Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kapalıyım ama ? (1 Kullanıcı)

candy1313

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Selamun Aleykum,

(sabırla okurmusunuz?)

Benim sizlere bir sorum olacak.
Yaklaşık 3 senedir kapalıyım. Şuanda 4yıllık bir üniversite okuyorum ama açıktan. Seneye bitecek inşAllah.Seneye KPSS'ye girmeyi arzu ediyorum, kazanırsamda gitmeyi. Babam çalışmıyor, emeklide değil...Abim de bu sene evlenecek. Haliyle borçlarımızda artıyor. Ben bir devlet memuru olmayı ya da bankacı olmayı istiyorum. Gelecek için, annem için bunu yapmak zorundayım çünkü tüm yük onun omuzlarında. Elimden gelen desteği yapmak istiyorum. Ona güzel bir yaşam vermeyi, en azından bu yaştan sonra onun emeklerinin karşılığını... Senelerdir çekiyor yükümüzü, baba var mı yok mu belli değil. Borç üstüne borç takıyor bize. Haciz gelmesin diye anam ödüyor sürekli...
Eğerki İslam'da baba hakkı olmasa onu bir dakika evde bile tutmazdım.Bana biyolojik babalıktan başka hiçbirşey vermedi çünkü.

Kpps'yi kazanırsam ya da bankacı olursam mecburen saçımı açmak zorunda kalacağım.3 sene evvelde açıktım ama namazlarımı kılan bir insandım.Okul bitince kapandım Allah'ın izniyle...Kapalılığı seviyorum ama bu mecburiyet beni öldürüyor. Çevremizde doktor olup öğretmen olup işyerinde açılanlar ama mesai bitiminde kapananlar da var.

Allah katında günahkar olacağımı biliyorum. Bu bir kural yapılması gereken bir zorunluluk elbet.Fakat ben saçım haricimde hiçbiryerimi de deşifre etmeyeceğim... Namazlarıma devam edeceğim, dualarıma devam edeceğim. İslamı hep kalbimde yaşıyorum zaten.

Şimdi açılırsam ne olacak benim halim? Rızık için yaptığım bu savaşta malup mu olacağım? Direk cehenneme me atılacağım? :a45:
İmtihanımda bu kısmı geçemeyecek miyim? :(
Nice kapalı diye geçinen şahıslar var, karşılaştırma yapmak istemiyorum...


Şimdi özel sektöre girsem, devamlılık arz etmiyor malesef. Tazminattı sigortaydı derken en fazla 2-3 sene çalıştırıyorlar. Sosyal hakları gerektiği gibi vermiyorlar. 2,5 sene bir şirkette çalıştım ama izin hakkı olarak ancak 1 hafta kullanabildim o da zorla. Parasını da vermediler. Hasta oldum 10gün raporum vardı 3.gün işe geldim. Özel sektör gayet acımazsız. Emekli olmak bu durumda çok zorlaşıyor. Yaş artınca da özel sektörde yaşlısın diye işe almıyorlar. İleride durumu iyi bir eş de bulamayabilirim ki bana yardım etsin. Onunda maddi gücü kötü olursa yardımda bulunmam gerekecek...Ülkenin hali malum.Şartlar zor.Ekmek parası için savaşıyorum, savaşmalıyım.O kamu alanı tesettürsüz kanunu ben koymadım ki :( Kanunu koyanlar utansın!

Lütfen bu konuda bana gerçek anlamda yardım edebilecek öneri sunabilecek arkadaşlar yazsın.İçimi bir nebze de olsun ferahlatsın. Aklımda bin türlü soru var. Gerçekten bu konuları araştırmış biri varsa özel msj atabilir ordanda konuşabiliriz. Önemli bir konu benim için.
 

Guo1903

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Haz 2008
Mesajlar
2,657
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Selamün Aleyküm..
Zihninizin sürekli meşgul olduğu anlaşılıyor ama bu sorunuza burada çok farklı cevaplar gelebilir ve kafanız iyice karışada bilir. Yazınızdan anladığım kadarıyla Aslında siz ne olursa olsun açılmamak gerektiğini de biliyorsunuz. Ama hayat şartları şeytanın eline koz veriyor ve sizi önce başınızı açtırarak bu yoldan alıkoymak istiyor. Sonrasında ki amacı sizin namazlarınızdan alıkoymak olacaktır. Ve bunlar sürüp devam edecektir. Allah celle celalüh size başka yollar da açacaktır.İnşallah nefs ve şeytanla olan sınavınızda Allahü Teala yardımcınız olsun.. Hakkınızda hayırlısı olsun..
Bu arada sizin şuan hayırlı gördüğünüz belki de hakkınızda hayırlı olmayabilir.. En doğrusunu şüphesiz Allahü teala bilir..

''Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.'' (Bakara,216)
 

candy1313

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Aleykum Selam,

Elbetteki hayırlı rızık peşindeyim. Rabbim kalbimi biliyor. Şunu da biliyorum iyi niyet kötülüğe engel değil. Hep duacıyım. Sonuçta rızkı veren O, kapıları açanda O'dur. Mal da mülkte onundur... Umulurki öyle bir kapı açılsın ve ben açılmak zorunda kalmayayım.

Yorumunuz için çok teşekkür ederim...
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Size cevap yazmakla yazmamak arasında gittik geldik ancak gönlümüz razı gelmedi.Öncelikle Allahü teala yardımcınız olsun.Durumunuz zor kolay değil.
Tesettür ahir zamanda iman alametidir.Tesettürün farz olduğunu inkâr eden imanını kaybeder. Tesettüre inanıp da riayet etmeyen yine Müslümandır; fakat günahkâr olur.
Riayet etmek zaruri lazımdır.Az önce dediniz ki Rabbimiz rızkı veren.O'na itaat ederken rızkınız geliyor,etmediğiniz zaman yine gelir lakin hesabı zor olur.Son nefesimiz için hiçbirimizin elinde senet yok şu zamana kadar yaşıyacağız diye.Bunu düşünün.Rızkınız zaten değişmez.Ezelde takdir edilen size gelir.Hazreti Ali(Radıyallahu Anh)bir mescide girerken kapıda bir adam görür,Adama benim deveme sahip çıkar mısın.Namazımı kılıp gidicem der,namaz kılarken bu adamın bana iyiliği dokundu bu deveyi ona hediyye ediyim diye niyyetlenir.Ancak dışarı çıkınca ne deve vardır ne adam.Yaya olarak evine dönerken yolda görenler tebessüm ettiğini görünce ne oldu efendim diye sorar.Buyurur ki mescide girerken adamın biri vardı ona devemi emanet ettim namazı kılarken devemi ona hediye etmeye niyetlendim.Dışarı çıkınca deve de adam da yoktu.Buna mı tebessüm etttiniz denince.Hayır.Bu deve bu adama takdir edilmiş ancak sabretseydi helal yoldan gelecekti sabretmedi haramdan kavuştu buyurur.
Diğer başörtülülerin neler yaptığını biliyoruz demişsiniz.Bakın kardeşim gıybetten sakınmak,yabancı erkeklerle konuşmamak,namaz kılmak,tesettüre riayet etmek ayrı ayrı farzlardır.Sizin yaptıklarınız zaten kendiniz için gerekli olan şeyler.Gıybet etmeniz,yabancı erkeklerle konuşmanız,dolaşmanız,yalan söylemeniz,namaz kılmanız,Allahü teala'ya zarar veya yarar getirmez.Yapan kendisine yapar.Büyüklerden bir zat buyurmuş ki;Cehennemde ateş yoktur herkes kendi ateşini buradan götürür.Onun için bunlar sizin yararınıza o tarzdaki insanların ise kendi zararınadır.Öncelikle kendi nefsimizin ayıplarını görüp düzeltmektir dinin emri.Umarım tesettürünüzden vazgeçip kendinize yazık etmezsiniz.Bu günler geçer hayat hayaldir.Mü'minin vatanı ahirettir.Orada buradaki ameline göre bi yere gider.Aşağıdaki yazılardan ibret alıp bir an önce düşüncenizden vazgeçmeniz faydanıza olur.İster yapar ister yapmazsınız.Ama toprağın altında hesabını vereceğinizi de unutmayın.Selametle.

Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklayarak buyuruyor ki:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.) [Mecmaul-enhür, El-mugni]
Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça bildiriliyor. Kur'an-ı kerimin 17 yerinde Resulullaha (De ki, bana tâbi olun) buyuruluyor. Allahü teâlânın Resulüne tâbi olup Onun bildirdiği şekilde tesettüre riayet etmelidir!

Hazret-i Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah efendimiz baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç, vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud)

Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler.) [Buhari, Nesai]

Çok zor duruma girdiğinizde aşağıdaki durumdan yararlanmanızı tavsiye ederiz.

Sual: "Teferruat" diyerek saçları açmak uygun mu? Sokağa çıkarken peruk takabilir miyim?
CEVAP
“Teferruat” diyerek saçları açmak haramdır. Hele kapanmaya önem vermeyenin imanı gider. Sokağa çıkarken peruk takmak zaruretsiz caiz değildir. Erkekler arasında başını açmak zarureti olduğu zaman, kadının peruk kullanması caiz ve lazım olur. Zaruret, başka çare bulamamak demektir. Sadece zaruret halinde peruk takabilirsiniz.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Selamun Aleykum,

(sabırla okurmusunuz?)

Benim sizlere bir sorum olacak.
Yaklaşık 3 senedir kapalıyım. Şuanda 4yıllık bir üniversite okuyorum ama açıktan. Seneye bitecek inşAllah.Seneye KPSS'ye girmeyi arzu ediyorum, kazanırsamda gitmeyi. Babam çalışmıyor, emeklide değil...Abim de bu sene evlenecek. Haliyle borçlarımızda artıyor. Ben bir devlet memuru olmayı ya da bankacı olmayı istiyorum. Gelecek için, annem için bunu yapmak zorundayım çünkü tüm yük onun omuzlarında. Elimden gelen desteği yapmak istiyorum. Ona güzel bir yaşam vermeyi, en azından bu yaştan sonra onun emeklerinin karşılığını... Senelerdir çekiyor yükümüzü, baba var mı yok mu belli değil. Borç üstüne borç takıyor bize. Haciz gelmesin diye anam ödüyor sürekli...
Eğerki İslam'da baba hakkı olmasa onu bir dakika evde bile tutmazdım.Bana biyolojik babalıktan başka hiçbirşey vermedi çünkü.

Kpps'yi kazanırsam ya da bankacı olursam mecburen saçımı açmak zorunda kalacağım.3 sene evvelde açıktım ama namazlarımı kılan bir insandım.Okul bitince kapandım Allah'ın izniyle...Kapalılığı seviyorum ama bu mecburiyet beni öldürüyor. Çevremizde doktor olup öğretmen olup işyerinde açılanlar ama mesai bitiminde kapananlar da var.

Allah katında günahkar olacağımı biliyorum. Bu bir kural yapılması gereken bir zorunluluk elbet.Fakat ben saçım haricimde hiçbiryerimi de deşifre etmeyeceğim... Namazlarıma devam edeceğim, dualarıma devam edeceğim. İslamı hep kalbimde yaşıyorum zaten.

Şimdi açılırsam ne olacak benim halim? Rızık için yaptığım bu savaşta malup mu olacağım? Direk cehenneme me atılacağım? :a45:
İmtihanımda bu kısmı geçemeyecek miyim? :(
Nice kapalı diye geçinen şahıslar var, karşılaştırma yapmak istemiyorum...


Şimdi özel sektöre girsem, devamlılık arz etmiyor malesef. Tazminattı sigortaydı derken en fazla 2-3 sene çalıştırıyorlar. Sosyal hakları gerektiği gibi vermiyorlar. 2,5 sene bir şirkette çalıştım ama izin hakkı olarak ancak 1 hafta kullanabildim o da zorla. Parasını da vermediler. Hasta oldum 10gün raporum vardı 3.gün işe geldim. Özel sektör gayet acımazsız. Emekli olmak bu durumda çok zorlaşıyor. Yaş artınca da özel sektörde yaşlısın diye işe almıyorlar. İleride durumu iyi bir eş de bulamayabilirim ki bana yardım etsin. Onunda maddi gücü kötü olursa yardımda bulunmam gerekecek...Ülkenin hali malum.Şartlar zor.Ekmek parası için savaşıyorum, savaşmalıyım.O kamu alanı tesettürsüz kanunu ben koymadım ki :( Kanunu koyanlar utansın!

Lütfen bu konuda bana gerçek anlamda yardım edebilecek öneri sunabilecek arkadaşlar yazsın.İçimi bir nebze de olsun ferahlatsın. Aklımda bin türlü soru var. Gerçekten bu konuları araştırmış biri varsa özel msj atabilir ordanda konuşabiliriz. Önemli bir konu benim için.

İnsan dünya ile ahiret arasında bir tercih yapar hak ve batıl ortadadır mazeret kabul etmez ve herkese dogrular malumdur.Yapacağınız tercih Allah'ın koydugu sınırları asmamak ve sabredip dua etmek olsun şu dünya ne kadardırkı? çok az değilmi işte bu çok azında çok azı kaldı bu azdan çok nasiplenmeye bakmalı gerçekten rabbine güvenip unu tevekkül edip onun sınırlarını aşmayan kimseleri rabbim ne zaman yanlız bıraktı ne zaman elini uzatmadı İbrahim a.s ma Nuh a.s ma Musa a.s Yusuf as ma Muhammed a.s vs. kim ne zaman Allah'a ihtiyac duyduysa hiç başka yöntem aramayıp mevlanın dediği doğrultuda hareket etmişler ve mevla onlara her zaman yardım elini uzatmıştır.öyleyse bu gün bizlerde ihtiyacımız karşısında Allah'ın koyduğunu çizgileri asla çiğnemeyecek ve sadece yardımı ondan bekleyeceğiz değilse sonumuz ne olur bilemem Mevlam yar ve yardımcın olsun
Allah'ın selamı bereketi bütün ihsanları üzerine olsun
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Dinî emirlerini yerine getiremeyeceği bir okula bir kadının gitmesi câiz değildir. Ne pahasına olursa olsun, mücadele edip başını kapamalıdır.

Mektepte okumayı kendisine göre bir zaruret sayıyorsa; ki ben böyle bir zaruret bilmiyorum; “oradaki kızlara dini, diyâneti öğreteceğim; ileride inşaallah faydalı olacağım” gibi bana göre makbul olmasa da, kendine göre ş a h s î içtihadları var ise şayet, bunda büyük bir hayır umuyorsa, ne pahasına olursa olsun bu irşad yolunda cehenneme gitse bile azm-i ikdâmı var ise evvelâ kendisini düşünsün; daha işin başında dinî emirlerden taviz vermemeye kendisini alıştırsın.


Başın kapanması mevzuu Kur’ân-ı Kerim’in nassıyla sabittir. İnsan başını açık tutmakla, her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur. Saçının bir telini gösterdiği her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur.


Binâenaleyh, sonra yapacağı sevap, eyleyeceği cihad, edeceği hizmet meşkuktur, şüphelidir; semeresi belli değildir; kime etkisi olacak, kimi irşâd edecek, ortada henüz bir şey yoktur. Şüpheli bir semere için muhakkak bir günaha girilmez.


Din ve diyânete bağlılığı iddia ediyorsa evvela başını kapasın; bir mütedeyyine olarak bu mevzuda mücadele versin.


Okuldan atılması pahasına, “ben dinî emirlerden taviz vermeyeceğim” desin; azmetsin… Murat Türker


Fethullah Gülen Hocaefendi ile sohbet Murat türker
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
Dinî emirlerini yerine getiremeyeceği bir okula bir kadının gitmesi câiz değildir. Ne pahasına olursa olsun, mücadele edip başını kapamalıdır.

Mektepte okumayı kendisine göre bir zaruret sayıyorsa; ki ben böyle bir zaruret bilmiyorum; “oradaki kızlara dini, diyâneti öğreteceğim; ileride inşaallah faydalı olacağım” gibi bana göre makbul olmasa da, kendine göre ş a h s î içtihadları var ise şayet, bunda büyük bir hayır umuyorsa, ne pahasına olursa olsun bu irşad yolunda cehenneme gitse bile azm-i ikdâmı var ise evvelâ kendisini düşünsün; daha işin başında dinî emirlerden taviz vermemeye kendisini alıştırsın.


Başın kapanması mevzuu Kur’ân-ı Kerim’in nassıyla sabittir. İnsan başını açık tutmakla, her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur. Saçının bir telini gösterdiği her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur.


Binâenaleyh, sonra yapacağı sevap, eyleyeceği cihad, edeceği hizmet meşkuktur, şüphelidir; semeresi belli değildir; kime etkisi olacak, kimi irşâd edecek, ortada henüz bir şey yoktur. Şüpheli bir semere için muhakkak bir günaha girilmez.


Din ve diyânete bağlılığı iddia ediyorsa evvela başını kapasın; bir mütedeyyine olarak bu mevzuda mücadele versin.


Okuldan atılması pahasına, “ben dinî emirlerden taviz vermeyeceğim” desin; azmetsin… Murat Türker


Fethullah Gülen Hocaefendi ile sohbet Murat türker

Hıım neden taviz veriyorlar peki?Açtıkları yurtlar taviz vermeye vesile değilmidir?Suçlusu kim?Neden mücadele etmeyip direnmediler?Tam tersi okumayı teşvik ediyorlar olmasınlar.Bari sen yapma aminenur...Herşey ortada aleni.Hani dost biryerlerde görsün.Desinler işte bak böyle şeylerde dedim..Hakkımızda hayırlısı...
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Dinî emirlerini yerine getiremeyeceği bir okula bir kadının gitmesi câiz değildir. Ne pahasına olursa olsun, mücadele edip başını kapamalıdır.

Mektepte okumayı kendisine göre bir zaruret sayıyorsa; ki ben böyle bir zaruret bilmiyorum; “oradaki kızlara dini, diyâneti öğreteceğim; ileride inşaallah faydalı olacağım” gibi bana göre makbul olmasa da, kendine göre ş a h s î içtihadları var ise şayet, bunda büyük bir hayır umuyorsa, ne pahasına olursa olsun bu irşad yolunda cehenneme gitse bile azm-i ikdâmı var ise evvelâ kendisini düşünsün; daha işin başında dinî emirlerden taviz vermemeye kendisini alıştırsın.


Başın kapanması mevzuu Kur’ân-ı Kerim’in nassıyla sabittir. İnsan başını açık tutmakla, her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur. Saçının bir telini gösterdiği her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur.


Binâenaleyh, sonra yapacağı sevap, eyleyeceği cihad, edeceği hizmet meşkuktur, şüphelidir; semeresi belli değildir; kime etkisi olacak, kimi irşâd edecek, ortada henüz bir şey yoktur. Şüpheli bir semere için muhakkak bir günaha girilmez.


Din ve diyânete bağlılığı iddia ediyorsa evvela başını kapasın; bir mütedeyyine olarak bu mevzuda mücadele versin.


Okuldan atılması pahasına, “ben dinî emirlerden taviz vermeyeceğim” desin; azmetsin… Murat Türker


Fethullah Gülen Hocaefendi ile sohbet Murat türker

Çok güzel bir yorumu yayınlamış kardeşimiz,diğer güzel yorumlarda bulunan kardeşlerimiz gibi.Dikkate almanızı tavsiye ederim.

Yüce Rabbimiz doğru olanı yapmak nasib etsin kardeşim.Siz tamamiyle güvenin Rabbimize...Size hayırlı yollar açılacaktır İnşaAllah.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Hıım neden taviz veriyorlar peki?Açtıkları yurtlar taviz vermeye vesile değilmidir?Suçlusu kim?Neden mücadele etmeyip direnmediler?Tam tersi okumayı teşvik ediyorlar olmasınlar.Bari sen yapma aminenur...Herşey ortada aleni.Hani dost biryerlerde görsün.Desinler işte bak böyle şeylerde dedim..Hakkımızda hayırlısı...



güzel kardeşim benim .. şu ön yargılardan sıyrılın artık ...

bir kişi yi sevimiyorsunuz diye .. tüm söylemlerini hepten silip atmayalım canım benim güzel arkadaşım ..

eleştirilecek yönleri vardır olabilir .. ama hayrıda yok saymalılım inşaALLAH .. BU SÖYLEŞİ ÇOK DAHA UZUN inşaALLAH eklemeyi düşünüyorum...

selam ve dua ile
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
M.Fethullah GÜLEN hocaefendimizin bu konudaki tebliğini çok takdir ettiğim için aynen paylaşıyorum.
SORU:


Kız kardeşim lise son sınıfta… Kapanmak yasak olduğundan kapanamıyor. Kapansa bile alay ederler. Arkadaşının durumu böyle… Bu durumda ne yapmalıdır?


HOCAEFENDİ’NİN CEVABI:


Dinî emirlerini yerine getiremeyeceği bir okula bir kadının gitmesi câiz değildir. Ne pahasına olursa olsun, mücadele edip başını kapamalıdır.

Mektepte okumayı kendisine göre bir zaruret sayıyorsa; ki ben böyle bir zaruret bilmiyorum; “oradaki kızlara dini, diyâneti öğreteceğim; ileride inşaallah faydalı olacağım” gibi bana göre makbul olmasa da, kendine göre şahsî içtihadları var ise şayet, bunda büyük bir hayır umuyorsa, ne pahasına olursa olsun bu irşad yolunda cehenneme gitse bile azm-i ikdâmı var ise evvelâ kendisini düşünsün; daha işin başında dinî emirlerden taviz vermemeye kendisini alıştırsın.

Başın kapanması mevzuu Kur’ân-ı Kerim’in nassıyla sabittir. İnsan başını açık tutmakla, her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur. Saçının bir telini gösterdiği her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur.


