Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kaliteli Ve Çağdaş Cehalet (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Kaliteli ve çağdaş cehalet diye buna derim

Başörtüsü meselesi artık kabak tadı vermeye başladı. Toplumdan kopuk çevreler kah gençliği sokağa dökme tehdidi savurur oldu, kah türban 'İslam'ın Emevi Abbasi Vahhabi yorumu' olarak sunmaya başladı.
Komik ve düşündürücü bir o kadar da ürkütücü.
Cuma günü toplanan ÜAK'da sarf edilen sözler prof titri taşıyan bilim adamlarından ziyade sokak militanlarının sloganlarına benziyordu. Tahrik dolu sözler.
“Gençliğin sokağa taşma riski var” diye tehdit savuran rektörler 'toplumsal mutabakat' istiyorlardı.


Hani tek parti döneminde kendini millet yerine koyan yöneticiler yaptıkları tüm icraatları 'Millet böyle istiyor' diyerek gerekçelendiriyorlardı ya aynen öyle de rektörler kendileri millet yerine koymuşlar toplumsal mutabakat istiyorlar. (Hemen hatırlatmakta fayda vardır ki kendilerini millet yerine koyarak karar verenler karar mekanizmaları milletin eline geçince iktidar onlar için bir serap oldu!)
Meclis'in yasal düzenlemesine karşı çıkan rektörler kendi üniversitelerinde öğrenciler arasında bir anket neden yapmazlar da hep gençlik adına konuşup dururlar?! Acaba gerçekten gençler sokağa dökülür mü bu soruyu neden gençlere sormuyorlar da onlar adına kendileri konuşuyorlar?!
Rektörler toplumsal mutabakat istiyorlarmış.


Sadece teklifi veren iki partinin oy oranlarını topladığınız zaman yüzde 64 eder. Buna DYP'nin SP'nin ve başörtüsü yasağını onaylamayan diğer oyları da eklerseniz neresinden bakarsanız bakın en az yüzde 70 civarında bir toplumsal mutabakat vardır. Bu toplumsal mutabakat değil midir?
Asıl uyumsuzluk ve asıl gerginlik kaynağı YÖK gibi Danıştay gibi Yargıtay gibi kurumların açıklamaları ve tavırlarıdır.
22 Temmuz seçimlerinden önce de benzer tavırlar alınmış, yüz binleri toplayarak mitingler düzenleyerek işte halkın iradesi burada denmişti. Ama en gerçekçi anket olan seçim sandıkları gerçeğin hiç de öyle olmadığını göstermedi mi?


Meclis de Yargıtay da Danıştay da YÖK de ordu da bu milletin kurumlarıdır. Millet onlar adına değil onlar millet adına hareket etmek durumundadır.
Milletin tavrı ise açıktır. Malumu ilama gerek yoktur.
Bu ve benzer kurumlara düşen milletin talebine itiraz etmek yerine o talebi değerlendirerek sorunun çözülmesine katkıda bulunmaktır.
Hukuk içinde söyleyecek sözü olmayanların gençliği sokağa dökme tehditleri Don Kişot'un yel değirmenine saldırmasını andıran bir komedi gibi geliyor insana.


Meclis'i bilgi ile destekleyip uyarmaları gerekirken sokak militanı gibi hareket ediyorlar.
Hazırlanan kanun teklifindeki fiyonk komedisine, sadece üniversite ile sınırlandırılmasına itiraz ederek temel hakları ve özgürleri savunmaları beklenirken bilimi esas almak yerine birtakım ideolojik saplantılara ve doğmalara kendilerini kaptırmış görünmeleri ne kadar da sakil durmaktadır.
Arkasına sığınmaya çalıştıkları Atatürk'ün “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” dediğini hatırlamak bile istemiyorlar. Toplanıyorlar, bağırıyorlar, alkışlıyorlar, Meclis'e yürüyorlar, tehdit savuruyorlar.


Bu komik eylemler olağanüstü sürecin korkunç kadrolaşma ürününden başka bir şey değildir.
Allah'tan sessiz çoğunluk sokağa dökülmek gibi basitlik göstermiyor. Halk prof. unvanlı protestoculardan daha temkinli. Tıpkı 22 Temmuz öncesi mitinglerine karşı tepkisini sandıkta gösterdiği gibi şimdi de eminim 2009 yerel seçimlerini bekliyor.
2009 yerel seçimleri CHP'nin de politikalarının cevabını alacağı bir seçim olacak.


O CHP ki genel başkanı Baykal, başörtüsü hakkında “Kelime-i şehadetin yerini türban aldı.”, “'Vahhabi, Abbasi Emevi İslam yorumunun' Türkiye'ye dayattığı yabancı bir üniforma” cehaletini sergileyerek milletin değerleriyle kavga etmeyi sürdürmektedir.


Emevilik, Abbasilik tarihin derinliklerinde kalmış iki soyun devlet etme şeklidir. Başörtüsünün onlardan bir dayatma olması kelimenin tam anlamıyla cehalettir. Yaşayan hangi Abbasi ya da Emevi yandaşları bu ülkenin halkına bir dayatma yapmaktadır?! Saçmalık. Hezeyan. Bu hezeyanın kaynağı elbette ki cehalet.
Sadece Vahhabi dayatması deseydi biraz tartışılırdı. Çünkü Vahhabilik günümüzde yaşayan bir anlayıştır. Kendilerine Vahhabi denmesini istemezler kendilerini Selefi olarak tanımlarlar. Suudi Arabistan'da hakim din anlayışı Selefilik'tir.
Baykal'ın cehaleti de burada başlıyor. Çünkü bugün Türkiye'de türban adını verdikleri başörtüsü Selefilere göre İslam'ın emrettiği tesettürün en zayıf ve en alt seviyesidir. Onların anladığı uyguladığı ve dayattığı tesettür şekli abaye denilen siyah çarşafın yanısıra yüzün peçeyle örtülmesidir. Hac ve umrede erkeğin ihram giymesi iki beyaz beze sarılmasıdır. Kadının ihramı ise yüzünün açık olmasıdır. Buna rağmen Selefi görevliler zaman zaman ihramlı kadınları ikaz ederek yüzlerini örtmeye zorladıkları bile görülür.
Yani ülkemizde kadınların kızların modernize ederek kullandığı başörtüsü biçimi Vahhabilerin örtü biçimiyle paralellik arzetmez. Buna rağmen tamamen toplumumuzun modernize ettiği başörtüsünü Vahhabi dayatması diye açıklayan Baykal kusura bakmasın ama katıksız bir cehalet örneği sergilemektedir. Kaliteli bir cehalet.
Hayatta en hakiki mürşit Bilimdir Sayın Baykal cehalet değil.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt