Dil, Allahü tealanın büyük nimetlerindendir. Dilin kendisi küçüktür, fakat ibadeti veya isyanı pek büyüktür.
Dilin alanı pek geniştir. Onu çevirecek bir engel yoktur. Onun sahasının ne sonu, ne de sınırı vardır. Hayır da dilin geniş alanına girer, şer de. Bu bakımdan dilin ucunu bırakıp onun dizginini ihmâl eden bir kimseyi, şeytan sürükler götürür. Onu uçurumun kenarına sevk eder. Böylece onu ebedî bir felâkete girmeye mecbur eder; zira insanlar cehenneme dilleriyle ekip biçtiklerinden dolayı atılırlar.
Dilinin şerrinden ancak İslamiyet ile gemlenen kimse kurtulur. Dilini dünya ve âhirette kendisine fayda verecek konularda çalıştıran, dünya ve âhirette sonucundan korktuğu şeylerden uzaklaştıran bir kimse dilin şerrinden kurtulur. Dilin nerede iyi ve nerede kötü olduğu, keyfiyetinin bilinmesi pek güç ve herkes tarafından bilinmeyen bir durumdur. Bilen bir kimsenin de ona göre amel etmesi, gayet ağır ve zordur. Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Susan kurtulmuştur! Susmak, hikmettir. Susan ise pek az!”
Süfyan-ı Sevrî buyurdu ki: “İnsanlara ok atmak, dil ile taşlamaktan daha hafiftir. Zira dil taşlaması hedefini şaşırmaz.”
İmamı Şâfiî buyurdu ki: “Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hâkim olur.”
Câbir bin Abdullah hazretleri anlatır: “Ben, Peygamber aleyhisselama dedim ki: ‘Yâ Resûlallâh! Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?’ Mübârek dilini işaret ederek ‘Şu’ buyurdular.”
İbrahim en-Nehaî buyurdu ki: “Her meclisin en şereflisi ve en saygılısı olan düşünen, çok sükût eden kimsedir. Çünkü sükût âlim için bir zinet, cahil için de bir perdedir.”
Vüheyb bin el Verd buyurdu ki: “Afiyet on kısımdır. Bunun dokuzu susmakta, biri de insanlardan kaçmaktadır.”
Hasan-ı Basrî buyurdu ki: “Şaşarım âdemoğlunun aklına ki, azı dişleri üzerinde iki meleği; dili onların kalemi, tükürüğü de mürekkebi... Halbuki bu arada o, lüzumsuz şeyler konuşur.”
Dilin alanı pek geniştir. Onu çevirecek bir engel yoktur. Onun sahasının ne sonu, ne de sınırı vardır. Hayır da dilin geniş alanına girer, şer de. Bu bakımdan dilin ucunu bırakıp onun dizginini ihmâl eden bir kimseyi, şeytan sürükler götürür. Onu uçurumun kenarına sevk eder. Böylece onu ebedî bir felâkete girmeye mecbur eder; zira insanlar cehenneme dilleriyle ekip biçtiklerinden dolayı atılırlar.
Dilinin şerrinden ancak İslamiyet ile gemlenen kimse kurtulur. Dilini dünya ve âhirette kendisine fayda verecek konularda çalıştıran, dünya ve âhirette sonucundan korktuğu şeylerden uzaklaştıran bir kimse dilin şerrinden kurtulur. Dilin nerede iyi ve nerede kötü olduğu, keyfiyetinin bilinmesi pek güç ve herkes tarafından bilinmeyen bir durumdur. Bilen bir kimsenin de ona göre amel etmesi, gayet ağır ve zordur. Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Susan kurtulmuştur! Susmak, hikmettir. Susan ise pek az!”
Süfyan-ı Sevrî buyurdu ki: “İnsanlara ok atmak, dil ile taşlamaktan daha hafiftir. Zira dil taşlaması hedefini şaşırmaz.”
İmamı Şâfiî buyurdu ki: “Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hâkim olur.”
Câbir bin Abdullah hazretleri anlatır: “Ben, Peygamber aleyhisselama dedim ki: ‘Yâ Resûlallâh! Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?’ Mübârek dilini işaret ederek ‘Şu’ buyurdular.”
İbrahim en-Nehaî buyurdu ki: “Her meclisin en şereflisi ve en saygılısı olan düşünen, çok sükût eden kimsedir. Çünkü sükût âlim için bir zinet, cahil için de bir perdedir.”
Vüheyb bin el Verd buyurdu ki: “Afiyet on kısımdır. Bunun dokuzu susmakta, biri de insanlardan kaçmaktadır.”
Hasan-ı Basrî buyurdu ki: “Şaşarım âdemoğlunun aklına ki, azı dişleri üzerinde iki meleği; dili onların kalemi, tükürüğü de mürekkebi... Halbuki bu arada o, lüzumsuz şeyler konuşur.”