Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kâinatı Kim Temizliyor? (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,255
Tepki puanı
7,607
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
KAİNATI KİM TEMİZLİYOR?

dunya_gunu_bayragi.jpg



Bir insan, bir ayda yıkanmazsa ve küçük odasını süpürmezse çok kirlenir, pislenir.
Demek bu saray-ı âlemdeki paklık, sâfilik, nuranîlik, temizlik, mütemadiyen hikmetli bir tanziften, bir dikkatli tathirden ileri geliyor.
Ve eğer o daimî tathir ve süpürmek ve dikkatle bakmak olmasaydı, bir senede bütün hayvanların yüz bin milletleri arzın yüzünde boğulacaklardı.
Ve semâvâtın fezasında tahribe ve mevte mazhar olan kürelerin ve peyklerin, belki yıldızların enkazları, başımızı ve diğer hayvânâtın başlarını, belki küre-i arzın başını, belki dünyamızın başını kıracaklardı, dağlar büyüklüğündeki taşları başımıza yağdıracaklardı.
Ve bizi bu vatan-ı dünyevîmizden kaçıracaklardı.
Halbuki, eskiden beri o yukarı âlemlerdeki tahrip ve tamirden, medar-ı ibret olarak, yalnız birkaç semâvî taşlar düşmüşse de, hiç kimsenin başını kırmamış.

Hem zeminin yüzünde her sene mevt ve hayatın değişmeleri ve döğüşmeleri yüzünden, yüz binler hayvânat milletlerinin cenazeleri ve iki yüz bin nebâtâtın taifelerinin enkazları, berr ve bahrin yüzlerini fevkalâde öyle kirleteceklerdi ki, zîşuur, o yüzleri değil sevmek, âşık olmak, belki öyle çirkinlikten nefret edip mevte ve ademe kaçacaklardı.

Bir kuş kolayca kanatlarını ve bir kâtip rahatça sayfalarını temizlediği gibi, bu tayyare-i arzın ve bu tuyur-u semâviyenin kanatları ve bu kitab-ı kâinatın sayfaları da öylece temizleniyor, güzelleşiyor ki, âhiretin hadsiz güzelliğini görmeyen ve imanla düşünmeyen insanlar, dünyanın bu temizliğine, bu güzelliğine âşık olurlar, perestiş ederler.

Demek bu saray-ı âlem ve bu fabrika-i kâinat, ism-i Kuddûs'ün bir cilve-i âzamına mazhardır ki, o tanzif-i kudsîden gelen emirleri, değil yalnız denizlerin âkilü'l-lâhm tanzifatçıları ve karaların kartalları, belki kurtlar ve karıncalar gibi, cenazeleri toplayan sıhhiye memurları dahi dinliyorlar.
Belki o kudsî evâmir-i tanzifiyeyi, bedende cereyan eden kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâ dahi dinleyip bedenin hüceyrâtında tanzifat yaptıkları gibi, nefes dahi o kanı tasfiye eder, temizler.

Ve o emri, gözkapakları gözleri temizlemek ve sinekler kanatlarını süpürmek için dinledikleri gibi, koca hava ve bulut dahi dinler.
Hava, zeminin sathına, yüzüne konan toz toprak süprüntülere üfler, tanzif eder.
Bulut süngeri, zemin bahçesine su serper, toz toprağı yatıştırır.
Sonra, gökyüzünü çok zaman kirletmemek için, çabuk süprüntülerini toplayıp kemâl-i intizamla çekilir, gizlenir.
Göğün güzel yüzünü ve gözünü, silinmiş ve süpürülmüş, parıl parıl parlar gösteriyor.

Ve o evâmir-i tanzifiyeyi, yıldızlar, unsurlar, madenler, nebatlar dinledikleri gibi, bütün zerreler dahi dinliyorlar ki, hayretengiz tahavvülât fırtınaları içinde o zerreler nezafete dikkat ediyorlar.
Bir yerde lüzumsuz toplanmıyorlar, kalabalık etmiyorlar.
Mülevves olsalar çabuk temizleniyorlar.
En temiz ve en nazif ve en parlak ve en pâk vaziyetleri, en güzel, en sâfi, en lâtif suretleri almak için, bir dest-i hikmet tarafından sevk olunuyorlar.
İşte bu tek fiil, yani, birtek hakikat olan tanzif, ism-i Kuddûs gibi bir İsm-i Âzamdan, kâinatın daire-i âzamında görünen bir cilve-i âzamdır ki, doğrudan doğruya mevcudiyet-i Rabbâniyeyi ve vahdâniyet-i İlâhiyeyi, Esmâ-i Hüsnâsıyla beraber, güneş gibi, geniş ve dürbün gibi olan gözlere gösterir.

Bediüzzaman(Lemalar, 30. Lema)



SÖZLÜK:

ADEM : Yokluk, hiçlik.
ÂKİLÜ'L-LAHM : Et yiyen; etobur.
ÂLEM : Dünya, kâinat,evren.
BAHRÎ : Denize âit, denizle ilgili.
BEDEN : Vücud, cisim.
BERR : Toprak, yeryüzü, yer.
CEREYÂN : Akım, hareket; bir fikir etrâfında toplanıp faaliyette bulunma.
CİLVE-İ ÂZAM : En büyük tecellî, görüntü.
DAİRE-İ ÂZAM : En geniş dâire.
ENKAZ : Yıkıntı, yıkılmış şeyin artıkları. Harabenin parçaları.
ESMÂ-İ HÜSNÂ : Allah'ın güzel isimleri.
EVÂMİR-İ TANZÎFİYE : Temizleme emir ve kanunları.
FEVKALÂDE : Olağanüstü.
FEZÂ : Yıldızlar arasındaki geniş boşluk, uzay, gökyüzü.
HAYRETENGÎZ : Hayret içinde bırakan. Şaşırtan
HÜCEYRÂT : Hücreler.
KÂTİP : Yazan, yazıcı.
KİTÂB-I KÂİNAT : Kâinat kitabı, yani bütün kâinatın, Allah'ın isim ve sıfatlarını bildiren mânâlı bir kitap gibi olduğunu ifâde eder.
KUDDUS : Kusur ve noksanlıklardan müberrâ olan, en mukaddes. Hiç eksiği olmayan, pâk, temiz. Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarındandır.
KUDSÎ : Mukaddes, yüce, temiz. Kusursuz ve noksansız.
KÜRE : Yuvarlak cisim. Yıldız.
KÜREYVAT-I HAMRÂ VE BEYZA : Al ve ak yuvarlar. Kırmızı ve beyaz hücreler.
MAZHAR : Nâil olma, şereflenme, kavuşma, ortaya çıkma ve görünme yeri.
MEDÂR-I İBRET : İbret sebebi.
MEVCUDİYET-İ RABBANİYE : Terbiye ve idâre eden Cenâb-ı Hakk'ın mutlak varlığının bilinmesi.
MEVT : Ölüm; hayatın sona ermesi.
MÜLEVVES : Kirli, bulaşık.
MÜTEMÂDİYEN : Aralıksız, durmadan, devamlı sûrette.
MÜZAHRAFÂT : Pislikler, süprüntüler.
NEBÂTÂT : Bitkiler.
NEZÂFET : Temizlik.
NÛRÂNÎ : Nûrlu, ışıklı, aydınlık
PÂK : Temiz.
PERESTİŞ : Aşırı bağlılık, tapar derecesinde sevme, mükemmel sevgi.
PEYK : Uydu. Bir şeye bağlı.
SAF (SÂFİ) : Katışıksız, berrâk, temiz.
SARAY-I ÂLEM : Âlem sarayı, dünya sarayı.
SATIH : Yüzey.
SEMÂVÂT : Gökler.
SEMÂVÎ : Cenâb-ı Hak tarafından gönderilen, gökten gelen.
TAHAVVÜLÂT : Bir halden diğer hâle geçmeler, değişiklikler.
TAHRİB : Yıkma, harap etme, bozma.
TÂİFE : Kavim, kabîle, takım, hususî bir sınıf meydana getiren insanlar.
TANZİF : Temizleme.
TANZÎF-İ KUDSÎ : Kusursuz ve eksiksiz temizlik.
TANZİM : Düzene koyma, sıralama, düzenleme.
TASFİYE : Sâfîleştirme, temizleme.
TATHİR : Temizleme, yıkayıp pâk etme.
TAYYÂRE-İ ARZ : Uzayda uçan dünyamız.
TUYÛR-U SEMÂVİYE : Semâvî uçaklar; uçuşan gök cisimleri.
VAHDÂNİYET-İ İLÂHİYE : Allah'ın bütün isim ve sıfatlarıyla bütün varlıklarda birden tecellî etmesi.
ZÎŞUUR : Akıl, şuur sâhibi.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,255
Tepki puanı
7,607
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
...

...

Yerdeki ve Gökteki Temizlik İşçileri

Hadise Afrika’da cereyan ediyordu.
Öğle vakti, kızgın güneş ortalığı cayır-cayır yakıyordu.
Uzaktan zebraların dövüşmeleri, siyahı beyazlı kalın şeritlerin havada kalın hatlar çizmesi şeklinde görünüyordu.
Dövüşme uzun müddet devam etti, daha sonra birkaç zebra uzaktan bir ses duymuşlar gibi hepsi bir tarafa doğru kaçışmaya başladılar.
Dövüşten sonra yerde upuzun serilmiş bir zebra cenazesi kalmıştı.

Sıcaktan donuklaşan gökyüzünde siyah bir nokta belirdi, giderek büyüdü, irileşti, keskin gözleriyle yerde zebra ölüsünü keşfeden muhteşem görünüşlü bir kuş kocaman kanatlarını açarak havada süzüldü.
Döne döne alçaldı, yere kondu.
Kanca gibi sert gagasıyla ve çok güçlü olan pençeleriyle biraz evvel ölmüş zebranın baş kısmından yemeye başladı, cenazeleri toplayan sıhhiye memuru, karaların kartalı daha karnını doyurmamıştı ki, hantal görünüşlü sevimsiz bir kuş, soylu ve gururlu kartala doğru ihtiyatla ilerledi.
Etrafını gözden geçirdi hayvan leşine pek meraklı olan kırların temizlik işçisi bu varlık, seke seke zebra leşine yaklaştı, tüysüz boynunun hemen ucunda iri ve sert gagasıyla kopardığı parçaları yemeye koyuldu, çok geçmeden başına öteki akbabalar üşüştüler.

Ok gibi ani bir kalkışla kartal dimdik göğe yükseldi ve biraz sonra gözden kayboldu.

Daha sonra heybetli görünüşüyle akbabaları iterek aralarına marabu adlı kuş sokuldu.
Kazma demiri gibi çok güçlü gagalı, ikinci bir boyun şeklinde gagasının hemen altında sarkan et torbası çirkin bir görünüm arz ediyordu.
Vahşi bölgelerin temizlik işlerini mükemmel bir şekilde yürüten bu kuş da karnını tıka basa doyurdu.
Karınlarını yerinden kımıldatamayacak kadar doyuran akbabalar yediklerini oralarda gezinerek hazmetmeye başladılar.

Birkaç saat içinde bir sürü böcek ve uçuşan sinekler bir ziyafete davetliymiş gibi akın akın gelmeye başladılar.
Hep acele eden, birbirlerini iterek hızlı hızlı yürüyen, durmadan gidip gelen karıncalar aldıkları parçaları yuvalarına götürmeye uğraşıyorlardı.

Alaca karanlıkta uzaktan bir karartı belirdi, arka ayaklarının üstünde çökerek sivri burnunu sanki dua etmek istiyormuşçasına havaya kaldırdı ve insanların yüreğine korku salan ulumasıyla uzun uzun ulumaya başladı.
Hassas işitme duygusu ve koku alma duygusu onu aldatmıyordu, leşe doğru yaklaştı.
Aslında hayvanları boğazlamaktan zevk alan, çoğu zaman boğazladığı halde karnı toksa bir lokma hile yemeyen kurdun belli ki, karnı açtı, etrafına salyalar saça saça keskin ve sivri dişleriyle çılgınca leşe saldırdı, karnını çabucak doyurdu.

Birden alaca karanlığa bürünmüş az ötede koruluğun içinden başka bir uluma sesi duyuldu, etini parçaladığı, kemiklerini kemirdiği leşin o iştah açıcı kokusuyla süratle oradan uzaklaştı.
Bir numaralı leş hastası olarak bilinen sırtlan akşam olunca korkunç bir ses çıkararak geldi.
Çok kuvvetli çeneleri ve öğütücü dişleriyle zebranın en sert kemiklerini bile toz haline getirinceye kadar doyasıya yedi.
Koca zebra sabaha yok olmuştu.

Kıyıda köşede kalan et parçalarını da çakal bitirdi; her zaman taze et yemeyi tercih eden çakal, o gün avlanmaya kendinde güç ve cesaret bulamamış ve leş artıklarıyla yetinmek zorunda kalmıştı.

Toprağa karışan ve görünemeyecek kadar küçük parçaları da bakteriler ve mikrobik diğer canlılar temizleyerek böylece yerdeki ve gökteki görünen ve görünmeyen canlılara bir ziyafet sofrası hazırlanmış ve mükemmel bir tarzda temizlik işi o canlılar vasıtasıyla yaptırılmış oluyordu.

Karalarda kargalardan, kıyılarda martılardan, büyük nehir kenarlarındaki tim- saha kadar, cenazeleri toplayan sıhhiye memurları sayesinde ne kadar çok salgın hastalıklar önlenmiş olmakta, tilkiden saksağana varıncaya kadar hasta ve zayıf hayvanları öldürüp yiyen bu hayvanların da sağlığa pek çok faydaları dokunmaktadır.
Ve kâinat sarayını tertemiz tutan bütün canlılar, hükümferma cari kanunlara, muti bir şekilde ittiba etmektedirler.

Alıntı: Kadir NAMLI
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,255
Tepki puanı
7,607
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

000.jpg


4531_107175580859_97726725859_3234803_4155716_n.jpg
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt