Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kalp Huzuruyla İbadetin İncelikleri (2 Kullanıcı)

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
10933662iz2.gif


~*~KALP HUZURUYLA İBADETİN İNCELİKLERİ~*~

İç alemi karanlığa boğan sebepler

Bilmemiz gereken birçok şey vardır. Ama hepsinden önce, insanın iç alemini karanlığa boğan sebepleri öğrenmeliyiz. Zira en büyük zarar, iç alemin karanlığa gömülmesidir. Çünkü o, iç alemin körelmesine sebep olur.

O karanlık içe çökünce, insan Hakk’a karşı perdelenmiş olur. Her kime ki bu musibet iş oldu, diğer bela ve felaketler ona kendiliğinden gelir.

En büyük musibet, insanın iç alemine kötülük cinsinden gelen şeylerdir. Diğer dış musibetler, onun yanında hiç kalır.

Seven sarhoş olur. Bir sarhoş için dışarıdan gelen belanın ne önemi vardır ki? Ancak insan, imanı dolayısıyla, daldığı sarhoşluk aleminden ayıktığı zaman, zahirde kendisine olanları anlar. Artık ne kadarsa.

Allah’ın nurundan perdelenmiş kimsenin belası eksik olmaz. Ancak, bütün varlığını terk edip O’nun yoluna candan girdiği an, kurtulmuş sayılır. İşte o zaman nura kavuşmuş olur.

Hakk’ı terk edip zulmet yoluna girenler için şu ayet-i kerimedeki dehşet verici emirden daha serti olamaz. Şöyle buyurdu Allah-u Zülcelal:

“Onların kalpleri ‘ran’ hastalığına tutulmuştur.” (83/14) Ran; kalbin katılaşıp kararmasıdır.

Gafletle yapılan ibadetin zararları

Bir çok ibadetler vardır ki, sahibini ibadet ettiği zattan gafil kılar. Bir çok iyilikler içinde oldukları halde, o iyilikleri göremezler. Bilhassa o iyiliklerin sahibini hiç anlayamazlar.

Bir çok uykudakiler vardır ki, ancak uyandıkları zaman, doğru yolu bulurlar.

Bir çok ayık kimseler vardır ki, zamanla gaflet uykusuna dalarlar.

Bütün kötüler, kötü olarak kalmazlar. Bunların birçoğu zamanla velayet (evliya) derecesine kadar yükselir. Tabiatıyla, nefislerini ıslah yoluna girdikleri takdirde.

Ömrünü ibadetle geçiren bir çok kimseler de, sonunda kötülerin yoluna sapmışlardır.

İbadet edenlerin bir kısmına, yaptıkları amel perde olmuştur. Yaratanın iyiliğini göremez olmuşlardır. Bu sebeple Hakk’dan uzak düşerler. Bu halleriyle Hakk’a vasıl olmuş zannına kapılmış olanlar, onlar arasında eksik değildir.

Bir irfan sahibi için Hakk’a karşı perde kadar büyük bir felaket yoktur. Bu hal, bir anlık bile olsa. Bir felaket sayılır. Perdelenmiş olmak, evet. Bunun kadar azim bir felaket tasavvur edilemez.

Günahın cezası: Allah’a yalvaramamak!

Geçmiş ümmetlerden bir kul şöyle diyordu: “İlahi! (Ey benim Rabbim!) Ne zamandır ve ne kadar çok sana isyan ediyorum. Böyle iken, bir defa olsun, beni cezalandırmadın.”

Allah-u Zülcelal, o devrin peygamberine şöyle vahyetti:
“Git ona söyle, onu güzel işlerimi görmekten geri koymadım mı? Onun kalbinden bana yalvarmak tadını çıkarmadım mı? Bunlardan daha büyük musibet ve ceza olur mu?”

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin hizmetçisi Ebu Musa, şöyle bir hikaye anlatır:
“Bir gün Bayezid çarşıya çıktı. Halk onu görebilmek için hücum etti. Görebilmek için neredeyse birbirlerine gireceklerdi. Bayezid Hz. o kalabalığın haline baktı ve şöyle dua etti:

“Ya Rabbi, sana sığınırım, onlara acı, beni görünce seni unutmasınlar. Bana da acı, onları görmekle varlığını bana unutturma.”

Ne kadar güzel! Allah ondan rahmetini esirgemesin. Hakk’a karşı ne kadar doğru. Müslüman kardeşlerine karşı da ne kadar şefkatli. Kendisi için neyi istiyorsa, onlara da aynı şeyi istiyor.

Ey insanlar arasına katılmak isteyen, doğru ol, ayık ol. Onlar arasına karışanlardan nicelerinin başlarında takunya sesleri uçuştu. Ve nicelerinin dini, imanı kayboldu gitti…
Allah’ım sen esirge, Allah’ım sen koru…

Dört çeşit insan vardır:

Alimler insanları dörde ayırmışlar. Bunları iyi tanı ve bil. Şöyle ki:

1-Allah kalp gözü vermiştir. Allah’ın yaptığı derin manalı ve incelik taşıyan işleri onunla görür. O’nun kuvvet ve kudretine o gözle bakar, anlar.

2-Aklı ile iyiyi ve kötüyü seçer. Emir ve yasakları böylece çıkarır, anlar.

3-Sır sahibidir. Her zaman ve her an, olanlara marifet nuru ile bakar.

4-Kötüdür, bir şey göremez. Hiçbir şeyden anlamaz. Bu kimse, Allah-u Zülcelal’in şu emrinin tehdidi altında ezilir; “Bu dünyada kör olanlar, öbür alemde de kör olurlar. Belki de, buranın körlerinden daha şaşkın bir duruma düşerler.” (17/72)

Şunu bilmek gerekir ki, küfür ehli karanlık içindedir, yaptıkları fena işler onları boğar. Hidayet yolunu göremez olurlar. Masiyet (günah) işlemekte devam edenler de takva nurundan mahrum yaşarlar. Yaptıkları işler, onları gaflet uykusuna daldırmıştır.

İbadeti kendinden bilmek felaketi

Taat ve ibadete kavuşmuş olanlar da karanlık içindedirler. Sebebi; yaptıkları ibadetleri görmeleridir. (‘Ben şu ibadeti yaptım’ diye düşünmeleridir.) Allah-u Zülcelal’in başarı ihsan ettiğini bilmezler. O’nun inayetini sezemezler. Amma, Allah-u Zülcelal dilerse, bunların perdesini açar. Açınca, nurla nuru görmeye başlarlar. Gözleri nur, baktıkları şey nur olur. Böyle olunca, Hakk’tan başkasını görmezler.

Bir kimse, yaptığı ibadeti ve taatı görürse, efendisini bilemez. O’nun bilgisinden mahrum olur. Efendisini gören de başkasını bilemez.

Bir kimse, Allah-u Zülcelal’in yardımı olmadan bir iş yapamayacağını anlarsa… Allah-u Zülcelal’in iyi işleri içinde kendisini kaybeder. Kul, ibadetini görür, yaratıcısını göremezse, taat tadından mahrum kalır. Bazen bu hal, insanı, iyi arzudan da mahrum kılar. Çünkü insanların çoğu, iyiliği görünce, o iyilik sahibini unuturlar. Allah-u Zülcelal, her şeyden pak ve temizdir, Subhan’dır.

Nessac şöyle diyor: “Bir kimse ibadet ettiği zaman, nefsini görürse, ucuptan kurtulamaz.
İbadet ettiği zaman, halkı gören ve onların görmesini isteyen riyakardır. İbadetinin çokluğunu görüp duran, kendisini aldatmaktan alamaz. Sevaba güvenen, Hakk katında perdelenmiş olur. Yalnız Allah-u Zülcelal’i gören, O’nun karşısında tam yerine oturmuş ve sağlam bir dost olur.”

Ebu Bekir b. Abdullah şöyle anlatıyor: “Bir kimse hikmetin yanlarını görür, özüne varamazsa, bu hali ile de, işi incelemeye yeltenirse, aslına eremez. İşin özü, ona kapalı kalır. Bir irfan sahibi için Allah-u Zülcelal’i unutmaktan daha fena bir şey olamaz. Kalbi, Allah-u Zülcelal’den başkasına bağlamaktan daha fena bir şey tasavvur edilemez. Hangi gaye ve anma, Allah-u Zülcelal’den başkası için olursa, kulla Allah-u Zülcelal arasında bir perde sayılır.”

Evvel zamanda inen bazı kitaplarda şu cümleler vardır: “Bir çok işler vardır ki, kul onu, iyi bilip de yapar. Ama o iş, günah saydığından daha zararlıdır.”

Bir çok kötü olarak yapılan işler vardır ki, onlar da iyi sayılır. Halbuki iyilik, daima iyidir, kötülük de daima kötüdür.

Bazı büyükler, bu cümleleri şöyle açıklamışlardır: “Bir kul, iyi iş yapar. Sonra, onu yaptığı için böbürlenmeye ve övünmeye başlar. Bu gibi bir işten ne fayda hasıl olur? Halbuki, Allah-u Zülcelal için olması lazımdır. Bir kimse de bir hata işler, onun kötü olduğunu anlayınca da, tevbe eder, ağlar, sızlar, haliyle bu da iyi olur.”

Birinci insanın yaptığı iş gizli şirktir. Bu tehlikelidir. Hem de tehlikesi kolayca sezilemeyecek kadar. Hz. Ebu Bekir (ra) gizli şirk için şu duayı yapardı: “Ya Rabbi! Gizli şirkten sana sığınırım.”

Rabia Hatun (ks) şöyle anlatıyor: “Dünya, kendisine koşanların kalbine perde olur. Allah-u Zülcelal’in nurunu göremezler. Bilseler, dünyayı bırakırlar. O zaman perde de olmaz, dünyalık da daha iyi gelmeye başlar.”


10933662iz2.gif
(Bu yazının hazırlanmasında Ahmed Rufai Hz.nin “Onların Alemi” adlı eserinden faydalanılmıştır. Ss. 248-255)
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Selamun Aleyküm;

Çok kıymetli bir paylaşım kardeşcanım.Uzunda sayılmaz hani istifade edenleri olacaktır inşaAllah ;) Allah celle celalüh tesirli kılsın,hayırlara vesile olsun kardeşim.Hayırlı akşamlar.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Selamun Aleyküm;

Çok kıymetli bir paylaşım kardeşcanım.Uzunda sayılmaz hani istifade edenleri olacaktır inşaAllah ;) Allah celle celalüh tesirli kılsın,hayırlara vesile olsun kardeşim.Hayırlı akşamlar.


________aleykum selam kardeşcan ..yine yaptık yapacağımızı ..
kısaltamıyorum yazıları her kelimesi kıymetli .. hayır olsun... :)
mevlam önce bize/bana duyursun sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun inşaALLAH...

rabbimize emanetimsin kardeşcanım benim ...kıymetli kardeşim ...

selam ve dua ile_________
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum,

Çok güzel bir yazı insana ne olmasını gösteren bir rehber,tasavvuf ile tanışana kadar bir hiç gibi yaşadım,yukarıda kıymetli sözleri bir nur deryası gibi kalblerinden akıtanlarda bu güzel yolda yol almış insanlardı,bakıyorumda kim-ki derse şu yaptığımı ben yapıyorum,yada ben hak ettiğim için yapılıyor işde o zaman kendini kandırıyordur,çünkü insanın başına her ne gelirse gelsin,O fiilleri layık eden Yüce Allah (c.c) dilediği için oluyor,bir insan nasıl olurda bukadar mükemmel bir kul olabilir,nasıl olurda dünya sevgisini tamamen kalbinden silebilir,nasıl olurda o insanın kalbinde Allah Teala sevgisi peydah olur,O (c.c) dilemese,nasıl olur bir kul izin almadan Rabbine gidebilir,hidayete ermek bizim elimizde mi?yoksa bu hidayet bizlere bir nimet mi?nasıl olur bir insan yıllarca içki içerde bir gecede evliya olur,O insanın önüne O yazıyı çıkaran Hak Teala dilemseydi Bişri Hafi (ks) hazretleri acaba bunca nurlara kavuşabilirmiydi,O sarhoş kafası ile nasıl bir kalbi vardı ki yerden aldı ve Lafzatullahı temizledi,kokuladı ve baş ucuna asdı,sorsan Bişri (hz9 ben yapmadım Hak Teala böyle diledi diyecektir.
Onca düşünürüm şu sözün manasını;
''Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler...''
Hak Teala cümlemizin hakkında hayır murad etsin,Allahım bizler aciziz kendimiz kolumuzu kımıldatacak güce bile sahip değilken nasıl olurda işlerimizi kendimizden biliriz,hakkımızda her daim hayır nasip eyle,herkese o kutlu hidayetini nasip eyle,bilirizki bir defa hidayete erdirdiğine bir daha asla zeval gelmeyecektir,takdir her zaman senindir,bize düşen ise TEVEKKÜL ETMEKTİR.
Değerli çalışmaların için tekrar teşekkür ederim...
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Esselamu aleykum,

Çok güzel bir yazı insana ne olmasını gösteren bir rehber,tasavvuf ile tanışana kadar bir hiç gibi yaşadım,yukarıda kıymetli sözleri bir nur deryası gibi kalblerinden akıtanlarda bu güzel yolda yol almış insanlardı,bakıyorumda kim-ki derse şu yaptığımı ben yapıyorum,yada ben hak ettiğim için yapılıyor işde o zaman kendini kandırıyordur,çünkü insanın başına her ne gelirse gelsin,O fiilleri layık eden Yüce Allah (c.c) dilediği için oluyor,bir insan nasıl olurda bukadar mükemmel bir kul olabilir,nasıl olurda dünya sevgisini tamamen kalbinden silebilir,nasıl olurda o insanın kalbinde Allah Teala sevgisi peydah olur,O (c.c) dilemese,nasıl olur bir kul izin almadan Rabbine gidebilir,hidayete ermek bizim elimizde mi?yoksa bu hidayet bizlere bir nimet mi?nasıl olur bir insan yıllarca içki içerde bir gecede evliya olur,O insanın önüne O yazıyı çıkaran Hak Teala dilemseydi Bişri Hafi (ks) hazretleri acaba bunca nurlara kavuşabilirmiydi,O sarhoş kafası ile nasıl bir kalbi vardı ki yerden aldı ve Lafzatullahı temizledi,kokuladı ve baş ucuna asdı,sorsan Bişri (hz9 ben yapmadım Hak Teala böyle diledi diyecektir.
Onca düşünürüm şu sözün manasını;
''Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler...''
Hak Teala cümlemizin hakkında hayır murad etsin,Allahım bizler aciziz kendimiz kolumuzu kımıldatacak güce bile sahip değilken nasıl olurda işlerimizi kendimizden biliriz,hakkımızda her daim hayır nasip eyle,herkese o kutlu hidayetini nasip eyle,bilirizki bir defa hidayete erdirdiğine bir daha asla zeval gelmeyecektir,takdir her zaman senindir,bize düşen ise TEVEKKÜL ETMEKTİR.
Değerli çalışmaların için tekrar teşekkür ederim...


aleykum selam ...
ALLAH razı olsun .. değerli yorumunuz için her harfine her noktasına amenna .!!!
duanıza kalbi aminler...
"Ey kalbleri çeviren Allah'ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!" .
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Allah’ın nurundan perdelenmiş kimsenin belası eksik olmaz. Ancak, bütün varlığını terk edip O’nun yoluna candan girdiği an, kurtulmuş sayılır. İşte o zaman nura kavuşmuş olur.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Taat ve ibadete kavuşmuş olanlar da karanlık içindedirler. Sebebi; yaptıkları ibadetleri görmeleridir. (‘Ben şu ibadeti yaptım’ diye düşünmeleridir.) Allah-u Zülcelal’in başarı ihsan ettiğini bilmezler. O’nun inayetini sezemezler. Amma, Allah-u Zülcelal dilerse, bunların perdesini açar. Açınca, nurla nuru görmeye başlarlar. Gözleri nur, baktıkları şey nur olur. Böyle olunca, Hakk’tan başkasını görmezler.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Dört çeşit insan vardır:

Alimler insanları dörde ayırmışlar. Bunları iyi tanı ve bil. Şöyle ki:


1-Allah kalp gözü vermiştir. Allah’ın yaptığı derin manalı ve incelik taşıyan işleri onunla görür. O’nun kuvvet ve kudretine o gözle bakar, anlar.

2-Aklı ile iyiyi ve kötüyü seçer. Emir ve yasakları böylece çıkarır, anlar.

3-Sır sahibidir. Her zaman ve her an, olanlara marifet nuru ile bakar.

4-Kötüdür, bir şey göremez. Hiçbir şeyden anlamaz. Bu kimse, Allah-u Zülcelal’in şu emrinin tehdidi altında ezilir; “Bu dünyada kör olanlar, öbür alemde de kör olurlar. Belki de, buranın körlerinden daha şaşkın bir duruma düşerler.” (17/72)
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
İbadet ettiği zaman, halkı gören ve onların görmesini isteyen riyakardır. İbadetinin çokluğunu görüp duran, kendisini aldatmaktan alamaz. Sevaba güvenen, Hakk katında perdelenmiş olur. Yalnız Allah-u Zülcelal’i gören, O’nun karşısında tam yerine oturmuş ve sağlam bir dost olur.”
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Selamün Aleyküm Kardeşim
Kıymetli bir paylaşım olmuş emeğinize sağlık
Allah'u tealaya emanet olun
 

csoyudogru

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
34
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun arkadaş. çok önemli bi konuya değinmişin.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
“Bir kimse ibadet ettiği zaman, nefsini görürse, ucuptan kurtulamaz.
İbadet ettiği zaman, halkı gören ve onların görmesini isteyen riyakardır. İbadetinin çokluğunu görüp duran, kendisini aldatmaktan alamaz. Sevaba güvenen, Hakk katında perdelenmiş olur. Yalnız Allah-u Zülcelal’i gören, O’nun karşısında tam yerine oturmuş ve sağlam bir dost olur.”
 

gule_vurgun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
69
Tepki puanı
0
Puanları
0
....................
 
Son düzenleme:

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Onların kalpleri ‘ran’ hastalığına tutulmuştur.” (83/14)

Selamün Aleyküm..
Allah razı olsun kardeşim..
Bu ran hastalığından nasıl kurtulunur peki Allah'a yalvaramayan biri nasıl gönülden bağlanabilir?bir yolu varmı ?

aleykum selam

dua* etmeli rabbim büyüktür ..

Ey Kalpleri evirip çeviren Allah'ım! Kalbimizi dininde sabit kıl.
amin amin ...

selam ve dua ile
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
10933662iz2.gif



~*~KALP HUZURUYLA İBADETİN İNCELİKLERİ~*~

İç alemi karanlığa boğan sebepler

Bilmemiz gereken birçok şey vardır. Ama hepsinden önce, insanın iç alemini karanlığa boğan sebepleri öğrenmeliyiz. Zira en büyük zarar, iç alemin karanlığa gömülmesidir. Çünkü o, iç alemin körelmesine sebep olur.

O karanlık içe çökünce, insan Hakk’a karşı perdelenmiş olur. Her kime ki bu musibet iş oldu, diğer bela ve felaketler ona kendiliğinden gelir.

En büyük musibet, insanın iç alemine kötülük cinsinden gelen şeylerdir. Diğer dış musibetler, onun yanında hiç kalır.

Seven sarhoş olur. Bir sarhoş için dışarıdan gelen belanın ne önemi vardır ki? Ancak insan, imanı dolayısıyla, daldığı sarhoşluk aleminden ayıktığı zaman, zahirde kendisine olanları anlar. Artık ne kadarsa.

Allah’ın nurundan perdelenmiş kimsenin belası eksik olmaz. Ancak, bütün varlığını terk edip O’nun yoluna candan girdiği an, kurtulmuş sayılır. İşte o zaman nura kavuşmuş olur.

Hakk’ı terk edip zulmet yoluna girenler için şu ayet-i kerimedeki dehşet verici emirden daha serti olamaz. Şöyle buyurdu Allah-u Zülcelal:

“Onların kalpleri ‘ran’ hastalığına tutulmuştur.” (83/14) Ran; kalbin katılaşıp kararmasıdır.

Gafletle yapılan ibadetin zararları

Bir çok ibadetler vardır ki, sahibini ibadet ettiği zattan gafil kılar. Bir çok iyilikler içinde oldukları halde, o iyilikleri göremezler. Bilhassa o iyiliklerin sahibini hiç anlayamazlar.

Bir çok uykudakiler vardır ki, ancak uyandıkları zaman, doğru yolu bulurlar.

Bir çok ayık kimseler vardır ki, zamanla gaflet uykusuna dalarlar.

Bütün kötüler, kötü olarak kalmazlar. Bunların birçoğu zamanla velayet (evliya) derecesine kadar yükselir. Tabiatıyla, nefislerini ıslah yoluna girdikleri takdirde.

Ömrünü ibadetle geçiren bir çok kimseler de, sonunda kötülerin yoluna sapmışlardır.

İbadet edenlerin bir kısmına, yaptıkları amel perde olmuştur. Yaratanın iyiliğini göremez olmuşlardır. Bu sebeple Hakk’dan uzak düşerler. Bu halleriyle Hakk’a vasıl olmuş zannına kapılmış olanlar, onlar arasında eksik değildir.

Bir irfan sahibi için Hakk’a karşı perde kadar büyük bir felaket yoktur. Bu hal, bir anlık bile olsa. Bir felaket sayılır. Perdelenmiş olmak, evet. Bunun kadar azim bir felaket tasavvur edilemez.

Günahın cezası: Allah’a yalvaramamak!

Geçmiş ümmetlerden bir kul şöyle diyordu: “İlahi! (Ey benim Rabbim!) Ne zamandır ve ne kadar çok sana isyan ediyorum. Böyle iken, bir defa olsun, beni cezalandırmadın.”

Allah-u Zülcelal, o devrin peygamberine şöyle vahyetti:
“Git ona söyle, onu güzel işlerimi görmekten geri koymadım mı? Onun kalbinden bana yalvarmak tadını çıkarmadım mı? Bunlardan daha büyük musibet ve ceza olur mu?”

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin hizmetçisi Ebu Musa, şöyle bir hikaye anlatır:
“Bir gün Bayezid çarşıya çıktı. Halk onu görebilmek için hücum etti. Görebilmek için neredeyse birbirlerine gireceklerdi. Bayezid Hz. o kalabalığın haline baktı ve şöyle dua etti:

“Ya Rabbi, sana sığınırım, onlara acı, beni görünce seni unutmasınlar. Bana da acı, onları görmekle varlığını bana unutturma.”

Ne kadar güzel! Allah ondan rahmetini esirgemesin. Hakk’a karşı ne kadar doğru. Müslüman kardeşlerine karşı da ne kadar şefkatli. Kendisi için neyi istiyorsa, onlara da aynı şeyi istiyor.

Ey insanlar arasına katılmak isteyen, doğru ol, ayık ol. Onlar arasına karışanlardan nicelerinin başlarında takunya sesleri uçuştu. Ve nicelerinin dini, imanı kayboldu gitti…
Allah’ım sen esirge, Allah’ım sen koru…

Dört çeşit insan vardır:

Alimler insanları dörde ayırmışlar. Bunları iyi tanı ve bil. Şöyle ki:

1-Allah kalp gözü vermiştir. Allah’ın yaptığı derin manalı ve incelik taşıyan işleri onunla görür. O’nun kuvvet ve kudretine o gözle bakar, anlar.

2-Aklı ile iyiyi ve kötüyü seçer. Emir ve yasakları böylece çıkarır, anlar.

3-Sır sahibidir. Her zaman ve her an, olanlara marifet nuru ile bakar.

4-Kötüdür, bir şey göremez. Hiçbir şeyden anlamaz. Bu kimse, Allah-u Zülcelal’in şu emrinin tehdidi altında ezilir; “Bu dünyada kör olanlar, öbür alemde de kör olurlar. Belki de, buranın körlerinden daha şaşkın bir duruma düşerler.” (17/72)

Şunu bilmek gerekir ki, küfür ehli karanlık içindedir, yaptıkları fena işler onları boğar. Hidayet yolunu göremez olurlar. Masiyet (günah) işlemekte devam edenler de takva nurundan mahrum yaşarlar. Yaptıkları işler, onları gaflet uykusuna daldırmıştır.

İbadeti kendinden bilmek felaketi

Taat ve ibadete kavuşmuş olanlar da karanlık içindedirler. Sebebi; yaptıkları ibadetleri görmeleridir. (‘Ben şu ibadeti yaptım’ diye düşünmeleridir.) Allah-u Zülcelal’in başarı ihsan ettiğini bilmezler. O’nun inayetini sezemezler. Amma, Allah-u Zülcelal dilerse, bunların perdesini açar. Açınca, nurla nuru görmeye başlarlar. Gözleri nur, baktıkları şey nur olur. Böyle olunca, Hakk’tan başkasını görmezler.

Bir kimse, yaptığı ibadeti ve taatı görürse, efendisini bilemez. O’nun bilgisinden mahrum olur. Efendisini gören de başkasını bilemez.

Bir kimse, Allah-u Zülcelal’in yardımı olmadan bir iş yapamayacağını anlarsa… Allah-u Zülcelal’in iyi işleri içinde kendisini kaybeder. Kul, ibadetini görür, yaratıcısını göremezse, taat tadından mahrum kalır. Bazen bu hal, insanı, iyi arzudan da mahrum kılar. Çünkü insanların çoğu, iyiliği görünce, o iyilik sahibini unuturlar. Allah-u Zülcelal, her şeyden pak ve temizdir, Subhan’dır.

Nessac şöyle diyor: “Bir kimse ibadet ettiği zaman, nefsini görürse, ucuptan kurtulamaz.
İbadet ettiği zaman, halkı gören ve onların görmesini isteyen riyakardır. İbadetinin çokluğunu görüp duran, kendisini aldatmaktan alamaz. Sevaba güvenen, Hakk katında perdelenmiş olur. Yalnız Allah-u Zülcelal’i gören, O’nun karşısında tam yerine oturmuş ve sağlam bir dost olur.”

Ebu Bekir b. Abdullah şöyle anlatıyor: “Bir kimse hikmetin yanlarını görür, özüne varamazsa, bu hali ile de, işi incelemeye yeltenirse, aslına eremez. İşin özü, ona kapalı kalır. Bir irfan sahibi için Allah-u Zülcelal’i unutmaktan daha fena bir şey olamaz. Kalbi, Allah-u Zülcelal’den başkasına bağlamaktan daha fena bir şey tasavvur edilemez. Hangi gaye ve anma, Allah-u Zülcelal’den başkası için olursa, kulla Allah-u Zülcelal arasında bir perde sayılır.”

Evvel zamanda inen bazı kitaplarda şu cümleler vardır: “Bir çok işler vardır ki, kul onu, iyi bilip de yapar. Ama o iş, günah saydığından daha zararlıdır.”

Bir çok kötü olarak yapılan işler vardır ki, onlar da iyi sayılır. Halbuki iyilik, daima iyidir, kötülük de daima kötüdür.

Bazı büyükler, bu cümleleri şöyle açıklamışlardır: “Bir kul, iyi iş yapar. Sonra, onu yaptığı için böbürlenmeye ve övünmeye başlar. Bu gibi bir işten ne fayda hasıl olur? Halbuki, Allah-u Zülcelal için olması lazımdır. Bir kimse de bir hata işler, onun kötü olduğunu anlayınca da, tevbe eder, ağlar, sızlar, haliyle bu da iyi olur.”

Birinci insanın yaptığı iş gizli şirktir. Bu tehlikelidir. Hem de tehlikesi kolayca sezilemeyecek kadar. Hz. Ebu Bekir (ra) gizli şirk için şu duayı yapardı: “Ya Rabbi! Gizli şirkten sana sığınırım.”

Rabia Hatun (ks) şöyle anlatıyor: “Dünya, kendisine koşanların kalbine perde olur. Allah-u Zülcelal’in nurunu göremezler. Bilseler, dünyayı bırakırlar. O zaman perde de olmaz, dünyalık da daha iyi gelmeye başlar.”


10933662iz2.gif
(Bu yazının hazırlanmasında Ahmed Rufai Hz.nin “Onların Alemi” adlı eserinden faydalanılmıştır. Ss. 248-255)
__________________







seagullsflyingtogetherlpj9.gif


Selamün Aleyküm Kardeşim
Emeğine Yüreğine Sağlık.
Allah Razı Olsun.
Selam ve dua ile...

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt