısının doğal sonucudur bir bakıma.
En ender sayılan düşünce sahiplerinin bile kaygıdan uzak yaşam tarzları,onlarında anlamak gibi bir kaygılarının
olmadığını gözler önüne seriyor böylece.
Bütün alemi belli mecburiyetler altına alan ilahi kudrete rağmen,anlamamak için direnen eşref sahipleri,
kendini anlatamayanlara ne zaman kulak verecek acaba.
Kulakların ve gözlerin işe yaramayacağı günün şiddetinden nasıl korunacaklar.
Yakup DÖĞER