Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kafirûn Suresi’nden medet ummak(!) (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Önceleri modernist ilahiyatçılar, diğer ilmi tabiri ile, sismik teologlar, şimdi de “hocaefendinin” seri imalat akademisyenleri batıl ve tutarsız iddialarını ispat(!) için her türlü yolu denemeye devam ediyorlar. Bu konudaki en büyük taktikleri de şu: “Sen at mutlaka tutar, bir saf çıkar ve yutar.”

Kuran ayetlerini duruma göre yorumlama, kafalarına uymayan hadisleri kökünden reddetme, “ulemanın ittifakı” tabirinden uyuz kapma, gelenekçilikten huylanma...ve daha niceleri.

Bütün dert Ehl–i Kitabı ne yapıp ne edip cennete sokmak. Allah cehennemliktirler demiş olsa da.

Bu uğurda, onlarca ayeti görmezlikten ve duymazlıktan gelip, aralardan bir ayeti cımbızla çıkarıp, “aha bizim delilimiz” deyip nara atmaksa bir başka huyları.

O ayetin, bir sonraki ayet tarafından açıklanması,

Hadis–i şeriflerle ne manaya geldiğinin net olarak ortaya konması,

İnişi sebebi/sebeb–i nüzul...bütün bunlara dikkat eden yok.

Bu konuda vereceğim birçok misalden birisi “Kafirûn süresi.”

Önceki akşam İskele–Sancak Kilisesi’ndeki (mübalağa değil, her ayine en üst düzeyde iki–üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme “diyalogcu” bu sureye şu manayı verdi: “Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.”

Kafirlere müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan, imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu süreden böylesi ucube bir mana çıkarmak, büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir. Mantığa bak! Cenab–ı Hak, birden fazla dinin varlığını kabul ettiği için o son ayette şöyle buyuruyormuş: “Leküm dinüküm, veliye din”; “Siz kendi dininizde kalın biz de kendi dinimizde kalalım.” “Sizin dininiz de güzel bizim dinimiz de”. Ayete verdikleri, kendilerinden menkul mana böyle. Kafirûn süresinin bu son ayetinden böyle bir mana çıkarmak için cahil, sapık veya bilmem başka ne “şey” olmak az bile. İsterseniz sürenin manasını tamamen verelim ve bakalım bu süreden; herkes kendi dininde kalsın gibi ucube bir mana çıkıyor mu?

1, 2. (Resulüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. 3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. 4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. 5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. 6. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.

İşte Kafirûn Süresi’nin Türkçe anlamı bu. Tamamı altı ayet. İlk beş ayette kafirlerin içinde bulundukları inkar durumu sanki Allah tarafından övülmüş gibi, son ayetten de şu manayı çıkarıyor politeo/çok dinli teologlar; “Oh oh çok iyi bir dininiz var, sakın bırakmayın ha. Sizin dininiz size, benim dinim de bana, öyle gül gibi geçinip gidelim.” Mübalağa yapmıyorum. ABD’de otuzun üzerinde dini örgütle bağlantılı(!) olarak çalışmalar yapmakla övünen ünlü teolog, bir diyalog toplantısında bu manayı vermişti. Ve aynen şöyle dedi: “Allah bizim ille de şu dine bağlı kalmamızı bizden istemiyor” dedi ve ekledi bir daha: “Sizin dininiz size benim dinim bana.”

Her ayinde olduğu gibi, akşam da öyle oldu; papaz konuştu, Müslüman(!) akademisyenler teyit etti. Kimi? Papazı, pastörü, hahamı, sayın Balkabağını sütleyiyenoğlu’nu... Buyurun buradan yakın. Sürenin iniş sebebi şu: Müşrikler Hz. Peygamberle şöyle bir pazarlığa kalkışmak isterler: ‘Bir müddet sen bizim dinimize göre ibadet et, daha sonra o müddet kadar biz de senin dinine göre ibadet edelim.’ Sizin anlayacağınız moda tabirle tam bir diyalog(!) çağrısı. Ayette geçen “sizin dininiz size benim dinim bana” kısmına İslam alimleri tarafından verilen manalardan bir kaçı:

a– “İstediğiniz gibi ibadet edin” anlamında bir tehdittir.

b– Ben sizi hak olan dine davet ediyorum. Madem kabul etmiyorsunuz, beni rahat bırakın da şirke davet etmeyin.

c– Dininiz sizin olsun. Eğer helak olmakta bir hayır umuyorsanız ona sarılın. Ben dinimi bırakmam.

d– Buradaki “din” kelimesi karşılık/ceza manasınadır. Yani sizin cezanız size, benim mükafatım/cezam da bana.

Dedim ya, ilk beş ayette reddettiğini altıncı ayette nasıl sahiplenebilirsin?

Diyalogcu olunca oluyormuş demek.

İlk beş ayet; “ben sizinle aynı şeylere ibadet etmem”, diyeceksin, sonra da “sizin ibadet ettiğiniz de hak benim ibadet ettiğim de hak” diyeceksin.

Bu ne sakat mantıktır ey Rabbim!

İyi de “asri saadet”te müşriklerin Hz. Peygamberi ibadete davet ettikleri o putlar daha geleneksel olmuyor mu?
 

B3y4N

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Sizi anlamaya çalışıyorum.Bana bizzat bu konuda hocaefendinin ağzından çıkmış kelimeleri getirirmisiniz?
 

Mutlu Kul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Şub 2007
Mesajlar
1,006
Tepki puanı
0
Puanları
0
نعىمة;534978' Alıntı:
Önceleri modernist ilahiyatçılar, diğer ilmi tabiri ile, sismik teologlar, şimdi de “hocaefendinin” seri imalat akademisyenleri batıl ve tutarsız iddialarını ispat(!) için her türlü yolu denemeye devam ediyorlar. Bu konudaki en büyük taktikleri de şu: “Sen at mutlaka tutar, bir saf çıkar ve yutar.”

Kuran ayetlerini duruma göre yorumlama, kafalarına uymayan hadisleri kökünden reddetme, “ulemanın ittifakı” tabirinden uyuz kapma, gelenekçilikten huylanma...ve daha niceleri.

Bütün dert Ehl–i Kitabı ne yapıp ne edip cennete sokmak. Allah cehennemliktirler demiş olsa da.

Bu uğurda, onlarca ayeti görmezlikten ve duymazlıktan gelip, aralardan bir ayeti cımbızla çıkarıp, “aha bizim delilimiz” deyip nara atmaksa bir başka huyları.

O ayetin, bir sonraki ayet tarafından açıklanması,

Hadis–i şeriflerle ne manaya geldiğinin net olarak ortaya konması,

İnişi sebebi/sebeb–i nüzul...bütün bunlara dikkat eden yok.

Bu konuda vereceğim birçok misalden birisi “Kafirûn süresi.”

Önceki akşam İskele–Sancak Kilisesi’ndeki (mübalağa değil, her ayine en üst düzeyde iki–üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme “diyalogcu” bu sureye şu manayı verdi: “Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.”

Kafirlere müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan, imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu süreden böylesi ucube bir mana çıkarmak, büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir. Mantığa bak! Cenab–ı Hak, birden fazla dinin varlığını kabul ettiği için o son ayette şöyle buyuruyormuş: “Leküm dinüküm, veliye din”; “Siz kendi dininizde kalın biz de kendi dinimizde kalalım.” “Sizin dininiz de güzel bizim dinimiz de”. Ayete verdikleri, kendilerinden menkul mana böyle. Kafirûn süresinin bu son ayetinden böyle bir mana çıkarmak için cahil, sapık veya bilmem başka ne “şey” olmak az bile. İsterseniz sürenin manasını tamamen verelim ve bakalım bu süreden; herkes kendi dininde kalsın gibi ucube bir mana çıkıyor mu?

1, 2. (Resulüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. 3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. 4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. 5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. 6. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.

İşte Kafirûn Süresi’nin Türkçe anlamı bu. Tamamı altı ayet. İlk beş ayette kafirlerin içinde bulundukları inkar durumu sanki Allah tarafından övülmüş gibi, son ayetten de şu manayı çıkarıyor politeo/çok dinli teologlar; “Oh oh çok iyi bir dininiz var, sakın bırakmayın ha. Sizin dininiz size, benim dinim de bana, öyle gül gibi geçinip gidelim.” Mübalağa yapmıyorum. ABD’de otuzun üzerinde dini örgütle bağlantılı(!) olarak çalışmalar yapmakla övünen ünlü teolog, bir diyalog toplantısında bu manayı vermişti. Ve aynen şöyle dedi: “Allah bizim ille de şu dine bağlı kalmamızı bizden istemiyor” dedi ve ekledi bir daha: “Sizin dininiz size benim dinim bana.”

Her ayinde olduğu gibi, akşam da öyle oldu; papaz konuştu, Müslüman(!) akademisyenler teyit etti. Kimi? Papazı, pastörü, hahamı, sayın Balkabağını sütleyiyenoğlu’nu... Buyurun buradan yakın. Sürenin iniş sebebi şu: Müşrikler Hz. Peygamberle şöyle bir pazarlığa kalkışmak isterler: ‘Bir müddet sen bizim dinimize göre ibadet et, daha sonra o müddet kadar biz de senin dinine göre ibadet edelim.’ Sizin anlayacağınız moda tabirle tam bir diyalog(!) çağrısı. Ayette geçen “sizin dininiz size benim dinim bana” kısmına İslam alimleri tarafından verilen manalardan bir kaçı:

a– “İstediğiniz gibi ibadet edin” anlamında bir tehdittir.

b– Ben sizi hak olan dine davet ediyorum. Madem kabul etmiyorsunuz, beni rahat bırakın da şirke davet etmeyin.

c– Dininiz sizin olsun. Eğer helak olmakta bir hayır umuyorsanız ona sarılın. Ben dinimi bırakmam.

d– Buradaki “din” kelimesi karşılık/ceza manasınadır. Yani sizin cezanız size, benim mükafatım/cezam da bana.

Dedim ya, ilk beş ayette reddettiğini altıncı ayette nasıl sahiplenebilirsin?

Diyalogcu olunca oluyormuş demek.

İlk beş ayet; “ben sizinle aynı şeylere ibadet etmem”, diyeceksin, sonra da “sizin ibadet ettiğiniz de hak benim ibadet ettiğim de hak” diyeceksin.

Bu ne sakat mantıktır ey Rabbim!

İyi de “asri saadet”te müşriklerin Hz. Peygamberi ibadete davet ettikleri o putlar daha geleneksel olmuyor mu?

allah razı olsun....
 

kjviespe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
68
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sizi anlamaya çalışıyorum.Bana bizzat bu konuda hocaefendinin ağzından çıkmış kelimeleri getirirmisiniz?


Kardeşim ama pes.. diğer bölümdeki sayfada sözlerinin geçtiği kitabın sayfa numarasına kadar verdim, daha bu sorulmazki sorulursada ben sizin samimiyetinize ciddiyetinize nasıl inanayım.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.
 

B3y4N

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Kardeşim ama pes.. diğer bölümdeki sayfada sözlerinin geçtiği kitabın sayfa numarasına kadar verdim, daha bu sorulmazki sorulursada ben sizin samimiyetinize ciddiyetinize nasıl inanayım.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.

Yazdıklarınız uzun olduğundan gözümden kaçmış olabilir.Kopyala yapıştır olmasa herşey daha güzel olurdu.
 

kjviespe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
68
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
نعىمة;534978' Alıntı:
Önceleri modernist ilahiyatçılar, diğer ilmi tabiri ile, sismik teologlar, şimdi de “hocaefendinin” seri imalat akademisyenleri batıl ve tutarsız iddialarını ispat(!) için her türlü yolu denemeye devam ediyorlar. Bu konudaki en büyük taktikleri de şu: “Sen at mutlaka tutar, bir saf çıkar ve yutar.”

Kuran ayetlerini duruma göre yorumlama, kafalarına uymayan hadisleri kökünden reddetme, “ulemanın ittifakı” tabirinden uyuz kapma, gelenekçilikten huylanma...ve daha niceleri.

Bütün dert Ehl–i Kitabı ne yapıp ne edip cennete sokmak. Allah cehennemliktirler demiş olsa da.

Bu uğurda, onlarca ayeti görmezlikten ve duymazlıktan gelip, aralardan bir ayeti cımbızla çıkarıp, “aha bizim delilimiz” deyip nara atmaksa bir başka huyları.

O ayetin, bir sonraki ayet tarafından açıklanması,

Hadis–i şeriflerle ne manaya geldiğinin net olarak ortaya konması,

İnişi sebebi/sebeb–i nüzul...bütün bunlara dikkat eden yok.

Bu konuda vereceğim birçok misalden birisi “Kafirûn süresi.”

Önceki akşam İskele–Sancak Kilisesi’ndeki (mübalağa değil, her ayine en üst düzeyde iki–üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme “diyalogcu” bu sureye şu manayı verdi: “Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.”

Kafirlere müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan, imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu süreden böylesi ucube bir mana çıkarmak, büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir. Mantığa bak! Cenab–ı Hak, birden fazla dinin varlığını kabul ettiği için o son ayette şöyle buyuruyormuş: “Leküm dinüküm, veliye din”; “Siz kendi dininizde kalın biz de kendi dinimizde kalalım.” “Sizin dininiz de güzel bizim dinimiz de”. Ayete verdikleri, kendilerinden menkul mana böyle. Kafirûn süresinin bu son ayetinden böyle bir mana çıkarmak için cahil, sapık veya bilmem başka ne “şey” olmak az bile. İsterseniz sürenin manasını tamamen verelim ve bakalım bu süreden; herkes kendi dininde kalsın gibi ucube bir mana çıkıyor mu?

1, 2. (Resulüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. 3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. 4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. 5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. 6. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.

İşte Kafirûn Süresi’nin Türkçe anlamı bu. Tamamı altı ayet. İlk beş ayette kafirlerin içinde bulundukları inkar durumu sanki Allah tarafından övülmüş gibi, son ayetten de şu manayı çıkarıyor politeo/çok dinli teologlar; “Oh oh çok iyi bir dininiz var, sakın bırakmayın ha. Sizin dininiz size, benim dinim de bana, öyle gül gibi geçinip gidelim.” Mübalağa yapmıyorum. ABD’de otuzun üzerinde dini örgütle bağlantılı(!) olarak çalışmalar yapmakla övünen ünlü teolog, bir diyalog toplantısında bu manayı vermişti. Ve aynen şöyle dedi: “Allah bizim ille de şu dine bağlı kalmamızı bizden istemiyor” dedi ve ekledi bir daha: “Sizin dininiz size benim dinim bana.”

Her ayinde olduğu gibi, akşam da öyle oldu; papaz konuştu, Müslüman(!) akademisyenler teyit etti. Kimi? Papazı, pastörü, hahamı, sayın Balkabağını sütleyiyenoğlu’nu... Buyurun buradan yakın. Sürenin iniş sebebi şu: Müşrikler Hz. Peygamberle şöyle bir pazarlığa kalkışmak isterler: ‘Bir müddet sen bizim dinimize göre ibadet et, daha sonra o müddet kadar biz de senin dinine göre ibadet edelim.’ Sizin anlayacağınız moda tabirle tam bir diyalog(!) çağrısı. Ayette geçen “sizin dininiz size benim dinim bana” kısmına İslam alimleri tarafından verilen manalardan bir kaçı:

a– “İstediğiniz gibi ibadet edin” anlamında bir tehdittir.

b– Ben sizi hak olan dine davet ediyorum. Madem kabul etmiyorsunuz, beni rahat bırakın da şirke davet etmeyin.

c– Dininiz sizin olsun. Eğer helak olmakta bir hayır umuyorsanız ona sarılın. Ben dinimi bırakmam.

d– Buradaki “din” kelimesi karşılık/ceza manasınadır. Yani sizin cezanız size, benim mükafatım/cezam da bana.

Dedim ya, ilk beş ayette reddettiğini altıncı ayette nasıl sahiplenebilirsin?

Diyalogcu olunca oluyormuş demek.

İlk beş ayet; “ben sizinle aynı şeylere ibadet etmem”, diyeceksin, sonra da “sizin ibadet ettiğiniz de hak benim ibadet ettiğim de hak” diyeceksin.

Bu ne sakat mantıktır ey Rabbim!

İyi de “asri saadet”te müşriklerin Hz. Peygamberi ibadete davet ettikleri o putlar daha geleneksel olmuyor mu?


Allah razı olsun kardeşim çok güzel bir tespit.

Önceki akşam İskele–Sancak Kilisesi’ndeki (mübalağa değil, her ayine en üst düzeyde iki–üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme “diyalogcu” bu sureye şu manayı verdi: “Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.”

Kafirlere müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan, imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu süreden böylesi ucube bir mana çıkarmak, büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir. Mantığa bak! Cenab–ı Hak, birden fazla dinin varlığını kabul ettiği için o son ayette şöyle buyuruyormuş: “Leküm dinüküm, veliye din”; “Siz kendi dininizde kalın biz de kendi dinimizde kalalım.” “Sizin dininiz de güzel bizim dinimiz de”. Ayete verdikleri, kendilerinden menkul mana böyle.


El insaf yahu!!! gerçekten ben diyecek kelime bulamıyorum, ben boşu boşuna sofestai mizaçlı, mantıklı demiyorum bunlara....
Bir insanın bunu böyle anlayabilmesi ciddi olarak, akli ve ruhi sorunları olduğunu delalet ve bu fikri isbat çabasında bulunmasıda gerçekten ardan yoksun bir dimağ ve us un belirtisidir.Allah hidayet ve ıslah etsin acil şifalar versin demekten başka elden bir şey gelmez.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.
 

kjviespe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
68
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Yazdıklarınız uzun olduğundan gözümden kaçmış olabilir.Kopyala yapıştır olmasa herşey daha güzel olurdu.


Kardeşim o işlere ben bakmıyorum, yazılarımı okumak zahmetinde bulunursan, zaten anlamak gibi bir niyetin varsa, Allahın izniyle çok net bir şekilde anlarsın, İnşaallah.Bir müslüman kimliğinde gözüken şahsı ve şahısları ve dahi fikirleri, münafıkların sözleriyle yargılarak, ona ithamda bulunacak insafsızlar değil, Allah için,Allahın dini, şeairine ilşenlerin peşinde olup, Allah için hesabını sorma ve oyun kuranların oyunlarını bozma, cehd ve çabasındaki ami de olsa müminleriz.Elhamdulillah... okusanız eğer samimi iseniz ,bir takım gerçekleri daha iyi anlamanıza faydası olucaktır,İnşaallah.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.
 

kjviespe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
68
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Ayetler

Bakara Suresinden:İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.(39)

Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.(217)

Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.(257)

Al-i İmran Suresinden:

Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.-İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkar eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.-İşte onların cezası; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.-Onun (lanetin) içinde ebedi kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz.(Al-i İmran,85,86,87,88)

İnkar edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah'a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır.(116)

Nisa Suresinden:

Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.(14)

Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.-Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.-(Allah onları) ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah'a çok kolaydır.(167-168-169)

Maide Suresinden:

Onlardan birçoğunun(İsrail oğulları) inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah'ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedi kalıcıdırlar.(80)

En'am Suresinden:

Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: "Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız." Onların insanlardan olan dostları, "Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık" diyecekler. Allah da diyecek ki: "Allah'ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedi kalmak üzere duracağınız yer ateştir." Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.(128)

A'raf Suresinden:

Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.(36)

Tevbe Suresinden:

Allah'a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.(17)

Allah'a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir.(63)

Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kafirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır.(68)

Yunus Suresinden

Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları bir zillet kaplayacaktır. Onları Allah(ın azabın)dan koruyacak hiçbir kimse de yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.(27)

Sonra da zulmedenlere, "Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle kazanmakta olduğunuzun cezasına çarptırılıyorsunuz" denilecektir.(52)

Ra'd Suresinden:

Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkar edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.(5)

Nahl Suresinden:

O kafirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" derler. (Melekler de şöyle diyecekler "Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir."-"Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!"(29)

Ta ha Suresinden:

(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur'an) verdik.-Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.-Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün1 bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür!(99-100-101)


Furkan Suresi:

Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.(68-69)

Secde Suresinden:

(Onlara şöyle denilecek "O halde bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın."(14)

Ahzab Suresinden:

Şüphesiz Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır.-Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.(64-65)

Zümer Suresinden:

İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: "Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Onlar da, "Evet geldi" derler. Fakat inkarcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.-Onlara şöyle denir: "İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!" (71-72)

Mu'min Suresinden:

Onlara, "Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!" (denir).(76)

Fussilet Suresinden:

İnkâr edenler dediler ki: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin. Baskın çıkmak için o okunurken yaygara koparın."-İnkâr edenlere mutlaka şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsü ile cezalandıracağız.-İşte böyle, Allah düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi inkar etmelerinin cezası olarak orada onlar için ebedilik yurdu vardır.(26-27-28)

Mücadele Suresinden:

Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır.(17)

Tegabun Suresinden:

İnkar eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedi kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!(10)

Cin Suresinden:

"Ancak Allah'tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O'nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah'a ve Resülüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır."

Beyyine Suresinden:

Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah'a ortak koşanlar, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.(6)

belki yüzlerce ayet daha bulmak mümkündür.

Hadisler
Resülü'ne inanarak İncil'e sadık biri veya aynı şekilde Allah'a ve Resülü'ne inanarak Tevrat'a bağlı biri, sonradan sana tabi olmazsa, bu kişiler hakkında ne buyurursunuz? " dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
" Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bu ümmetten biri ve yahudi ve hristiyan bir kişi beni dinlemez ve getirdiğimi kabul etmeden ölürse, KESİNLİKLE CEHENNEMLİKTİR.
( EBU HUREYRE, İMAM-I AHMED BİN HANBEL - EL-MÜSNED )

Beni duyup iman etmeyen yahudi ve hristiyan elbette CEHENNEME GİRECEKTİR. (HAKİM)

CENNETE SADECE MÜSLÜMAN OLAN GİRER. (BUHARİ)


Muhammedin nefsini kudret elinde bulunduran Allaha yemin ederim ki; bu ümmetten (insanlardan) herhangi biri, ister Yahudi, ister Hıristiyan olsun; benim gönderildiğim şeye (Kurana ve risale time) iman etmeden ölürse, O cehennemliklerden olur.(Müslim)



سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلَّا مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَليمُ الْحَكيمُ


رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَناَ وَارْحَمْناَ اَنْتَ مَوْلينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرينَ
 

kjviespe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
68
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Risalei Nur

S - Pekâlâ, o ebedî ceza hikmete muvafıktır; kabul ettik. Amma merhamet ve şefkat-i İlâhiyeye ne diyorsun?

C - Azizim! O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir, ya ademe gidecektir veya daimî bir azap içinde mevcut kalacaktır.

Vücudun-velev Cehennemde olsun-ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem, şerr-i mahz olduğu gibi, bütün musibet ve mâsiyetlerin de merciidir. Vücut ise, velev Cehennem de olsa, hayr-ı mahzdır.

Maahaza, kâfirin meskeni Cehennemdir ve ebedî olarak orada kalacaktır.

Fakat kâfir, kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmişse de, amelinin cezasını çektikten sonra, ateşle bir nevi ülfet peyda eder ve evvelki şiddetlerden azade olur.

İşaratül-İcaz Hurûf-u Mukattat



Dokuzuncu Mesele

"Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz." Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır."(Bakara-285)

Bu âyet-i ecma ve a'lâ ve ekber'in bir küllî ve uzun nüktesini beyan etmeğe, bir dehşetli manevî sual ve bir azametli ve İlahî bir nimetin inkişafından neş'et eden bir hal sebebiyet verdiler. Şöyle ki: Manen ruha geldi; neden bir cüz'î hakikat-ı imaniyeyi inkâr eden kâfir olur ve kabul etmeyen müslüman olmaz? Halbuki Allah ve âhirete iman bir güneş gibi o karanlığı izale etmek lâzım geliyor. Hem neden bir rükün ve hakikat-ı imaniyeyi inkâr eden mürted olur, küfr-ü mutlaka düşer ve kabul etmeyen İslâmiyetten çıkar? Halbuki sair erkân-ı imaniyeye imanı varsa, onu küfr-ü mutlaktan kurtarmak lâzım geliyor?

Elcevab:İman altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar. Çünki herbir rükn-ü imanî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair erkân-ı imaniyeyi isbat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i a'zam olur. Öyle ise bütün erkânı, bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikatı ibtal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir. Gitgide küfr-ü mutlaka düşer, insaniyeti mahvolur. Hem maddî, hem manevî Cehennem'e gider.

Şualar On Birinci Şuâ
 

B3y4N

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Hocaefendinin prizma 1 adlı eserinde sorulan soruya cevabını burda yazmak istedim.Bazı yerleri atlayacağım çünkü uzun ve elimle yazacağım..Kitapta yer alan yerler koyu siyah olanlardır.

''''Soru: Batıda dinlerin ortak noktalarından hareketle''bütün dinlerin kaynağı birdir,öyleyse bütün dinleri bir araya getirelim'' gibi düşünceler var nasıl yaklaşmak lazım?

Cevap:Öncelikle bunun bizim problemimiz olmadığını belirtmek isterim.Evet böyle bir mesele dinleri birbirinden ayrı görenlerin problemidir.Biz ne Hristiyanlığı, ne Yahudiliği ne de İslamiyeti menşei[1] itibariyle birbirinden ayrı görmüyor;aksine,ayet ve hadislerin ışığında onlara ehl-i kitab adı vererek,davranışlarımızı o çizgide ayarlamaya çalışıyoruz.Mesela biz bir ateist ile evlenmezken,bir Hristiyanla evlenebiliyor ve bir Yahudinin kestiğini yiyebiliyoruz.Buna verilecek bir diğer örnek Hz.Ömer'dir.O Mecusilerin bazı temel inançları itibariyle Müslüman akidesine yakın olmalarından ötürü onları ehl-i kitap statüsünde kabul etmiştir........[2]

......Benim kanaatime göre Kur'an-ı Kerim ,saf hristiyan akidesini ve Hz.İsa'yı anlatmasaydı,bugünkü tahrif olmuş şekliyle,Hristiyanlığı anlamada bizler de çok zorluk çekerdik.[3]......

....Allah'tan gelen şekliyle bulmak ve tevhid etmek zordur.Zaten Allah(celle celalühü) da razı olduğu esasları,bir sonraki peygamber in mesajı içinde belirtmiş,değiştireceği hükümleri de değiştirmiştir.En son olarak Hz.Muhammed(sav)'i göndermiş ki o da Kur'an ve Sünnet'le musahhihlik[4] müceddidlik ve müessislik görevini yerine getirmiştir. Evet O,bir manada musahhihtir.Çünkü kendinden önceki şeriatlarda tahrife uğrayan noktaları tashih etmiş...müceddittir,şartların deişmesine paralel olarak nice hükümleri değiştirmiş..ve müessistir.A'dan Z'ye büyük ölçüde yeni bir dinin kurucusu olmuştur.Dolayısıyla da yeniden dinleri birleştirme gibi bir arayışın içine girmeye gerek yoktur.İslam ,düşünülen böyle bir işin Allah tarafından gerçekleştirildiği dinin adıdır.''Bugün sizin dininizi tamamladım,nimetimi itmam ettim ve din olarak İslam'dan razı oldum''(Maide 5/3) ve ''Kim İslam'dan başka din arayışına girerse,bu ondan kabul edilmeyecektir''(Al-i İmran 3/58) veya ''Allah katında hakiki din İslamdır''(Al-i İmran 3/19) bu haikati bildirmektedir.[5]


[1]Menşei kelimesinin anlamını bilirsek mevzuyu daha iyi anlarız.
menşei: Esas. Kök. Bir şeyin çıktığı, neş'et ettiği yer. Beslenip yetişilen yer-menşei..
Evet Hristiyanlıkta Yahudilikte Allah tarafından gönderilmiş hak dinlerdir.Ama bozulmalara uğrayıp aslını kaybetmiştir.

[2]Hz.Ömer'in ehl-i kitap statüsü hakkında bilgisi olanlar paylaşırlarsa netlik kazanır.

[3]Evet biz hristiyanlığın hak din olduğunu Hz.İsa(a.s)'ın peygamber olduğunu Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz.

[4]Musahhih: Tashih eden. Yanlışları düzelten
[5] Hocaefendi aleyhine kullandığınız bu ayet-i kerimleri hocaefendi de belirtmiştir.

Konuyu yanlış yorumladıysan hakkınızı helal edin.Paylaşmak istedim...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Hocaefendinin prizma 1 adlı eserinde sorulan soruya cevabını burda yazmak istedim.Bazı yerleri atlayacağım çünkü uzun ve elimle yazacağım..Kitapta yer alan yerler koyu siyah olanlardır.

''''Soru: Batıda dinlerin ortak noktalarından hareketle''bütün dinlerin kaynağı birdir,öyleyse bütün dinleri bir araya getirelim'' gibi düşünceler var nasıl yaklaşmak lazım?

Cevap:Öncelikle bunun bizim problemimiz olmadığını belirtmek isterim.Evet böyle bir mesele dinleri birbirinden ayrı görenlerin problemidir.Biz ne Hristiyanlığı, ne Yahudiliği ne de İslamiyeti menşei[1] itibariyle birbirinden ayrı görmüyor;aksine,ayet ve hadislerin ışığında onlara ehl-i kitab adı vererek,davranışlarımızı o çizgide ayarlamaya çalışıyoruz.Mesela biz bir ateist ile evlenmezken,bir Hristiyanla evlenebiliyor ve bir Yahudinin kestiğini yiyebiliyoruz.Buna verilecek bir diğer örnek Hz.Ömer'dir.O Mecusilerin bazı temel inançları itibariyle Müslüman akidesine yakın olmalarından ötürü onları ehl-i kitap statüsünde kabul etmiştir........[2]

......Benim kanaatime göre Kur'an-ı Kerim ,saf hristiyan akidesini ve Hz.İsa'yı anlatmasaydı,bugünkü tahrif olmuş şekliyle,Hristiyanlığı anlamada bizler de çok zorluk çekerdik.[3]......

....Allah'tan gelen şekliyle bulmak ve tevhid etmek zordur.Zaten Allah(celle celalühü) da razı olduğu esasları,bir sonraki peygamber in mesajı içinde belirtmiş,değiştireceği hükümleri de değiştirmiştir.En son olarak Hz.Muhammed(sav)'i göndermiş ki o da Kur'an ve Sünnet'le musahhihlik[4] müceddidlik ve müessislik görevini yerine getirmiştir. Evet O,bir manada musahhihtir.Çünkü kendinden önceki şeriatlarda tahrife uğrayan noktaları tashih etmiş...müceddittir,şartların deişmesine paralel olarak nice hükümleri değiştirmiş..ve müessistir.A'dan Z'ye büyük ölçüde yeni bir dinin kurucusu olmuştur.Dolayısıyla da yeniden dinleri birleştirme gibi bir arayışın içine girmeye gerek yoktur.İslam ,düşünülen böyle bir işin Allah tarafından gerçekleştirildiği dinin adıdır.''Bugün sizin dininizi tamamladım,nimetimi itmam ettim ve din olarak İslam'dan razı oldum''(Maide 5/3) ve ''Kim İslam'dan başka din arayışına girerse,bu ondan kabul edilmeyecektir''(Al-i İmran 3/58) veya ''Allah katında hakiki din İslamdır''(Al-i İmran 3/19) bu haikati bildirmektedir.[5]


[1]Menşei kelimesinin anlamını bilirsek mevzuyu daha iyi anlarız.
menşei: Esas. Kök. Bir şeyin çıktığı, neş'et ettiği yer. Beslenip yetişilen yer-menşei..
Evet Hristiyanlıkta Yahudilikte Allah tarafından gönderilmiş hak dinlerdir.Ama bozulmalara uğrayıp aslını kaybetmiştir. (!)
[2]Hz.Ömer'in ehl-i kitap statüsü hakkında bilgisi olanlar paylaşırlarsa netlik kazanır.

[3]Evet biz hristiyanlığın hak din olduğunu Hz.İsa(a.s)'ın peygamber olduğunu Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz.

[4]Musahhih: Tashih eden. Yanlışları düzelten
[5] Hocaefendi aleyhine kullandığınız bu ayet-i kerimleri hocaefendi de belirtmiştir.

Konuyu yanlış yorumladıysan hakkınızı helal edin.Paylaşmak istedim...

şaşdım kaldım....söz yok ...

Kuran saf hristiyanlık ittikadını anlatıyormuş diyor papaz hocaefendi ! buna ne denilebilir ki...

şirk ve iftira ve hakaret olan hristiyanlığın akidesini anlatıyormuş Kuran

hristiyanlığın temeli sağlamdır diyor , hristiyanlığın temeli nedir ?

nedir o sağlam temel dostlar ? biliyor musunuz ? Hristiyanlığın başlangıcı şu : İsanın çarmıha gerilmesi, hristiyanlık bundan sonra ortaya çıkmıştır.

Kuranda ise Allah katında tek din vardır diyor , İsa çarmıha gerilmedi diyor Allah , küfrediyorsunuz ama ! hemde açık açık


Nisa 157 - Bir de "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler.
158 - Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, aziz (daima üstün)dir, hikmet sahibidir.




eee nerde sağlam temel ?

hz .Muhammed (sav) de sadece bir müsahhih ha ? Ona inanmak da şart değil ha ? nasıl olsa hristiyanlık de "hak" din ha ? şuna bak bu nasıl küfür ?!

hristiyanlığın ve yahudiliğin de de "hak" din olduğunu VE Allah tarafından gönderildiğini öğreniyoruz papaz efendiden...


Allah katında ise tek hak din var : İslamdır . İsa ve Musa da İslamla gelmiştir, sonra yahudiler Yahudiliği ve Hristiyanlığı uydurdular , yahudilikte Uzeyri Allaha oğul olarak isnad ettiler , hristiyanlıkta ise İsayı oğul olarak isnad ettiler ...
şimdi bakalım Kuran ne diyor :



Tevbe, 9/30 -Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!


Bakara, 2/109 - Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.

Nisa, 4/51. - "Şu kendilerine kitaptan (okuma yazmadan) bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun! Onlar puta ve şeytana inanıyorlar. Ve Allah'ı tanımayanlara, "Bunlar, müminlerden daha doğru yoldadır." diyorlar.

Maide,5/18 - Yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet dönüş de O'nadır.


Nisa, 4/46 - Yahudilerden bir kısmı, (Allah'ın kitabındaki) kelimeleri esas mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ (bizi gözet)" diyorlar. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de bak" deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.

Bakara, 88 - (Yahudiler, peygamberimize karşı alaylı bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az imana gelirler.

Maide, 73 - "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap dokunacaktır.

140 - "Yoksa siz, İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakup da ve torunları da hep yahudi ve hıristiyan idiler mi demek istiyorsunuz?" De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah'ın şahitlik ettiği bir hakikatı bile bile inkar edenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

174 - Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka birşey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azab vardır.


Al-i İmran, 65 - Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?
66 - İşte siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.
67 - İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
68 - Doğrusu onların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.



evet papazlar, evet Kuran böyle diyor , "hak din " demek şöyle dursun ! bu kafirleri lanetliyor Allah ! onlara gazap ediyor ...

Müslümanlara da bunları dost edinmeyi yasaklıyor Allah !

Maide, 5/51,55-59
51 - Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.

55 - Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
56 - Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir.
57 - Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, Allah'dan gereğince korkun.
58 - Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
59 - De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız".


O (Allah), Kitapta size şöyle indirmiştir ki: Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya gelinceye) kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir. (Nisa, 4/140)




Peygamberimiz (sav) ne diyor bunlar hakkında ?

Ehl–i kitaba bir şey sormayınız. Çünkü onlar sapıtmış oldukları için sizi hidayete eriştiremezler. Eğer siz böyle yaparsanız, ya batıl sözü doğrular ya da doğru bir sözü yalanlamış olursunuz. Allah’a yemin olsun ki, eğer Musa bile hayatta olsaydı O’nun bile bana tabi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktur.


a- Ahmet Bin Hambel, Müsned, III. 338
b-İbni Kesir Tefsirü’l Kuran–il azim, I– 386
c– ed Dürrü’l mansur, II– 85
d– Alûsî, Ruhu’l Meanî III_ 210


Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, eğer Musa peygamber sizin aranızda olsaydı da O’na tabi olup beni terk etseydiniz sizler bu halde kesinlikle sapıtanlardan olurdunuz. Halbuki Musa (as) hayatta olup yaşasaydı O’nun bile bana tabi olmaktan başka yapabileceği bir şey yoktur.
a– Darimi, Sünen, Mukaddime bab, 46
b– ed Dürrü’l Mansur, II. 84
c– Alûsî Ruhu’l Meanî I. 244.




değerli dostlar hristiyanlığın , yahudiliğin hak din olduğuna inanan kimse derhal kafir olur, İslamdan başka hak dinin olduğuna inanan kimse kafir olur ! :




Hristiyanlık gibi İslâm'dan gayri bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kişi veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan kişi yahut da onların manevi gidişatının doğru olduğu kanaatini taşıyan kişi İslâm'dan çıkmış olur, küfre düşer. Ümmet-i Muhammed'in sapıklık içinde olduğu şeklinde lakırdılar sarf eden kişi de kafir olur. Gayr-ı müslimlerin tapınaklarını (kilise, havra, katedral...vs) kutsayarak veya oralara ibadet kastıyla gitmek oralardaki ibadetlerin Yüce Allah katında makbul olduğuna inanmak, kişiyi kafir yapar. [Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11 b ]


İslâm alimleri, haç takınmanın küfür alâmeti olduğunda
müttefiktirler. [Prof. Dr. A. Saim Kılavuz, İman-Küfürsınırı, Marifet Yayınları, s162]

Bir kimse, kiliselerin Allah'ın evleri olduğuna, orada Allah'a kulluk
yapıldığına, Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının Allah'a kulluk, O'na ve
Rasulüne itaat olduğuna inanırsa, Allah'ın da bu yapılanlardan hoşnut ve
memnun kaldığına itikad ederse kafir olur. Ehl-i zimmeti (gayr-i
müslimleri) kiliselerinde ziyaret etmenin Allah'a yakınlık vesilesi olduğuna
itikad eden kimse, İslâm dininden çıkar, mürted olur.




[ Muhammed b. ismail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11b]


Kalbi imanla dolu olduğu halde herhangi bir zorlama olmadan kendi irade ve ihtiyarıyla küfrü gerektiren bir söz sarfeden kimse kafir olur. Şakacı ve müstehzi kişi, şaka olsun diye alay ederek ve küçük görerek küfrü gerektiren bir sözü sarfederse, inancı sarfettiği söze zıt bile olsa Ehl-i sünnet âlimlerin hepsine göre kafir olur.


[ Aii'yyü'i-Kârî, şerh'üi-Emaiî, s 33; el-
Âlemgîriyye, el- Fetâvâ, c 2, s 276; İbn 'Âbidîn, Radd'ül-Muhtar, c 3, s 285






Al-i İmran Suresi 19: "Allah katında yegâne Hak Din İslâmdır."
Al-i İmran Suresi 85:" Her kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, (o din) ondan asla kabul edilmeyecektir; o kimse, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır."



http://forum.islamiyet.gen.tr/fikih...sunnet-akaidine-gore-dinlerarasi-diyalog.html
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Allah razı olsun kardeşim çok güzel bir tespit.

Önceki akşam İskele–Sancak Kilisesi’ndeki (mübalağa değil, her ayine en üst düzeyde iki–üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme “diyalogcu” bu sureye şu manayı verdi: “Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.”

Kafirlere müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan, imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu süreden böylesi ucube bir mana çıkarmak, büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir. Mantığa bak! Cenab–ı Hak, birden fazla dinin varlığını kabul ettiği için o son ayette şöyle buyuruyormuş: “Leküm dinüküm, veliye din”; “Siz kendi dininizde kalın biz de kendi dinimizde kalalım.” “Sizin dininiz de güzel bizim dinimiz de”. Ayete verdikleri, kendilerinden menkul mana böyle.


El insaf yahu!!! gerçekten ben diyecek kelime bulamıyorum, ben boşu boşuna sofestai mizaçlı, mantıklı demiyorum bunlara....
Bir insanın bunu böyle anlayabilmesi ciddi olarak, akli ve ruhi sorunları olduğunu delalet ve bu fikri isbat çabasında bulunmasıda gerçekten ardan yoksun bir dimağ ve us un belirtisidir.Allah hidayet ve ıslah etsin acil şifalar versin demekten başka elden bir şey gelmez.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.


amin,
sizden de Allah razı olsun,
ruhi ve akli sorunları var zaten ,Kuranın ayetleriyle oynamanın bedeli bu ...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Hocaefendinin prizma 1 adlı eserinde sorulan soruya cevabını burda yazmak istedim.Bazı yerleri atlayacağım çünkü uzun ve elimle yazacağım..Kitapta yer alan yerler koyu siyah olanlardır.

''''Soru: Batıda dinlerin ortak noktalarından hareketle''bütün dinlerin kaynağı birdir,öyleyse bütün dinleri bir araya getirelim'' gibi düşünceler var nasıl yaklaşmak lazım?

Cevap:Öncelikle bunun bizim problemimiz olmadığını belirtmek isterim.Evet böyle bir mesele dinleri birbirinden ayrı görenlerin problemidir.Biz ne Hristiyanlığı, ne Yahudiliği ne de İslamiyeti menşei[1] itibariyle birbirinden ayrı görmüyor;aksine,ayet ve hadislerin ışığında onlara ehl-i kitab adı vererek,davranışlarımızı o çizgide ayarlamaya çalışıyoruz.Mesela biz bir ateist ile evlenmezken,bir Hristiyanla evlenebiliyor ve bir Yahudinin kestiğini yiyebiliyoruz.Buna verilecek bir diğer örnek Hz.Ömer'dir.O Mecusilerin bazı temel inançları itibariyle Müslüman akidesine yakın olmalarından ötürü onları ehl-i kitap statüsünde kabul etmiştir........[2]

......Benim kanaatime göre Kur'an-ı Kerim ,saf hristiyan akidesini ve Hz.İsa'yı anlatmasaydı,bugünkü tahrif olmuş şekliyle,Hristiyanlığı anlamada bizler de çok zorluk çekerdik.[3]......

....Allah'tan gelen şekliyle bulmak ve tevhid etmek zordur.Zaten Allah(celle celalühü) da razı olduğu esasları,bir sonraki peygamber in mesajı içinde belirtmiş,değiştireceği hükümleri de değiştirmiştir.En son olarak Hz.Muhammed(sav)'i göndermiş ki o da Kur'an ve Sünnet'le musahhihlik[4] müceddidlik ve müessislik görevini yerine getirmiştir. Evet O,bir manada musahhihtir.Çünkü kendinden önceki şeriatlarda tahrife uğrayan noktaları tashih etmiş...müceddittir,şartların deişmesine paralel olarak nice hükümleri değiştirmiş..ve müessistir.A'dan Z'ye büyük ölçüde yeni bir dinin kurucusu olmuştur.Dolayısıyla da yeniden dinleri birleştirme gibi bir arayışın içine girmeye gerek yoktur.İslam ,düşünülen böyle bir işin Allah tarafından gerçekleştirildiği dinin adıdır.''Bugün sizin dininizi tamamladım,nimetimi itmam ettim ve din olarak İslam'dan razı oldum''(Maide 5/3) ve ''Kim İslam'dan başka din arayışına girerse,bu ondan kabul edilmeyecektir''(Al-i İmran 3/58) veya ''Allah katında hakiki din İslamdır''(Al-i İmran 3/19) bu haikati bildirmektedir.[5]


[1]Menşei kelimesinin anlamını bilirsek mevzuyu daha iyi anlarız.
menşei: Esas. Kök. Bir şeyin çıktığı, neş'et ettiği yer. Beslenip yetişilen yer-menşei..
Evet Hristiyanlıkta Yahudilikte Allah tarafından gönderilmiş hak dinlerdir.Ama bozulmalara uğrayıp aslını kaybetmiştir.

[2]Hz.Ömer'in ehl-i kitap statüsü hakkında bilgisi olanlar paylaşırlarsa netlik kazanır.

[3]Evet biz hristiyanlığın hak din olduğunu Hz.İsa(a.s)'ın peygamber olduğunu Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz.

[4]Musahhih: Tashih eden. Yanlışları düzelten
[5] Hocaefendi aleyhine kullandığınız bu ayet-i kerimleri hocaefendi de belirtmiştir.

Konuyu yanlış yorumladıysan hakkınızı helal edin.Paylaşmak istedim...








Neler saçmalıyorsun sen. Hristiyanlık yahudilik hak din değildir. Uydurmadır. Yahudiliği Yahudiler uydurdular .

İslam'dan Başka Hak Din Yoktur



Bu hakikat Kur’an-ı Kerimde şöyle ifade edilir; “Allah indinde din ancak İslâm’dır.” (Ali İmran Sûresi, 19)

“Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım. Din olarak sizin için İslâmiyet’i beğendim.” (Maide Sûresi, 3)

İslâmiyet’i hakikatiyle anlayabilmek için ona her türlü peşin hükümden, garazdan uzak kalarak, Kur’an-ı Kerim canibinden bakmak gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim 1400 senedir hiçbir değişikliğe uğramaksızın, ilk nazil olduğu şekliyle, herkesin elinde mevcuttur. İfadeleri gayet açık ve berrak; hükümleri akıl ve hikmete uygundur. Birçok dile tercüme edilmiştir. Kur’an-ı Kerimi daha iyi anlayabilmek için de, hadis-i şeriflere müracaat etmek, yani Kur’an-ı Kerime Peygamberimizin nazarı ile bakmak gerekir.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İslam'dan Başka Hak Din Yoktur

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz Hz.Muhammed Aleyhisselamın (sav) üzerine olsun.

"Hak Din" kelimesi çok iyi anlaşılması lazımdır. Hak demek, doğru demektir Yani inanılması gereken Din demektir. Günümüzde, Müslümanlar arasındaki başlıca konularından biride budur. Müsıümanlar arasında çok cereyan eden bir konu olduğu için, bu konuyu çok iyi öğrenmemiz lazım. Hak denildiği zaman, yani doğru, inanılması gereken, amel edilmesi gereken Din, demektir. İşte Allah-u Teala hak Din olarak insanlara İslam Dinini emretti.

Bu emri Ali İmran Suresini 85.Ayeti ile bize bildirdi.
Meali: "Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. "


Konuyla ilgili ikinci Ayette,

Ali İmran Suresinin 19.Ayetinde :

Meali: "Allah nezdinde hak din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur. "


Allah bu Ayetle de, kesin bir hükmü ortaya koymuştur. Bu iki Ayet birbirini tamamlıyor, Burada kesin olarak anlaşılan şudur ki: İslam' dan başka Allah'ın razı olduğu, Allah'ın göndermiş olduğu bir Din yoktur. Öyle ise bizlere bu iki Ayet-i Kerimeyi öğrenmek farzdır. Çünkü bu Ayete zıt düşebilecek bir inancı reddetmemiz gerekmektedir. Allah bütün Peygamberlere İslam Dinini emretmiştir. Yani Adem aleyhisselamdan, Muhammed aleyhisselatu vesselama kadar ne kadar Peygamber gelmiş ise, bunların hepsine İslam Dinini emretmiştir ve bunların hepsi Müslüman'dır.

Bu iki Ayetten açık olarak anlaşılan budur. Çünkü bunun zıttı düşünülür ise; yani "Allah bazı Peygamberlere İslam Dininden başka bir inanç getirmiş" denilir ise, hristiyanlık inancı, yahudilik inancı gibi Dinler getirdi diye düşünür ise, o zaman Allah'a bozgunculuğu yakıştırmış olur. Yani Allah'ın İslam'dan başka bir Din göndermiş olduğuna hükmetmiş olur.


Bugün İslam alemindeki en büyük hatalardan bir tanesi de "Semavi Dinler" ibaresini kullanmaktır "Semavi Dinler" ibaresinde, Din için çoğul kullanılmakla, İslam'dan başka bir Dinin geldiği haber verilmektedir. Ve maalesef burada, İslam Dinine iki Din daha ilave ediliyor. Ne deniliyor? "Hristiyanlık da yahudilik de semavi Dindir" deniliyor. Bazı cahiller ise bu sözü doğrulamak için, diyorlar ki: "Hristiyanlık ve yahudilik bugünkü şekliyle tahrif edilmiş birer Dindirler. Yani aslında semavi Din olarak Hristiyanlık ve Yahudilik var ama bugünkü şekli tahrif olunmuş halidir. "

Hangi şekilde anlatılırsa anlatılsın, bir Müslüman derse ki:"Hristiyanlık ve yahudiliğinde aslı vardır, bunlar da semavidir",o da kafırdir. Çünkü İslam'dan başka bir Dinin gönderildiğine hükmetmiştir.Aynı zamanda, bu iki Ayeti yalanlamıştır. Eğer Allah-u Teala bir hristiyanlık, bir yahudilik Dinini gönderse idi, o zaman o göndermiş olduğu Dinin mümessiline de, o lakapla hitap etmemiz gerekirdi.

Bu da demek olurdu : " İsa aleyhisselam çok iyi bir hristiyan 'dır.
Musa aleyhisselam çok iyi bir yahudi'dir. "Bir Müslüman bunu böyle söylerse kafırdir. İsa aleyhisselama hristiyan, Musa aleyhisselama yahudi diyen kafirdir. Çünkü, ne İsa aleyhisselam hristiyan'dır, ne de Musa aleyhisselam yahudi'dir. İkisi de Müsıümandır. Bütün Peygamberler Müslüman'dır ve hepsi İslam ile emrolunmuştur.


İslam inancını tahrif edene yahudi denir.İsa'nın İslam inancını, Allah'a olan imanını tahrif edene "Nasara" denmiştir.Yani latincesi: "hristiyan". Yani yahudiliğin aslı, hristiyanlığın aslı (gerçeği) vardır sözü tamamen yanlıştır. Doğrusu nedir? Musa Müslüman'dır, İsa da Müslüman'dır.

Eğer ki Din çoğul söylenseydi, biz bu haberi Kur'an ve Hadis-i Şerifler den alırdık. Ve alimlerde bu konuyu, bugüne kadar, böyle işlerlerdi. Halbuki zamanımıza kadar tam tersi işlenmiştir.

İlmi ehlinden öğrenemediğimiz zaman, toplumda alışkanlık haline getirilen ve topluma yavaş, yavaş şırınga edilen bu batıl fikirlerden korunamayız maalesef. Ve maalesef bu, minberlerde de bu yanlış şekli ile anlatılıyor. Yani "semavi Dinler" sözü söylenebiliyor.


Ayrıca unutmamak gerekir ki tüm peygamberler, Allah Katında gerçek ve hak olan dine yani İslam'a tabidir. Allah Katında hak dinin İslam olduğu ve tüm peygamberlerin aynı dine tabi oldukları ayetlerde de haber verilmiştir:

"Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti. Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir.” (Şura Suresi, 13)


Dolayısı ile; ne olursa olsun Hristiyanlık ve Yahudilik ve İslam'dan başka hangi din olursa olsun hak din diye vasıflanamaz.


93270140eb0.gif
97906724wb4.gif
 

B3y4N

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Öncelikle özür diliyorum arkadaşlar.İfadem de tutarsızlık etmişim.Ama anlatmak istediğim bu değildi.

Allah nezdinde hak din İslam'dır.Peygamberlerin anlattığı din de İslamdır.Bozulmuşluğun adıdır Hristiyanlık.Hristiyanların uydurma dinidir.İncil aslını kaybetmiştir.Menşei ile bunu demek istedim ama tekrar özür diliyorum.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Öncelikle özür diliyorum arkadaşlar.İfadem de tutarsızlık etmişim.Ama anlatmak istediğim bu değildi.

Allah nezdinde hak din İslam'dır.Peygamberlerin anlattığı din de İslamdır.Bozulmuşluğun adıdır Hristiyanlık.Hristiyanların uydurma dinidir.İncil aslını kaybetmiştir.Menşei ile bunu demek istedim ama tekrar özür diliyorum.

ne için özür dilediğini anlamadım ben, ne tutarsızlığı ?
sen kendi ifadelerini yazmadın ki Fethullah Gülen hocaefendinin ifadelerini yazdın , Prizmadan aktardın - ne güzel işte :) , o her zaman bu şekilde diyor mesela Fasıldan Fasıla, Küresel Barışa Doğru, Dİyaloğ ve hoşgörüüü adlı "şaheser"lerinde de daha açık ifadeler var, senin mutlaka haberin vardır....

selametle
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt