Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kalemle hizmet (1 Kullanıcı)

yasam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
53
Tepki puanı
0
Puanları
0


İslâmın son kal’asının vakt-i inkirâzında ve fikr-i küfrînin ciddî bir mukavemet görmeden inkişâf ettiği bir hengâmede, bu dehşetli tahrîbâtlara karşı bütün kuvvetiyle, “Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum! İmân kal’asını küfrün çürük direkleri tutamaz!” diye haykıran, imân cephesinde yepyeni bir çığır açarak rûhların derinliklerine nüfûz eden, rızâ-yı İlâhî ve kabûl-ü Rabbânîyi esâs maksad bilerek hizmetleriyle mukabele eden Bedîüzzamân Hazretleri ve talebelerinin mücâdele sahalarından biri de; Kur’ân hattını muhâfaza etmek olmuştur. Bir milletin, tarihiyle fikrî bakımdan en mühim köprüsünün, onun kültür altyapısının rüknü olan yazısı olduğu âşikârdır.

İslâmın herşeyiyle unutturulmaya çalışıldığı o yıllarda, Nûr Talebeleri hem imân hakîkatlerini neşir, hem de hatt-ı Kur’ânîyi muhâfaza etmek gâyesiyle Nûr Risâlelerini Osmanlıca el yazısıyla çoğaltmaya başladılar.

Üstadları’nın, “Risâle-i Nûr’a intisâb eden zâtın en ehemmiyetli vazîfesi; onu yazmak ve yazdırmaktır. Ve intişârına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, Risâle-i Nûr talebesi ünvânını alır.” (1)


Ve yine; “Kalemle Nûrlara hizmet ve sadâkatle talebesi olmanın iki mühim neticesi vardır.
Bir: Âyât-ı Kur’âniyenin işâretiyle imânla kabre girmektir.
İki: Bütün şâkirdlerin ma’nevî kazançlarına, Nûr dâiresindeki şirket-i ma’neviye sırrıyla umûm onların hasenâtlarına hissedâr olmaktır.
Hem bu talebesizlik zamanında melâikelerin hürmetine mazhar olan talebe-i ulûm-u dîniye sınıfına dâhil olup, âlem-i berzahda tali’i varsa, tam muvaffak olmuşsa, Hâfız Ali (r.h.) gibi şühedâ hayatına mazhar olmaktır!” (2) ve emsâli, daha buraya sığdıramayacağımız çok teşvîk ve kıstaslarıyla bu hizmetlerini; en ehemmiyetli vazifelerinden biri telakkî ederek, bir ibadet idrâkiyle devâm ettirdiler ve bunda büyük bir disiplinle gayret gösterdiler.

 

yasam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
53
Tepki puanı
0
Puanları
0


Öyle ki, Bedîüzzamân Hazretleri: “Hâfız Ali'nin tahkîkatına gelenlerin; "Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risâle-i Nûr şâkirdleri kâğıdı bitirdiler." demeleri (...) Risâle-i Nûr şâkirdlerini müftehirâne teşcî' (cesâretlendiren) ve teşvîk eden bir hâdisedir.” (1) diyerek mektuplarında bir fabrika gibi hizmet eden talebeleriyle iftihâr etmektedir.

Doğumunda bir ehl-i kemâlin söylediği “gül bahçesi” anlamındaki “gülşen” iltifâtının bir benzeri olarak, Hz. Üstad da Husrev Efendi'ye “Gül Fabrikası” adını vermiştir.

Husûsan Bedîüzzamân Hazretleri'nin dâr-ı bekaya irtihâlinden sonra bu hizmetin, siyâsete ve şahsî menfaatlere âlet olmamak, sünnet-i seniyeye ittibâ'ı esâs tutmak, bütün hizmet düstûrlarını ve bu dâirede hatt-ı Kur'ânîyi muhâfaza etmek gibi prensiplerini ciddiyetle, asıl mecrâsından sapmadan muhâfaza eden Husrev Efendi'nin ve bütün Risâle-i Nûr Talebelerinin kalemle yaptıkları hizmeti; sadece matbaa imkânsızlığı ile îzâh etmek bu hizmetin rûhu ile bağdaşmaz.

Zirâ Bedîüzzamân Hazretleri, umûm âlem-i İslâmin hattı ve yazısı olan hurûf-u Kur'âniyeyi muhâfaza etmeyi, talebelerinin en mühim aslî vazifelerinden biri olarak gördüğünü çok mektuplarında beyân etmektedir. (2)

Bu ma'nâda latîftir, bil'âhire o günlerde hizmetin matbaa ihtiyacını karşılayan bir kaç teksîr makinesinin nasîp olmasına ve bunu “Ey bin kalemli kâtip! Hoş geldin!” diyerek karşılayıp, tebrîk etmesine rağmen, gâye sadece Nûr Risâlelerini çoğaltmak olmadığı için, kalemle hizmetin duraklamasını aslâ tasvîb etmemiştir.

Bedîüzzamân Hazretleri çok mektuplarında, daha o günlerde Risâle-i Nûr'un artık makine ile çoğaltıldığından bahisle hamd ederek başlamakta ve bu husûsta şöyle demektedir; “Bir âdi mektubum için,
— "Kim yazmış?", diye sekiz def'a bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği aynı zamanda, sekiz yüz sahîfeyi, bin beş yüz nüshaya ve bir milyon sahifelere çıkaran
 

yasam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
53
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bir zaman bir memlekete şimendifer (tren) geldiği vakit, arabacılar telâş edip dediler:
— Bizim san’atımız bozuldu. Halbuki şimendiferin gelmesiyle memlekette faâliyet çoğaldığından, faytonculuğa iki kat ziyâde ihtiyâç olmuş. İnşâallah onun gibi, Nûr yazıcıları değil tevakkuf (duraklama), belki daha ziyâde yazı ile defter-i a’mâllerine hasenât (sevâblar) kaydedecekler.” (1)


Bu mühim nazarı ihmâl ve ihlâl etmeden, Nûrları, hizmeti hiç bilmeyenlere ya da henüz tanıyanlara ulaştırabilmek için, Hz. Üstad sağlıklarında maslahatına binâen, Kur’ân hattını öğrenene kadar, zarûreti nisbetinde yeni hurûfu isti’mâl etmekte haklı olarak bir beîs görmemiştir.

Böylelikle hem eserlerin çoğaltılması gibi bir maslahata muvâfık olarak, esâsen hizmet-i Nûriyenin icâbı olan Kur’ân hattını muhâfaza gibi ehemmiyetli bu vazife ile meşgûl olmanın dünyevî ve uhrevî beşer adet fâidesi’ni nazara veren Üstad Hazretleri(2), yazı hizmetine ibâdet ma’nâsını hamlederek, herhangi bir teknik gelişme veya imkân ile bir ibâdetin husûsiyetini kaybetmeyeceğini beyân etmekte ve Nûr talebelerinin kalemle hizmetlerini şöyle karşılamaktadır:

“Cenâb-ı Erhamürrâhimîn sizlere, yazanlara ve yardım edenlere; her bir harfine mukabil, bin rahmet eylesin ve binler meyve-i cennet ihsân etsin ve yüzer hasenât defter-i a’mâlinizde yazdırsın." Âmin, âmin, âmin!
"Ben onlara baktım, kalbime geldi ki: Bu kahramanların şimdi de bir mükâfâtları yok mu? Birden ihtâr edildi ki: Onlar bu mecmû'ayı yazmakla; feylesofları susturan, imâna getiren kuvvetli bir ders-i imânîyi en evvel kendi kendine tam okuyorlar, ma’nevî bir hazîne kazanıyorlar. Hem onların nüshaları, pek çokların imânlarını kurtaracaklar veya imâna gelecekler. Bir hadîsde vardır ki: “Bir tek adam seninle imâna gelse, sahra dolusu kırmızı koyundan daha hayırlıdır.” Hem onlar bu mübârek kalemleriyle eski zamanda İslâmiyetin büyük mücâhid kahramanlarının kılınçlarının kudsî hizmetlerini görüyorlar. Elbette istikbâl onları (Isparta kahramanlarını) ve Nûrcuları çok alkışlayacak.” (3)

--------------------------------------------------------------------------------
(1) Emirdag Lâhikasi, 168
(2) Sua’lar, 546
(3) Emirdag Lâhikasi,
140.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt