Kehf Kıssasında Ahir Zaman Şifresi
Kehf Suresi, Peygamberimiz HZ. Muhammed (Sav)in ve pek çok İslam aliminin dikkat çektiği bir suredir.
Bu serede yer alan Kehf ve Rakim Ehli'ne dair haberlerde, HZ. Musa ve ilim sahibi kişi ile ilgili olaylarda ve Hz. Musa ve ilim sahibi kişi ile ilgili olaylarda ve HZ. Zülkarneyn Kıssası'nda ahir zamana yönelik çeşitli işaretler bulunmaktadır.
“Sizden kim Deccal’e yetişirse Kehf Suresi’nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal’in fitnesinden kurtuluşunuzdur."
Kuran’ın en büyük mucizelerinden biri, Peygamberimiz (sav)'e ilk vahyin inmesinden bu yana, her asırda yaşayan tüm insanlara hitap etmesidir. Allah Kuran’ı, kıyamete kadar insanlara bir yol gösterici ve bir hidayet rehberi olarak indirmiştir. Kuran’da aktarılan geçmiş kavimlere dair kıssalar da insanlara pek çok konuda yol göstericidir. Peygamberlerin hayatları, kavimlerine yaptıkları tebliğler ve uygulamaları iman edenler için birer örnektir. Bunun yanı sıra Kuran’da geleceğe dair işaretler ve müminlerin üzerinde düşünmesi gereken bazı sırlar da vardır.
Kehf Suresi bunlardan bir tanesidir.
Kehf Suresi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in ve pek çok İslam aliminin dikkat çektiği bir suredir. Bu ayetlerde yer alan Kehf ve Rakim Ehline dair haberlerde, Hz. Musa ve ilim sahibi kişi ile ilgili olaylarda ve Hz. Zülkarneyn kıssasında pek çok sır ve ahir zamana yönelik çeşitli işaretler bulunmaktadır. Peygamberimiz (sav) de pek çok hadisinde Kehf Suresi’nin ahir zamanla bağlantısı bulunduğunu bildirmiştir. Bu hadislerden bazıları şöyledir:
Her kim Kehf Suresi’nin evvelinden on ayet ezber ederse Deccal’in fitnesinden korunmuş olur. 1
Nevvas b. Seman el-Kilabi’den (ra) rivayet edilmiştir:
“Sizden kim Deccal’e yetişirse Kehf Suresi’nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal’in fitnesinden kurtuluşunuzdur."2
Nevvas bin Sem’an el-Kilabi (r.a.)’den; Şöyle demiştir:
Sizden kim onu görürse, aleyhinde Kehf Suresi’nin ilk ayetlerini okusun. (ki fitnesinden emin olsun). 3
Ebu Ümame el-Bahili’den rivayet edilmiştir.
... Kim onun (Deccal’in) cehenneminin belasına uğrarsa Allah’tan yardım dilesin ve Kehf Suresi’nin ilk ayetlerini okusun ki ateş İbrahim (as)’a olduğu gibi bu ateş de o kimseye soğuk ve selamet olsun. 4
... Her kim Deccal’in ateşi ile iptila (denenir) ve imtihan edilirse Allah’tan yardım istesin ve Kehf Suresi’nin baş tarafındaki ayetleri okusun. Bu suretle Deccal’in ateşi ona karşı soğuk ve selamet olur. 5
Peygamber Efendimiz (sav) bu hadislerinde ahir zamanda Müslümanlara Kehf Suresi’ni mutlaka okumalarını tavsiye etmekte, bunun Deccal’in tuzağının bozulmasında etkili olacağını bildirmektedir. Kehf Suresi’nde, ahir zamanda çıkacak olan Deccal’den ve onun yeryüzüne yaymak istediği dinsizlik akımlarından korunmak ve insanlığa bela getirecek olan bu fitneye karşı mücadele edebilmek için gerekli işaretler, ayrıca Müslümanların istifade edebileceği dersler bulunmaktadır. Peygamberimiz (sav)’in ahir zamanda bu sureyi dikkatle okumayı ve ezberde tutmayı tavsiye etmesi, bu duruma açık bir işarettir. (En doğrusunu Allah bilir)
Bu surede kıyamete yakın bir dönem olan ahir zamana, ahir zamanda yaygınlık kazanacak olan dinsiz sistemlerin uygulamalarına ve Allah’ın bu batıl sistemleri, hakkı göndererek darmadağın etmesine yönelik çok önemli işaretler bulunmaktadır.
Söz ettiğimiz bu dönem Allah’ın izniyle çok yakındır. Bu nedenle tüm Müslümanların Kehf Suresi ve Kehf kıssası üzerinde dikkatle düşünmeleri, her bir ayeti diğer Kuran ayetleri doğrultusunda incelemeleri ve akılda tutmaları son derece önemlidir.
Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: “Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” (Kehf Suresi, 9-10)
Bu ayetlerde Kehf ve Rakim Ehlinin olağanüstü durumlarına dikkat çekilmektedir. Kehf Ehli’nin yaşadıkları alışılmışın dışında, metafizik olaylardır. Hayatlarının her anı mucizevi gelişmelerle doludur. Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde ahir zamanla bağlantısına dikkat çekilen Kehf Ehlinin Kuran’da anlatılan bu durumu, ahir zamanda da insanların olağan dışı, metafizik olaylarla karşılaşabileceklerine bir işaret olabilir.
Ayetin devamında ahir zamanda gençlerin büyük sorumluluklar yükleneceklerine işaret ediliyor olabilir. Bu dönemde dinsiz felsefelerle fikri bir mücadele yürütülmesinde, Hak dinin anlatılmasında, insanlara yönelik zulmün kaldırılmasında gençler önemli görevler üstleneceklerdir. Din ahlakının anlatılması konusunda gençlerin taşıdığı öneme başka ayetlerde de dikkat çekilmektedir. Örneğin Kehf Suresi’nde Hz. Musa’nın “genç bir yardımcısı” olduğu bildirilmektedir. Bir ayette ise Hz. Musa’ya kavminden sadece genç bir topluluğun iman ettiği şöyle bildirilmektedir:
Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı... (Yunus Suresi, 83)
Kehf Suresi’nin 10. ayetinde gençlerin bir yere “sığındıkları” bildirilmektedir. Kıssanın sonraki ayetlerinden anlaşıldığına göre, Kehf Ehlinin mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatça söyleyemeyen, doğruları anlatamayan, din ahlakını gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur.
Bu ayette, ahir zamanda da komünist, faşist veya başka ideolojideki totaliter yönetimler nedeniyle benzer bir ortam oluşacağına, bu yönetimlerin fikir ve düşünce hürriyetini kısıtlayacağına ve din ahlakını yaşamak isteyenlerin üzerinde bir baskı oluşturacağına işaret ediliyor olabilir. Kendi dönemlerindeki benzer bir baskı nedeniyle Kehf Ehli mağaraya sığınmış ve iman etmeyen kavimlerinden ayrılmışlardır. Ahir zamanda da insanlığa belalar getiren komünist ve faşist sistemlerin baskısından kurtulmak için samimi Müslümanların gözlerden uzak olmaları, gizlilik içinde olmaları muhtemeldir. Bu baskıdan uzaklaşan Müslümanlar, insanlar arasında fazla gözükmeyecekler, kendilerini toplumdan uzakta tutacaklardır.
Ancak bu durum, uzaklaşıp bekleme manasında değildir. Kehf Ehli mağaraya sığınmış, yaptıkları işleri Allah’ın kolaylaştırması, kendilerine rahmetinden yayması için dua etmişlerdir. Kısacası Kehf Ehli’nin mağaraya sığınmasının nedeni sadece beklemek değil, kendilerini bu süre içinde geliştirmek olmuştur. Ahir zamanda da totaliter rejimlerin olduğu yerlerde baskı altında olan Müslümanlar kendilerini gizleyeceklerdir. Bu vesileyle Allah’ın kendi üzerlerindeki rahmetini artırmasını, işlerini ve dine düşman fikir akımlarına karşı yürüttükleri mücadeleyi daha da kolaylaştırmasını umacaklardır.
Kehf Ehli’nin Allah’a olan duasını bildiren 10. ayette çok önemli bir konu daha hatırlatılmaktadır. İman edenler her işi yapanın sadece Allah olduğunu hiç unutmamalıdırlar. İnsan her zaman ihtiyaç içindedir, Allah’ın karşısında aciz ve muhtaçtır. Kendi aklı, kendi çabası ve gücü ile birşey yapması mümkün değildir. Allah’ın izni olmadan insanın değil bir işi sonuçlandırması, elini kaldırması, yürümesi, hatta nefes alması dahi mümkün olmaz. İnsanın her an Allah’ın yardımına, desteğine ve rahmetine ihtiyacı vardır. Kuran’da da her işi Allah'ın yaptığına ve insanın da aciz olduğuna dair pek çok ayet bulunmaktadır. Allah Enfal Suresi’nde şu şekilde buyurmaktadır:
Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü’minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)
Her şeyi yaratan, tüm işleri evirip çeviren Allah’tır. İnsan ise samimiyetiyle ve teslimiyetiyle denenmektedir. Kehf Ehli de, bu gerçeği bilen samimi Müslümanlar oldukları için mağaraya sığındıkları anda hemen Allah’a yönelmiş, dualarıyla Allah’a teslimiyetlerini ifade etmişlerdir. Kehf Ehli, ilimde derinleşmelerini sağlayacak olanın da, her yönden işlerini kolaylaştıracak olanın da Allah olduğunu bilmekte, bu nedenle öncelikle Allah’tan yardım istemektedirler. Bu durumdan da anlaşılmaktadır ki, asıl olan insanın samimi Müslüman olması ve Rabbimiz'e dua edip herşeyi O’ndan istemesidir.
Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (Kehf Suresi, 11)
O dönemdeki dinsiz sistemin baskılarından korunmak için mağaraya sığınan Kehf Ehli gibi, ahir zamanda da müminler dünya üzerinde çok büyük bir zulüm sistemi kuran faşizm ve komünizm gibi din ve mukaddesat düşmanı, vatanlarını, milletlerini ve devletlerini felakete sürükleyen ideolojilerin baskılarından kendilerini korumak için gizlenmeyi tercih edeceklerdir. Aynı Kehf Ehlinin yaşadığı dönemde olduğu gibi, bu tip yönetimler altında olan Müslümanların fikir hürriyeti olmayacak, düşüncelerini söyleyemeyecekler, çok büyük bir baskı altında olacaklardır.
Ancak bu gizlenme dönemi Müslümanlar için sıkıntılı, tedirgin bir bekleyiş değil, tam aksine huzurlu ve rahat bir bekleyiştir. Ayette geçen “... yıllar yılı kulaklarına vurduk” ifadesiyle müminlerin gizlendikleri dönemde, aynı uykudaymış gibi bir huzur içinde olacaklarına işaret edilmektedir.
Bu dönem müminler için bir eğitim, kendini geliştirme, ilimde derinleşme ve imanda güçlenme dönemidir. İman etmeyenlerin, ahlaki değerlere düşman olanların, vatana, millete zararlı, saldırgan çevrelerin toplum içinde meydana getirdikleri şiddet olaylarından, baskıdan, zulümden, zorbalıklardan inananlar etkilenmeyecekler, aynı bir mağaradaymış gibi tüm zorluklardan uzak olacaklardır. Bu durum, Allah’tan bir rahmet olarak onları koruyacaktır.
Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. (Kehf Suresi, 12)
Ashab-ı Kehf’in gizliliği, ayetten de anlaşıldığı gibi, belirli bir süreye kadar devam etmiştir. Daha sonra Allah’ın takdir ettiği zamanda, O’nun dilemesi ile bu gençler uyanmışlardır. Ahir zamanda faşizmi veya komünizmi benimsemiş yönetimlerin baskısı altında bulunan iman ehlinin gizlenme dönemi de Allah’ın kaderde belirlediği bir süreye kadar devam edecektir. Bu süre sonunda ise tüm gizlilik ortadan kalkacak ve iman edenler insanların arasına karışıp, Allah’ın varlığını, iman hakikatlerini, Kuran ahlakını onlara anlatmak için çalışmalarına başlayacaklardır.
Bu gizlenme süresinin ne kadar olacağı ise Allah Katında bir ilim üzeredir. Ayette bu sürenin yıl, gün, saat olarak Allah Katında belli olduğuna işaret edilmektedir. Tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz herşeyin hesabını bilendir. Cin Suresi’nde Allah’ın Muhsi (sonsuz da olsa herşeyin sayısını bilen) sıfatı şu şekilde bildirilmektedir:
Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir. (Cin Suresi, 28)
Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık. (Kehf Suresi, 13)
Bu ayette güçlü bir imanın ve gerçek hidayet ehli olmanın önemine dikkat çekilmektedir. Çünkü insan Allah’a karşı güçlü bir imana sahip değilse, Kuran ahlakına gereken titizlikte uymuyor ve Peygamberimiz (sav)’in yolunu izlemiyorsa, bu kişinin ne kadar büyük işler yaptığının Allah Katında bir önemi olmayabilir. Dünyada maddi anlamda başarılı olsa, kariyeri ya da ünü artsa bile, bu başarı ona ahirette hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü önemli olan insanın imanı ve takvasıdır. Bakara Suresi’nde hidayet ehli Müslümanlar şu şekilde bildirilmektedir:
Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. (Bakara Suresi, 2-5)
Rabbimiz bir başka ayette ise, hidayete uyan kullarının korku ve üzüntü yaşamayacaklarını şöyle müjdelemektedir:
Dedik ki: “Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 38)
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi’dir; İlah olarak biz O’ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız.” (Kehf Suresi, 14)
Bu ayette sabrın, kararlılığın ve irade sahibi olmanın iman edenler için önemine işaret edilmektedir. Bunlar, ancak tevekkül sahibi bir insanın sahip olacağı özelliklerdir. Ayette geçen “raptetmiştik” ifadesi ise kaderde herşeyi Allah’ın yaptığına bir işarettir. İman edenlere zorluklar ve sıkıntılar karşısında sabretme gücünü ve kararlılığını veren Allah’tır.
İnsanın Allah’ın yazdığı kader dışında hiçbir iş yapması, hiçbir söz söylemesi mümkün değildir. Dolayısıyla kaderde herşeyi Allah’ın yaptığını, kendisinin de hiçbir şey yapmaya gücünün yetmediğini bilen bir kişi doğal olarak sabırlı olur. Allah’ın herşeyi salih kulları için en hayırlı ve en güzel şekilde yarattığını bilmenin verdiği rahatlığı ve huzuru yaşar. Allah bu güzel ahlakı gösterip sabreden kullarını, güzel bir ecir ve kurtuluşla müjdelemektedir. Bu konuyla ilgili ayetler şöyledir:
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
KAYNAKLAR:
1 Sahih-i Müslim, c. 1/555; İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 479
2 Sünen-i Ebu Davud, 5/121
3 Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Haydar Hatipoğlu, Kahraman Yayınları, c. 10, s. 321-324
4 Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Haydar Hatipoğlu, Kahraman Yayınları, c. 10, s. 332
5 İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 494
Alıntıdır
Kehf Suresi, Peygamberimiz HZ. Muhammed (Sav)in ve pek çok İslam aliminin dikkat çektiği bir suredir.
Bu serede yer alan Kehf ve Rakim Ehli'ne dair haberlerde, HZ. Musa ve ilim sahibi kişi ile ilgili olaylarda ve Hz. Musa ve ilim sahibi kişi ile ilgili olaylarda ve HZ. Zülkarneyn Kıssası'nda ahir zamana yönelik çeşitli işaretler bulunmaktadır.
“Sizden kim Deccal’e yetişirse Kehf Suresi’nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal’in fitnesinden kurtuluşunuzdur."
Kuran’ın en büyük mucizelerinden biri, Peygamberimiz (sav)'e ilk vahyin inmesinden bu yana, her asırda yaşayan tüm insanlara hitap etmesidir. Allah Kuran’ı, kıyamete kadar insanlara bir yol gösterici ve bir hidayet rehberi olarak indirmiştir. Kuran’da aktarılan geçmiş kavimlere dair kıssalar da insanlara pek çok konuda yol göstericidir. Peygamberlerin hayatları, kavimlerine yaptıkları tebliğler ve uygulamaları iman edenler için birer örnektir. Bunun yanı sıra Kuran’da geleceğe dair işaretler ve müminlerin üzerinde düşünmesi gereken bazı sırlar da vardır.
Kehf Suresi bunlardan bir tanesidir.
Kehf Suresi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in ve pek çok İslam aliminin dikkat çektiği bir suredir. Bu ayetlerde yer alan Kehf ve Rakim Ehline dair haberlerde, Hz. Musa ve ilim sahibi kişi ile ilgili olaylarda ve Hz. Zülkarneyn kıssasında pek çok sır ve ahir zamana yönelik çeşitli işaretler bulunmaktadır. Peygamberimiz (sav) de pek çok hadisinde Kehf Suresi’nin ahir zamanla bağlantısı bulunduğunu bildirmiştir. Bu hadislerden bazıları şöyledir:
Her kim Kehf Suresi’nin evvelinden on ayet ezber ederse Deccal’in fitnesinden korunmuş olur. 1
Nevvas b. Seman el-Kilabi’den (ra) rivayet edilmiştir:
“Sizden kim Deccal’e yetişirse Kehf Suresi’nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal’in fitnesinden kurtuluşunuzdur."2
Nevvas bin Sem’an el-Kilabi (r.a.)’den; Şöyle demiştir:
Sizden kim onu görürse, aleyhinde Kehf Suresi’nin ilk ayetlerini okusun. (ki fitnesinden emin olsun). 3
Ebu Ümame el-Bahili’den rivayet edilmiştir.
... Kim onun (Deccal’in) cehenneminin belasına uğrarsa Allah’tan yardım dilesin ve Kehf Suresi’nin ilk ayetlerini okusun ki ateş İbrahim (as)’a olduğu gibi bu ateş de o kimseye soğuk ve selamet olsun. 4
... Her kim Deccal’in ateşi ile iptila (denenir) ve imtihan edilirse Allah’tan yardım istesin ve Kehf Suresi’nin baş tarafındaki ayetleri okusun. Bu suretle Deccal’in ateşi ona karşı soğuk ve selamet olur. 5
Peygamber Efendimiz (sav) bu hadislerinde ahir zamanda Müslümanlara Kehf Suresi’ni mutlaka okumalarını tavsiye etmekte, bunun Deccal’in tuzağının bozulmasında etkili olacağını bildirmektedir. Kehf Suresi’nde, ahir zamanda çıkacak olan Deccal’den ve onun yeryüzüne yaymak istediği dinsizlik akımlarından korunmak ve insanlığa bela getirecek olan bu fitneye karşı mücadele edebilmek için gerekli işaretler, ayrıca Müslümanların istifade edebileceği dersler bulunmaktadır. Peygamberimiz (sav)’in ahir zamanda bu sureyi dikkatle okumayı ve ezberde tutmayı tavsiye etmesi, bu duruma açık bir işarettir. (En doğrusunu Allah bilir)
Bu surede kıyamete yakın bir dönem olan ahir zamana, ahir zamanda yaygınlık kazanacak olan dinsiz sistemlerin uygulamalarına ve Allah’ın bu batıl sistemleri, hakkı göndererek darmadağın etmesine yönelik çok önemli işaretler bulunmaktadır.
Söz ettiğimiz bu dönem Allah’ın izniyle çok yakındır. Bu nedenle tüm Müslümanların Kehf Suresi ve Kehf kıssası üzerinde dikkatle düşünmeleri, her bir ayeti diğer Kuran ayetleri doğrultusunda incelemeleri ve akılda tutmaları son derece önemlidir.
Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: “Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” (Kehf Suresi, 9-10)
Bu ayetlerde Kehf ve Rakim Ehlinin olağanüstü durumlarına dikkat çekilmektedir. Kehf Ehli’nin yaşadıkları alışılmışın dışında, metafizik olaylardır. Hayatlarının her anı mucizevi gelişmelerle doludur. Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde ahir zamanla bağlantısına dikkat çekilen Kehf Ehlinin Kuran’da anlatılan bu durumu, ahir zamanda da insanların olağan dışı, metafizik olaylarla karşılaşabileceklerine bir işaret olabilir.
Ayetin devamında ahir zamanda gençlerin büyük sorumluluklar yükleneceklerine işaret ediliyor olabilir. Bu dönemde dinsiz felsefelerle fikri bir mücadele yürütülmesinde, Hak dinin anlatılmasında, insanlara yönelik zulmün kaldırılmasında gençler önemli görevler üstleneceklerdir. Din ahlakının anlatılması konusunda gençlerin taşıdığı öneme başka ayetlerde de dikkat çekilmektedir. Örneğin Kehf Suresi’nde Hz. Musa’nın “genç bir yardımcısı” olduğu bildirilmektedir. Bir ayette ise Hz. Musa’ya kavminden sadece genç bir topluluğun iman ettiği şöyle bildirilmektedir:
Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı... (Yunus Suresi, 83)
Kehf Suresi’nin 10. ayetinde gençlerin bir yere “sığındıkları” bildirilmektedir. Kıssanın sonraki ayetlerinden anlaşıldığına göre, Kehf Ehlinin mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatça söyleyemeyen, doğruları anlatamayan, din ahlakını gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur.
Bu ayette, ahir zamanda da komünist, faşist veya başka ideolojideki totaliter yönetimler nedeniyle benzer bir ortam oluşacağına, bu yönetimlerin fikir ve düşünce hürriyetini kısıtlayacağına ve din ahlakını yaşamak isteyenlerin üzerinde bir baskı oluşturacağına işaret ediliyor olabilir. Kendi dönemlerindeki benzer bir baskı nedeniyle Kehf Ehli mağaraya sığınmış ve iman etmeyen kavimlerinden ayrılmışlardır. Ahir zamanda da insanlığa belalar getiren komünist ve faşist sistemlerin baskısından kurtulmak için samimi Müslümanların gözlerden uzak olmaları, gizlilik içinde olmaları muhtemeldir. Bu baskıdan uzaklaşan Müslümanlar, insanlar arasında fazla gözükmeyecekler, kendilerini toplumdan uzakta tutacaklardır.
Ancak bu durum, uzaklaşıp bekleme manasında değildir. Kehf Ehli mağaraya sığınmış, yaptıkları işleri Allah’ın kolaylaştırması, kendilerine rahmetinden yayması için dua etmişlerdir. Kısacası Kehf Ehli’nin mağaraya sığınmasının nedeni sadece beklemek değil, kendilerini bu süre içinde geliştirmek olmuştur. Ahir zamanda da totaliter rejimlerin olduğu yerlerde baskı altında olan Müslümanlar kendilerini gizleyeceklerdir. Bu vesileyle Allah’ın kendi üzerlerindeki rahmetini artırmasını, işlerini ve dine düşman fikir akımlarına karşı yürüttükleri mücadeleyi daha da kolaylaştırmasını umacaklardır.
Kehf Ehli’nin Allah’a olan duasını bildiren 10. ayette çok önemli bir konu daha hatırlatılmaktadır. İman edenler her işi yapanın sadece Allah olduğunu hiç unutmamalıdırlar. İnsan her zaman ihtiyaç içindedir, Allah’ın karşısında aciz ve muhtaçtır. Kendi aklı, kendi çabası ve gücü ile birşey yapması mümkün değildir. Allah’ın izni olmadan insanın değil bir işi sonuçlandırması, elini kaldırması, yürümesi, hatta nefes alması dahi mümkün olmaz. İnsanın her an Allah’ın yardımına, desteğine ve rahmetine ihtiyacı vardır. Kuran’da da her işi Allah'ın yaptığına ve insanın da aciz olduğuna dair pek çok ayet bulunmaktadır. Allah Enfal Suresi’nde şu şekilde buyurmaktadır:
Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü’minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)
Her şeyi yaratan, tüm işleri evirip çeviren Allah’tır. İnsan ise samimiyetiyle ve teslimiyetiyle denenmektedir. Kehf Ehli de, bu gerçeği bilen samimi Müslümanlar oldukları için mağaraya sığındıkları anda hemen Allah’a yönelmiş, dualarıyla Allah’a teslimiyetlerini ifade etmişlerdir. Kehf Ehli, ilimde derinleşmelerini sağlayacak olanın da, her yönden işlerini kolaylaştıracak olanın da Allah olduğunu bilmekte, bu nedenle öncelikle Allah’tan yardım istemektedirler. Bu durumdan da anlaşılmaktadır ki, asıl olan insanın samimi Müslüman olması ve Rabbimiz'e dua edip herşeyi O’ndan istemesidir.
Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (Kehf Suresi, 11)
O dönemdeki dinsiz sistemin baskılarından korunmak için mağaraya sığınan Kehf Ehli gibi, ahir zamanda da müminler dünya üzerinde çok büyük bir zulüm sistemi kuran faşizm ve komünizm gibi din ve mukaddesat düşmanı, vatanlarını, milletlerini ve devletlerini felakete sürükleyen ideolojilerin baskılarından kendilerini korumak için gizlenmeyi tercih edeceklerdir. Aynı Kehf Ehlinin yaşadığı dönemde olduğu gibi, bu tip yönetimler altında olan Müslümanların fikir hürriyeti olmayacak, düşüncelerini söyleyemeyecekler, çok büyük bir baskı altında olacaklardır.
Ancak bu gizlenme dönemi Müslümanlar için sıkıntılı, tedirgin bir bekleyiş değil, tam aksine huzurlu ve rahat bir bekleyiştir. Ayette geçen “... yıllar yılı kulaklarına vurduk” ifadesiyle müminlerin gizlendikleri dönemde, aynı uykudaymış gibi bir huzur içinde olacaklarına işaret edilmektedir.
Bu dönem müminler için bir eğitim, kendini geliştirme, ilimde derinleşme ve imanda güçlenme dönemidir. İman etmeyenlerin, ahlaki değerlere düşman olanların, vatana, millete zararlı, saldırgan çevrelerin toplum içinde meydana getirdikleri şiddet olaylarından, baskıdan, zulümden, zorbalıklardan inananlar etkilenmeyecekler, aynı bir mağaradaymış gibi tüm zorluklardan uzak olacaklardır. Bu durum, Allah’tan bir rahmet olarak onları koruyacaktır.
Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. (Kehf Suresi, 12)
Ashab-ı Kehf’in gizliliği, ayetten de anlaşıldığı gibi, belirli bir süreye kadar devam etmiştir. Daha sonra Allah’ın takdir ettiği zamanda, O’nun dilemesi ile bu gençler uyanmışlardır. Ahir zamanda faşizmi veya komünizmi benimsemiş yönetimlerin baskısı altında bulunan iman ehlinin gizlenme dönemi de Allah’ın kaderde belirlediği bir süreye kadar devam edecektir. Bu süre sonunda ise tüm gizlilik ortadan kalkacak ve iman edenler insanların arasına karışıp, Allah’ın varlığını, iman hakikatlerini, Kuran ahlakını onlara anlatmak için çalışmalarına başlayacaklardır.
Bu gizlenme süresinin ne kadar olacağı ise Allah Katında bir ilim üzeredir. Ayette bu sürenin yıl, gün, saat olarak Allah Katında belli olduğuna işaret edilmektedir. Tüm kainatı yoktan var eden Rabbimiz herşeyin hesabını bilendir. Cin Suresi’nde Allah’ın Muhsi (sonsuz da olsa herşeyin sayısını bilen) sıfatı şu şekilde bildirilmektedir:
Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir. (Cin Suresi, 28)
Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık. (Kehf Suresi, 13)
Bu ayette güçlü bir imanın ve gerçek hidayet ehli olmanın önemine dikkat çekilmektedir. Çünkü insan Allah’a karşı güçlü bir imana sahip değilse, Kuran ahlakına gereken titizlikte uymuyor ve Peygamberimiz (sav)’in yolunu izlemiyorsa, bu kişinin ne kadar büyük işler yaptığının Allah Katında bir önemi olmayabilir. Dünyada maddi anlamda başarılı olsa, kariyeri ya da ünü artsa bile, bu başarı ona ahirette hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü önemli olan insanın imanı ve takvasıdır. Bakara Suresi’nde hidayet ehli Müslümanlar şu şekilde bildirilmektedir:
Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. (Bakara Suresi, 2-5)
Rabbimiz bir başka ayette ise, hidayete uyan kullarının korku ve üzüntü yaşamayacaklarını şöyle müjdelemektedir:
Dedik ki: “Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 38)
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi’dir; İlah olarak biz O’ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız.” (Kehf Suresi, 14)
Bu ayette sabrın, kararlılığın ve irade sahibi olmanın iman edenler için önemine işaret edilmektedir. Bunlar, ancak tevekkül sahibi bir insanın sahip olacağı özelliklerdir. Ayette geçen “raptetmiştik” ifadesi ise kaderde herşeyi Allah’ın yaptığına bir işarettir. İman edenlere zorluklar ve sıkıntılar karşısında sabretme gücünü ve kararlılığını veren Allah’tır.
İnsanın Allah’ın yazdığı kader dışında hiçbir iş yapması, hiçbir söz söylemesi mümkün değildir. Dolayısıyla kaderde herşeyi Allah’ın yaptığını, kendisinin de hiçbir şey yapmaya gücünün yetmediğini bilen bir kişi doğal olarak sabırlı olur. Allah’ın herşeyi salih kulları için en hayırlı ve en güzel şekilde yarattığını bilmenin verdiği rahatlığı ve huzuru yaşar. Allah bu güzel ahlakı gösterip sabreden kullarını, güzel bir ecir ve kurtuluşla müjdelemektedir. Bu konuyla ilgili ayetler şöyledir:
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
KAYNAKLAR:
1 Sahih-i Müslim, c. 1/555; İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 479
2 Sünen-i Ebu Davud, 5/121
3 Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Haydar Hatipoğlu, Kahraman Yayınları, c. 10, s. 321-324
4 Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Haydar Hatipoğlu, Kahraman Yayınları, c. 10, s. 332
5 İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 494
Alıntıdır