Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kelime-i Tevhidin Hakkı (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Bütün övgüler âlemlerin Rabbi olan yüce Allah'a mahsustur. Hayırlı son Allah'tan korkan müttakî kullaradır. Salât ve selâm O'nun peygamberi Hz. Muhammed'e (s.a.v) ve tüm aile fertlerine olsun... Âmin!

Ey kardeşim;Tevhidi sermaye yap! Lüzumsuz şeylerden arın! Asıl zenginliği fakirlikte (Allah'a boyun bükmede), azizliğini ise O'na karşı zelilükte ara. Zikrullahı şiar edin! İlâhî muhabbet, kaftanın; takva, gömleğin olsun! Azığa, bineğe ve emniyete ihtiyacın varsa, fakirliği azık, kalp kırıklığını binek, zikri emniyet edin! Muhabbetullahı yegâne dost bil! Yolculuğunun maksat ve gayesi O'na yaklaşmak olsun.
Eğer Allah ile yaptığın bu ticarette kâr ettinse bil ki her şeyi kazanmış; zarar ettinse her şeyi kaybetmişsin demektir.
Yapmış olduğun bu ticarette, canını ve malını alıcı mı, yoksa satıcı mı olduğunu bir düşün. Şayet alıcı olup canını ve malını O'na vermekten kaçınmış isen zarar etmişsin demektir. Şu âyet bu kimselerin halini anlatır:
"İşte onlar, hidayeti (hakkı) bırakıp sapıklığı aldılar da alışverişleri kâr getirmedi. Zaten doğru yolu bulamamışlardı."
Eğer, canını ve malını Allah'a satıcı isen kâr etmişsin demektir; işte o zaman şu âyetin müjdesine erersin:
"Hiç şüphesiz Allah, kendi yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır. Allah bunu Tevrat, İncil ve Kur'an'da üzerine bir hak olarak vaad etti. Verdiği sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardır! Öyleyse yaptığınız alışverişe sevinin, bu büyük bir kazançtır."

Hangi gruba dahil olduğunu anlamak istersen şu âyeti oku:
"Müminler, Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, O'nun âyetleri okunduğunda imanları artan, rablerine güvenen, namazlarını dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz nzıktan yerli yerince sarfedenlerdir."

Eğer, O anıldığında kalbin titriyor, azaların ürperiyorsa, "Onların bedenleri ve kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar" âyet’inin sırrına mazhar olmuşsundur. Bu durumda sen, kendini Allah'a satıcılar topluluğuna dâhil olan kimselerdensindir.
Yok eğer senden bu gibi haller sâdır olmaz, "lâ ilahe illallah" sözü duvar veya tavan gibi herhangi bir sözden farksız olursa, bil ki sen, hidayeti ve hakkı terkedip nefsinin keyfini alan gruptansın.
Şu âyet sana veyl okumaktadır:
"Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsunl İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler."
Allah'ın âyet’lerinden nasibi olmayan kimsenin "lâ ilahe illallah" demesi ona fayda sağlamaz. Zira kalbi mânadan yoksun olan, âyetlerden nasibi olmayan kimsenin, puta ve haça tapan kimseden, taştan veya kumdan hiçbir farkı yoktur. Şu âyet seni düşündürmeli:

"Sonra yine kalpleriniz katılaştı, taş gibi hatta daha katı oldu. Nitekim taşlar arasında içinden ırmaklar çağıldayan, yarılıp su çıkanlar vardır. Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir..
Müslümanın kalbi, âyette belirtildiği üzere, taş gibi kaskatı olursa kâfirin kalbi nice olur. Tevhid ehli ve O'nun zikriyle meşgul olan kimse bu durumda olursa, kâfirlerin ve gafillerin halini artık sen düşün.
Gaflet uykusundan uyandığın, sarhoşluk batağından kurtulduğun anda, bu anlattığımı anlayabilir, söylediğimi bilebilirsin. Şüphesiz ki sen önce anlayıp sonra anlatmakla ve ilkin bilip sonra bildirmekle emrolundun. O halde bilmediğin şeyi söyleme, anlamadığın şeyi anlatma.
Kelime-i tevhidi iyice anlamadan, kalbinde özümlemeden söylüyorsan hakikatte onu söylemiş olmazsın. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de, "Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan gafildirler" buyurulmuştur.
Öyleyse, Allah'ı zikrettiğinde her yerin kalp kesilmeli; O'nun için konuştuğun vakit her yanın dil olmalı, O'nu her tarafın kulak kesilmiş bir vaziyette dinlemelisin ki, soğuk demire çekiç vuran kimse gibi, boşuna yorulmuş olmayasın.
Bir şair demiş ki:
Ölürüm aşkınla seni her zikredişimde, Gafletinle düşerim mahrumiyet ve hüzne. Kalp kesilirim gönlümün her titreyişinde; Ne acı kalır, ne elem, yanar ateşinde…

Dirayet, ayrı bir sanattır. Dirayet, feraset ister. Feraset, işin iç yüzüne bakmak, hakikatine nüfuz etmek, saklı şeyleri görmek, gördüğünü anlamak, anladığını kavramak, kavradığını yaşamak ve yaşayarak gerçeğe ulaşmaktır. Bunun sonucu, hakikate hayran kalmak, Hakk'ın muhabbetine dalmak, bu aşk ile yeni bir can bulup kâmil insan olmaktır. Vesselam...

Muhtemel hatalarımız kasıttan değil, kulluk vasfımızdandır. ALLAH için bizi uyaran, hatalarımızı gösteren ve bizlere hayır dua desteği veren kardeşlerimizden ALLAH razı olsun.En iyisini yüce ALLAH bilir.


Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ve aleykum selam
güzel bie anlatım olmuş sade beğenerek okuyp bilmediklerimi öğrenmeye çalışıyorum sayenizde ALLAH RAZI OLSUN...
AMA BU CÜMLEYİ ANLAMADIM YANLIŞMI KURULMUŞ YAZINIZDA

Hiç şüphesiz ALLAH, kendi yolunda Sallallahu Aleyhi ve Sellemşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır.
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ABİ BİRDE İKİNCİ SORUM
AŞAĞIDAKİ AYETTE;
Müminler, ALLAH anıldığı zaman kalpleri titreyen, O'nun âyetleri okunduğunda imanları artan, rablerine güvenen, namazlarını dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz nzıktan yerli yerince sarfedenlerdir."
MÜMİNLER TARİF EDİLMİŞ,PEKİ BU TARİFE KENDİMİZİ NASIL YAKINLAŞTIRABİLİRİZ YANİ ALLAHIN ADI VE AYETLERİ ANILDIĞINDA ŞUANKİ KALP TİTREMESİNDEN DAHA FAZLA BİR TİTREŞİM ALMAK İSTİYORUM NE YAPMALIYIM....YADA LA İLAHE İLLALAH DENİLDİĞİNDE BİRŞEYLER HİSSEDEBİLİYORUM BUNUN FARKINDAYIM AMA DAHA ÇOK ŞEY HİSSETMEK İSTİYORUM BUNUN BİR YÖNTEMİ VAR MI?YADA BUNUN İÇİN NE YAPABİLİRİM?

BİR BAŞKA SORU NEFSİMİN İSTEKLERİNİ TEK SEFERDE RED ETMEM İÇİN NELER ÖNERİRSİNİZ MALUM ZAMAN KÖTÜ DEĞİL AMA NEFSE UYMAYA ZORLAYAN BİR ZAMAN BUNUN İÇİN ÇÖZÜM ARIYORUM..

PAZAR PAZAR ÇOK SORU SORDUM :a15: TATİL YOK SİZE :a15:
HAKKIN HELAL ET...BİRDE ABİ DEDİK İNŞAALLAH YANILMADIM....
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
ve aleykum selam
güzel bie anlatım olmuş sade beğenerek okuyp bilmediklerimi öğrenmeye çalışıyorum sayenizde ALLAH RAZI OLSUN...
AMA BU CÜMLEYİ ANLAMADIM YANLIŞMI KURULMUŞ YAZINIZDA

Hiç şüphesiz ALLAH, kendi yolunda Sallallahu Aleyhi ve Sellemşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Çok değerli muhterem kardeşime;

Sitemiz içinde bazı yeniliklerden dolayı otomatik tanımlamalar yapılmasından dolayı yazılan SAV. otomatik olarak Sallallahu Aleyhi ve Sellem dönüştüğünden ister istemez yanlış cümleler kuruluyor.Yönetim konudan haberdar edilmiş olup en kısa sürede çözüm bulunacaktır..Lakin oradaki cümlede söylenmek istenileni yinede size aktarayım.

"Hiç şüphesiz Allah, kendi yolunda sa vaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır. "

Açıklama:âyet'te "kalbin" değil de "nefsin" satın alınması dikkati şayandır. Zira kalp yaratılmış olan hiçbir şeye köle olmaz. Mevcudattan hiçbir şey onu çalamaz. Çünkü kalp Hak'tan gayrisiyle ünsiyet kurmaz, Allah'ın zikrinden başka birşeyle tatmin olmaz. Kalp bu konumu itibariyle alınıp satılamayan, Allah'tan başkasına boyun eğmeyen hür bir kimseye benzer.Nefis ise böyle değildir. O, şehvanî şeylerle tatmin olur. Zevk ve lezzetlere olan meyli sebebiyle onların esiri olur. Esirin ise alım-satımı caizdir.Bu anlatılanlar şeriat kabının zahirinden taşan birkaç damla, zahirî ilmin bazı kırıntılarıdır. Bilindiği üzere, sözün akışı vaktine göredir. Sen arındığın zaman sözün de arınır, sen bu-landığın an o da bulanır.
Nefis ve kalp meselesine şu şekilde de yaklaşılabilir: Kalp halkla değil Hak'la; nefis ise Hak'la değil halkla meşgul olduğu için, kalp yerine nefis satın alınmıştır.
Nefis kötü sıfatlar ve bayağı hasletler üzere yaratılmış olduğu için âfet bölgesi, muhalefet yurdudur. Kalp ise güzel sıfatlar ve iyi huylar üzere yaratılmış olduğundan itaat ve ibadet beldesi hüviyetindedir. İşte nefsin kötü vasıflarının iyi vasıflara, kalbî özelliklere inkılâp etmesi için nefis satın alınmıştır.En iyisini yüce ALLAH bilir.
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ABİ BİRDE İKİNCİ SORUM
AŞAĞIDAKİ AYETTE;
Müminler, ALLAH anıldığı zaman kalpleri titreyen, O'nun âyetleri okunduğunda imanları artan, rablerine güvenen, namazlarını dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz nzıktan yerli yerince sarfedenlerdir."
MÜMİNLER TARİF EDİLMİŞ,PEKİ BU TARİFE KENDİMİZİ NASIL YAKINLAŞTIRABİLİRİZ YANİ ALLAHIN ADI VE AYETLERİ ANILDIĞINDA ŞUANKİ KALP TİTREMESİNDEN DAHA FAZLA BİR TİTREŞİM ALMAK İSTİYORUM NE YAPMALIYIM....YADA LA İLAHE İLLALAH DENİLDİĞİNDE BİRŞEYLER HİSSEDEBİLİYORUM BUNUN FARKINDAYIM AMA DAHA ÇOK ŞEY HİSSETMEK İSTİYORUM BUNUN BİR YÖNTEMİ VAR MI?YADA BUNUN İÇİN NE YAPABİLİRİM?

BİR BAŞKA SORU NEFSİMİN İSTEKLERİNİ TEK SEFERDE RED ETMEM İÇİN NELER ÖNERİRSİNİZ MALUM ZAMAN KÖTÜ DEĞİL AMA NEFSE UYMAYA ZORLAYAN BİR ZAMAN BUNUN İÇİN ÇÖZÜM ARIYORUM..

PAZAR PAZAR ÇOK SORU SORDUM :a15: TATİL YOK SİZE :a15:
HAKKIN HELAL ET...BİRDE ABİ DEDİK İNŞAALLAH YANILMADIM....

bu sorumada cevap beklıyorum...
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
ABİ BİRDE İKİNCİ SORUM
AŞAĞIDAKİ AYETTE;
Müminler, ALLAH anıldığı zaman kalpleri titreyen, O'nun âyetleri okunduğunda imanları artan, rablerine güvenen, namazlarını dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz nzıktan yerli yerince sarfedenlerdir."
MÜMİNLER TARİF EDİLMİŞ,PEKİ BU TARİFE KENDİMİZİ NASIL YAKINLAŞTIRABİLİRİZ YANİ ALLAHIN ADI VE AYETLERİ ANILDIĞINDA ŞUANKİ KALP TİTREMESİNDEN DAHA FAZLA BİR TİTREŞİM ALMAK İSTİYORUM NE YAPMALIYIM....YADA LA İLAHE İLLALAH DENİLDİĞİNDE BİRŞEYLER HİSSEDEBİLİYORUM BUNUN FARKINDAYIM AMA DAHA ÇOK ŞEY HİSSETMEK İSTİYORUM BUNUN BİR YÖNTEMİ VAR MI?YADA BUNUN İÇİN NE YAPABİLİRİM?

BİR BAŞKA SORU NEFSİMİN İSTEKLERİNİ TEK SEFERDE RED ETMEM İÇİN NELER ÖNERİRSİNİZ MALUM ZAMAN KÖTÜ DEĞİL AMA NEFSE UYMAYA ZORLAYAN BİR ZAMAN BUNUN İÇİN ÇÖZÜM ARIYORUM..

PAZAR PAZAR ÇOK SORU SORDUM :a15: TATİL YOK SİZE :a15:
HAKKIN HELAL ET...BİRDE ABİ DEDİK İNŞAALLAH YANILMADIM....

Çok değerli pek muhterem Kardeşime;

Bil ki, ibadet ve itaat, söz ve fiil ile yüce Allah'ın ve Resûlü'nün (s.a.v) emir ve yasaklarına uymaktır. Yani söylediğin, yaptığın ve terkettiğin her şeyde İslâm dinine uymaktır.

Birinci soruna istinaden bir hadisi aktarmak isterim ;
Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Bana Kur’an oku!” buyurdu. Ben:

– Ey Allah’ın Resûlü, Kur’an sana indirilmişken ben mi sana Kur’an okuyayım? dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Kur’an’ı başkasından dinlemekten pek hoşlanırım” buyurdu.

Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini okumaya başladım.” “Her ümmetten bir şâhit getirip seni de bütün bunlara şâhit tuttuğumuz zaman onların durumu nice olur?” anlamındaki âyete (Nisâ: 4/41) geldiğimde:

– “Şimdilik yeter!” buyurdu. Bir de baktım Resûlullah, iki gözü iki çeşme ağlıyordu.

* Kur’an okuyan herkes okuduğu bölümü anlamalı ve her namazda ve diğer zamanlarda okuduğu kısmı anlamalıdır ki Kur’an’ın niçin indiği ve gayesinin ne olduğu ortaya çıkarmış olsun.

Kalbin incelmesi ve boş duygulardan temizlenmesi, ancak ölümü, kabri ve âhiret hallerini düşünmekle mümkün olur.

Sonra şunu bil ki,
Kalbe gelen düşüncelerin bir kısmı şeytandandır. Onları tanımak ve zararını kalpten uzaklaştırmak için önce Allahu Teâlâ'ya sığınmalı, sonra şu üç yolla onu defetmeye çalışmalıdır.

1-Şeytanın tuzak, hile ve oyunlarını tanımalıdır.

2-Şeytandan gelen vesvese ve çağrıyı basite alıp kalbi ona bağlamamalıdır.

3-Kalp ve dil ile Allahu Teâlâ'yı zikretmeye devam etmelidir. Hiç şüphesiz yüce Allah'ı zikir, insanı şeytana karşı kuvvetlendirip koruyacak en güzel gıdadır.

Şeytanın hile ve tuzaklarını tanımaya gelince, kalbe gelen düşünceleri ve çeşitlerini iyi tanıdığında hangisinin şeytana ait olduğunu farkedebilirsin.

Bil ki, havâtır dediğimiz düşünceler, kulun kalbinde meydana gelen birtakım etkilerdir. Bunlar, kalpte birtakım işleri yapmaya veya terketmeye sebep olur. Bütün bu düşüncelerin kalpte oluşması Allahu Teâlâ'dandır; çünkü her şeyin yaratıcısı O'dur. Bu düşünceler temelde dört kısımdır:

1- Bazı düşünceler vardır ki, başlangıcı itibariyle onları kalpte Allahu Teâlâ var eder; buna sadece "hatır (düşünce)" denir.

2- Bazı düşünceler, insanın tabiatına uygun olarak kalpte oluşur. Buna nefisten gelen düşünce (hevâ) denir.

3- Bazı düşünceler şeytanın çağrısından sonra meydana gelir, ona nisbet edilir, buna "vesvese" denir.

4- Bazı düşünceler doğrudan yüce Allah tarafından kalpte yaratılır, buna "ilham" denir.

Başlangıcı itibariyle Allahu Teâlâ'dan gelen düşünceler bazan hayır, ilâhî bir ikram ve kulu sorumlu eden bir delil olur. Bu düşünce, bazan kul için imtihan maksaadıyla şer olarak da gelebilir.

Yüce Allah tarafından gelen ilham ise ancak hayırdır, çünkü o, kulu hayra ve doğruya sevk için gönderilmiştir.

Şeytan tarafından kalbe atılan düşünceye gelince; o, ancak aldatma yoluyla kötülük getirir. Çoğu zaman bu düşünce bir tuzak ve istidrâc olarak hayır şeklinde gelir.

Nefsin hevâsı (kötü arzuları) tarafından kalbe gelen düşünce, ancak kötülüktür. Bunun içinde bazan hayırlı olan düşünce de mevcuttur; fakat bu hayır, gelen düşüncenin kendisinden değil, kulu daha hayırlı bir işten alıkoymaya yönelik bir hayırdır.

İşte bunlar, kalbe gelen düşünce çeşitleridir. Sonra senin, şu üç konuyu bilmeye ihtiyacın vardır:

Birinci konu: Allah hepsinden razı olsun, âlimler demişlerdir ki:

"Kalbe gelen düşünceleri tanımak ve iyisini kötüsünden seçmek istersen; onları şu üç ölçüye vur ki, düşüncenin hangi türden olduğunu anlayasın:

1-Kalbine gelen düşünceyi, dinin ölçü ve hükümlerine arzet; eğer din onun hayırlı olduğunu söylerse, o hayırlıdır; tersini söylerse o kötüdür. Gelen düşünce ruhsat veya şüpheli şeylere giriyorsa, o da kötüdür.

Eğer bu ölçüyle düşünceyi tam tanıyamadıysaan, onu salihlerin gidişatına arzet; şayet gelen düşünce onların güzel hallerine uyuyorsa o, hayırlıdır, yoksa kötüdür.

Eğer bu ölçü ile de düşüncenin iç yüzü anlaşılmadı ise, onu nefsine ve arzularına arzet; şayet nefis ona tabii meyli ile meylediyorsa, o kötüdür; ancak nefis ona yüce Allah'ın rahmetini ümit ederek meylediyorsa, bu düşünce hayırlıdır.

İkinci konu: Kalbe gelen düşüncenin ilk olarak şeytandan mı, nefisten mi yoksa yüce Allah'tan mı geldiğini bilmek istersen; onu şu yönleriyle değerlendir:

1 - Eğer düşünce ısrarlı bir şekilde aynı hal üzere geliyor ve kalpte sabit duruyorsa, o Allahu Teâlâ'dan veya nefistendir. Şayet gelen düşünce kötü, kararsız ve tereddütlü ise, o şeytandandır.

2- Kalbindeki düşünce, yeni yaptığın bir günahın peşinden oluşmuşsa, o, Allahu Teâlâ'dan olup senin için önceki günahının bir cezasıdır. Eğer kötü düşünce bir günahın peşinden gelmeyip senden kaynaklanıyorsa, o, şeytandandır.

3- Şayet kalbe gelen kötü düşünce zayıflamıyor, Allahu Teâlâ'nın zikri ile azalmıyor ve sürekli duruyorsa, o nefsin hevasından (kötü arzusundan) ileri gelmektedir. Eğer kötü düşünce, yüce Allah'ın zikri ile azalıyorsa, o şeytandandır.

Üçüncü konu: Hayırlı bir düşüncenin Allahu Teâlâ'dan mı yoksa melekten mi geldiğini bilmek istersen, bu konuda şu üç duruma bak:

1- Gelen hayır düşünce, kesin bir hal üzere geliyorsa, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer hayır düşünce sabit olmayıp kalpte gidip geliyorsa, o melektendir.

2-Kalbe gelen hayır düşünce, senin bir gayretin sonucu ve yaptığın taatin peşinden oluşmuşsa, o Allahu Teâlâ'dandır; değilse melektendir.

3-Kalbe gelen hayır düşünce, temel inanç esasları ve kalbin bâtınî amelleriyle ilgiliyse, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer temel esasların dışındaki meseleler ve zahirdeki amellerle ilgiliyse, o çoğunlukla melektendir. Çünkü ekseri âlimlerin görüşüne göre melek, kulun iç âlemini bilmeye imkân bulamaz.

Bazan şeytan tarafından kalbe hayır düşünce atılır; bu, kulu o hayrın üzerinde yavaş yavaş kötülüğe yaklaştırmak için olur. Bu durumda bak; kalbine gelen iş konusunda nefsini nasıl buluyorsun.

Eğer nefsinde ilâhî haşyet olmadan işe karşı bir heves varsa, nefsin hiç düşünmeden işte acele ediyorsa, korku halinden uzak bir halde emniyet içinde ise, işin sonunu görmeden basîretsiz bir şekilde içine dalıyorsa, bil ki o düşünce şeytandandır; ondan sakın. Eğer nefsini bu saydıklarımızın aksi bir halde buluyorsan, bil ki o düşünce, Allahu Teâlâ'dan veya melektendir.

Bu konuda derim ki: Aşırı arzu, insanda sevdiği işe karşı bir heyecan ve hareket meydana getirir; insan iyice incelemeden ve bir sevap düşünmeden o işe dalar.

Teennî (yavaş ve ihtiyatlı hareket) etmeye gelince; bu, övülmüş bir haldir; ancak bazı durumlarda iyi değildir.

Korkuya gelince; bu, ya ameli tamamlamada, ya onu hakkı ile yerine getirmede veya Allahu Teâlâ'nın onu kabul etmesinde olur.

İşin sonunu görmeye gelince; bu, kalbe gelen düşünceyi iyice araştırıp onun kesin bir şekilde doğru ve hayır olduğunu tesbit etmektir.

Bir işin, âhirette sevap kazanmak ve ilâhî rahmete ulaşmak için yapılması da ihtimal dahilindedir.

Senin detaylarını da bilmen gereken bu üç konu, gizli ilimlerden ve bu işin iç yüzünü ortaya koyan kıymetli sırlardandır.

Muvaffakiyet (hayırda başarıya ulaşmak) ancak yüce Allah'ın yardımı ile mümkündür.

Kulunu hidayete ulaştıran O'dur.

Muhtemel hatalarımız kasıttan değil, kulluk vasfımızdandır. ALLAH için bizi uyaran, hatalarımızı gösteren ve bizlere hayır dua desteği veren kardeşlerimizden ALLAH razı olsun.En iyisini yüce ALLAH bilir.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,244
Tepki puanı
3,615
Puanları
163
Yaş
46
Çok değerli pek muhterem Kardeşime;

Bil ki, ibadet ve itaat, söz ve fiil ile yüce Allah'ın ve Resûlü'nün (s.a.v) emir ve yasaklarına uymaktır. Yani söylediğin, yaptığın ve terkettiğin her şeyde İslâm dinine uymaktır.

Birinci soruna istinaden bir hadisi aktarmak isterim ;
Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Bana Kur’an oku!” buyurdu. Ben:

– Ey Allah’ın Resûlü, Kur’an sana indirilmişken ben mi sana Kur’an okuyayım? dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Kur’an’ı başkasından dinlemekten pek hoşlanırım” buyurdu.

Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini okumaya başladım.” “Her ümmetten bir şâhit getirip seni de bütün bunlara şâhit tuttuğumuz zaman onların durumu nice olur?” anlamındaki âyete (Nisâ: 4/41) geldiğimde:

– “Şimdilik yeter!” buyurdu. Bir de baktım Resûlullah, iki gözü iki çeşme ağlıyordu.

* Kur’an okuyan herkes okuduğu bölümü anlamalı ve her namazda ve diğer zamanlarda okuduğu kısmı anlamalıdır ki Kur’an’ın niçin indiği ve gayesinin ne olduğu ortaya çıkarmış olsun.

Kalbin incelmesi ve boş duygulardan temizlenmesi, ancak ölümü, kabri ve âhiret hallerini düşünmekle mümkün olur.

Sonra şunu bil ki,
Kalbe gelen düşüncelerin bir kısmı şeytandandır. Onları tanımak ve zararını kalpten uzaklaştırmak için önce Allahu Teâlâ'ya sığınmalı, sonra şu üç yolla onu defetmeye çalışmalıdır.

1-Şeytanın tuzak, hile ve oyunlarını tanımalıdır.

2-Şeytandan gelen vesvese ve çağrıyı basite alıp kalbi ona bağlamamalıdır.

3-Kalp ve dil ile Allahu Teâlâ'yı zikretmeye devam etmelidir. Hiç şüphesiz yüce Allah'ı zikir, insanı şeytana karşı kuvvetlendirip koruyacak en güzel gıdadır.

Şeytanın hile ve tuzaklarını tanımaya gelince, kalbe gelen düşünceleri ve çeşitlerini iyi tanıdığında hangisinin şeytana ait olduğunu farkedebilirsin.

Bil ki, havâtır dediğimiz düşünceler, kulun kalbinde meydana gelen birtakım etkilerdir. Bunlar, kalpte birtakım işleri yapmaya veya terketmeye sebep olur. Bütün bu düşüncelerin kalpte oluşması Allahu Teâlâ'dandır; çünkü her şeyin yaratıcısı O'dur. Bu düşünceler temelde dört kısımdır:

1- Bazı düşünceler vardır ki, başlangıcı itibariyle onları kalpte Allahu Teâlâ var eder; buna sadece "hatır (düşünce)" denir.

2- Bazı düşünceler, insanın tabiatına uygun olarak kalpte oluşur. Buna nefisten gelen düşünce (hevâ) denir.

3- Bazı düşünceler şeytanın çağrısından sonra meydana gelir, ona nisbet edilir, buna "vesvese" denir.

4- Bazı düşünceler doğrudan yüce Allah tarafından kalpte yaratılır, buna "ilham" denir.

Başlangıcı itibariyle Allahu Teâlâ'dan gelen düşünceler bazan hayır, ilâhî bir ikram ve kulu sorumlu eden bir delil olur. Bu düşünce, bazan kul için imtihan maksaadıyla şer olarak da gelebilir.

Yüce Allah tarafından gelen ilham ise ancak hayırdır, çünkü o, kulu hayra ve doğruya sevk için gönderilmiştir.

Şeytan tarafından kalbe atılan düşünceye gelince; o, ancak aldatma yoluyla kötülük getirir. Çoğu zaman bu düşünce bir tuzak ve istidrâc olarak hayır şeklinde gelir.

Nefsin hevâsı (kötü arzuları) tarafından kalbe gelen düşünce, ancak kötülüktür. Bunun içinde bazan hayırlı olan düşünce de mevcuttur; fakat bu hayır, gelen düşüncenin kendisinden değil, kulu daha hayırlı bir işten alıkoymaya yönelik bir hayırdır.

İşte bunlar, kalbe gelen düşünce çeşitleridir. Sonra senin, şu üç konuyu bilmeye ihtiyacın vardır:

Birinci konu: Allah hepsinden razı olsun, âlimler demişlerdir ki:

"Kalbe gelen düşünceleri tanımak ve iyisini kötüsünden seçmek istersen; onları şu üç ölçüye vur ki, düşüncenin hangi türden olduğunu anlayasın:

1-Kalbine gelen düşünceyi, dinin ölçü ve hükümlerine arzet; eğer din onun hayırlı olduğunu söylerse, o hayırlıdır; tersini söylerse o kötüdür. Gelen düşünce ruhsat veya şüpheli şeylere giriyorsa, o da kötüdür.

Eğer bu ölçüyle düşünceyi tam tanıyamadıysaan, onu salihlerin gidişatına arzet; şayet gelen düşünce onların güzel hallerine uyuyorsa o, hayırlıdır, yoksa kötüdür.

Eğer bu ölçü ile de düşüncenin iç yüzü anlaşılmadı ise, onu nefsine ve arzularına arzet; şayet nefis ona tabii meyli ile meylediyorsa, o kötüdür; ancak nefis ona yüce Allah'ın rahmetini ümit ederek meylediyorsa, bu düşünce hayırlıdır.

İkinci konu: Kalbe gelen düşüncenin ilk olarak şeytandan mı, nefisten mi yoksa yüce Allah'tan mı geldiğini bilmek istersen; onu şu yönleriyle değerlendir:

1 - Eğer düşünce ısrarlı bir şekilde aynı hal üzere geliyor ve kalpte sabit duruyorsa, o Allahu Teâlâ'dan veya nefistendir. Şayet gelen düşünce kötü, kararsız ve tereddütlü ise, o şeytandandır.

2- Kalbindeki düşünce, yeni yaptığın bir günahın peşinden oluşmuşsa, o, Allahu Teâlâ'dan olup senin için önceki günahının bir cezasıdır. Eğer kötü düşünce bir günahın peşinden gelmeyip senden kaynaklanıyorsa, o, şeytandandır.

3- Şayet kalbe gelen kötü düşünce zayıflamıyor, Allahu Teâlâ'nın zikri ile azalmıyor ve sürekli duruyorsa, o nefsin hevasından (kötü arzusundan) ileri gelmektedir. Eğer kötü düşünce, yüce Allah'ın zikri ile azalıyorsa, o şeytandandır.

Üçüncü konu: Hayırlı bir düşüncenin Allahu Teâlâ'dan mı yoksa melekten mi geldiğini bilmek istersen, bu konuda şu üç duruma bak:

1- Gelen hayır düşünce, kesin bir hal üzere geliyorsa, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer hayır düşünce sabit olmayıp kalpte gidip geliyorsa, o melektendir.

2-Kalbe gelen hayır düşünce, senin bir gayretin sonucu ve yaptığın taatin peşinden oluşmuşsa, o Allahu Teâlâ'dandır; değilse melektendir.

3-Kalbe gelen hayır düşünce, temel inanç esasları ve kalbin bâtınî amelleriyle ilgiliyse, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer temel esasların dışındaki meseleler ve zahirdeki amellerle ilgiliyse, o çoğunlukla melektendir. Çünkü ekseri âlimlerin görüşüne göre melek, kulun iç âlemini bilmeye imkân bulamaz.

Bazan şeytan tarafından kalbe hayır düşünce atılır; bu, kulu o hayrın üzerinde yavaş yavaş kötülüğe yaklaştırmak için olur. Bu durumda bak; kalbine gelen iş konusunda nefsini nasıl buluyorsun.

Eğer nefsinde ilâhî haşyet olmadan işe karşı bir heves varsa, nefsin hiç düşünmeden işte acele ediyorsa, korku halinden uzak bir halde emniyet içinde ise, işin sonunu görmeden basîretsiz bir şekilde içine dalıyorsa, bil ki o düşünce şeytandandır; ondan sakın. Eğer nefsini bu saydıklarımızın aksi bir halde buluyorsan, bil ki o düşünce, Allahu Teâlâ'dan veya melektendir.

Bu konuda derim ki: Aşırı arzu, insanda sevdiği işe karşı bir heyecan ve hareket meydana getirir; insan iyice incelemeden ve bir sevap düşünmeden o işe dalar.

Teennî (yavaş ve ihtiyatlı hareket) etmeye gelince; bu, övülmüş bir haldir; ancak bazı durumlarda iyi değildir.

Korkuya gelince; bu, ya ameli tamamlamada, ya onu hakkı ile yerine getirmede veya Allahu Teâlâ'nın onu kabul etmesinde olur.

İşin sonunu görmeye gelince; bu, kalbe gelen düşünceyi iyice araştırıp onun kesin bir şekilde doğru ve hayır olduğunu tesbit etmektir.

Bir işin, âhirette sevap kazanmak ve ilâhî rahmete ulaşmak için yapılması da ihtimal dahilindedir.

Senin detaylarını da bilmen gereken bu üç konu, gizli ilimlerden ve bu işin iç yüzünü ortaya koyan kıymetli sırlardandır.

Muvaffakiyet (hayırda başarıya ulaşmak) ancak yüce Allah'ın yardımı ile mümkündür.

Kulunu hidayete ulaştıran O'dur.

Muhtemel hatalarımız kasıttan değil, kulluk vasfımızdandır. ALLAH için bizi uyaran, hatalarımızı gösteren ve bizlere hayır dua desteği veren kardeşlerimizden ALLAH razı olsun.En iyisini yüce ALLAH bilir.


Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..​
Aleyküme selam.çok aydınlatıcı bir cevap olmuş.Rabbim razı olsun.selam ve dua ile kalınız.
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
sorularıma tam olarak cevap vermişsiniz tatmin oldum...verdiğiniz kıymetli bilgilerin ecrini görün inşaallah...ALLAH RAZI OLSUN...ALLAH KALEMİNE GÜÇ VERSİN İNŞAALLAH....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt