Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Kaygı, Özgüven, Sonuç ve Süreç - 1
İnsan niye kaygılanır?
Kaygılı insanlarla konuşursanız görürsünüz ki, kaygılı insanların gelecekle ilgili bir beklentileri vardır ve bu beklentilerinin gerçekleşmeyeceğinden kuşku duymaktadırlar. Kaygı geleceğe dönük bir duygudur, suçluluk duygusu ise geçmişe.
Beklentisi olmayan insanın kaygısı yoktur.
O zaman şu soru akla geliyor: her beklentisi olan insan kaygılı mıdır?
Hayır! Her beklentisi olan kaygılı değildir. Bazıları heyecanlı ve coşkulu bir bekleyiş içinde olabilir.
Peki, kaygının temelinde beklenti yattığına göre, beklentisi olan bazı insanlar kaygılı iken, bazıları neden kaygılı değil, aksine coşkuludur.
Bunun yanıtı iki temel faktörde yatar: elde edilmek istenen sonuca olan tutkunun derecesi ve kişinin kendi yetkinliğine, yani “yapabilme bilgi ve becerisi”ne olan güveni.
Tutkular, yani bazı “sonuç”ların mutlaka olması gerektiği ve onsuz yapılamayacağı duygusu kişiyi kaygılı yapar; çünkü sonuç elde etmede ne de olsa kesinlik yoktur, belirsizlik vardır ve bu belirsizlik ne kadar fazla ise kaygı da o derece de yüksek olur. ÖSS için hazırlanan birçok öğrenciler bunu şu an yaşamaktadırlar. Anababaları, okul sistemi, toplum, medya onlara sürekli üniversiteye girişin zor olduğunu hatırlatmakta ve “dikkat et sen de üniversiteye giremeyebilirsin” mesajını vermektedirler. Bazı öğrencilerin aile ortamı bu konuda çok duyarsız davranmakta ve bu öğrencilerin kaygıları o kadar yükselmektedir ki, bu derecede bir kaygıya öğrenciler dayanamamakta ve intihara teşebbüse kadar işi götürmektedirler.
İstediği sonucu elde edebileceğine, yani “yapabilme bilgi ve becerisi”ne olan güveni yüksekse kişinin kaygısı düşük olur. Aşağıdaki şekle bir bakın. Bu şekle bir isim verelim; “özgüven-amaç matrisi” diyelim:
Şekle bakarak bu söylediğimizi daha açık ifade edebiliriz. Matrisin “1” numaralı gözünde kendine pek güveni olmayan, ama herhangi bir amaca, vizyona, hedefe kendini adamamış, yani tutkusu düşük insanlar bulunur. Bunlar rahat insanlardır; kaygıları yoktur, ama yaşamdan bir şey de beklemezler. “Ot gibi yaşıyor” dediğimiz, içten içe “ben hiçbir şey yapamam” duygusu içinde olan insanlar bu gözde bulunur.
Matrisin “2” numaralı gözünde hedeflerini önemseyen, beklentisi yüksek insanlar vardır, ama bu insanların kendilerine olan güvenleri düşüktür. O nedenle bu insanların hem kaygıları yüksektir hem de umutsuzdurlar. Peki, kendilerine güvenleri düşük olduğu halde bu insanlar neden yüksek hedeflere kendilerini adarlar? Çok muhtemelen çevrenin etkisiyle. “Sen doktor” olmalısın diyen anababanın çocuğu, yeteneklerine güvenmiyorsa bu göze girer. Hedeflerini onlar seçmemiştir, o hedefler anababalarca seçilmiştir; bir zorlama söz konusudur.
Matrisin “3” numaralı gözünde beklentisi düşük ama güveni yüksek insanlar vardır. Bunlar yetenekli inanlardır ama kendileri için anlamlı bir hedefleri yoktur. Muhtemelen çevrenin ona sunduğu hedefler kendi yeteneklerinin altındadır ve kişi bu hedefleri kolayca elde edeceğini bilmektedir. Matematikte üstün yeteneği olan bir öğrencinin normal, sıradan matematik yeteneği olan öğrencilerin matematik sınıfındaki durumu budur. Üstün yetenekli öğrenci çok az bir gayretle bu sınıfta üstün başarılar elde edebilmektedir; ama bu öğrencinin gözünde aldığı yüksek notların pek bir değeri yoktur ve çoğu zaman sınıfta sıkılır.
Matrisin “4” numaralı gözünde beklentisi ve güveni yüksek insanlar vardır. Hedeflerine ulaşmaya, başarıya önem verirler ve bu hedeflerine ulaşabilecek bilgi ve becerileri olduğuna inanırlar. Bu kişilerin yaptıkları işten, çalışmaktan çok zevk aldıklarını görürsünüz. Bunlarda bir boş vermişlik duygusu yoktur, çünkü hedeflerini başkaları değil kendileri koymuştur ve kendisi için anlamlıdır.
Hedefin kişi için ifade ettiği anlam çok önemlidir. Hedefin kişi için ifade ettiği anlam onun eyleminin temelindeki motivasyon kaynağıdır. Bu konu bizi “hedefin kaynağı” konusuna getirir. Yani bir insan kendisine bir hedef koyarken bu hedefi nasıl seçiyor? Önümüzdeki yazıda “hedefin kaynağı”nı ele almak istiyorum.
Doğan Cüceloğlu