Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kasas Suresi (1 Kullanıcı)

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
KASAS SURESİ (28)
Bismillahirrahmanirrahim
28/1. Ta, Sin, Mim.
28/2. Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.
28/3. İnanan bir millet için, sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız.
28/4. Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.
28/5-6. Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk.
28/7. Musa'nın annesine: "Çocuğu emzir, başına gelecekten korktuğun zaman onu suya bırak; korkma, üzülme; Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" diye bildirmiştik.
28/8. Firavun'un adamları onu almışlardı. Firavun, Haman ve askerleri, suçlu olduklarından, o onlara düşman ve başlarına da dert olacaktı.
28/9. Firavun'un karısı: "Benim de senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydalı olur yahut onu oğul ediniriz" dedi. Aslında işin farkında değillerdi.
28/10. Musa'nın annesi, gönlü bomboş sabahı etti, oğlundan başka bir şey düşünemiyordu. Allah'ın vaadine iyice inanması için kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse saraya alınan çocuğun kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı.
28/11. Musa'nın ablasına: "Onu izle" dedi. O da, kimse farkına varmadan, Musa'yı uzaktan gözetledi.
28/12. Önceden, süt annelerin memesini kabul etmemesini sağladık. Musa'nın ablası: "Size, sizin adınıza ona bakacak, iyi davranacak bir ev halkını tavsiye edeyim mi?" dedi.
28/13. Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin diye, ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler.*
28/14. Musa erginlik çağına gelip olgunlaşınca, ona hikmet ve ilim verdik. İyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
28/15. Musa, halkının haberi olmadığı bir zamanda, şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanı olan iki adamı döğüşür buldu. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa, onun düşmanına bir yumruk vurdu; ölümüne sebep oldu. "Bu şeytanin işidir; çünkü o apaçık, saptıran bir düşmandır" dedi.
28/16. Musa: "Rabbim! Doğrusu kendime yazık ettim, beni bağışla" dedi. Allah da onu bağışladı. O, şüphesiz bağışlayandır, merhamet edendir.
28/17. Musa: "Rabbim! Bana verdiğin nimete and olsun ki, suçlulara asla yardımcı olmayacağım" dedi.
28/18. Şehirde, korku içinde etrafı gözetip dolaşarak sabahladı. Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona: "Doğrusu sen besbelli bir azgınsın" dedi.
28/19. Musa, ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslah edenlerden olmak değil, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun" dedi.
28/20. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi: "Ey Musa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt veriyorum" dedi.
28/21. Musa, korku içinde çevresini gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalim milletten kurtar" dedi.*
28/22. Medyen'e doğru yöneldiğinde: "Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım" dedi.
28/23. Medyen suyuna geldiğinde, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onlardan başka, hayvanlarını sudan alıkoyan iki kadın gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?" dedi. "Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, onun için bu işi biz yapıyoruz" dediler.
28/24. Musa onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım" dedi.
28/25. O sırada, kadınlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor" dedi. Musa ona gelince, başından geçeni anlattı. O: "Korkma, artık zalim milletten kurtuldun" dedi.
28/26. İki kadından biri: "Babacığım! Onu ücretli olarak tut; ücretle tuttuklarının en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır" dedi.
28/27. Kadınların babası: "Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın" dedi.
28/28. Musa: "Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramayacağım. Söylediklerimize Allah vekildir" dedi.*
28/29. Musa süreyi doldurunca, ailesiyle birlikte yola çıktı. Tur tarafından bir ateş gördü. Ailesine: "Durunuz, ben bir ateş gördüm; belki oradan size bir haber yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınabilirsiniz" dedi.
28/30. Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sağ yanındaki ağaç cihetinden: "Ey Musa! Şüphesiz Ben, Alemlerin Rabbi olan Allah'ım" diye seslenildi.
28/31. "Değneğini at." Musa, değneğin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön gel; korkma; şüphesiz güvende olanlardansın" denildi.
28/32. "Elini koynuna koy, lekesiz, bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kollarını kendine çek! Bu ikisi Firavun ve erkanına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir" denildi.
28/33-34. Musa: "Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarından korkarım" dedi.
28/35. Allah: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz; ikinize bir kudret vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklardır. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi.
28/36. Musa onlara, apaçık olarak, mucizelerimizle gelince: "Bu sadece uydurma bir sihirdir. Önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler.
28/37. Musa: "Rabbim, katından bir doğruluk rehberini kimin getirdiğini, dünyanın sonunun kimin olacağını daha iyi bilir. Doğrusu zalimler başarıya erişemezler" dedi.
28/38. Firavun: "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Haman! Benim için, toprak üzerine bir ateş yak, tuğla hazırlayıp bana bir kule yap; çıkar belki Musa'nın tanrısını görürüm. Doğrusu onu yalancılardan sanıyorum" dedi.
28/39. O ve askerleri, memlekette, haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
28/40. Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
28/41. Onları, ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.
28/42. Bu dünyada laneti ardlarına taktık; onlar kıyamet gününde de iğrenç kimselerden olacaklardır.*
28/43. And olsun ki, Musa'ya, ilk nesilleri yok ettikten sonra, insanlar düşünsünler diye Kitap'ı, açık belgeler, doğruluk rehberi ve rahmet olarak verdik.
28/44. Musa'ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde, (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun.
28/45. Ama biz nice nesiller var etmiştik. Sen, Medyen halkı arasında bulunup, onlara ayetlerimizi okumuyordun, fakat o haberleri sana gönderen Biziz.
28/46. Sen, Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; belki düşünürler.
28/47. Yaptıklarından dolayı, başlarına bir musibet geldiğinde: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, ayetlerine uysak ve müminlerden olsaydık olmaz mıydı?" derler.
28/48. Ama onlara katımızdan gerçek gelince: "Musa'ya verildiği gibi buna da mucize verilmesi gerekmez mi?" dediler. Daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? "Yardımlaşan iki sihir (Tevrat ve Kuran); hepsini inkar edenleriz" dediler.
28/49. De ki "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha doğru bir Kitap getirin de ona uyayım."
28/50. Eğer, sana cevap veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez.*
28/51. And olsun ki, Biz vahyi onlara ard arda yetiştirdik; belki düşünürler.
28/52. Kendilerine daha önceden kitap verdiklerimiz buna da inanırlar.
28/53. Kuran onlara okunduğu zaman: "Ona inandık, doğrusu o Rabbimizden gelen gerçektir; biz şüphesiz daha önceden müslüman olmuş kimseleriz" derler.
28/54. İşte onlara, sabırlarından dolayı, ecirleri iki defa verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler.
28/55. Onlar, boş söz işittikleri vakit ondan yüz çevirirler. "Bizim işlediğimiz bize, sizin işlediğiniz sizedir. Size selam olsun, cahillerle ilgilenmeyiz" derler.
28/56. Sen, sevdiğini doğru yola eriştiremezsin, ama Allah, dilediğini doğru yola eriştirir. Doğru yola girecekleri en iyi O bilir.
28/57. "Seninle beraber doğru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz" dediler. Onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün toplandığı güvenli ve kutlu bir yere yerleştirmedik mi? Ama çoğu bilmezler.
28/58. Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice şehri yok etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra pek az kimseler oturabilmiştir. Oralara Biz varis olmuşuzdur.
28/59. Rabbin şehirlerin anasına, onlara ayetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe onları yok etmiş değildir. Zaten Biz yalnız, halkı zalim olan şehirleri yok etmişizdir.
28/60. Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının bir geçimliği ve süsüdür. Allah katında olan daha iyi ve devamlıdır. Akletmez misiniz?*
28/61. Vadettiğimiz güzel bir nimete kavuşan kimse; dünya hayatında kendisine bir geçimlik verdiğimiz, sonra kıyamet günü azap için getirilen kimse gibi midir?
28/62. Allah, o gün onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededirler?" der.
28/63. Hükmün aleyhlerine gerçekleştiği kimseler: "Rabbimiz! İşte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp Sana geldik, zaten aslında bize tapmıyorlardı" derler.
28/64. "Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın" denir; onlar da çağırırlar ama, kendilerine cevap veremezler; cehennem azabını görünce doğru yolda olmadıklarına yanarlar.
28/65. O gün Allah onlara seslenir: "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" der.
28/66. O gün, haberlere karşı körleşirler, verilecek cevapları kalmaz; birbirlerine de soramazlar.
28/67. Fakat, tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyen kimsenin, kurtuluşa erenler arasında bulunması umulur.
28/68. Rabbin dilediğini yaratır ve seçer; onlar için seçim hakkı yoktur. Allah onların koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.
28/69. Rabbin gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir.
28/70. Allah O'dur; O'ndan başka tanrı yoktur. Hamd, dünyada da ahirette de O'nun içindir; hüküm de O'nundur. Yalnız O'na döndürüleceksiniz.
28/71. De ki: "Söyler misiniz? Eğer Allah geceyi üzerinize kıyamete kadar uzatsaydı, Allah'tan başka hangi tanrı size bir ışık getirebilir? Dinlemez misiniz?"
28/72. De ki: "Söyleyin: Eğer Allah gündüzü üzerinize kıyamete kadar uzatsaydı, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde istirahat edeceğiniz geceyi size getirebilir? Görmez misiniz?"
28/73. Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için gündüzü meydana getirmiştir. Bunlar, O'nun rahmetinden ötürüdür. Belki artık şükredersiniz.
28/74. O gün Allah onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededir?" der.
28/75. Her ümmetten bir şahit çıkarır ve "kesin delilinizi ortaya koyun" deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.*
28/76-77. Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: "Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi.
28/78. Karun: "Bu servet ancak, bende mevcut bir ilimden ötürü bana verilmiştir" demişti. Allah'ın, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
28/79. Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi.
28/80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: "Size yazıklar olsun; Allah'ın mükafatı, inanıp yararlı iş işleyenler için daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir" demişlerdi.
28/81. Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek kimsesi de yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
28/82. Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: "Demek Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler" demeye başladılar.*
28/83. Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.
28/84. Kim bir iyilik getirirse, ona daha iyisi verilir. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
28/85. Kuran'a uymayı sana farz kılan Allah, seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin doğrulukla geldiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilendir."
28/86. Sen, sana bu Kitap'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı olma.
28/87. Allah'ın ayetleri sana indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, sakın müşriklerden olma.
28/88. Allah'la beraber başka tanrı tutup tapma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur, O'na döndürüleceksiniz.*
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
“Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla”






Hamd yalnız ve yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm Allah’ın Rasûlüne ve Onun pak aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.













Mekke’de Neml sûresinden sonra nazil olmuştur. Âyetlerinin sayısı 88 dir. Adını içindeki 25. âyetinde geçen “kıssa” kelimesinin çoğulu olan “kasas” dan almıştır. Sûrede Hz. Musa aleyhisselâmın hayatı ve Firavunla arasında geçen hadiselerin yanı sıra Kârûn kıssasına da yer verilir. Sûrenin muhtevasından anlaşıldığına göre bu âyetler Mekke’de Mekke müşriklerinin baskı ve zulümleri altında bunalmış Müslümanlara bir destek, karşılarındaki kâfirlere de bir tehdit oluşturmak üzere inmiştir. Sûrede oluşturduğu mesajlarla Rabbimiz her şeyi kendi gücü ve kudretiyle yönlendirdiği, göklere ve yere emen tek güç ve otorite olduğu, kendisine inanan mü’minlerin sürekli desteğinde oldukları vurgulanmaktadır.



İlk âyeti huruf-ı mukattaa ile başlayan bu sûrenin muhtevasını genel olarak üç bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölüm (âyet3-46) Yeryüzünün en büyük tâğutu Firavun’un yönetimi altında köleleştirilmiş, her şeylerini kaybetmiş olan İsrail oğullarının maruz kaldıkları işkence ve zulümlerden söz eder. Erkek çocuklarının öldürüldüğü, kızlarının hayasızlaştırıldığı, inançlarının aksine bir hayata zorlandıkları anlatılır. Mü’minlerin zalimler tarafından ezildikleri böyle bir ortamda Allah ve peygamberi safında yer alan mü’minlerin Allah desteğine ehil hale gelir gelmez hemen Rabbimizin iradesinin ezilenlere yardım etme yönünde tecelli ettiği belirtilmektedir.



Daha sonra Hz. Musa aleyhisselâmın çocukluğu, gençliği, Mısır’dan Medyen’e gidişi, orada evlenmesi, sonra Allah’ın emriyle tekrar Mısır’a dönmesi, bu dönüşü esnasında ailesiyle birlikte Tûr dağına çıkışı ve burada kendisine vahyin gelmesi, sonra kavmine tebliğe başlaması, Firavunu ve toplumunu imana çağırması, Firavun ve toplumunun Hz. Musa’yı reddedip yalanlaması, aralarında geçen diyaloglardan sonra Firavun ve hempalarının denizde boğulması anlatılır. Sûrenin Hz. Musa aleyhisselâm ile ilgili bölümü üslup ve muhteva yönünden sanki bundan önceki Şuarâ ve Neml sûreleriyle benzerlik arz etmektedir.



Kasas sûresinde, Hz. Musa aleyhisselâmın kıssası ilk defa karşılaşılan bir hadise tarzında anlatılmakta ve Kur’an kıssalarının anlatım amacına paralel olarak bazı önemli uyarılara ve öğütlere de yer verilmektedir. Bu kıssada hâkimiyet ve iktidar Firavun’un şahsında somutlaştırılırken, onun karşısında görünürde hiçbir gücü ve desteği bulunmayan Hz. Musa aleyhisselâmın safında yer alan samimi olmaları, sabırlı olmaları, Allah’a kullukları ve peygambere teslimiyetleri konusunda geri adım atmamaları halinde kesinlikle başarıya ulaşacaklarına işaret edilmektedir. Böylece bir bakıma, Mekke müşrikleri arasındaki hâkim zümrenin aşağıladığı ve her türlü zulümleri reva gördüğü mü’minler için bir destek, müşriklere de bir tehdit oluşturulmaktadır.



Sûrenin ikinci bölümünde (âyet 47-75) Resûlullah Efendimizin Rabbinden vahiy aldığına dair sözlerinin doğruluğuna vurgu yapılarak müşriklerin itiraz ve karşı çıkışları sert bir dille reddedilir. Bu bölümde Hz Musa aleyhisselâm ile Hz. Muhammed aleyhisselâmın tebliğleri ve dâvetleri arasındaki ortak noktaya dikkat çekilir. Her ikisinin de aynı kaynaktan vahiy alan Allah elçileri oldukları ortaya konur. Yine Hz. Musa aleyhisselâm ile azgın Firavun arasındaki mücadelenin aynısının Mekke’de Hz. Muhammed aleyhisselâm ile Mekke müşrikleri arasında cereyan ettiğine temas edilmektedir. Diğer taraftan yine bu bölümde peygamber efendimize sevdiği ve hidayetini arzu ettiği bir kimseye hidayet etmesinin mümkün olmayacağı, ne kadar çabalarsa ça-balasın gücünün bu işe yetmeyeceği, hidayetin sadece Allah’ın dilemesiyle olacağı bildirilmektedir.



Muteber kaynaklarda bu âyetin Resûlullah efendimizin amcası Ebû Talib hakkında nazil olduğu belirtilmektedir. Resûlullah efendimiz kendisinin çok iyiliğini gördüğü amcasını son döneminde imana dâvet eder. Kureyş’in kendisini kınamasından çekindiği için iman etmekten çekinen amcasına çok üzülen peygamberimize işte bu âyet iniyordu. (Buhârî, Menakibu’l Ensar 40). Böylece Rabbimizin bu âyetiyle elçisini teselli ettiğini anlıyoruz.



Bu bölümde ayrıca dünya hayatının geçiciliğine, bağlanmaya değmez oluşuna dikkat çekilmektedir. Yine bu bölümde dünyayı kıble edinip âhireti unutmuş, Allah ve elçileriyle çatışma içine girmiş, refah içinde şımarmış nice toplumların helâk yasasının mahkumu oldukları haber verilmektedir. Bunun için de kıyamet sahnelerinin bazı bölümleri tasvir edilmekte, bu konuda kevnî deliller serdedilmektedir.



Kasas sûresinin son bölümünde (âyet 76-82) Kârûn kıssası anlatılmaktadır. Hz. Musa aleyhisselâmın kavminden olup büyük bir dünya servetine sahip bulunan Kârûn zenginliğine böbürlenerek insanlara zulmetmiş, sonunda Rabbimiz kendisini tüm sahip olduklarıyla birlikte yerin dibine geçirmiştir. İlk defa adı bu sûrede geçen ve bundan sonra kitabımızda iki sûrede daha kendisinden söz edilecek olan Kârûn’un kimliği konusunda çeşitli rivâyetler vardır.



Bu kıssada dünya malının fâni oluşu, bel bağlamaya değmez oluşu, dünyanın da, içindekilerin de tümünün sahibinin sadece Allah olduğu, dolayısıyla onun sahibinin istediği yerde kullanılması gerektiği, böyle yapılınca Allah’ın vereceği sevabın dünya ve içindekilerin tamamından daha hayırlı olduğu bildirilmektedir. Öte yandan bu kıssa, dolaylı olarak hem Mekke müşrikleri arasındaki şımarık, Kârûn karakterli servet sahipleri, hem de bu kesime imrenen, onların yerinde olmak isteyen mü’minler için çok büyük ibretler ve uyarılar ihtiva etmektedir.



Kârûn kıssasının hemen arkasından gelen iki âyette ise (âyet 83-84) yeryüzünde büyüklük taslamaktan, elindeki Allah’ın verdikleriyle insanlara tepeden bakmaktan, böylece yeryüzünde Allah’ın dü-zenini bozmaktan, fesat çıkarmaktan sakınanların âhirette kurtuluşa erecekleri, böyle Allah kontrolünde muhsince bir hayat yaşayanların yaptıkları amellere onların daha güzeliyle karşılık verileceği, kötülük yapanların da işlediklerinin dengiyle cezalandırılacakları belirtilerek kıssadan çıkarılması gereken derslere işaret edilmektedir. Sonra sûre Allah’tan başka sözü dinlenecek, çektiği yere gidilecek, arzuları yerine getirilecek İlâh bulunmadığını ve O’nun zâtından başka her şeyin helâk olacağını ortaya koyan İslâm’ın tevhid ve ulûhiyet ilkelerini gündeme getiren âyetlerle son bulmaktadır.



Böylece sûredeki Firavun kıssasında iktidar gücünün, Kârûn kıssasında da ekonomik gücün insanı gurur, kibir, azgınlık, şımarıklığa sevk etmesi, bu imkânların Allah’a kullukta değil de O’nunla ve elçileriyle çatışmada, Allah kullarına zulümde kullanılması halinde, bu verilenlerin onlar için nasıl bir felâkete dönüşeceği ortaya konulmaktadır. Sûre ile alâkalı bu mukaddimeden sonra inşallah âyetlerini tek tek tanımaya başlayalım. Rabbim gereği gibi iman eden ve amele dö-nüştüren kullarından eylesin bizi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt