Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Kağıttan Gemi
Bu denli üşümemişti yalnızlıktan. Karanlıktan korkmamıştı gök gürültüsüne rağmen. Cesaretini gıydı pardüsesiyle birlikte, kapıya yöneldi ağır ağır merdivenleri iniyordu aklında bin bir sualle. İçeride bulamadığı nerdeydi. Kaybettiğine ağlayan çocuk misali ruhu çırpınmadaydı... Renk cümbüşü geceye inat sırıtıyordu. Yalan, kahır, dert adına ne varsa caddeleri bürümüştü.Nefes aldığını unutanlar hiçlik deryasında boğulamayanlardı.Mecali kalmamış bir halde kendini ay ışığıyla güneşlenen banka bıraktı.Yalnızlığına inat gözyaşları eşlik ediyordu.Yine seninleyim diye geçirdi içinden.Mendil satan bir çocuğun seslenmesiyle kendine geldi.Abla mendil?..Elindeki son mendili uzattı çocuk..Titreyen elleriyle mendili aldı. Ne kadar geçti kim bilir yüzünün yandığını ellerinin uyuştuğunu hissetti. Ayağa kalktı, ayağı takıldı düşecekti üstadı uzattı elini. Işık yığınından sıyrıldı, ıslak yollara, soğuğa, kalabalığa-nefsini aldatan hiçbir şeye aldırmadan türbegaha doğru yola koyuldu. Gözleriyle adımlarını sayıyor bir yandan da huzura varmadan önce gönlünü süpürüyordu faniliğe dair ne varsa…
Sevda kokusu geliyordu, yaklaştığını hissetti. Esselamu aleyküm diyerek makama girdi.Edeple ayak ucuna oturdu.Manevi alemin kapısından içeri girdi ve selamını aldı Üstadın.İtminana ermiş kalbiyle işte halim dercesine sükut haline girdi. Eğildikçe eğiliyor iki büklüm oluyordu. Mahcup bir edayla, eyvALLAH dedi, yavaşça doğruldu gözleri üzerinde makamdan ayrıldı. Hûşuyu içen ruhu sakinlemişti. Bahçeye çıktığında masum bir kız gözleri ışıl ışıl yüzüne bakıyordu, gülümsemeyle yanına sokuldu, her zaman yanında bulundurduğu şekerlerden en pembesini uzattı, tebessümle birlikte gamze belirdi yüzünde. Çocuk kalbim olsaydı yine dedi özendi miniğe. Hele bir de elindeki kâğıttan gemisini görünce heyecanlandı, daldı, daldı… Ucuz hayaller, pak rüyaları özlemişti. Sevda ağırlaşmıştı yüreğinde her şeyin yitikleştiği dünyada çocuklara kalmıştı sevinç. Temiz bir dünyaya doğmamışlardı lâkin bundan bihaber oyuna dalmışlardı. Unutmak çare miydi acaba? Göz yummak hırçın bakışlara, kulakları tıkamak nefis itiraflarına ya da acıları gömmek kimsenin bulamayacağı derin okyanuslara. Sahi nisyan derman olur muydu?
Cevapsız sualler…Rüzgarsız hava...Yetim kalmış bir gölge…Hüzün sinmiş bedenine ufak bir el dokundu.Ağlama!..Abla gemim senin olsun ama ağlama.Donmuş gözleri gözlerinde kayboldu bir an, gemiyi aldı havuzun içine bıraktı.. Ablam gemi burada yüzsün olur mu? Küçük kız kâküllerine saklanmış gözleriyle onayladı, devam etti ama gözlerini ayırma üzerinden, yaban eller değmesin yelkenine? YALNIZ bırakma onu diyebildi. Nice sahiplilerin sahipsiz kaldığı bu şehirde kendine yandı. Tutamadığı incileri saçıldı yüzünden. Arkasına bakmadan yalnızlığını daha bir derinleştiren kalabalığa karıştı...