Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kalp, Duygu ve Düşüncelerin Merkezi (1 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kalp, Duygu ve Düşüncelerin Merkezi



“İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir” (Buhârî, İmân, 39; Müslim,Musâkât, 107)


Bu hadisi şeriften anlaşılmaktadır ki insan varlığında esas olan kalptir. Ve kalp vücudun padişahı niteliğindedir. O zaman kalp hakkında bilgi sahibi olmak lazımdır. Yoksa vücut ülkesi fesada uğrar. (burada bahsi olunan kalp; davranışlarımıza yön veren, Allah’u Tealanın zatını, sıfatını bilmeye kabiliyet taşıyan inceliktir.)


Allah’a kulluk adına yapılması istenilen her fiilin ve davranışın, kalple alakası vardır. Eğer işlenilen fiil kalbin iyi haline rastlarsa Salih amel, kötü haline rastlarsa da boş ve kütü amel sınıfına dâhil olur.

Çoğu zaman yapılan ibadetler makbul olmadığı gibi, manevi lezzet de alınmaz. Şikâyet edilir ama yolunu bilen de azdır. Bu şikâyetin telafisi insan vücudundaki davranış- kalp ilişkisini bilmekle mümkündür. İkili ilişkilerde de kalp önemli bir yer teşkil eder. Peygamberimiz (sav) “Mü’min, mü’min kardeşinin aynasıdır.” (Tirmizî, Birr, 18) sözüyle buna işaret etmiştir.

İnsanların birbirlerine bakışlarının ve kanaatlerinin gönüllerde oluşan yansıma ile alakalı olduğu da bilinmelidir.

Kalbin gerçek fonksiyonunu yerine getirebilmesine mani olan engelleri ve ortadan kaldırılmasını İmam Gazali hazretleri bir eserinde gayet güzel bir şekilde tarif etmiştir.
İmam Gazali kalbi aynaya benzeterek kalbin hallerini somut bir anlatıma dökmüştür.
Aynanın kendinden beklenilen görevi yerine getirebilmesi için beş şarttan bahseder.
“Kalbe bir aynayı misal aldığımızı bil. O aynada görülen suretleri de hakikatlere dair bilgileri kabul et. Aslında görülmesi gereken; fakat kalbe bakılınca, bahsi geçen hakikatlerin görünmeyiş sebebi beştir.

1. Parlaklığın erimiş gitmiş olması. Hâlbuki ona daima cila yapılması, asıl şeklin bulunması ve parlatılması lazımdır.

2. Parlak madeni durduğu halde, üzerine kirin ve pasın gelmiş olması.

3. Görülmesi gereken hakikat şekillerinin ayna yüzünden kaymış olması. Mesela, aynanın karşısına konması gerekirken, arkasına konmuş olması.

4. Aynada görülmesi gereken suretle ayna arasına bir perdenin gerilmiş olması.

5. Aynaya aksettirilmesi gereken suretin yerini bilmemek.

Aşağıda biraz daha tafsil edilecek olan bu beş misal kalp aynasının durumunu anlatmaktadır. Kalp daima, ilahi bezeklerle süslenmeye istidatlıdır. Ancak bahsi geçen beş sebepten birinin varlığı, onu tam çalışamaz hale getirmektedir.

Birinci halde: Kalp kemalini bulamamış, ya da kaybetmiştir. Misal; çocukların ve mecnunların kalbi gibi...

İkinci halde: İsyanın ve kötülüğün yığılmasıdır. Şehvet ve kötü arzuların birikmesi sonunda hayatını yitirmiş gibidir.

Buna şu ayeti kerime işaret eder:

“Hayır öğle değil, onların kalbi, Ran hastalığına tutuldu.” Mutaffifin / 14) Bu hastalığı, bir diğer hadisi şerif şöyle anlatır. “Bir kimse işlediği hata sonunda, bir akıl kaybeder ki, onu bir daha bulamaz.” Yani, o hatanın bıraktığı kötü iz kalır, demektir. Bu duruma düşen bir kalp sahibi, hatalarını tamir etmeli, yerlerine iyilik getirmeli ve kalbini parlatmaya çalışmalıdır. Bir hata işlemeden yapılan kalp temizliği de, nur ve parlaklık getirir.

Üçüncü halde: Hakiki yön kaybedilmiştir. İstenilen yoldan sapıtmış ve arzu edilen ibadet terk edilmiştir. Hâlbuki ona gereken, taat ve ibadet düzenini bulmaktır.

Dördüncü halde: Kalbe perde çekilmiştir. Bu perde, kalbin özünde gizlenen şehvet izi ve çocukluk devrinden kalma bozuk itikattır. İlk terbiyede hâsıl olacak itikadın eseri devam eder.

Beşinci halde: Talep olunan yönü bilmemek. Zahirde görülmesi mümkün olamayana tam bir imandır. Buna gaybe iman tabiri kullanılır. Bir kimse için bu iman hâsıl olamayınca; bilmediği varlığı nasıl öğrenir ve nasıl o varlığın talibi olur. Bu yola mani olan gaflettir. Her halde gafleti yıkmak gerekir.” (El-Mürşidü’l Emin ila Mev’izeti’l Mü’minin /İmam Gazali / sayfa: 172–173)

Bir hasta düşünün; onun şifası ancak uzman tabibin vereceği reçetedeki ilaç kullanımına harfiyen uymak ve istenilen diyetle (perhizle) mümkündür. İlaçları kullansa, perhiz uygulamasa; kullandığı ilaçların bir netice vermediğini görecektir.

İbadette bunun gibidir. Eğer yapılan ibadetlerden istediğimiz lezzeti almak istiyorsak usulüne göre davranmak zaruridir. Yapılan işin ibadet olması için öğle her kafasına esen, estiği gibi davranma hakkına sahip değildir. Allaha kulluk öyle komple bir olaydır ki; istenilen, istendiği şekilde ve zamanda yapılırsa maksat hâsıl olmaktadır.


O zaman ibadetteki ölçülerin tamamı Allah ve Resulünün koyduğu ölçü dâhilinde olmalıdır.

deleterx2.gif




Düşmanlarım bana ne yapabilir ki ?
Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir.
Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir.
Değil mi ki, göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!

 

ahde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
590
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43

Resulullah ( s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:


"Bir kişinin kalbi dost doğru olmadıkça
İmanı dost doğru hale gelmez.
Kişinin dili dost doğru olmadıkça'da
Kalbi dostdoğru hale gelmez"
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Resulullah ( s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:


"Bir kişinin kalbi dost doğru olmadıkça
İmanı dost doğru hale gelmez.
Kişinin dili dost doğru olmadıkça'da
Kalbi dostdoğru hale gelmez"




Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Hz.Muhammed (sav) Peygamber efendimizin çok kıymetli hadislerini paylaştığınız için Allah razı olsun kardeşim,
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Hadisi Şerifte buyruldu ki: "Dikkat edin cesedin içinde de bir et parçası vardır ki, eğer o iyi olursa bütün ceset iyi olur. Eğer o bozulursa bütün ceset bozulur. Dikkat edin o kalptir".

Ebu Abdir–Rahman Abdullah b. Mesud (ra)’dan şöyle demiştir: Doğru söyleyen ve doğruluğu tasdik olunan Resulullah (sav) bize şöyle anlattı:
"Sizlerden herbirinizin yaratılışı ana rahminde nutfe olarak 40 günde toplanır. Sonra aynen öyle (kırk günde) alâka olur. Sonra aynen öyle et parçası olur. Sonra oraya bir melek gönderilir. O na ruhu üfler. Ve şu dört kelimeyi: Rızkını, ecelini, amelini, şaki mi yoksa said mi olacağını yazması emredilir. Kendinden başka ilah olmayana yemin ederim ki sizden biri cennet ehlinin amelini işler, o hale gelir ki, kendisi ile cennet arasında bir arşın kalır. Derken yazgı onun önüne geçer, cehennem ehlinin amelini işlerde cehenneme girer. Yine sizden biri cehennem ehlinin amelini işler. O hale gelir ki kendisi ile cehennem arasında bir arşın kalır. Derken yazgı onun önüne geçer. Cennet ehlinin amelini işlerde cennete girer". (Buhari ve Müslim)

Ebu Abdullah Numan b. Beşir (ra)’den: Demiştir ki, Rasulullah (sav) şöyle söylerken işittim:
"Helal apaçıktır. Haram da apaçıktır. İkisi arasında şüpheli işler vardır. İnsanlardan birçoğu onları bilmezler. Kim bu şühelilerden sakınırsa dini ve ırzını korumuş olur. Kim de şüphelilerin içine dalarsa haramın içine dalar. (Bunun hali) tıpkı koruluğun etrafında sürü otlatan çoban gibidir ki, sürüsünü korulukta otlatıverir. Dikkat edin her padişahın bir korusu vardır.

Allah’ın korusu da haram kıldıklarıdır. Dikkat edin cesedin içinde de bir et parçası vardır ki, eğer o iyi olursa bütün ceset iyi olur. Eğer o bozulursa bütün ceset bozulur. Dikkat edin o kalptir. (Buhari ve Müslim)
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kalp iyiyse davranışlar da iyidir

Sosyal hayattaki sorunların asıl kaynağının bilgi eksikliğinden ziyade; bilginin doğru kullanılamadığından, dolayısıyla da insanların bildikleri halde bir çok şeyi davranışlarına yansıtamadıklarından, sonuç olarak da bilgi-davranış arasındaki kopukluktan bahsetmiştik.


İnsanoğlunun davranışlarında rol oynayan, “ilim-amel-hal” denkleminden, söz ya da davranışın önce ilim olarak öğrenildiğinden, sonra kalpte yönü tayin edildiğinden, sonrasında da davranışa yansıyacağından bahsetmiştik.

İlim (bilgi) eğer kalpte yer edinememiş ise amel (davranış) olarak ortaya konamamaktadır. Bilgi-Davranış arasındaki kopukluğa sebebiyet veren, bilginin kalpte yer edinememesidir ki buna da tasavvuf literatüründe “hal” denir. (Hal; bilginin kalpte yerleşmesidir.)

Doğru ya da yanlış her ne şekilde olursa olsun her davranışın kalp (gönül) boyutu vardır. Davranışların doğru olabilmesi için de mutlak manada kalp (gönül) meselesinin çözüme kavuşması, huzur bulması gerekmektedir.

Yüce peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) bu gerçeği dile getirmek için;
“İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir” buyurmuştur. (Buhârî, İmân, 39; Müslim,Musâkât, 107)

Bu hadisi şeriften anlaşılmaktadır ki insan varlığında esas olan kalptir. Ve kalp vücudun padişahı niteliğindedir. O zaman kalp hakkında bilgi sahibi olmak lazımdır. Yoksa vücut ülkesi fesada uğrar. (burada bahsi olunan kalp; davranışlarımıza yön veren, Allah’u Tealanın zatını, sıfatını bilmeye kabiliyet taşıyan inceliktir.)

Allah’a kulluk adına yapılması istenilen her fiilin ve davranışın, kalple alakası vardır. Eğer işlenilen fiil kalbin iyi haline rastlarsa Salih amel, kötü haline rastlarsa da boş ve kütü amel sınıfına dâhil olur. Kalbin huzuru, ferdin huzurunu, ferdin huzuru da toplumun huzurunu temin edeceğinden, kalbin huzuru hakkındaki arayış çok önem arz etmektedir.

Bu konuda da bizleri yoktan var eden Yüce Allah’ın işaretlerine, buyruklarına müracaat etmemiz gerekmektedir. Ra’d suresi / 28. Ayeti Kerime de;

“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”

Allah’ı anmak; ister tasavvuf literatüründe anlaşıldığı gibi Allah’ın adını zikretmek olarak, ister Allah’ın emir ve yasaklarına uymak olarak, ister ibadet ve itaatlerin bütünü olarak algılansın, kalplerin Allah’ı anmak manasına gelen her şey ile huzur bulacağı bizatihi Yüce Allah tarafından beyan edilmiştir.
Gerçek bilgiye, doğru davranışa giden yolun yönü madem ki kalpte tayin edilmekte ve Kalpler de Allah’ın zikri ile huzur bulmakta ise başka arayışlar kuru bir emek değil de nedir?
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
İnsan, selim bir kalbe ulaşmak istiyorsa şunlara dikkat etmelidir:

1-) Tevbe ve dua,
2-) Helal gıda
3-) Kur’an okumak ve ahkamına tabi olmak,
4-) İbadetleri huşu ile eda etmek
5-) Geceleri ihya etmek
6-) Salih ve sadıklarla beraber olmak
7-) Güzel ahlak sahibi olmak
:cool: Zikrullaha devam etmek
9-) Ölümü düşünmek.. Ölümü düşünerek hareket etmek
Kim bu şartlara dikkat edip de kalbini güzel sıfatlarla süslediği zaman o kimsenin bütün niyetleri hayır üzerine olur....

Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü kıymetli kardeşim.
İstifadeli paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun, emeklerinizi tesirli kılsın inşallah.. Rahman, kullarını zahirine göre değil, ancak kalplerinin içindekilere göre derecelendirir, mertebelendirir.. İnsan vücudundaki organlar iradelidir; kul istemeden onlar istemdışı hareket etmezler; lakin kalp müstesna.. Kalp bulunduğu yere göre, birlikte olduğu kişilere göre kılıfını ve muhtevasını ayarlar..Onu istikametlendirmek, hayır niyetlerin mekanı ve yuvası yapmak elbette ki kulun gayretleriyledir. Kul, orayı birçok manevi hastalığın mekanı yapabildiği gibi, zikirle mutmain derecelere eriştirip Hakk'ın nurundan tecellilerle asilleştirebilir de..Rabbimiz, kalb-i selim ile huzuruna varmayı nasip etsin; bu tercihi yapacak akl-ı selimi de kalplere yoldaş eylesin.. İnsan ancak akl-ı selim ve kalb-i selim ile kurtulacaktır..
Rabbimize emanet olunuz kardeşim. Selam ve baki Dua ile.

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İnsan, selim bir kalbe ulaşmak istiyorsa şunlara dikkat etmelidir:

1-) Tevbe ve dua,
2-) Helal gıda
3-) Kur’an okumak ve ahkamına tabi olmak,
4-) İbadetleri huşu ile eda etmek
5-) Geceleri ihya etmek
6-) Salih ve sadıklarla beraber olmak
7-) Güzel ahlak sahibi olmak
:cool: Zikrullaha devam etmek
9-) Ölümü düşünmek.. Ölümü düşünerek hareket etmek
Kim bu şartlara dikkat edip de kalbini güzel sıfatlarla süslediği zaman o kimsenin bütün niyetleri hayır üzerine olur....

Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü kıymetli kardeşim.
İstifadeli paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun, emeklerinizi tesirli kılsın inşallah.. Rahman, kullarını zahirine göre değil, ancak kalplerinin içindekilere göre derecelendirir, mertebelendirir.. İnsan vücudundaki organlar iradelidir; kul istemeden onlar istemdışı hareket etmezler; lakin kalp müstesna.. Kalp bulunduğu yere göre, birlikte olduğu kişilere göre kılıfını ve muhtevasını ayarlar..Onu istikametlendirmek, hayır niyetlerin mekanı ve yuvası yapmak elbette ki kulun gayretleriyledir. Kul, orayı birçok manevi hastalığın mekanı yapabildiği gibi, zikirle mutmain derecelere eriştirip Hakk'ın nurundan tecellilerle asilleştirebilir de..Rabbimiz, kalb-i selim ile huzuruna varmayı nasip etsin; bu tercihi yapacak akl-ı selimi de kalplere yoldaş eylesin.. İnsan ancak akl-ı selim ve kalb-i selim ile kurtulacaktır..
Rabbimize emanet olunuz kardeşim. Selam ve baki Dua ile.




Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh.
Sizden de Allah razı olsun kıymetli kardeşim, Duanıza yürekten amin İnşaALLAH,
Yüce Rabbimiz siz kıymetli kardeşimizi de kalb-i selim ile huzuruna varmayı nasip etsin,
Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim,
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Akıl, insanda bir direksiyon vazifesi görür. Kalbin olduğu mekan ise Rahmanî ve şeytanî hislerin, duyguların merkezidir. Vücut da karesördür. Ayaklar, arabanın tekerleği gibidir.

Nefis dediğimiz şey terbiye edilir, kalp tezkiye edilirse, şoför, tecrübeli kaptan olur. Aklı çok iyi yollarda kullanır. Fevkalade yerlerde değerlendirir. Bu terbiye yoksa, o zaman çok akıllı bir insanın bile çok yanlışlar yaptığını görürsünüz.

Nitekim günümüzde bir bakıyorsunuz en ciddi olaylarda, en doruk noktadaki insanlar ortaya çıkıyor.

Niye böyle olmuştur? Akılsızlığından değil. Direksiyonu farklı şoföre teslim etmiş.
 

semih885

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2009
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
ALLAH razı olsun güzel paylaşım
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt