Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kaygı, Özgüven, Sonuç ve Süreç - 2 (1 Kullanıcı)

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
39
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com


Kaygı, Özgüven, Sonuç ve Süreç - 2


İnsan kendisine bir hedef koyarken bu hedefi nasıl seçiyor?

Bu soru benim kendi seminerlerimde sorduğum bir soruyu anımsattı: seminere gelenlerin yüzlerine bakarım, “Farkında mısınız, sizlerin yüzüne bakıyorum!” derim. Kafa sallayarak farkında olduklarını belirtirler. “Bir şey anlamaya çalışıyorum; ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sorarım. Birbirlerinin yüzlerine bakarlar, bu adam ne anlamaya çalışıyor acaba, sorusu vardır bakışlarında.

03bec692d2f15fa20d597894cf302a31.jpg


“Kim gelmiş, kim gönderilmiş, onu anlamaya çalışıyorum!” derim. Hepsi gülerler. Ama o anda yüz ifadelerinin farkına varırlar ve ‘gelmiş bir insanın yüz ifadesi’ni takınmaya özen gösterirler. Gerçekten de, seminere gelmiş olanlarla gönderilmiş olanların dinlemeleri çok farklıdır.

İnsan kendisine hedefi koyuyor mu, yoksa o hedef onun için konuyor mu? Bu ikisi arasında önemli farklar vardır.

Misafir çağırıyorsunuz, onların gerçekten yemeğe gelmesini istiyorsunuz. Şevkle ve istekle yemek pişiriyorsunuz, yemek masasını zevkle hazırlıyorsunuz. Masa örtüleri, peçeteler, bıçak, çatal, kaşık yerli yerinde. Masanızda bir gül ve mum da var. İçinizden gelerek misafirleri davet ettiniz.

Bir de şunu düşünün: çağırmanız gerektiği için, gerçekte istemediğiniz halde yemeğe misafir davet ediyorsunuz. İçinizden gelmeye gelmeye yemek pişiriyor ve sofrayı hazırlıyorsunuz. Masa örtüleri, peçeteler, bıçak, çatal, kaşık yerli yerinde. Gül ve mum için ayrıca bir zahmete girmek içinizden gelmiyor ve “onlar da eksik oluversin” diyorsunuz, içinizden. Misafirleri isteyerek davet etmediniz, davet etmek zorunda kaldığınız için ettiniz.

Şimdi genel bir sistem yaklaşımı içinde bu durumu irdeleyelim. Yaşamda genellikle ilk gördüğümüz bir olay, bir sonuçtur. “Ne?”sorusunun yanıtıdır bu. Hazırlanmış masa “Ne gördün?” sorusunun yanıtıdır. Buna “OLAY” diyelim.

Şimdi bir adım geriye gidelim: bu olayın arkasında bir “EYLEM” göreceğiz. Yemek masasının hazırlanma eylemi. Eylem, “Niçin?” sorusunun yanıtını verir. Ama bu “Niçin?” olayı anlatır tüm öykünün (episode) “Niçin?”i değildir. Yani, “Niçin tabakları taşıyorsun?” gibi bir sorunun karşılığı, “Misafirler gelecek, masayı hazırlıyorum!” şeklindedir. Tüm öykünün ne olduğunu ve onun “Niçin?”ini biraz sonra anlatacağım. Demek istediğim iki düzeyde niçin ile ilgilenebiliriz: 1- “eylemin niçini” ve 2- “tüm öykünün niçini.”

Şimdi bir adım daha geriye gidelim ve “Nasıl?” sorusunun karşılığı olan “BECERİ”yi görelim. Yemeği “nasıl” yaptın, tabakları “nasıl” taşıdın, masaya “nasıl” yerleştirdin gibi eylemin biçimiyle ilgili yönleri beceri yönetir.

Ama tek başına beceri pek bir şey ifade etmez, becerinin uygulanabilmesi ancak bir “BİLGİ”nin varlığıyla mümkündür. Yemek pişirirken neyi, ne kadar, ne ile karıştıracaksın, ne kadar süre pişireceksin, gibi.




 

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
39
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com


Yukarda sözünü ettiğimiz BİLGİ – BECERİ – EYLEM – OLAY zinciri henüz öykünün tümü değildir. Öykünün tümünü görebilmek için bütün bu zincirin arkasındaki “NİYET”i de işin içine katmak gerekir. Niyet, biraz önce bahsetmiş olduğumuz tüm öykünün “Niçin?”ini oluşturur. Ve zincirde her şeye anlam veren odur.

İçinizden gelerek, siz istediğiniz için misafir davet ettiğinizde, davet etme niyeti sizindir. İletişim Donanımları kitabımda sözünü ettiğim “can” ve “yüz” ayırımı çerçevesinde konuşursak, bu durumda niyetin kaynağı “can”dır.

Çağırmanız gerektiği için, sosyal mecburiyet nedeniyle yemeğe davet ettiğiniz durumda ise niyetin kaynağı “yüz”dür.

Niyeti nasıl tanımlayabiliriz? Bence iki tür niyetten bahsedilebilir; bilinçli olarak farkında olunmayan ama davranışı yönlendiren “örtük” niyet ve eski tabiriyle “maksat” denilen bilincin içeriğinin farkına varılmasıyla oluşan “açık” niyet. Susuz olduğunuzun farkında olmadan su içmeye başladıktan sonra, “Amma da susamışım ha; bu kadar susadığımın farkında değildim” dediğiniz durum “örtük” bilince örnektir. Susuzluğunuzun farkında olarak su içme amacıyla bardağa su doldurup içmek “açık” niyete örnektir.

İster örtük, ister açık olsun şimdi şu anda sahip olduğumuz her bir “niyet” kendiliğinden gelecekte bir “hedef” içerir. Ve tüm öykünün niçini, bu niyet – hedef ilişkisinden kaynaklanır.

Misafirleri “can” olarak davet ettiğinizde hedefiniz güzel bir yemek ve hoş bir sohbettir. Bu gerçekleştiğinde kendinizi başarılı hissedersiniz.

Misafirleri “yüz” olarak davet ettiğinizde, hedefiniz onların beklentilerini yerine getirmek ve bir sosyal mecburiyeti yerine getirmektir.

Böylece ilk makaleyi bitirirken sorduğumuz, “hedefin kaynağı” sorusunun cevabını vermiş oluyoruz. Hedefin kaynağı niyettir ve niyet ya “can” temellidir ya da “yüz”.

Peki, bunun kaygı ile ilişkisi nedir?

Bunun kaygı ile ilişkisi şudur: Kaygı hedefin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği konusundaki belirsizlikten kaynaklanır demiştik. Hedefin kaynağı niyet olduğuna göre ve niyet ya “can” ya da “yüz” temelli olduğuna göre, kaygının da temeli ya “can” ya da “yüz” kaynaklı olabilir.

“Yüz” temelli kaygı mı, yoksa “can” temelli kaygı mı daha güçlüdür?

Kişinin yetiştiriliş tarzına göre bu değişebilir. “Yüz baskın” bir yaşam felsefesi içinde yetişmiş ve bu yaşam felsefesini benimsemiş biri için “el alem ne der?” çok önemli bir kaygı kaynağı olacak, başkalarının beklentilerine göre hareket etmeye özen gösterecektir. “Can baskın” bir yaşam felsefesini benimsemiş biri için ise “ben ne derim?” önemli olacak, kendi beklentileri ile tutarlı olmaya önem verecektir.

Kaygının bir başka yönü daha vardır: Bilgi – beceri – eylem dizisine “süreç,” bu dizinin sonunda çıkan neticeye “sonuç” diyelim. “Süreç odaklı” ya da “sonuç odaklı” olmak kaygı yönünden fark yaratır mı?


Doğan Cüceloğlu
2.gif
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt