Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KALBDENKALBE MESAJLAR(BÖYLE YAPMANI SANA ALLAHMI EMR ETTİ?) (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
Ey Rabbimiz! Zürriyetimden bir kısmını senin mukaddes olan evinin yanında ekinsiz bir vadiye, namazlarını dosdoğru kılsınlar diye yerleştirdim. Artık Sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve onları bazı meyvelerle rızıklandır, umulur ki şükrederler.


Onda apaçık alâmetler vardır (ki, bunlardan biri de) Makam–ı İbrahim'dir."(1)
Nesefi ve Alusî tefsirlerinde zikredildiğine göre, Kâbe–i Muazzama'da bulunan açık âyetlerden murad: Mevlâ Teâlâ'nın birliğine ve kudretine delâlet eden birtakım alâmetlerdir ki, bunları şöylece sıralayabiliriz:
1– Ashab–ı Fil ve diğerleri gibi kendisine suikastta bulunan zalimlerin helâk edilmesi
2– Yırtıcı canavarların orada avlarına saldırmamaları,
3– Kuşların orada insanlardan kaçmaması,
4– Şeytan taşlayanların çokluğuna rağmen taşların kaybolması. Şöyle ki; İslâmiyet'in zuhuru bin dört yüz küsur sene olup, her sene Mina denilen yerde milyonlarca hacının şeytan taşlamak üzere yetmişer tane çakıl taşı attıkları ve orada sel götürecek bir dere ve yel kaldıracak bir tepe bulunmadığı hâlde, o taşlardan bir eser görülmemektedir.
5– Kuşların küme küme uçarken Kâbe üzerinde ikiye bölünüp topluca geçmemesi, ancak bazı kuşların Kâbe–i Muazzama'nın üzerinden geçtikleri görülüyorsa da, ulemadan bazısı onların şifa bulmak niyetiyle geçebileceklerini söylemişlerdir.
6– Kabe–i Muazzama'nın hangi rüknü tarafından yağmur gelirse, o taraftaki beldelerde bolluk olması. Şöyle ki, yağmur Rükn–i Yemanî tarafından gelirse, Yemen beldelerinde bolluk olur; Rükn–i Şamî tarafından gelirse, Şam beldelerinde bolluk olur. Şayet dört bir taraftan gelirse, bütün beldelerde bolluk olur.
7– Evvelden beri Kâbe–i Muazzama'ya girenlerin, saldırılardan kurtulması, cahiliyet zamanında bile kimsenin bunu bozamaması,
8– Makam–ı İbrahim'in kaybolmaması.
Makam–ı İbrahim hakkında Said b. Cübeyr Radıyallahu Anh'dan şöyle rivayet edilmiştir. O bir kere:
"Ey gençler! Bana soracağınız bir şey varsa sorun. Çünkü benim sizin aranızdan gitmem yaklaşmıştır." buyurdu. Bunun üzerine insanlar birçok sorular sordular. Bir adam da:
"Allah sana hayır versin! Makam–ı İbrahim hakkında ne diyorsun, acaba o bizim bahsettiğimiz gibi midir?" dedi. Said Radıyallahu Anh:
"Siz onun hakkında ne diyorsunuz?" buyurdu. O adam:
"İbrahim Aleyhisselâm Mekke'ye geldiğinde İsmail Aleyhisselâm'ın ailesi ona atından inmesini teklif etti. O inmek istemeyince, İsmail Aleyhisselâm'ın ailesi o taşı getirdi, diye biliyoruz." dedi. O zaman Said b. Cübeyr:
"Öyle değil." dedi ve şöyle anlattı:
İbn Abbas Radıyallahu Anh buyurdu ki:
"Kadınlardan ilk kemer takan İsmail Aleyhisselâm'ın annesidir. O Sare validemize karşı güzelliğini gizlemek için bir kemer edindi. Hacer anamız böyle yaparak, Sare validemize onun hizmetçisi olduğunu bildirerek kendisini acındırmak ve bozulan işi düzeltmek için hizmetçi kıyafetine büründü, kemer kuşandı ve eteklerini yerde sürüdü. Çünkü evvelce o, Sare validemizin cariyesiydi, onu İbrahim Aleyhisselâm'a bağışlamıştı. Hacer validemiz İsmail Aleyhisselâm'a hamile kalıp onu doğurunca Sare validemiz onu çok kıskanmış, hatta onun üç uzvunu keseceğine yemin etmişti.
Sonra İbrahim Aleyhisselâm çok zor duruma düşünce Hacer validemizi ve oğlu İsmail Aleyhisselâm'ı Beytullah'ın yanına getirerek mescidin yerinin yukarı tarafında, zemzem–i şerifin üstünde bulunan bir büyük ağacın yanına koydu. O zaman Hacer validemiz Hz. İsmail'i emziriyordu. O gün Mekke'de ne bir insan, ne bir bina, ne de su vardı. Hz. İbrahim onları oraya bırakırken yanlarına hurma dolu bir dağarcıkla, su dolu bir tulum koydu.
Sonra Şam'daki ailesinin yanına dönmek üzere oradan ayrılıp yola koyuldu. Hacer validemiz peşine düşerek:
"Bizi kendisinde ne bir insan, ne de bir su bulunmayan bir vadide bırakıp nereye gidiyorsun?" dedi ve bu sözü birkaç kere tekrarladı. Hz. İbrahim arkasına bakmadan ve hiç cevap vermeden yoluna devam ediyordu. Bunun üzerine Hacer validemiz:
"Böyle yapmanı Sana Allah mı emretti?" deyince O da:
"Evet!" dedi. Hacer validemiz de:
"Öyleyse O bizi zayi etmez, bize yeter." dedi ve Kâbe'nin yerine döndü.

Kapısının eşiğini
değiştir
Bu durum, Hacer validemizin yalnızlıktan bıktığı, insanlarla ünsiyet aradığı bir ana rastladı. Ve Hacer validemiz tek başına, Hz. İsmail de henüz küçük olduğu için onların buraya yerleşmelerine çok memnun oldu. Onlar oraya yerleşince çoluk çocuklarına da haber göndererek onları da getirttiler. Böylece Mekke'de birkaç hane yerleşti. Hz. İsmail Cürhümlüler içerisinde büyüyüp gelişti, delikanlı oldu. Onların lisanı olan Arapça'yı öğrendi. Cürhüm kabilesi içerisinde herkesin beğendiği yüksek bir mertebeye ulaştı. Büluğa erince onu içlerinden bir kızla evlendirdiler. Bu arada annesi vefat etti. (Rivayete göre 90 yaşındaydı, Hicr–ı İsmail denilen altınoluğun altındaki makama defnedildi.)
Hz. İsmail evlendikten sonra, babası Hz. İbrahim ailesini ziyaret etmek üzere Mekke'ye geldi. Hz. İsmail o anda evde yoktu, hanımına onu sordu. O da:
"Rızkımızı tedarik için avlanmaya gitti." dedi. Hz. İbrahim "geçiminiz nasıldır?" diye sordu. O da:
"Hiç de iyi değil, darlık ve yokluk içindeyiz." diye şikâyette bulundu. O zaman Hz. İbrahim:
"Kocan gelince selâm söyle, kapısının eşiğini değiştirsin." dedi.
Hz. İsmail geldiğinde babasının kokusunu buldu ve hanımına "Buraya kimse geldi mi?" diye sordu, o da hafife alır gibi:
"Evet, şöyle şöyle bir ihtiyar geldi. Seni sordu, ben de ava gittiğini haber verdim. O bana geçimimizden sordu, ben de ona darlık ve yokluk içinde olduğumuzu söyledim." dedi. Hz. İsmail:
"Herhangi bir tavsiyede bulundu mu?" Hanımı:
"Evet, sana selâm söyledi ve kapısının eşiğini değiştirsin, dedi."
O zaman Hz. İsmail:
"O gelen benim babamdı. Kapımın eşiği sensin, seni boşamamı emretmiş, haydi ailenin yanına dön." dedi ve onu boşadı. Sonra Hz. İsmail, Cürhüm kabilesinden başka bir hanımla evlendi. Bir müddet sonra babası tekrar ziyarete geldi. Yine oğlu evde değildi. Hanımına sorunca o da:
"Bize rızık aramaya gitti." dedi. Geçim durumlarını sordu, o:
"Bolluk ve hayır içindeyiz." dedi.
"Ne yiyip ne içiyorsunuz?" diye sordu. O da:
"Et yiyip su içiyoruz." dedi. o zaman Hz. İbrahim:
"Ey Allah'ım! Onlara et ve suda bereket ver." diye dua etti ve:
"Kocan gelince ona selâm söyle, kapısının eşiğini sabit kılsın." dedi.
Hz. İsmail gelince hanımına:
"Kimse uğradı mı?" dedi. Hanımı:
"Evet! Güzel yüzlü nurlu bir ihtiyar geldi." diye Hz. İbrahim'den övgüyle bahsettikten sonra: "Seni sordu, ben de rızkımızı tedarik etmeye gitti, dedim. Geçim durumumuzu sordu, iyi olduğunu söyledim." Hz. İsmail: "Peki, Benim için herhangi bir tavsiyede bulundu mu?" "Evet, kapısının eşiğini güzel tutsun, dedi." Bunun üzerine Hz. İsmail:
"İşte o benim babamdı, sen de kapımın eşiğisin. Bana seni saklamamı emretmiş, sen benim yanımda zaten kıymetliydin; şimdi daha da kıymetlendin." dedi. O kadından Hz. İsmail'in on çocuğu oldu.
Hz. İbrahim Allah'ın dilediği kadar durduktan sonra tekrar geldi. Hz. İsmail, zemzem–i şerife yakın bir yerde bulunan bir ağacın altında okunu yontuyordu. Babasını görünce hemen kalktı, hürmetle elini öptü, hasret ve muhabbetle kucaklaştılar.
Sonra Hz. İbrahim dedi ki:
"Ey İsmail! Şüphesiz Rabbim Bana büyük bir iş emretti." Hz. İsmail, "Mevlâ ne emrettiyse yap." dedi. Hz. İbrahim:
"Sen de bana yardım eder misin?" O:
"Tabiî ederim" deyince "Allahu Teâlâ burada bana bir ev bina etmemi emretti." dedi.
İşte o zaman İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm Beytullah'ın temellerini yükseltmeye başladılar. Hz. İsmail taş getiriyor, Hz. İbrahim de bina ediyordu. Bina yükselince Hz. İsmail Makam–ı İbrahim olacak o taşı getirdi. Ve Hz. İbrahim'in üzerine basması için yere koydu. Hz. İbrahim onun üzerine çıktı, mübarek ayakları o katı taşa tesir etmiş ve onda derince bir iz bırakmıştır. İşte bu taşın elan bulunduğu yere Makam–ı İbrahim denilmektedir.

O SİZİ KİME BIRAKTI

İbrahim Aleyhisselâm ise, yoluna devam etti. Onların göremeyecekleri bir tepenin yanına gelince yüzünü Beytullah(ın mekânın)'a doğru döndürüp ellerini kaldırarak:
"Ey Rabbimiz! Zürriyetimden bir kısmını senin mukaddes olan evinin yanında ekinsiz bir vadiye, namazlarını dosdoğru kılsınlar diye yerleştirdim. Artık Sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve onları bazı meyvelerle rızıklandır, umulur ki şükrederler." (2) diye dua da bulundu.
Hacer validemiz çocuğunu emziriyor, kendisi de tulumdaki sudan içiyordu, su bitince kendisi de oğlu da çok susadılar. Hacer validemiz oğluna bakıyor, onun susuzluktan kendini yere vurduğunu, iki büklüm bir hâlde ölecekmiş gibi dilini ve dudaklarını oynattığını görüyordu. Artık çocuğunun o hâlini görmeye dayanamadığından yanından uzaklaştı, kendisine en yakın dağ olarak Safa'yı gördü ve üzerine çıktı. Sonra bir kimseyi görebilir miyim diye vadiye yöneldi; fakat kimseyi göremeyince Safa'dan indi. (Bir yandan da Rabbine yalvarıyor, dua ediyordu,) vadiye ulaşınca eteklerine takılıp düşmesin diye entarisini yukarı çekti. Sonra çok zor duruma düşmüş bir insanın koşacağı gibi koşmaya başladı ve vadiyi geçti. Sonra Merve tepesine geldi. Onun da üzerine çıkarak kimseyi görebilir miyim diye etrafına bakındı; ama kimseyi göremedi ve bunu (iki tepe arasındaki koşmayı) yedi kere yaptı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem: "İşte bundan dolayı insanlar o iki tepe (Safa ile Merve) arasında koşmaktadırlar." buyurmuştur. (3)
Hacer anamız son defa Merve tepesine çıkınca bir ses işitti. Kendi kendine "Sus bakalım." dedi. İyice kulak verince o sesi tekrar işitti. O zaman (sesin sahibine):
"Muhakkak sesini duyurttun, eğer bir yardım edebileceksen bize yardım et." dedi.
O anda zemzem–i şerifin yanında bir melek (Cebrail Aleyhisselâm) ile karşılaştı. Cebrail Aleyhisselâm ona:
"Sen kimsin?" dedi. O da:
"Ben Hz. İbrahim'in çocuğunun annesi Hacerim." dedi. O zaman Cibril–i Emin:
"O sizi kime bıraktı da gitti?" dedi. O:
"Allahu Teâlâ'ya bıraktı." deyince Cibril–i Emin:
"O sizi her işe yeten Allah'a bıraktı." dedi ve ökçesi veya kanadıyla yeri kazınca su fışkırdı. Hacer validemiz hemen bu suyun etrafını çevirerek havuz yaptı ve suyu tulumuna doldurdu. O aldıktan sonra su kaynamaya devam ediyordu. İbn Abbas'ın rivayetine göre Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Allah İsmail'in annesine rahmet etsin! Eğer zemzemi bıraksaydı elbette zemzem akan bir ırmak olacaktı." buyurdu. (4)
Hacer anamız bu sudan içti, çocuğuna da içirdi. O zaman melek ona:
"Sakın helâk olacağından korkma! Çünkü burada Allah'ın bir evi vardır ki, o Beyt'i şu çocuk ve babası bina edecektir, şüphesiz Allah bu Beyt'in halkını zayi etmeyecektir." dedi.
Zemzem–i şerif onlara gıda yerine geçiyordu. Bu suyla hayatlarını devam ettirdiler. Bu arada Cürhüm kabilesinden birtakım kimseler Mekke'ye doğru yöneldiler ve Mekke'nin aşağı tarafında konakladılar. O esnada oralarda havada dolaşan bir kuş gördüler. Bunun üzerine "Şüphesiz bu kuş su etrafında dönüyor, bizim bildiğimize göre, bu vadide su olmaması lâzım." dediler. O tarafa adam gönderdiler, onlar suyla karşılaşınca dönüp arkadaşlarına haber verdiler. Bunun üzerine hep beraber suyun yanına gittiler. Hacer validemiz suyun başındaydı. Ona:
"Bizim buraya yerleşmemize müsaade eder misin?" dediler. O da:
"Peki, yerleşebilirsiniz; ama suda hakkınız yok" dedi. Onlar da:
"Peki." deyip kabul ettiler.



Dipnotlar:
1– Âl–i İmran, 97
2– İbrahim, 37
3– Beyhakî, "Sünen", 5/99
4– Buhârî, "Müsakat", 11; Ahmed b. Hanbel, 1/307, 360, 5/121
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt