Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kalbdenkalbe mesajlar(ALLAHIN MESCİTLERİNİ ANCAK İNANANLAR TAMİR EDER) (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
"Allah (Teala Hazretleri)' nin mescitlerinin içlerinde O’nun adının anılmasını men eden ve onların (mescitlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? İşte onlar için, o mescitlere korka korka girmelerinden başka (hak ve salahiyet) yoktur. Onlara dünyada (vasfedilemeyecek, anlatılmayacak feci) bir rüsvaylık, ahirette ise, onlara pek büyük bir azap vardır".(1)

İzahat:

Alusi ve Ruhu'l-Beyan tefsirlerinde zikredildiğine göre, bu Ayet-i Celile’nin sebebi nüzulü (iniş sebebi) hakkında rivayet olunmuştur ki: Hristiyanların meliki olan Tiytos ve adamları, Ben-i İsrail'le harp ederek, eli silah tutanları öldürdüler, kadınları ve çocukları esir (tutsak) ettiler, Tevrat'ı yaktılar, Beyt-i Makdis'i yıktılar, içine leşler attılar ve içinde hınzırları kestiler. Beyt-i Mukaddes, Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh)' in hilafeti (Halifeliği) zamanında ehli İslam tarafından bina edilinceye kadar harap (yıkık) olarak kaldı. Şöyle ki; Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh) acem diyarına hakim olup, ehlinin mallarını ganimet olarak alınca, onlarla Beyt-i Mukaddes'i tamir etti. Sonra Beyt-i Mukaddes yüz seneden fazla Hristiyanların elinde kaldı. Ta ki hicretten sonra 585 senesinde Melik Nasır Salahü'ddin Eyyübi orasını fethederek kurtardı.

Ata (Rahimehullah)' nın İbn-i Abbas (Radıyallahu Anhuma)' dan rivayet ettiği diğer bir görüşte ise bu Ayet-i Celile, Müslümanları Mescid-i Ha-ram'da zikretmekten men eden (engelleyen) Arap müşrikleri hakkında nazil olmuştur.

Nesefi ve Ruhu'l-Beyan tefsirlerinde zikredilen diğer bir rivayete göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem) Hazretleri Hicret'in al-tıncı senesi Beytullah'ı ziyaret için Ashab-ı Kiram'dan beş yüz atla Medine-i Münevvere'den Mekke-i Mükerreme'ye doğru yola çıkmışlardır. Hudeybiye denilen mevkii (yer) de Mekke müşrikleriyle karşılaşmış, onlar bu ziyarete mani olmuşlardı.

Bu rivayetlere nazaran gerek Beyt-i Mukaddes, gerek Kabe-i Muazzama birer mescit olmalarına rağmen, şanlarına tazim ve hürmet için ve kendilerinde bulunan secde yerleri çok olması itibariyle camii olarak:

.....Mesacid (mescitler) diye zikredilmişlerdir. Yine de bu Ayetin hükmü, Allah-u Teala'ya ibadet maksadıyla bina olunmuş olan bütün mescitlere şamildir. Çünkü; itibar sebebi nüzulün hususiyetine (iniş sebebinin özelliğine) değil, lafzın umumiyetine (umumi oluşuna) dir.

Bu son manalara göre, mescitlerin harap edilmesinden maksat ise, hakikaten yıkılmaları değil, ancak onları zikir ve ibadetten boş bırakmaktır, zira mescitlerin bina edilmesinin esas gayesi, kendilerinde zikir ve ibadet yapılmasıdır. Bu gaye hasıl olmadığı müddetçe, sanki onlar harap edilmiş veya hiç bina edilmemiş gibi olurlar.

Mescitlerin mamur edilmesi, binasını yapmak, ihtiyaçlarını temin etmekle olduğu gibi esasen mescitlerde bulunup zikrullaha devam etmekle olur.

Ebu Said (Radıyallahu Anh)’ den rivayete göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir adamın mescitlere devam ettiğini görürseniz, O’nun imanına şahitlik edin."(2)

Nitekim Mevla Teala Hazretleri de:

"Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a inananlar tamir eder".(3) buyurmuştur. Bundan anlaşılıyor ki, mescitlere devam etmek, onları tamir etmek sayılmıştır.

Hazret-i Ali (Kerremallah-u Vechehü) buyurmuştur ki: "Altı şey, bir kimsenin mürüvvetinin (şahsiyet sahibi olmasının) alametlerindendir. Bunun üçü ha zerde (yolcu değilken), üçü de seferdedir.

Hazerde olanlar:

1.Mevla Teala Hazretleri’ nin kitabını okumak,

2. Mescidi tamir etmek, (camii şerife devam etmek)

3.Allah yolunda kardeşler edinmek,

Seferde olanlar:

1. Yol arkadaşlarına ikramda bulunmak,

2. Güzel ahlaklı olmak,

3. Günaha düşürmeyecek şekilde şaka yapmak (şaka yapsa da doğruyu söylemek).

Ayet-i Celile’de geçen dünyadaki rüsvaylıktan murat: ehli harp (memleketlerinde yaşayan kafirler)'in eli silah tutanlarının öldürülmesi, diğerlerinin de esir edilmesidir. Zimmi (Müslümanların memleketinde yaşayan kafir) ise, üzerlerine cizye (vergi cezası) vurularak zelil (alçak) edilmeleridir.

İmam-ı Süddi (Rahimehullah) kendi tefsirinde bu rüsvaylıktan muradın, Kostantiniye şehrinin ellerinden çıkması, yani İstanbul'un feth edilmesi olduğunu zikretmiştir.

Taberi, Keşşaf vesair, fetihten önce yazılmış güvenilen tefsirlerde de bu söz naklolunmuştur. Bu tefsirler İstanbul'un fethinden asırlarca evvel yazılmış olduğuna ve hele geçmiş müfessirlerden olan İmam-ı Süddi'nin (Rahimehullah) bu fetihten beş-altı asır önce bulunduğuna nazaran, bu mananın, rivayet yoluyla Mişkat-ı Nübüvvet'ten (nübüvvet kandilinden, İstanbul'un fethi hakkındaki Hadis-i Şeriften) alınmış bir mucize olduğunda asla şüphe edilmemelidir.

Abdullah İbn-i Bişr (Radıyallahu Anh) den rivayete göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Elbette Kostantiniye (İstanbul) feth olunacaktır. O’nu feth eden ku-mandan ne güzel kumandan ve o ordu ne güzel ordudur."(4)

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' in bu övgüsüne mazhar olabilmek için birçok seferler düzenlenmiştir, ordular kurulmuştur. Bu orduların arasında doksan küsür yaşında Ebu Eyyübel-Ensari (Radı-yallahu Anh)' de bulunmuştur. O günün şartları altında, o yaşta, yerinden yurdundan kalkıyor, geliyor. İstanbul surları dibinde şehit oluyor.

Ebu Eyyübel-Ensari (Radıyallahu Anh)' den, Şehzade Musa Çelebi’ ye, Mesleme'den 2.Murad'a kadar birçok komutanlar ve askerler bu övgüye mazhar olabilme sevdasıyla, Bizans'a seferler yapmışlardır. Lakin bu fetih; Molla Gürani ve Molla Hüsrev gibi devrin en büyük alimlerinden (zahiri) Akşemseddin(H.z.) gibi mutasavvıflardan ise (batıni) eğitim görmüş Fatih Sultan Mehmet Han'a nasip olmuştur.

Bunlara kısaca temas ettikten sonra asıl dikkatinizi çekmek istediğim husus şudur;

Bu seferler şuna istinaden yapılmıştır ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) "Kostantiniye (İstanbul) mutlaka feth olunacaktır." buyurdu ya, öyle ise burası çare yok feth olunacaktır. İşte önce buna inandılar, kesin itikat ettiler. Böyle olmasa, efsanevi bir dev olan, bin küsür senelik Bizans fethedilebilir mi? Değil feth etmek, o günün şartlarında rüyası bile imkansız idi.

Amma şu ecdat bir Hadis-i Şerife bile nasıl iman etmiş ve koskoca orduyu hümayunu harekete geçirmiştir. Bugün; değil Hadis-i Şeriflere, Kur'an-ı Kerim’in ayetlerine bile, böyle görür gibi iman eden kaç Müslüman mevcut...

Şimdilerde bir takım reformist geçinen profesörler Hadis-i Şerif kabul etmiyorlar. Fethin kutla nacağı şu günlerde kulakları çınlasın.

Bunların eline kalınsaydı, ne İstanbul feth edilirdi ne de başka bir yer. Niçin? Çünkü; senin önce bu Hadis-i Şerife inanman, iman etmen lazım ki, yola çıkasın. Hadis kabul etmeyen adam, bundan sebep fetih hazırlığı yapar mı? Tarafına bile bakmaz. Hadis-i duyunca; yok sahih mi, yok kaynağı nerede?... Acaba... Yani adam inanası değil.

Rabbim cümlemize ikan derecesinde iman nasip etsin. Amin!

Yeri gelmişken başka bir fetihle alakalı bir Hadis-i Şerif nakledeyim: Cabir bin Semure (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilmiştir. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki; "Müslümanlardan bir çetecik beyaz evi fethedeceklerdir." (5)

Gerçi bu Hadis-i Şerif Acem Kralı’nın sarayından bahsetmekte ise de Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ın bazı sözleri, kıyamete kadar geçerli olabileceğinden, bu Hadis-i Şerif Beyaz Saray'ın fethine de işaret olabilir. İstanbul'un fethinin gerçekleştiği gibi, bu müjde de en yakın zamanda gerçekleşecektir inşallah...

Ancak şunu ifade edelim ki bu fetih, illa kılıçla değil, Beyaz Saray'a herhangi bir şekilde İslam'ın nüfuz etmesiyle de gerçekleşebilir. Nitekim Amerika'da ki İslam'i gelişmeler buna işaret olabilir.

Son olarak, Ayetimizin tefsirine dönersek, ne buyurulmuştu? "Onlara dünyada bir rüsvaylık" vardır. Ruhu-l Beyan tefsirinde de bu rüsvaylıktan murad: yine Kostantiniye (İstanbul), Rumiye (Roma), Ameriya (Haymana ovası batısında, Sakarya'nın kenarında bir şehir) şehirlerinin fethi olduğu zikredilmiştir.

Ahirette kendilerine hazırlanan büyük azaptan murad ise; herkesin malumu olan ve bitmek tükenmek bilmeyen sonsuz azaptır. Zira o azabın sebebi olan zulümlerinde çok büyüktür. Allah (Celle Celalühu) cümlemizi bu rüsvaylıktan ve azaptan muhafaza buyursun. Amin!

Büsra İbn-i Erta (Radıyallahu Anh)' dan rivayete göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz: "Ey Allah'ımız! Bütün işlerde akıbetimizi (sonumuzu) güzel et ve bizi dünyanın rüsvaylığından ve ah-retin azabından kurtar." diye dua ederdi.(6)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt