KEMALİST LAİK ZORBALIKLARDAN BİRİ DAHA AYAKLAR ALTINDA
Bu memleket insanı hakikaten dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar zulme uğradı... Tiyatrocu Yılmaz Erdoğan bu minvalde şunları söyledi geçen gün; mealen; “dilini değiştiren ülke olarak mazimizle ilişkimiz kesildi,...”Bu sebeptendir ki, hiçbir şeyin orjinaline malik değiliz ve hep taklit hep taklit... Bu da bizi sefil bir durumu düşürdü... Kemalist zorbaların ülkeyi düşürdüğü bu durum sebebiyle, sanatta, ilimde, içtimaiyatta, ruhta, felsefede, hülasa her alanda yerlerde sürünür olduk... Mesele, sadece onların hazineden yemlenmeci sistemleri devam etsin şeklinde devam edip durdu.
Ordu da onların, polis de onların, hertürlü bürokrasi onların... Gönüllerince eğleniyorlar, memleket insanını öz değerlerinden uzaklaştırarak batıya peşkeş çekiyorlar, bunun adına da ulusalcılık, milliyetçilik vs... diyorlar(dı)...
Ama, deniz bitti... Oyuncakları ellerinden alınınca küstüler... Sonra küstahlaştılar... Bu küstahlıkları hali hazırda devam etmekle birlikte, umutlarını da yitirmiş vaziyetteler...Anladılar artık ülke insanının inançlarına rağmen ayakta kalamayacaklarını...
Habere bakalım:
“Orduevleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği' nde değişikliğe gidildi.
Milli Savunma Bakanlığı' nın konuyla ilişkin yönetmeliği Resmi Gazete' nin bugünkü
sayısında yayımlandı.
Buna göre, yönetmelikte yer alan ve düğün yapacakların riayet edeceği hususların
belirlendiği özel anlaşma şartlarına ilişkin ekinden “Yaşının ilerlemesi nedeniyle dini inançlarına uygun olarak sade bir şekilde sakal bırakmış kişiler ile yaşlı annelerden yüzü açık olacak şekilde eşarplı olanların dışında; sakallı, cübbeli, sarıklı, takkeli, türbanlı vb.çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler, günlük sakal tıraşı olmamış ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler, yabancı uyruklu kişiler ordu evine giremezler” ibaresi kaldırıldı.
Yönetmelik bugünden itibaren yürürlüğe girdi.” -17 Mayıs 2012-
İşgal kuvetleri komutanının bile reva görmeyeceği bu muameleyi bu millete reva görenler hangi millettendir dersiniz? Bu ne kin? Bu ne öfke?
Tarife bakar mısınız; yaşı ilerlemesi sebebiyle vs vs... Yani yaşlıysan bile Kainatın Efendisi'nin Sünnet-i Seniyesine uygun sakal bırakamazsın, sade olacak!
Komutan(!) öyle buyurmuş... Yuh be!
Komutan yine buyurmuş ki; yaşlı annelere de bir kıyak yaptık; yüzü açık olacak ama türban değil başörtü takacak... Arada ne fark varsa... Sonra, sanane kimin başını nasıl örteceğinden!... Milleti
n başına horoz olup, ötmenin ne alemi var?.. Birçoğu şimdi, ebediyyen kendilerine hizmet edeceğini zannettikleri devletin mahkemelerinde, mapushanelerinde ömür törpülüyorlar... Yeryüzünde milletini yenen devlet yoktur; bunu anlayamadılar... Akılları başlarına gelmiş midir bilemeyiz; zaman gösterecek.
“Çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler”... Sevsinler sizi... Yavuz' u hatırlamıyor musunuz? Ya Fatih'i?... Kanuni' yi?... Çağdışı addediğiniz bu insanların murdar tırnağı olabilseydiniz, memleket insanına bu zulümleri reva görebilir miydiniz?...
DARBECİLER SAKALLARINI TEK TEK YOLDU
Çağdaş çakallar her fırsatta ülke insanına zulüm yapmanın fırsatını kollamışlar, fırsat
bulunca da en aşağılık fiilleri icradan geri kalmamışlar. 17 Mayıs tarihli Yeni Akit gazetesindeki haber ilginç.
İzmir' de CHP üyesi olan Ziya Özdemir 12 Eylül döneminde işin zevkini çıkarmak için terzilik yapan Mehmed Uysal' ı Atatürk düşmanı diye şikayet eder... Bunun üzerine sırtlanlar geçer.
Uysal anlatıyor:
“Namaz için dükkanında bulundurduğu sarık ve takkelere suç aleti muamelesi yapıldığını dile getiren Uysal, 'Konak Polis Karakolu' na götürüldüğümde, daha kapıya vardığımda Altay isimli bir komiser sakallarımı yoldu. Bana ağır küfürler etti. “Suçum ne?” Dedikçe: 'Sen bilirsin suçunu, seni gidi Atatürk düşmanı demeye başladılar. Sonra beni nezarete attılar' dedi”.
Devam ediyor:
“Beni sadece iç çamaşırlarla bırakan polislerden saatlerce dayak yedim. Arada bir durup, 'Bu suçları kabul et, o zaman kurtulursun buradan' derlerdi. Biraz dinlenmek için 'Tamam' derdim, kendime gelince 'Hayır bunları yapmadım' derdim. Tekrar başlardı dayak. Öyle ki takatim kesilince 'Durun, tamam' derdim. 'Nasıl anlatayım bilmediğim bir suçu' diyerek anlatmaya çalışırıdm. Fakat anlamaz, devam ederdi.”
Alçaklığın devamı şöyle:
“Acıya baya dayandım. Ama neticede insanız. Ayaklarım çok kötü ağrıyordu, ciğerlerim yanıyordu. İster istemez bağırmaya başlayıp 'Allah, Allah' diyordum. Bunun üzerine polislerden biri 'Senin Allah' ını...' diye küfretti. Bir daha 'Allah' demedim. Sabrettim ki 'Allah' deyip de küfür etmesinler diye. 'Anam' diyordum, anama küfrediyordu. Bütün değerlerime küfrettiler vicdansızlar.”
Bu aşağılık tiplerin vasıfları çağdaşlık... Biz istemeyelim; kalsın. Şerefsizliğin, adiliğin
daniskasını yap, karşındakini yobazlıkla suçlayarak da pisliğini ört... Ne ala memleket... Bu sırtlan taifesi için deniz bitti... Bunlara hamilik peşinde olan ahmak taifesinin de. Bundan böyle bu memleketin öz evlatları ne diyorsa o olacak... Kripto hainlerin pabucu dama atılıyor, bu yüzden feryad-ü figandalar... Beter olsunlar.