nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bir gün vekalede sohbet sırasında birisi,
“Kaza namazı olanın nafile ve sünnet namazları kabul olmaz diyorlar. Siz ne buyuruyorsunuz?” dediklerinde;
“Gardaşlarım! Yarın ruz-i mahşerde ilk sual namazdan olacaktır. Namazın hesabında hesaba ilk defa farz namazları alınacak, ondan sonra noksan kalan kısımları kaza namazları ile tamamlanacak. Ondan noksan kalan kısımları da derecelerine göre sünnetlerle, ondan noksan kalan kısımları da nafile namazlarla tamamlanacaktır.
Gardaşlarım! namazlarınızı ihmal etmeyin. Vaktiniz oldukça borcunuz varsa kaza namazı ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemden intikal yâni gelmiş olup, sizlere bildirdiğimiz sünnet namazlarını kılınız.”
Gardaşlarım! Akşam namazından sonra ikişer rekâttan altı rekât evvâbin namazı kılanın geçmiş on yıllık günahı af olunur. Ondan sonraki evvâbin namazları için de her birine bir umre sevabı verilir. Teheccüd namazını kılın, iki rekât işrâk ve dört rekâtta duhâ namazı kılın”[1]
[1]—Farz ve vacipten fazla olan ibadetlere Nevafil (Nafileler) derler. Bu çoğuldur, tekili Nafile kelimesidir. Nafile’nin birkaç anlamı vardır: Bunlardan birisi de hediye, bağıştır. İbn Arabî Fütuhat’ında diyor ki;
“Nafilelere devam etmekte Allah Teâlâ sevgisi hükme bağlanmıştır. Nefel, ziyâde, fazlalık demektir. Sen varlıkta ziyâdesin. Hakk vardı, sen yokken; sonradan olma varlıkla ziyâde oldun. Ve sen Allah Teâlâ’nın varlığında nafile olduğundan o varlığı yok etmek için sana nafile meşru (şeriat gereği) kılındı. Nafilenin farzlarla bir benzeri olması şarttır, olmazsa ona bidat derler.”
Nafile ibadetlere devam sayesinde Allah Teâlâ’ya yaklaşmanın mümkün olduğunu isbat için şu kudsî hadîsi en büyük senettir.
“Kulum ancak nafilelerle bana yaklaşır ve onu severim. Ben kulumu sevdiğim vakit onun kulağı, gözü, eli, ayağı ve dili olurum. O, benimle işitir, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür ve benimle konuşur.” (Buharî) (AYNÎ, a.g.e. s. 180)
“Kaza namazı olanın nafile ve sünnet namazları kabul olmaz diyorlar. Siz ne buyuruyorsunuz?” dediklerinde;
“Gardaşlarım! Yarın ruz-i mahşerde ilk sual namazdan olacaktır. Namazın hesabında hesaba ilk defa farz namazları alınacak, ondan sonra noksan kalan kısımları kaza namazları ile tamamlanacak. Ondan noksan kalan kısımları da derecelerine göre sünnetlerle, ondan noksan kalan kısımları da nafile namazlarla tamamlanacaktır.
Gardaşlarım! namazlarınızı ihmal etmeyin. Vaktiniz oldukça borcunuz varsa kaza namazı ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemden intikal yâni gelmiş olup, sizlere bildirdiğimiz sünnet namazlarını kılınız.”
Gardaşlarım! Akşam namazından sonra ikişer rekâttan altı rekât evvâbin namazı kılanın geçmiş on yıllık günahı af olunur. Ondan sonraki evvâbin namazları için de her birine bir umre sevabı verilir. Teheccüd namazını kılın, iki rekât işrâk ve dört rekâtta duhâ namazı kılın”[1]
[1]—Farz ve vacipten fazla olan ibadetlere Nevafil (Nafileler) derler. Bu çoğuldur, tekili Nafile kelimesidir. Nafile’nin birkaç anlamı vardır: Bunlardan birisi de hediye, bağıştır. İbn Arabî Fütuhat’ında diyor ki;
“Nafilelere devam etmekte Allah Teâlâ sevgisi hükme bağlanmıştır. Nefel, ziyâde, fazlalık demektir. Sen varlıkta ziyâdesin. Hakk vardı, sen yokken; sonradan olma varlıkla ziyâde oldun. Ve sen Allah Teâlâ’nın varlığında nafile olduğundan o varlığı yok etmek için sana nafile meşru (şeriat gereği) kılındı. Nafilenin farzlarla bir benzeri olması şarttır, olmazsa ona bidat derler.”
Nafile ibadetlere devam sayesinde Allah Teâlâ’ya yaklaşmanın mümkün olduğunu isbat için şu kudsî hadîsi en büyük senettir.
“Kulum ancak nafilelerle bana yaklaşır ve onu severim. Ben kulumu sevdiğim vakit onun kulağı, gözü, eli, ayağı ve dili olurum. O, benimle işitir, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür ve benimle konuşur.” (Buharî) (AYNÎ, a.g.e. s. 180)