Binâenaleyh, sonra yapacağı sevap, eyleyeceği cihad, edeceği hizmet meşkuktur, şüphelidir; semeresi belli değildir; kime etkisi olacak, kimi irşâd edecek, ortada henüz bir şey yoktur. Şüpheli bir semere için muhakkak bir günaha girilmez.

Din ve diyânete bağlılığı iddia ediyorsa evvela başını kapasın; bir mütedeyyine olarak bu mevzuda mücadele versin.


Okuldan atılması pahasına, “ben dinî emirlerden taviz vermeyeceğim” desin; azmetsin…



SORU:


Biz imam hatip okulunda okuyan, yüzümüz görünmeyecek şekilde örtünen dört arkadaşız. Fakat mecburiyet karşısında okulun bahçesine girince peçemizi indiriyoruz. Derse peçe takmadan, fakat örtülü giriyoruz. Erkek hocalarımız da var. İslâmî bakımdan sakıncalı, mahrem oluyorlar. Bu durum karşısında ne yapmalıyız? Kız talebeler için, tesettürlü kadın muallimler bulunan, dinî bakımdan terbiye verilen yetiştirici bir yurt veyahut dershane kurulması mümkün değil midir? Şayet böyle bir dershane kurulursa bizim gibi kardeşlerinizin yetiştirilmesi için çok faydalı olacağına eminiz. Bu konuda bizi irşâd ederseniz memnun oluruz.


HOCAEFENDİ’NİN CEVABI:


Bu bir sorudan daha ziyade, bir derde çare bulmamız hususunda bir fikir getiriyorlar.


Bazı vesileleri değerlendirerek bu mevzuda asıl nokta-i nazarımızı birkaç defa, dinleyenlere intikal ettirdik. İlerici olmanın ve Batı anlayışında bir cemaatin ferdi bulunmanın zarurî gereği ve muktezâsı olarak günümüzde kadının okuması üzerinde hassasiyetle, titizlikle duruyorlar. Bir toplulukta kadın okumuyorsa, o topluluk geridir diyorlar. Ve biz de hâliyle tabi bunu kabulleniyoruz. Bu, bu mevzuda bizim herhangi bir hesabımıza dayalı değildir. Bu hususun hesabını hiç yapmadık. İyi, terbiyeye vâkıf/nigehban, insan psikolojisine âşinâ, İslâm ahlâkiyâtını çok iyi bilen insanlardan müteşekkil encümen-i dânişlerimiz, bu meseleyi meclis-i meşverete getirip, enine boyuna müzâkeresini yapmadılar. Bizim bu mevzuda attığımız adımların arkasında Batı’da böyle bir şey yapılmış olması hususu vardır: “Kilise, kadınları okutuyor, biz niye okutmayalım!!!”; “Yahudi kadınları okuyor, biz niçin okumayalım!!!”; “Hep böyle kadınlarımız câhil kalacak da, Fatihsiz, Yavuzsuz mu kalacağız!!!”; “Analarımız okumuş olsaydılar bizim, şimdiye kadar çoktan birkaç tane Fatih yetiştirirlerdi!!!”… Herhangi bir hesabı yapılmadan söylenen sözlerdir bunlar…


Bu hususta büyük iddialarla ortaya çıkan herkesle, en âmî adam bile münakaşa yapıp aksini söyleyebilir. ‘Ana okumalı mı, okumamalı mı?’ rahatlıkla münakaşası yapılabilir bunun…


Bu mevzuda ikna edici hiçbir şey getirilememiştir. Halbuki aksine ikna edici çok şey söylenebilir.


Evvelâ ben bunun birkaç defa arz ettiğim şekliyle böyle bilinmesinde fayda mülâhaza ediyorum. Bu mevzuda rahat konuşurken devr-i Risâlet penâhideki tatbikata bakıyorum. ALLAH Resulü’nün devrine insanlar fikren, ruhen ve İslâmiyet’i pratik bakımından yaşayıp yaklaştıkları nisbette kurtuluşa doğru gidiyorlar demektir. Resulullah’tan uzak olduğu nisbette de, isterse hat uzatsın aya gitsin gelsinler yirmi dört saatte; baş aşağı gidiyorlar demektir. Resul-i Ekrem aleyhissalâtu vesselam, bizim için hiçbir zaman yanıltmayan bir ölçüdür. ‘İnne fi Resulullahi lekum usvetün hasene’: ‘ALLAH Resulü’nde, sizin için iktidâ edip örnek olarak alacağınız en güzel numûneler vardır’. Resul-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem, belli bir dönem için örnek ve numûne olup da, ondan sonraki devirler için tavırları demode olacaksa, O, kıyâmete kadar peygamber değildir.


Ben çok rahatlıkla size soru sorabilirim: ALLAH Resulü’nün üç tane muhtereme kerîmeleri vardı; hangisini nerede okuttu ALLAH Resulü? Ondan sonra, torunları vardı; hangisini aldı okuttu? Ve siz bana gösterebilir misiniz; Tâbiînin o muhteşem baş döndürücü imamlarını yetiştirmişlerden bir tane ana mektep ve fakülte bitirmiş olsun?


Fatih’in anasının adını biliyor musunuz? Elif-be okumasını bilmiyordu o kadın


Yıldırım Bayezid gibi dev bir adamı yetiştiren de hiçbir mektepte okumamıştı…


Yavuz’un anasını söyleyene mükâfat vereceğim ben… Mektebe gittiğini isbat eden olursa vâizlikten vazgeçeceğim…


Evvela kuru sevdayı bırakmak lazım


Boş hülyâlar…


Ana anadır. Ne yapar ana, benim anam? Çocuklarına çok güzel bakar. Onların terbiyesiyle meşgul olur. Efendisine karşı itaatkâr olur. Ana, babayı yıkmaz o evde; baba da anayı yıkmaz; ikisi de bir âbide hâlinde çocukların nazarında büyür. Efendiye çalışma gücü kazandırır ana…Eve geldiğinde “Efendi hizmet mevsiminde senin ne işin var burada? Gidip hizmet etsene!” der. Ana budur. İbadet-ü taatında aşk-şevk içindedir. Hususi hallerinden ibadetine mâni eyyâm ve saatler gelince yine seccâdesini serer oturur. “Rabbimle münâsebet anlarından birisi boş geçmesin” der. Gözünün yaşı, çocuklarında Cennet havası ve o iklimden esintiler meydana getirir.


Bu azize, şerife ana hiç mürekkep yalamasa, eline kalem-silgi almasa, yine cihânın en büyük imparatorlarını yetiştirecek anadır. Bunun böyle bilinmesinde fayda var.


Ama devrimizin ilcaatı karşısında arzedeceğim husus da var benim.


Batı ahlâkı ile ahlâklandık biz… Batı’dan bize gelen her ne olursa olsun, parola sormadan kabul ediyoruz. Gökten inmiş meseleler, altın yaldızla yaldızlanmış, müzehheb olsa dahi cenuptan gelse, Arap yarımadasından gelse, semâdan gelse, ALLAH’tan gelse biz onlara karşı tiksinti duyarak bakarız: “Ha şu bizim eski İslâm’dan!!!”


