İlahi, hamdini sözümüze Sertaç ettik zikrini kalbimize miraç ettik kitabını kendimize minhac edindik. Biz yoktuk var ettin varlığından haberdar ettin aşkınla gönlümüzü bi karar ettin. Yardımına sığındık kapına geldik, hidayetine sığındık lütfuna geldik, kulluk edemedik affına geldik. Şaşırtma bizi doğruyu söylet, neşeni duyur hakikati öğret.
Sevdir bize hep sevdiklerini yerdir bize hep yerdiklerini yar et bize hep erdirdiklerini. Sevdin Hz Muhammet (s.a.v.)’i kâinata sevdirdin sevdin de peygamberlik kaftanı giydirdin. Makamı İbrahim’den makamı Mahmud’ a erdirdin. Serverı Asfiya hatemul enbiya ve Muhammet Mustafa kıldın. Salât ve selamlar tahiyat ve ikramlar her türlü ihtiramlar ona onun mübarek âline ve ashabına olsun. ÂMİN
Sevdir bize hep sevdiklerini yerdir bize hep yerdiklerini yar et bize hep erdirdiklerini. Sevdin Hz Muhammet (s.a.v.)’i kâinata sevdirdin sevdin de peygamberlik kaftanı giydirdin. Makamı İbrahim’den makamı Mahmud’ a erdirdin. Serverı Asfiya hatemul enbiya ve Muhammet Mustafa kıldın. Salât ve selamlar tahiyat ve ikramlar her türlü ihtiramlar ona onun mübarek âline ve ashabına olsun. ÂMİN
İslam: kelimesi bir İslam terimi olan “selime” kökünden türemiştir.
Sözlük anlamı: ayıplardan arınmak, afetlerden uzak yaşamak, güven içinde bulunmak boyun eğmek, barış içinde yaşamak ve itaatli olmaktır.
İslam: yüce yaratıcı tarafından, son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V)’e vahyedilen, Kur’an, sahih sünnet ve aklıselime dayalı olan hayat dinidir. Allah’ın, insanlara Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) vasıtasıyla gönderdiği son ilâhî dinin adıdır. Allahü teâlânın Cebrail ismindeki melek vasıtası ile sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyada ve âhirette rahat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usul ve kaideler, emirler ve yasaklardır.
Sözlük anlamı: ayıplardan arınmak, afetlerden uzak yaşamak, güven içinde bulunmak boyun eğmek, barış içinde yaşamak ve itaatli olmaktır.
İslam: yüce yaratıcı tarafından, son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V)’e vahyedilen, Kur’an, sahih sünnet ve aklıselime dayalı olan hayat dinidir. Allah’ın, insanlara Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) vasıtasıyla gönderdiği son ilâhî dinin adıdır. Allahü teâlânın Cebrail ismindeki melek vasıtası ile sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyada ve âhirette rahat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usul ve kaideler, emirler ve yasaklardır.
İslam Hz Nuh(a.s)’in gemisi gibidir. Kopacak büyük fırtınadan kurtulacak olanların sığınağıdır. İslam bütün insanların her türlü kötülük ve tehlikeden korunacağı hazır eksiksiz ve kusursuz çalışan bir gemidir. Değerli kardeşlerim fırtınanın kopmasına az bir zaman kalmıştır. Bütün insanlık rabbimizin lütfu olan bu gemiye sadece binmelidirler. Onu sahiplenip korumaya çalışmamalı kendilerini onun korumasına teslim etmelidirler. Nimete şükretmek ona nankörlük etmemek korumaktır. İçerideki insanların uyduğu kuralara uyarak gideceğiniz yere zahmetsiz ulaşırsınız. Geminin bütün teknik ve güvenlik donanımı eksiksizdir. Onun rotası belli duracağı yer bellidir. Rabbimizin izniyle hareket etmekte onun izniyle durmaktadır. Gideceği yer zaten sizin gitmek istediğiniz yer olan bir gemidir. Geminin içinde bulunan sarıklı cüppeli yalan söylemeyen doğru kişiler şöyle sesleniyor binin gemiye kurtulun yer çok yeter ki gelin odaların hepsi boş gelin. Sığmazsak biz size yerimizi veririz sizi rahat ettiririz. Gelin yeter ki gemiye binin gemiye binenler kurtulacaktır. Diye bize sesleniyorlar.
Başka bir örnekle her tarafı sarmış büyük bir yangın var bizlerde bu yangını ortasındayız. Yanı başımızda da sağlam yapılı her türlü afetten ayakta kalmış bin yıllardır sağlam duran bir bina var. Bu yangından da etkilenmeyeceği belli olan içerisinde bütün insanlığı alabilecek yeterli yiyeceği stoklanmış hazır bir bina var. Hemen o binaya sığınırsınız. Bir şey ödemez bir sıkıntıya girmezsiniz. O sizin sığınmanız için hazırlanmış bir nimettir. Siz onun için bir şey yapmazsınız. O sizi her türlü afetten beladan musibetten korur. O yangından kurtulmanın tek çıkar yolu odur. Derseniz bizim bu yangını söndürmeye gücümüz yeter. Biz daha başka yerler bulur kendimizi koruruz der girmezsiniz. Tercih sizindir.
Başka bir örnekle her tarafı sarmış büyük bir yangın var bizlerde bu yangını ortasındayız. Yanı başımızda da sağlam yapılı her türlü afetten ayakta kalmış bin yıllardır sağlam duran bir bina var. Bu yangından da etkilenmeyeceği belli olan içerisinde bütün insanlığı alabilecek yeterli yiyeceği stoklanmış hazır bir bina var. Hemen o binaya sığınırsınız. Bir şey ödemez bir sıkıntıya girmezsiniz. O sizin sığınmanız için hazırlanmış bir nimettir. Siz onun için bir şey yapmazsınız. O sizi her türlü afetten beladan musibetten korur. O yangından kurtulmanın tek çıkar yolu odur. Derseniz bizim bu yangını söndürmeye gücümüz yeter. Biz daha başka yerler bulur kendimizi koruruz der girmezsiniz. Tercih sizindir.
Mü’min: İnanan kişi. Allah (c.c) rahmetine koşarak teveccüh gösteren kişidir. Gemiyi bu karanlık âlemde tek sığınılacak yer olarak gören kişidir. Allah (c.c)’in rahmeti olan gemiye sığınan gemiyi tek kurtuluş yolu olarak gören kişidir.
Varlık âleminde sıfır rakamıyla özdeş olduğunu anlayan kişidir. Varlık âleminde hiç olmayı öğrenen kişidir. Vacib ül vucudu tanıdıktan ona ulaştıktan sonra bir kul hiç olması gerektiğini anlar. Hiç olmayı öğrenir. O’nu tanıyan benliğini enaniyetini bombalar. Yok eder. Yok etmelidir.
Varlık âleminde sıfır rakamıyla özdeş olduğunu anlayan kişidir. Varlık âleminde hiç olmayı öğrenen kişidir. Vacib ül vucudu tanıdıktan ona ulaştıktan sonra bir kul hiç olması gerektiğini anlar. Hiç olmayı öğrenir. O’nu tanıyan benliğini enaniyetini bombalar. Yok eder. Yok etmelidir.
Ateşten zehrini tattım bu okun,
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı
Çile: necip fazıl Kısakürek
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı
Çile: necip fazıl Kısakürek
Kâfir: Ortalıkta bir fırtınanın olmadığını bunun içinde gemiye binmenin gerekli olmadığını söyleyen kişidir. Fırtına çıktığında yüksek yerlere çıkarak kurtulacağını söyleyen kişidir. Bulunduğu yerin gemiden daha güvenli olduğunu savunan kişidir. Gemiye binmeden gemiyi karalayan batacağını çürük olduğunu söyleyen kişidir.
Vesikalık fotoğrafını eline alıp benliğini ilahlaştıran kişidir.
Vesikalık fotoğrafını eline alıp benliğini ilahlaştıran kişidir.
Kardeşlerim kavramlar sizin anlayışınız bakışınızla şekillenir biraz da. Mesela İslam’ı rabbimizin bir nimeti olarak düşünürseniz rahatlarsınız. Ona tabi olur kurtulursunuz. Ama onu korunması gereken bir emanet olarak düşünürseniz uyuyamaz ibadet dahi yapamaz asker düşüncesiyle devamlı nöbette olur birilerinden korumaya çalışırsınız. Aman bir şey olmasın der kendinizi yer bitirirsiniz. Sıkıntıya girer. Sağlığınızı kaybeder. Allah korusun mahvolursunuz. Bu biz olduğumuz için onu koruduğumuz için din var biz olmazsak din yok olur anlayışının bir sonucudur.
Kardeşlerimiz maalesef çoğumuzun düşüncesi ikinci anlayışın bakışıyla şekillenmektedir. Yok, oldu gitti bitti diye zamanımızı gücümüzü şükre ibadete değil sanki ona bir şey yapacağını düşündüğümüz insanlarla mücadeleye harcıyoruz. Bizim yapmamız gereken onu korumak değil onun getirdiği güzellikleri yaşamaktır. Yaşarsanız sahip çıkmış olursunuz. Kardeşlerim düşünün tufan kopacak sizde gemiye binmeden gemiyi koruyorsunuz. Bir şey olmasın diye geminin çevresinde nöbet tutuyorsunuz. Bu durumda sonumuz nasıl olur. Fırtına koptuğunda sular yükseldiğinde gemiye binmeye fırsatınız olur mu?
Kardeşlerimiz maalesef çoğumuzun düşüncesi ikinci anlayışın bakışıyla şekillenmektedir. Yok, oldu gitti bitti diye zamanımızı gücümüzü şükre ibadete değil sanki ona bir şey yapacağını düşündüğümüz insanlarla mücadeleye harcıyoruz. Bizim yapmamız gereken onu korumak değil onun getirdiği güzellikleri yaşamaktır. Yaşarsanız sahip çıkmış olursunuz. Kardeşlerim düşünün tufan kopacak sizde gemiye binmeden gemiyi koruyorsunuz. Bir şey olmasın diye geminin çevresinde nöbet tutuyorsunuz. Bu durumda sonumuz nasıl olur. Fırtına koptuğunda sular yükseldiğinde gemiye binmeye fırsatınız olur mu?
Düşünün güzel bir manzara resmine baktığınızda ne görürsünüz bir bütünlük renklerin birbirinin içine geçtiği bir gök kuşağı. Kendi renklerini değil ressamın kafasındaki güzellikleri yansıtan benliklerini eritmiş hepsinin birlik olduğu bir şah eser görürüsünüz. İşte müslümanlar o manzara resmi gibidirler. Bu resimde ben olmazsam resim olmazdı. Bu resme bütün güzellikleri katan benim anlayışında olan bir kâfir gibi değil ben bu resmin içinde olduğum için güzel görünüyorum anlayışındadırlar. O şaheserde bir mühür görürsünüz. İşte O Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’in mührüdür.
Kardeşlerim bu gün insanlar bazı sıfatları mevki ve makamları İslam’ın büyük değerlerine tercih etmektedirler. Hatta bazı kardeşlerimiz yeni sıfatlar yeni mevki ve makamlar oluşturmakta ve onun başına da batı yaşam tarzını batı düşüncesini benimsemiş insanları getirmektedirler. (FU ZULİ)
Kardeşlerim bu gün insanlar bazı sıfatları mevki ve makamları İslam’ın büyük değerlerine tercih etmektedirler. Hatta bazı kardeşlerimiz yeni sıfatlar yeni mevki ve makamlar oluşturmakta ve onun başına da batı yaşam tarzını batı düşüncesini benimsemiş insanları getirmektedirler. (FU ZULİ)
Namaz: Arapçası "salât'' tır "salât"ın sözlük anlamı dua demektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:
“Onlara salât et (yani dua et) çünkü senin salâtın (yani duan) onlar için sükûnettir.”Bakara, 110.
buyurulmuştur ki, buradaki "salât'' dua anlamındadır.
Dindeki anlamı ise, peygamberimizin öğrettiği şekilde "Allahü Ekber" sözü ile başlayıp selâm ile biten özel fiil ve sözlerden ibaret olan bir ibadetin adıdır.
Namaz farzdır. Allah'ın kesin emridir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur.
“Namazı kılın zekâtı verin.”Tevbe, 103.
“Şüphesiz namaz, müminler üzerine vakitli olarak farz kılınmıştır.”Nisa, 103.
“Onlar, dini sadece Allah'a halis kılarak, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.”Beyyine, 5.
Peygamberimiz de konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.”Buhârî, İman, 2; Müslim, İman, 5.
Beş vakit namaz, peygamberimize peygamberlik geldikten yaklaşık 11,5 yıl sonra Mirac'da farz olmuştur. Namaz, erginlik çağına gelen ve aklı başında olan her kadın ve erkek müslümana farzdır.
Kardeşlerim düşünelim rabbimiz, beni layık olmadığım halde yaratmış, el, ayak, göz ve kulak vermiş yaşamam için güneş, hava ve su gibi yaşam kaynaklarını yaratmış, her türlü meyve ve sebzeyi elimin altında var etmiştir. Üstüne beni koruyan kollayan anne ve babamı yaratmış bana destek olan eşimi yaratmış ve altı tane pırıl pırıl bakan gözleri olan çocuklarımı bana bağışlamış en önemlisi layık olmadığım halde bana iman nasip etmiştir. Muhammed (s.a.v)’e ümmet olma şerefini vermiştir. Ve sayamayacağım nimetleri benim için var etmiştir. Bunu idrak ettikten sonra büyük bir mahcupluk duyar bunun atında ezilir. Hemen layık olmadığım halde bana bu nimetleri veren varlığın rızası için bir şeyler yapayım. Yoksa mum gibi eriyip biteceğim dersiniz. Kalbiniz kuşlar gibi uçacak olur. Kalbiniz atom bombası gibi patlayacak olur. Ne yapacağınızı kendinize büyüklerinize sorarsınız. Hiç kimse ne yapacağını bilmezken “ kullarım sıkılmayın darlanmayın benim hoşnutluğumu kazanacak amel başta namazdır” der. Size elçileri vasıtasıyla öğretir. Sizde gönül huzuruyla secdeye varırsınız. Siz rızasını kazanmak için namaz kılarsınız. O mükâfat olarak cennetini hazırladığını söyler. Bu sahnede rahmetinin büyüklüğü karşısında ona daha büyük bir saygı daha büyük bir sevgi duyar ondan başka hiçbir varlık için söylenmeyecek övgüler bulup söylersiniz. Sonra bu yaptığınız ibadet övgüler ve zikirlerinizin bile kifayetsiz kaldığını anlarsınız. Hakkıyla bilemedik hakkıyla anamadık hakkıyla zikredemedik dersiniz. (FU ZULİ)
“Onlara salât et (yani dua et) çünkü senin salâtın (yani duan) onlar için sükûnettir.”Bakara, 110.
buyurulmuştur ki, buradaki "salât'' dua anlamındadır.
Dindeki anlamı ise, peygamberimizin öğrettiği şekilde "Allahü Ekber" sözü ile başlayıp selâm ile biten özel fiil ve sözlerden ibaret olan bir ibadetin adıdır.
Namaz farzdır. Allah'ın kesin emridir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur.
“Namazı kılın zekâtı verin.”Tevbe, 103.
“Şüphesiz namaz, müminler üzerine vakitli olarak farz kılınmıştır.”Nisa, 103.
“Onlar, dini sadece Allah'a halis kılarak, Allah'ı birleyerek, ancak Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.”Beyyine, 5.
Peygamberimiz de konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.”Buhârî, İman, 2; Müslim, İman, 5.
Beş vakit namaz, peygamberimize peygamberlik geldikten yaklaşık 11,5 yıl sonra Mirac'da farz olmuştur. Namaz, erginlik çağına gelen ve aklı başında olan her kadın ve erkek müslümana farzdır.
Kardeşlerim düşünelim rabbimiz, beni layık olmadığım halde yaratmış, el, ayak, göz ve kulak vermiş yaşamam için güneş, hava ve su gibi yaşam kaynaklarını yaratmış, her türlü meyve ve sebzeyi elimin altında var etmiştir. Üstüne beni koruyan kollayan anne ve babamı yaratmış bana destek olan eşimi yaratmış ve altı tane pırıl pırıl bakan gözleri olan çocuklarımı bana bağışlamış en önemlisi layık olmadığım halde bana iman nasip etmiştir. Muhammed (s.a.v)’e ümmet olma şerefini vermiştir. Ve sayamayacağım nimetleri benim için var etmiştir. Bunu idrak ettikten sonra büyük bir mahcupluk duyar bunun atında ezilir. Hemen layık olmadığım halde bana bu nimetleri veren varlığın rızası için bir şeyler yapayım. Yoksa mum gibi eriyip biteceğim dersiniz. Kalbiniz kuşlar gibi uçacak olur. Kalbiniz atom bombası gibi patlayacak olur. Ne yapacağınızı kendinize büyüklerinize sorarsınız. Hiç kimse ne yapacağını bilmezken “ kullarım sıkılmayın darlanmayın benim hoşnutluğumu kazanacak amel başta namazdır” der. Size elçileri vasıtasıyla öğretir. Sizde gönül huzuruyla secdeye varırsınız. Siz rızasını kazanmak için namaz kılarsınız. O mükâfat olarak cennetini hazırladığını söyler. Bu sahnede rahmetinin büyüklüğü karşısında ona daha büyük bir saygı daha büyük bir sevgi duyar ondan başka hiçbir varlık için söylenmeyecek övgüler bulup söylersiniz. Sonra bu yaptığınız ibadet övgüler ve zikirlerinizin bile kifayetsiz kaldığını anlarsınız. Hakkıyla bilemedik hakkıyla anamadık hakkıyla zikredemedik dersiniz. (FU ZULİ)