ferahhfeza
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ağu 2007
- Mesajlar
- 10,922
- Tepki puanı
- 8
- Puanları
- 0
- Yaş
- 47
- Web Sitesi
- ferahhfeza.blogcu.com
\\ KALBİN HAZİNELERİ \\
Sünnet aydınlık kaynağıdır
Sünnetin, zamana bereket getirdiği malumdur. Zamana ve ömre bereket veren şey ise azizdir. Bu bereket getiren aziz şeyler ise farzlarda olsun sünnetlerde olsun, irfan sahipleri katında çok kıymetlidir. Farz ve sünnetin birleşmesinden hasıl olan bereketin sonsuz olduğu da ayrıca malumdur.
Resulullah (sav) Efendimizin sünnetleri, irfan sahiplerinin ruhunu canlandırır. Böyle olunca, kalkmaları ve oturmaları O’nunla olur. (Yani, Allah-u Zülcelal’le.)
O sünnetlerin yerine getirilmesi ise irfan sahiplerinin yoluna bir aydınlıktır. Onlar, iman binalarını onunla kuvvetlendirirler. Varlık binaları onunla yükselir.
Resulullah (sav) Efendimizin sözleri boşuna değildir. O yüce Peygamberin şanını: “Gözü kaymadı, kalbi şaşmadı.” (53/17) mealine gelen ayet-i kerime bize anlatır. O’nun yoluna uyan irfan sahipleri de bu ayet-i kerimeden pay alırlar.
Kalbin hazineleri
İrfan sahiplerinin kalbi, yeryüzünde, Allah-u Zülcelal’in hazinesidir. O hazinelerde; inceliğinin çözümü güç hikmetler, derinliğine akıl ermeyen sevgiler bulunur. İlmin aydınlıkları oradadır.
Kalp, neden kar eder, neden zarar eder? Bütün bunlar iyi bilinmelidir. Sonra, kalbin başlıca düşmanı olan, şeytandan ve onun şerrinden Allah-u Zülcelal’e sığınmalıdır.
Kalp, Allah-u Zülcelal’in hazinesi olduğuna göre, ona, Allah-u Zülcelal’den başkasına ait bir şey koymamak bir vazifedir. Çünkü Allah-u Zülcelal, ancak kalbe bakar. Baktığı zaman, başkasını görürse, darılır. Sahibini rezil eder. Süründürür. Düşmanlarını, o kalp sahibinin başına salar.
Kalple yapılan işler, Allah içindir. Ona riya, gösteriş karışmamalı. Dış duygular ile yapılan işler, karışık olur. Kalple yapılan işler, dış duygular olmadan kabul olunur, ama dış duygularla yapılan işler, kalpten gelmezse, makbul olmaz. Kaldı ki, sevap da getirmez.
Bir kul, dış duyguları ile bir iş tutar da, kalbi yönü ile zayıf olursa, onun için verilecek hüküm, kalbinin iyi olmadığıdır. Kalben kusurlu oluşudur. Onun düzeltilmesi icap eder.
Bir kimsenin, kalben yaptığı amel doğru olursa, dış durumu az kusurlu olursa, onun mükafatı yine de bolca olur. Ki bu mükafat ancak, kalben yaptığı amel için verilir.
Musa (as) bir gün, üçyüz seneden beri, bir taş üzerinde ibadet etmekte olan birine rastladı. Durmadan ağlıyor, gözyaşları su gibi akıp geliyordu. Onun yanında durdu. Ağlamasına baktı. Kendisi de ağlamaya başladı ve şöyle yalvardı:
- Ya Rabbi, bu kuluna merhamet, ona acımayacak mısın? Şu cevabı aldı:
- Hayır, acımayacağım… Sebebini sorunca şu cevabı aldı:
- Onun kalbi, benden başkası ile olmak ister. Onun bir cübbesi var, onunla örtünüyor. Sanıyor ki, kendisini, sıcaktan ve soğuktan o cübbesi koruyor.
Resulullah (sav) Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Bir kulun kalbi tam olmadıkça, yaptığı işler de tam olmaz. Kalbin tam ve sağlam olması için ise dilin sağlam olası gerekir.”
Allah-u Zülcelal Musa (as)’a şöyle vahyetti: “İsrailoğullarına söyle, bana ibadet edilen yerlere girdikleri zaman, kalplerinde korku olsun. Basiretlerini açık tutsunlar. Vücutları temiz, niyetleri doğru olsun.”