Serseri Fransızlardan gelse bir mesele, her gün beşere yeni bir sistem takdim eden İskandinav memleketlerinden gelse, eksantrik İngilizlerden gelse, henüz daha oturmamış, ayakta ‘otursam mı, kalksam mı’ diyen Rusya’dan gelse hiç parola sormadan kabul edilir. Necisin arkadaş sen? Bizim içtimâî yapımıza uyar mısın uymaz mısın? Ailelerimizin içine seni koysak yani evimize alsak rahat durur musun? Hiç sormadan alırız. Bu hastalık da öyle bir hastalıktır. Ve sârî hâlinde cemiyeti sardı.


Doğurduğu, tevlîd ettiği şeyler var bunun… Anormal bir antibiyotik almak gibi. Mikropları öldüreceğim, antikorlar îmâl etsin diye… Sonra o ayrı bir şey yapıyor; bir komplikasyonla karşı karşıya kalıyor. İçtimâî bünye öyle; ayrı ârızalar çıkıyor, bakan yok, gören yok!


Bu ârıza karşısında bizim akıllı arkadaşlarımız, erbâb-ı hizmet kardeşlerimiz, bu akıntı içerisinde bizim kız kardeşlerimize, hemşîrelerimize, nur-irfan hayatında bizimle beraber olanlara bir çare bulmaya çalışıyorlar. Diyorlar ki: “Bu Batı hayranlığı içinde, Batı adına çalkalanma içinde bizim bacılarımız da gidip okuyacaklar. Ne yapalım o zaman? O zaman bunlar için imam hatipler açalım; şubeler açalım. Aklı başında imam-hatip idârecileri, idârede yardımcı olan muâvinler, bu kız şubelerini müstakil bir binada yapsınlar. Bu umumî akış karşısında selden kütük kapar gibi bu hemşîrelerimize sahip çıkalım. ALLAH korusun bir muhalif rüzgârla soldurulmasın bunlar. Dinî hayat ve havaları öldürülmesin. Haysiyet, izzet ve iffetleri içinde okumalarına zemin hazırlayalım.”


İşte Türkiye’de böylesine acayip hayranlık karşısında, duyulan böyle arzu ve isteğe karşı bir sahip çıkma gayreti vardır.


Hayat-ı içtimâiyenin böyle ârızalı, zikzaklar çizerek yürümesi karşısında, kız mevzuu karşımıza bir müşkül, bir problem olarak çıkmıştır. Buna ehl-i hamiyet, dindar, samimi arkadaşlarımız, işte böyle oksijen çadırına alma gibi bir çare düşünmüşlerdir: “İşte ne yapalım? Ayrı şubeler açalım; ayrı öğretmen kadroları teşkil edelim; hemşirelerimizi okutalım” denmiştir.


Biz şimdi bunu yapıyoruz… Teşvik etmiyoruz; okutun demiyoruz; okuyacaklara sahip çıkma gayretini gösteriyoruz. Devrin muhalif rüzgârlarına kapılmasın, mânevî kâkülleri bozulmasın…


Hem durup hesabını yapalım. Kızın başında çarşafla, eşarpla oynamayı en vahşi demokrasiyle dahi telif etmek mümkün değildir. En iptidâî kabilelerin içine gitseniz, göstermelik bir demokrasiye rastlasanız, onlar arasında kadının eşarbına dokunacak kırılası bir eli bulmak mümkün değildir. Bu ne tuhaf şey!


Ama herkes kızına sahip çıkacak. Siz böyle akla, mantığa, anayasaya aykırı bir mesele karşısında hakkınızı arayacak, kızlarınızın, hemşîrelerinizin başlarının açılmasına meydan vermeyeceksiniz. Bu ciddi bir meseledir; bu bir inanç meselesidir.


…Âkideye, ibadete müteallik ilimleri öğrenmek, çocuklarını terbiye edecek kadar ruhiyata dair mâlûmata sahip olmak, erkek gibi kadına da farzdır. Kadın, bunları aile ocağında öğrenecek, efendisinden öğrenecek, ana-babasından öğrenecek, varsa, erkeklerle ihtilata girmeden, tecrid edilmiş bir muallimathanede öğrenecek. Fakat astronomi, fizik gibi sâir ilimleri öğrenmek farz değildir kadına. Hatta meşrû bir ortamda bunları öğrenecek olsa, bunun da kadına faydası olup olmayacağı tartışılır. Hiçbir feylesof çocuk yetiştirememiştir.


Devrin ilcaatı ne olursa olsun; devir pedagojik ve psikolojik kaideler olarak ne vâz ederse etsin, bunlar bizi bağlamazlar. Kayıtsız şartsız Batı’nın kültürünün esir ve zebûnu değiliz.


Ama ne acıdır ki, biz olmasak bile 150-200 yıldır Batı’dan çıkan her şeytânî şey dahi bizde hüsn-ü kabul görmüş, parola sormadan evlerimizin içine kadar girmiştir. Son fantezi de kadın imam-hatibi açma, kadınları okutma, kadınları kültürlü yapmadır.


Müslümanlık gidip Batı’dan gelse, bizim mukallidler o zaman kabul eder. Batı bunun için kabul etmez onu. Avrupa’nın kendisi zaten sallantıda… Avrupa, fazla değil 10 sene sonra çatır çatır yıkılırken bunu çok iyi hissedecek.


Bu iş de Batı’dan geldiği için hüsn-ü kabul görmüş ve herkes hasta olmuş. “Kız imam hatibi açalım; kızları okutalım” denmiş. “Niçin okutacaksınız?” diye sorsanız hepsi aynı şeyi söyler: “Efendim Fatihleri yetiştiren analar, Alparslanları yetiştiren analar…”


Hamâset ifade eden şâirâne ifadelerle…


Hiç bozmadan tavrınızı sorun: “Fatih’in anasının adını biliyor musun?”; yok…


“Ya Fatih’in anası hangi fakülteyi bitirdi?”; yok…


Fatih’in anası çok güzel bir ev kadınıydı. Kendilerinden ilim adına mervî hiçbir şey yoktur. Çocuk yetiştirmek için fünûn-u müsbete tahsiline gerek yoktur…
 

zrrtt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
118
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
aleykümselam.
ben çok fazla yorum yapmayacağım.
size tavsiyem şuki:
yazdıklarınızdan anladığım,siz başörtüsünün ne kadar önemli bir farz olduğunun farkına varamamış samimi bir kardeşimsiniz.
size tavsiyem başörtünüzün ne kadar önemli bir farz,olmazsa olmaz olduğunun farkına ve şuuruna varacak bilgiler edinmeniz.
bu bilgilerle donandıktan sonra eminimki size dünyayı verseler o başörtüsü başınızdan çıkmaz.kimse çıkartamaz.çıkartmaya cesaret edemez.sizde zaten böyle birşeyi aklınızdan dahi geçirmezsiniz.
tabi şu anda anladığım kadarıyla hiçbirşeyin farkında değilsiniz.
başörtüyü takıyorsunuz.
ama başörtünün hayatınızda bir hava,bir su,bir güneş olduğunun farkında değilsiniz.
annenizin mutluluğu için başınızı açmayı düşünüyorsunuz.
unutmayınki annenizin mutluluğu ahirette sizi kurtarmaz.
kimsenin yardımının dokunmayacağı o günde anneniz sizi kurtarmaz.kurtaramaz.
annenizin mutluluğu için Allahın razı olmayacağı işleri yapmanız sonucunda Allah ne size nede annenize huzur vermeycektir.
bir işi yaparken müslüman ilk olarak bu işi yaparsam Allah razı olurmu,Allahın hoşuna gidermi diye düşünmeli...

size tavsiyem namazlarınızın sonunda sürekli dua etmeniz.
bir ayette Rabbimiz buyuruyorki sabır ve namazla Allahtan yardım dileyin.
sizde böyle yapın.
benimde şu anda çok borcum var.
sabır ve namazla Allahtan yardım diliyorum.
sitedeki arkadaşlardan dua talebinde bulunun inşaallah.Rabbimizden tesettürünüze zarar vermeden çalışacağınız iş talebinde bulunun.
sitedeki kardeşlerde gerçekten çok temiz kardeşler...onlardanda bu yönde dua isteyin.
eminim sizede fazlasıyla dua edeceklerdir.
biliyoruzki müminin mümine duası makbuldür.hadisi şerif.

benim cahil bir kardeşiniz olarak size tavsiyem,
canınızı verin tesettürünüzü vermeyin.
bol bol dua edin Rabbim size çıkış yolları sunacaktır.

Allah yar ve yardımcınız olsun.
selam ve dua ile.

not:çok yorum yaptım galiba :)
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Selamun Aleykum,

(sabırla okurmusunuz?)

Benim sizlere bir sorum olacak.
Yaklaşık 3 senedir kapalıyım. Şuanda 4yıllık bir üniversite okuyorum ama açıktan. Seneye bitecek inşAllah.Seneye KPSS'ye girmeyi arzu ediyorum, kazanırsamda gitmeyi. Babam çalışmıyor, emeklide değil...Abim de bu sene evlenecek. Haliyle borçlarımızda artıyor. Ben bir devlet memuru olmayı ya da bankacı olmayı istiyorum. Gelecek için, annem için bunu yapmak zorundayım çünkü tüm yük onun omuzlarında. Elimden gelen desteği yapmak istiyorum. Ona güzel bir yaşam vermeyi, en azından bu yaştan sonra onun emeklerinin karşılığını... Senelerdir çekiyor yükümüzü, baba var mı yok mu belli değil. Borç üstüne borç takıyor bize. Haciz gelmesin diye anam ödüyor sürekli...
Eğerki İslam'da baba hakkı olmasa onu bir dakika evde bile tutmazdım.Bana biyolojik babalıktan başka hiçbirşey vermedi çünkü.

Kpps'yi kazanırsam ya da bankacı olursam mecburen saçımı açmak zorunda kalacağım.3 sene evvelde açıktım ama namazlarımı kılan bir insandım.Okul bitince kapandım Allah'ın izniyle...Kapalılığı seviyorum ama bu mecburiyet beni öldürüyor. Çevremizde doktor olup öğretmen olup işyerinde açılanlar ama mesai bitiminde kapananlar da var.

Allah katında günahkar olacağımı biliyorum. Bu bir kural yapılması gereken bir zorunluluk elbet.Fakat ben saçım haricimde hiçbiryerimi de deşifre etmeyeceğim... Namazlarıma devam edeceğim, dualarıma devam edeceğim. İslamı hep kalbimde yaşıyorum zaten.

Şimdi açılırsam ne olacak benim halim? Rızık için yaptığım bu savaşta malup mu olacağım? Direk cehenneme me atılacağım? :a45:
İmtihanımda bu kısmı geçemeyecek miyim? :(
Nice kapalı diye geçinen şahıslar var, karşılaştırma yapmak istemiyorum...


Şimdi özel sektöre girsem, devamlılık arz etmiyor malesef. Tazminattı sigortaydı derken en fazla 2-3 sene çalıştırıyorlar. Sosyal hakları gerektiği gibi vermiyorlar. 2,5 sene bir şirkette çalıştım ama izin hakkı olarak ancak 1 hafta kullanabildim o da zorla. Parasını da vermediler. Hasta oldum 10gün raporum vardı 3.gün işe geldim. Özel sektör gayet acımazsız. Emekli olmak bu durumda çok zorlaşıyor. Yaş artınca da özel sektörde yaşlısın diye işe almıyorlar. İleride durumu iyi bir eş de bulamayabilirim ki bana yardım etsin. Onunda maddi gücü kötü olursa yardımda bulunmam gerekecek...Ülkenin hali malum.Şartlar zor.Ekmek parası için savaşıyorum, savaşmalıyım.O kamu alanı tesettürsüz kanunu ben koymadım ki :( Kanunu koyanlar utansın!

Lütfen bu konuda bana gerçek anlamda yardım edebilecek öneri sunabilecek arkadaşlar yazsın.İçimi bir nebze de olsun ferahlatsın. Aklımda bin türlü soru var. Gerçekten bu konuları araştırmış biri varsa özel msj atabilir ordanda konuşabiliriz. Önemli bir konu benim için.

Aleykümselam;
Yazınızı ve diğer yorumları dikkatle okudum.
Sizin adınıza zor bir durum. Fakat bu durumda olan ne ilk kişisiniz ne de son kişi olacaksınız.
Ben de bir devlet memuruyum ve sizin durumda olan bayan arkadaşlarımı hergün görüyorum ne yazık ki..
İşe girerken Kurumun girişinde başörtüsünü çıkarıp; mesai bitiminde sokağın ortasında hergün başörtüsünü takmaya çalışan birçok bayan arkadaşım var.
Hergün onları görünce inanın çok üzülüyorum bu duruma..

Sizin cevabını aradığınız bu konu; yoruma açık olan ve herkesin farklı fikirlere sahip olabileceği bir konu.
Bu yüzden her kafadan farklı bir yorum gelebilir.. Bu da; karışık olan kafanı daha da karıştırabilir.

Benim size tavsiyem bu konuyu İslam Alimleriyle görüşmeniz.
Mümkün olduğu kadar daha çok kişiyle görüşme imkanınız olursa daha sağlıklı fikir sahibi olursunuz.
Tabi burada da farklı yorumlar çıkabilir.

Benim kendi şahsi görüşlerimi soracak olarsanız ben bu konuda biraz daha yapıcı ve olumlu düşünüyorum.
Dediğim gibi bu benim kendi şahsi görüşüm ve benden farklı düşünenler de olabilir.

Şüphesiz Allah ( c.c. ) herşeyi bilir. O, bağışlayıcıdır, affedicidir. Herkesi ve herşeyi niyetine göre değerlendirir.

Allah'a emanet olun güzel kardeşim.
İnşallah bir gün bu zulüm ortadan kalkar da böyle konuları konuşmayız.

 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
M.Fethullah GÜLEN hocaefendimizin bu konudaki tebliğini çok takdir ettiğim için aynen paylaşıyorum.
SORU:


Kız kardeşim lise son sınıfta… Kapanmak yasak olduğundan kapanamıyor. Kapansa bile alay ederler. Arkadaşının durumu böyle… Bu durumda ne yapmalıdır?


HOCAEFENDİ’NİN CEVABI:


Dinî emirlerini yerine getiremeyeceği bir okula bir kadının gitmesi câiz değildir. Ne pahasına olursa olsun, mücadele edip başını kapamalıdır.

Mektepte okumayı kendisine göre bir zaruret sayıyorsa; ki ben böyle bir zaruret bilmiyorum; “oradaki kızlara dini, diyâneti öğreteceğim; ileride inşaallah faydalı olacağım” gibi bana göre makbul olmasa da, kendine göre şahsî içtihadları var ise şayet, bunda büyük bir hayır umuyorsa, ne pahasına olursa olsun bu irşad yolunda cehenneme gitse bile azm-i ikdâmı var ise evvelâ kendisini düşünsün; daha işin başında dinî emirlerden taviz vermemeye kendisini alıştırsın.

Başın kapanması mevzuu Kur’ân-ı Kerim’in nassıyla sabittir. İnsan başını açık tutmakla, her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur. Saçının bir telini gösterdiği her dakika bir günah-ı kebâir işlemiş olur.


Binâenaleyh, sonra yapacağı sevap, eyleyeceği cihad, edeceği hizmet meşkuktur, şüphelidir; semeresi belli değildir; kime etkisi olacak, kimi irşâd edecek, ortada henüz bir şey yoktur. Şüpheli bir semere için muhakkak bir günaha girilmez.

Din ve diyânete bağlılığı iddia ediyorsa evvela başını kapasın; bir mütedeyyine olarak bu mevzuda mücadele versin.


Okuldan atılması pahasına, “ben dinî emirlerden taviz vermeyeceğim” desin; azmetsin…



SORU:


Biz imam hatip okulunda okuyan, yüzümüz görünmeyecek şekilde örtünen dört arkadaşız. Fakat mecburiyet karşısında okulun bahçesine girince peçemizi indiriyoruz. Derse peçe takmadan, fakat örtülü giriyoruz. Erkek hocalarımız da var. İslâmî bakımdan sakıncalı, mahrem oluyorlar. Bu durum karşısında ne yapmalıyız? Kız talebeler için, tesettürlü kadın muallimler bulunan, dinî bakımdan terbiye verilen yetiştirici bir yurt veyahut dershane kurulması mümkün değil midir? Şayet böyle bir dershane kurulursa bizim gibi kardeşlerinizin yetiştirilmesi için çok faydalı olacağına eminiz. Bu konuda bizi irşâd ederseniz memnun oluruz.


HOCAEFENDİ’NİN CEVABI:


Bu bir sorudan daha ziyade, bir derde çare bulmamız hususunda bir fikir getiriyorlar.


Bazı vesileleri değerlendirerek bu mevzuda asıl nokta-i nazarımızı birkaç defa, dinleyenlere intikal ettirdik. İlerici olmanın ve Batı anlayışında bir cemaatin ferdi bulunmanın zarurî gereği ve muktezâsı olarak günümüzde kadının okuması üzerinde hassasiyetle, titizlikle duruyorlar. Bir toplulukta kadın okumuyorsa, o topluluk geridir diyorlar. Ve biz de hâliyle tabi bunu kabulleniyoruz. Bu, bu mevzuda bizim herhangi bir hesabımıza dayalı değildir. Bu hususun hesabını hiç yapmadık. İyi, terbiyeye vâkıf/nigehban, insan psikolojisine âşinâ, İslâm ahlâkiyâtını çok iyi bilen insanlardan müteşekkil encümen-i dânişlerimiz, bu meseleyi meclis-i meşverete getirip, enine boyuna müzâkeresini yapmadılar. Bizim bu mevzuda attığımız adımların arkasında Batı’da böyle bir şey yapılmış olması hususu vardır: “Kilise, kadınları okutuyor, biz niye okutmayalım!!!”; “Yahudi kadınları okuyor, biz niçin okumayalım!!!”; “Hep böyle kadınlarımız câhil kalacak da, Fatihsiz, Yavuzsuz mu kalacağız!!!”; “Analarımız okumuş olsaydılar bizim, şimdiye kadar çoktan birkaç tane Fatih yetiştirirlerdi!!!”… Herhangi bir hesabı yapılmadan söylenen sözlerdir bunlar…


Bu hususta büyük iddialarla ortaya çıkan herkesle, en âmî adam bile münakaşa yapıp aksini söyleyebilir. ‘Ana okumalı mı, okumamalı mı?’ rahatlıkla münakaşası yapılabilir bunun…


Bu mevzuda ikna edici hiçbir şey getirilememiştir. Halbuki aksine ikna edici çok şey söylenebilir.


Evvelâ ben bunun birkaç defa arz ettiğim şekliyle böyle bilinmesinde fayda mülâhaza ediyorum. Bu mevzuda rahat konuşurken devr-i Risâlet penâhideki tatbikata bakıyorum. ALLAH Resulü’nün devrine insanlar fikren, ruhen ve İslâmiyet’i pratik bakımından yaşayıp yaklaştıkları nisbette kurtuluşa doğru gidiyorlar demektir. Resulullah’tan uzak olduğu nisbette de, isterse hat uzatsın aya gitsin gelsinler yirmi dört saatte; baş aşağı gidiyorlar demektir. Resul-i Ekrem aleyhissalâtu vesselam, bizim için hiçbir zaman yanıltmayan bir ölçüdür. ‘İnne fi Resulullahi lekum usvetün hasene’: ‘ALLAH Resulü’nde, sizin için iktidâ edip örnek olarak alacağınız en güzel numûneler vardır’. Resul-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem, belli bir dönem için örnek ve numûne olup da, ondan sonraki devirler için tavırları demode olacaksa, O, kıyâmete kadar peygamber değildir.


Ben çok rahatlıkla size soru sorabilirim: ALLAH Resulü’nün üç tane muhtereme kerîmeleri vardı; hangisini nerede okuttu ALLAH Resulü? Ondan sonra, torunları vardı; hangisini aldı okuttu? Ve siz bana gösterebilir misiniz; Tâbiînin o muhteşem baş döndürücü imamlarını yetiştirmişlerden bir tane ana mektep ve fakülte bitirmiş olsun?


Fatih’in anasının adını biliyor musunuz? Elif-be okumasını bilmiyordu o kadın


Yıldırım Bayezid gibi dev bir adamı yetiştiren de hiçbir mektepte okumamıştı…


Yavuz’un anasını söyleyene mükâfat vereceğim ben… Mektebe gittiğini isbat eden olursa vâizlikten vazgeçeceğim…


Evvela kuru sevdayı bırakmak lazım


Boş hülyâlar…


Ana anadır. Ne yapar ana, benim anam? Çocuklarına çok güzel bakar. Onların terbiyesiyle meşgul olur. Efendisine karşı itaatkâr olur. Ana, babayı yıkmaz o evde; baba da anayı yıkmaz; ikisi de bir âbide hâlinde çocukların nazarında büyür. Efendiye çalışma gücü kazandırır ana…Eve geldiğinde “Efendi hizmet mevsiminde senin ne işin var burada? Gidip hizmet etsene!” der. Ana budur. İbadet-ü taatında aşk-şevk içindedir. Hususi hallerinden ibadetine mâni eyyâm ve saatler gelince yine seccâdesini serer oturur. “Rabbimle münâsebet anlarından birisi boş geçmesin” der. Gözünün yaşı, çocuklarında Cennet havası ve o iklimden esintiler meydana getirir.


Bu azize, şerife ana hiç mürekkep yalamasa, eline kalem-silgi almasa, yine cihânın en büyük imparatorlarını yetiştirecek anadır. Bunun böyle bilinmesinde fayda var.


Ama devrimizin ilcaatı karşısında arzedeceğim husus da var benim.


Batı ahlâkı ile ahlâklandık biz… Batı’dan bize gelen her ne olursa olsun, parola sormadan kabul ediyoruz. Gökten inmiş meseleler, altın yaldızla yaldızlanmış, müzehheb olsa dahi cenuptan gelse, Arap yarımadasından gelse, semâdan gelse, ALLAH’tan gelse biz onlara karşı tiksinti duyarak bakarız: “Ha şu bizim eski İslâm’dan!!!”


Serseri Fransızlardan gelse bir mesele, her gün beşere yeni bir sistem takdim eden İskandinav memleketlerinden gelse, eksantrik İngilizlerden gelse, henüz daha oturmamış, ayakta ‘otursam mı, kalksam mı’ diyen Rusya’dan gelse hiç parola sormadan kabul edilir. Necisin arkadaş sen? Bizim içtimâî yapımıza uyar mısın uymaz mısın? Ailelerimizin içine seni koysak yani evimize alsak rahat durur musun? Hiç sormadan alırız. Bu hastalık da öyle bir hastalıktır. Ve sârî hâlinde cemiyeti sardı.


Doğurduğu, tevlîd ettiği şeyler var bunun… Anormal bir antibiyotik almak gibi. Mikropları öldüreceğim, antikorlar îmâl etsin diye… Sonra o ayrı bir şey yapıyor; bir komplikasyonla karşı karşıya kalıyor. İçtimâî bünye öyle; ayrı ârızalar çıkıyor, bakan yok, gören yok!


Bu ârıza karşısında bizim akıllı arkadaşlarımız, erbâb-ı hizmet kardeşlerimiz, bu akıntı içerisinde bizim kız kardeşlerimize, hemşîrelerimize, nur-irfan hayatında bizimle beraber olanlara bir çare bulmaya çalışıyorlar. Diyorlar ki: “Bu Batı hayranlığı içinde, Batı adına çalkalanma içinde bizim bacılarımız da gidip okuyacaklar. Ne yapalım o zaman? O zaman bunlar için imam hatipler açalım; şubeler açalım. Aklı başında imam-hatip idârecileri, idârede yardımcı olan muâvinler, bu kız şubelerini müstakil bir binada yapsınlar. Bu umumî akış karşısında selden kütük kapar gibi bu hemşîrelerimize sahip çıkalım. ALLAH korusun bir muhalif rüzgârla soldurulmasın bunlar. Dinî hayat ve havaları öldürülmesin. Haysiyet, izzet ve iffetleri içinde okumalarına zemin hazırlayalım.”


İşte Türkiye’de böylesine acayip hayranlık karşısında, duyulan böyle arzu ve isteğe karşı bir sahip çıkma gayreti vardır.


Hayat-ı içtimâiyenin böyle ârızalı, zikzaklar çizerek yürümesi karşısında, kız mevzuu karşımıza bir müşkül, bir problem olarak çıkmıştır. Buna ehl-i hamiyet, dindar, samimi arkadaşlarımız, işte böyle oksijen çadırına alma gibi bir çare düşünmüşlerdir: “İşte ne yapalım? Ayrı şubeler açalım; ayrı öğretmen kadroları teşkil edelim; hemşirelerimizi okutalım” denmiştir.


Biz şimdi bunu yapıyoruz… Teşvik etmiyoruz; okutun demiyoruz; okuyacaklara sahip çıkma gayretini gösteriyoruz. Devrin muhalif rüzgârlarına kapılmasın, mânevî kâkülleri bozulmasın…


Hem durup hesabını yapalım. Kızın başında çarşafla, eşarpla oynamayı en vahşi demokrasiyle dahi telif etmek mümkün değildir. En iptidâî kabilelerin içine gitseniz, göstermelik bir demokrasiye rastlasanız, onlar arasında kadının eşarbına dokunacak kırılası bir eli bulmak mümkün değildir. Bu ne tuhaf şey!


Ama herkes kızına sahip çıkacak. Siz böyle akla, mantığa, anayasaya aykırı bir mesele karşısında hakkınızı arayacak, kızlarınızın, hemşîrelerinizin başlarının açılmasına meydan vermeyeceksiniz. Bu ciddi bir meseledir; bu bir inanç meselesidir.


…Âkideye, ibadete müteallik ilimleri öğrenmek, çocuklarını terbiye edecek kadar ruhiyata dair mâlûmata sahip olmak, erkek gibi kadına da farzdır. Kadın, bunları aile ocağında öğrenecek, efendisinden öğrenecek, ana-babasından öğrenecek, varsa, erkeklerle ihtilata girmeden, tecrid edilmiş bir muallimathanede öğrenecek. Fakat astronomi, fizik gibi sâir ilimleri öğrenmek farz değildir kadına. Hatta meşrû bir ortamda bunları öğrenecek olsa, bunun da kadına faydası olup olmayacağı tartışılır. Hiçbir feylesof çocuk yetiştirememiştir.


Devrin ilcaatı ne olursa olsun; devir pedagojik ve psikolojik kaideler olarak ne vâz ederse etsin, bunlar bizi bağlamazlar. Kayıtsız şartsız Batı’nın kültürünün esir ve zebûnu değiliz.


Ama ne acıdır ki, biz olmasak bile 150-200 yıldır Batı’dan çıkan her şeytânî şey dahi bizde hüsn-ü kabul görmüş, parola sormadan evlerimizin içine kadar girmiştir. Son fantezi de kadın imam-hatibi açma, kadınları okutma, kadınları kültürlü yapmadır.


Müslümanlık gidip Batı’dan gelse, bizim mukallidler o zaman kabul eder. Batı bunun için kabul etmez onu. Avrupa’nın kendisi zaten sallantıda… Avrupa, fazla değil 10 sene sonra çatır çatır yıkılırken bunu çok iyi hissedecek.


Bu iş de Batı’dan geldiği için hüsn-ü kabul görmüş ve herkes hasta olmuş. “Kız imam hatibi açalım; kızları okutalım” denmiş. “Niçin okutacaksınız?” diye sorsanız hepsi aynı şeyi söyler: “Efendim Fatihleri yetiştiren analar, Alparslanları yetiştiren analar…”


Hamâset ifade eden şâirâne ifadelerle…


Hiç bozmadan tavrınızı sorun: “Fatih’in anasının adını biliyor musun?”; yok…


“Ya Fatih’in anası hangi fakülteyi bitirdi?”; yok…


Fatih’in anası çok güzel bir ev kadınıydı. Kendilerinden ilim adına mervî hiçbir şey yoktur. Çocuk yetiştirmek için fünûn-u müsbete tahsiline gerek yoktur…

peki ben hangi fetvasını uygulayayım bunumu yoksa yurtlarındaki evlerindeki öğrencilerinin yaptığınımı?aşağıdaki linkte sarıklı cübbeli kişiler bazı kesim tarafından ürkütücü göründüğü için giyilmemeliymiş bu zamana göre giyinmeliymiş.gene taviz gene taviz.isteyen istdiği gibi yaşayacak gezecek bana sıra girince ürükütücü göründüğüm için giymiyeceğim iskilipli atıf hoca sarığından dolayı asılmadımı?o da isteseydi zamana ayak uydurmak lazım sarık farz değil bişey değil diyebilirdi.Lütfen geniş düşünelim lütfen kardeşlerim.gözlerimiz,kalplerimiz cidden kaplanmış!!!

GÜLEN DEN KILIK-KIYAFET UYARISI
 

hafizkiz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
1,923
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
manevi iklimden selamlar
esselamü aleyküm kadeşim siz sadece Allah ın isteklerini yerine getirin kamunun "başını aç" emri Allah ın emrini geçemez öyle değil mi?
slm ve dualarımla Emanet edileceklerin en güzeline emanet olun inşALLAH ALLAH YARDIMCINIZ OLSUN
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt