aysa123456
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 29 Nis 2007
- Mesajlar
- 27
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Kainat ALLAH’ı zikrediyor
Davud (aleyhisselam): "Bu gece, ALLAH-u Zülcelal'i, yarattıklarından hiç kimsenin yapmadığı bir şekilde tesbih edeceğim." dedi. Evin dışından bir kurbağa şöyle dedi: "ALLAH'a karşı tesbihinle mi iftihar ediyorsun? Ben yetmiş yıldır, ALLAH'ın zikrinden bir an dahi geri kalmadım."
İşte, kainat ALLAH-u Zülcelal'i bu şekilde tanıyorlar ve devamlı olarak da O'nu zikretmektedirler. Onun için bu taşları, toprakları, hayvanları sessiz olarak görmememiz lazımdır. Nasıl ki bir insanın yanında bir hata yaptığımız zaman, o kişinin bizi gördüğünü bilerek, kendimize çekidüzen veriyorsak, onlar da her ne kadar şimdi bize bir şey demiyorsa da kıyamet gününde bize şahitlik edeceklerdir.
Nitekim ALLAH-u Zülcelal, ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "İşte o gün yer, Rabbinin ona bildirmesiyle haberlerini (üzerinde iyi veya kötü her ne işlendiyse) anlatacaktır." (Zilzal; 4-5)
Yani yer, o gün bizim aleyhimize ve lehimize şahidlik yapacaktır. Ve yine o gün insanın elleri, gözleri, kulakları, dili yani kısaca bütün âzâları şahitlik yapacaklardır. Hatta nefis diyecektir ki: "Niçin benim aleyhime şahitlik yapıyorsun. Böyle yapmakla sen de benimle cehenneme gireceksin. Nedir senin bu akılsızlığın?" Nefis, böyle söylediği vakit âzâlar şöyle cevap vereceklerdir: "Ya nefsim! Herşeyi konuşturan beni de konuşturuyor. Ben kendimden konuşmuyorum."
İşte bu yüzden ALLAH-u Zülcelal'den korkmamız lazımdır. Çünkü her şey O'nun elindedir. ALLAH-u Zülcelal'den korkmanın alameti ise; O'nun korkusunun vücudun bütün âzâlarında bulunmasıdır.
Davud (aleyhisselam): "Bu gece, ALLAH-u Zülcelal'i, yarattıklarından hiç kimsenin yapmadığı bir şekilde tesbih edeceğim." dedi. Evin dışından bir kurbağa şöyle dedi: "ALLAH'a karşı tesbihinle mi iftihar ediyorsun? Ben yetmiş yıldır, ALLAH'ın zikrinden bir an dahi geri kalmadım."
İşte, kainat ALLAH-u Zülcelal'i bu şekilde tanıyorlar ve devamlı olarak da O'nu zikretmektedirler. Onun için bu taşları, toprakları, hayvanları sessiz olarak görmememiz lazımdır. Nasıl ki bir insanın yanında bir hata yaptığımız zaman, o kişinin bizi gördüğünü bilerek, kendimize çekidüzen veriyorsak, onlar da her ne kadar şimdi bize bir şey demiyorsa da kıyamet gününde bize şahitlik edeceklerdir.
Nitekim ALLAH-u Zülcelal, ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "İşte o gün yer, Rabbinin ona bildirmesiyle haberlerini (üzerinde iyi veya kötü her ne işlendiyse) anlatacaktır." (Zilzal; 4-5)
Yani yer, o gün bizim aleyhimize ve lehimize şahidlik yapacaktır. Ve yine o gün insanın elleri, gözleri, kulakları, dili yani kısaca bütün âzâları şahitlik yapacaklardır. Hatta nefis diyecektir ki: "Niçin benim aleyhime şahitlik yapıyorsun. Böyle yapmakla sen de benimle cehenneme gireceksin. Nedir senin bu akılsızlığın?" Nefis, böyle söylediği vakit âzâlar şöyle cevap vereceklerdir: "Ya nefsim! Herşeyi konuşturan beni de konuşturuyor. Ben kendimden konuşmuyorum."
İşte bu yüzden ALLAH-u Zülcelal'den korkmamız lazımdır. Çünkü her şey O'nun elindedir. ALLAH-u Zülcelal'den korkmanın alameti ise; O'nun korkusunun vücudun bütün âzâlarında bulunmasıdır.