Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kapilarin anahtari: Sevgi (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
KAPILARIN ANAHTARI: SEVGİ



150gulwy3.jpg

KAPILARIN ANAHTARI: SEVGİ

Hani, iman etmedikçe cennete giremeyecek, birbirimizi sevmedikçe de iman etmiş olmayacaktık. Hatırımızda mı o nida?
Evet belki hatırımızda ve hâlâ kulaklarımızda, sözlerimizde yankılanır durur. Peki gönlümüzde, telaşımızda, ne kadar yerini bulur?
Seviyor muyum, nasıl sevebilirim sorusunu sorar mıyız?
Sevgiye, birbirimize yol arar mıyız?
Ve ne zaman ‘evet seviyorum' diyebiliriz.
“Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?”
Kûfe'li dostları Medine'de Abdullah b. Mesud'un ziyaretine gelmişlerdi. İbn Mesud r.a.? Kûfelilere sordu:
- Birbirinizle oturup kalkıyor musunuz?
- Bunu hiç bırakmıyoruz.
- Birbirinizi ziyaret ediyor musunuz?
- Evet Eba Abdullah! Hatta içimizden biri bir kardeşini göremediği zaman yürüyerek Kûfe'nin ta öbür ucuna gidiyor, onunla buluşuyor.
Bu sözler üzerine İbn Mesud r.a. buyurdu ki:
- Bu münasebetinizi sürdürdüğünüz sürece hayır içinde olursunuz.

Bir küçük ikram

Bir gün Selman-ı Farisî r.a., Hz. Ömer r.a.'ı ziyarete gitti. Hz. Ömer r.a. yaslanmakta olduğu yastığı Selman'a uzattı. Hz. Selman:
- Allah ve Rasulü doğru söylemiş, diye mırıldandı. Hz. Ömer r.a.:
- Ey selman, bize de anlat, ne buyurmuştur, dedi. Hz. Selman r.a.:
- Bir gün Rasulullah Efendimiz'in yanına gitmiştim. Bir yastığa yaslanmış oturuyordu. Beni görünce yastığı bana uzattı ve: “Ey Selman, herhangi bir müslüman bir müslüman kardeşinin yanına girdiğinde ziyaret edilen kişi ikram maksadıyla misafirine bir yastık verirse, Allah tarafından bağışlanmış olur.” buyurmuştu.
Bir defasında iki zat Hz. Abdullah b. Haris r.a.'ı ziyarete geldiler. Hz. Abdullah yaslandığı yastığı onlara uzattı. O kişiler:
- Biz ikram görmeye değil, senden bir şeyler dinleyip istifade etmeye geldik, dediler. Hz. Abdullah b. Haris r.a. buyurdu ki:
- Misafirlerine ikram etmeyenin ne Rasulullah Efendimiz'e ne de Hz. İbrahim'e ilgisi vardır. Ne mutlu o kimseye ki, Allah yolunda atının dizginini tutarak akşamlayıp bir parça ekmek ve soğuk su ile iftar eder. Yazıklar olsun o kimseye ki, tıka basa yiyerek uşaklarına şunu getir, bunu kaldır der. Doyunca da Allah'ı anamaz.

Sıddîk olabilmek
Bir gün Rasulullah s.a.v. Efendimiz ashabına hitaben:
- Bugün kim oruç tuttu? diye sordu. Hz. Ebu Bekir Sıddîk r.a.:
- Ben tuttum ya Rasulallah, dedi. Efendimiz devamla:
- Hanginiz bir cenazenin defninde bulundu? diye sordu. Hz. Ebu Bekir r.a.:
- Ben bulundum, dedi. Efendimiz s.a.v.:
- Bugün kim hasta ziyaretine gitti?
Yine Hz. Ebu Bekir r.a.:
- Ben gittim, dedi. Rasul-i Ekrem s.a.v.:
- Bugün kim bir yoksulun karnını doyurdu?
Hz. Ebu Bekir r.a.:
- Ben doyurdum ya Rasulallah .
Bunun üzerine Efendimiz s.a.v.:
- Bu hasletleri bir günde kendisinde toplayan kişi muhakkak cennete girer, buyurdular.

“Cennet bahçelerinde konaklamak”
Muhabbet, sohbetten, ziyaretten, ikramdan hasıl oluyor. İnsanın muhabbete en çok muhtaç olduğu anları da hiç kuşkusuz hastalık, darlık zamanları...
Rasulullah s.a.v. Efendimiz, ”Bir hastayı ziyaret eden kişi cennet bahçelerinde oturmuş gibidir. Hastanın yanından ayrıldığı zaman yetmişbin melek onun için akşama kadar mağfiret diler.” buyurmuştur.
Medine'ye hicret edildiğinde Hz. Ebu Bekir ile Hz. Bilâl r.a. sıtmaya tutulmuşlardı. Bir yandan gurbet elde olmanın sıkıntıları, bir yandan da böylesine bir hastalık...
Hz. Aişe r.a. ikisini ziyarete gitti. Hz. Ebu Bekir'e “Babacığım kendini nasıl hissediyorsun” diye, Hz. Bilâl'e de, “ Ya Bilal, kendini nasıl buluyorsun?” diye sordu.
Hz. Ebu Bekir r.a. sıtma nöbeti geldiğinde şunları söylerdi:
- Medine'de herkes, aile içinde ‘hayırlı sabahlar' sözleriyle mesut olarak sabahlarken, aslında ölüm ona ayakkabısının bağından daha yakındır.
Hz. Bilâl de şu mısraları terennüm ederdi:
- Ah bir bilebilseydim; bir daha Mekke vadisinde hoş kokulu otlar arasında geceleyebilecek miyim. Şame ve Tufeyl dağları bana bir daha görünecekler mi?
Hz. Aişe r.a. hemen Rasulullah s.a.v.'in yanına gitti ve iki hastanın durumunu anlattı. Allah Rasulü :
- Allahım Mekke'yi sevdiğimiz gibi bize Medine'yi de sevdir. İlâhi, Mekke'yi sağlık yurdu yap. Medine'nin topraklarını bizim için bereketli kıl. Medine'nin sıtmasını al, diye duada bulundu.
Allah Rasulü s.a.v. bir hastayı ziyaret ettiğinde başı ucunda oturur ve yedi kere: “Yüce Allah‘tan, Arş'ın Rabbi'nden sana şifa vermesini dilerim” diye dua ederdi. Eğer hastanın ömrü varsa muhakkak şifa bulurdu.
Hz. Aişe r.a. anlatıyor: “ Rasulullah bir hastayı ziyaret ettiğinde elini hastanın ağrıyan yerine koyar ve: “Bismillah, zararı yok” derdi.

Rasul'e gelen hediye
Rasulullah s.a.v. Efendimiz ashabıyla birlikte savaştaydı. Savaş uzamıştı. Ordu içinde büyük bir yiyecek sıkıntısı baş göstermişti. Müslümanların yüzlerinde yorgunluk ve üzüntü, münafık ve müşriklerin çehrelerinde ise sevinç, neşe okunuyordu. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v.: “Vallahi, güneş batmadan evvel Allah size bir rızık gönderecek.” buyurdular.
Hz. Osman r.a. biliyordu ki Allah ile Peygamberi muhakkak doğru söyler, vaadini mutlaka yerine getirir. O halde bu şerefe nail olayım düşüncesiyle sırtlarında yiyecek yüklü ondört deveyi yükleriyle satın aldı. Develerden dokuz tanesini Peygamberimiz'e gönderdi. Allah Rasulü s.a.v. develeri görünce:
- Bunlar ne? diye sordu. Develeri getiren adam:
- Osman'ın size hediyesidir, dedi.
Efendimiz bu hediyeleri sevinçle karşıladı. Durumdan tabii ki münafıklar ve müşrikler rahatsız oldular. Bu sırada Rasul-i Ekrem s.a.v. ellerini göğe kaldırdı, öylesine kaldırdı ki koltuk altlarının beyazlığı rahatlıkla görülebiliyordu. Hz. Osman r.a.'a o güne kadar ve o günden sonra hiç kimse için yapmadığı dualar ederek, “Allahım Osman'a ver...” diyerek niyazda bulundu.
Ensar hanımlarından Ümmü Evs r.a. bir yağı iyice kaynatıp kıvamına getirdikten sonra Peygamber Efendimiz'e hediye eder. Efendimiz s.a.v. hediyeyi kabul ederek tulumun içindeki yağı alır, Ümmü Evs için bereket duası buyurur. Ve tulumu hanıma verir. Ümmü Evs tulumu alınca tulumun dolu olduğunu görür ve hediyesinin kabul edilmediğini düşünerek ağlaya ağlaya Allah Rasulü'nün yanına gelir. Efendimiz durumu anlatır, Ümmü Evs'in gönlü rahatlar.
Ve.. Ümmü Evs r.a. geri kalan hayatı boyunca tulumdaki o yağdan yer.
Yine bir gün ashaptan birisi Rasul-i Ekrem s.a.v.'e bir kumaş parçası hediye eder. O sırada yine ashaptan bir kişi bu kumaşı görerek çok beğenir. Ve Efendimiz kumaşı o kişiye hediye eder.
...
Aslında birbirimize ne kadar da yakınız.
Birbirimizin kapılarını açacak nice anahtarlara sahibiz.
Belki küçük gördüğümüz bir ikram, bir selam, bir tebessüm, kısa bir ziyaret, ufacık bir hediye...
Yeter ki niyet edelim birbirimizi sevmeye.

[FONT=georgia,palatino]Cennette de komşu, eş dost, aile, akraba olabilmeye ve iman etmeye...[/FONT]
 

Bilnur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2008
Mesajlar
709
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Cennette de komşu, eş dost, aile, akraba olabilmeye ve iman etmeye...

hafize hanım yüreğinize sağlık..çok hoş bir yazıydı..Allah razı olsun..
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
Aslında birbirimize ne kadar da yakınız.
Birbirimizin kapılarını açacak nice anahtarlara sahibiz.
Belki küçük gördüğümüz bir ikram, bir selam, bir tebessüm, kısa bir ziyaret, ufacık bir hediye...
Yeter ki niyet edelim birbirimizi sevmeye...

selamun aleykum
Rabbimiz razı olsun. çok güzel anlamlı etkileyici paylaşımdı. emeğinize sağlık
selam ve dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt