dileksenturk
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Haz 2008
- Mesajlar
- 26
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Yazar Miraç hadisesinde de bir bir takım yanlışlara düşüyor.
Hem Yukarıdan beri Yazar diye andığımız Yaşar Nüri Öztürk, hem Süleyman Ateş, hem de Hüseyin Atay söz birliği etmişçesine Miraç hadisesinde Hz Musa ile Efendimiz (sas) arasında geçen muhavereyi (konuşmayı) ALLAH ile pazarlık olarak niteliyorlar. Olay hadis-i şerifte şöyle ifade ediliyor.
5532 - ....Resûlullah devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselâm'a uğradım. Bana:
"Ne ile emrolundun?" dedi.
"Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim.
"Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. VALLAHi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Benî İsrail'e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselâm'a tekrar uğradım. Yine:
"Ne ile emrolundun?" dedi.
"Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim.
"Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam'a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa'ya uğradım. Yine:
"Ne ile emredildin?" dedi.
"Her gün beş vakit namazla!" dedim.
"senin ümmetin her gün beş vakit namaza da tâkat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi.
"Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. ALLAH'ın emrine teslim oluyorum!" dedim...
Buhari, bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr 42; Müslim, İman 264 (164); Tirmizi, Tefsir, İnşirah, (3343); Nesâî, Salât 1, (1, 217-218).
Yazarlar özellikle çelişki olduğunu düşündükleri şu konu üzerinde duruyorlar: ALLAH önce 50 vakit namaz emredecek, sonra da bunu 5 vakte indirecek. Bu ALLAH’ın bir lahza sonra değiştireceği bir sözü söylemesidir. Ve ALLAH bir an sonrayı bilmeyecek kadar, haşa bilgisiz olamaz, eğer olur derseniz ALLAH’a eksiklik atfedersiniz. Bu durum kişiyi imanın dışına çıkarır.
Yazarın ve diğer yazarların “ALLAH bir lahza sonra değiştireceği bir şeyi demez demekle” Kuranda çok örneği olan bir konuda bilgisizliklerini de ilan etmiş oluyorlar.
Onların pazarlık olarak nitelediği ve “ALLAH’ın bir lahza sonra değiştireceği bir sözü söylemesine” ne dair Kuran’dan örneklere bakalım.
Örneklere geçmeden önce bizde bakış açımızı onlar gibi yapalım ve bazı olaylara bakalım.
1)Meleklere bakalım
“27. O'ndan (emir almazdan) önce konuşmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler. 28. ALLAH, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. ALLAH rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, ALLAH korkusundan titrerler!(Enbiya)”
Ne var ki Kuran’a bu özellikleri ile anlatılan melekler “ALLAH’ın ben yeryüzünde Halife yaratacağım” demesine karşılık.”lebbeyk ve sa’deyk” diyeceklerine “Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler.(30 Bakara)”
Şimdi bakış açımızı bozunca şunlar sormak lazım İlk ayetlerde itaatkar oldukları söylenen meleklerden sonraki ayetlerdeki sözler nasıl çıkabilir. Haşa ALLAH İlk ayette melekleri itaatkar anlatan sözünü unuttu da, bir an sonra başka bir ayette onları kabul etmeleri gereken bir konuda sorgular olarak takdim ediyor.
2) Musa as. ile ilgili
Yüce ALLAH Hz Musa’ya şöyle diyor: “17. Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.18. De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı? 19. Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.(Naziat)”
Hz Musa’nın cevabı şu oluyor: “33. Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. 34. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum.(Kasas)”
Bu ayetlere bakınca şunlar denebilir: ALLAH bir kimseyi peygamber seçecek ve kendisine şuraya git diyecek. O kimse de önceden başından geçen bir hadiseyi ileri sürerek öldürülmekten korktuğunu söyleyecek. Bu da yetmezmiş gibi haşa“ALLAH’la pazarlığa” oturup kardeşini kendisine yardımcı olarak vermesini isteyecek. Böyle bir şey Peygambere yakışır mı?
“ALLAH’ın bir lahza sonra değiştireceği bir sözü söylemez” sözünde hala ısrar edilirse şu ayetler de gösterilebilir.
“106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki ALLAH her şeye kadirdir.(Bakara)” “39. ALLAH dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.(er-Rad)”
“65. Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
Bir lahza (an) sonra..
66. Şimdi ALLAH, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, ALLAH'ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galip gelirler. ALLAH sabredenlerle beraberdir.(Enfal)”
Onların yukarıdaki hadise baktıkları açıyla bu ayetlere baktığımızda bunları da inkar etmemiz gerekiyor. Çünkü ALLAH önce dediği sözleri değiştirmiş. Haşa bir Peygamber ALLAH ile pazarlığa oturmuş. Onların hadislere baktığı ters açıdan biz de Kuran’a baksak bunları ve başka örnekleri de görebiliriz.
Haşa biz bu ayetlerde terslik var demiyoruz. Sadece onların bakışlarına bir ayar vermek için örnekler verdik. Yoksa bu ayetler kendi dizilimleri içinde tam bir uyum içerisindeler.
alıntı...
Hem Yukarıdan beri Yazar diye andığımız Yaşar Nüri Öztürk, hem Süleyman Ateş, hem de Hüseyin Atay söz birliği etmişçesine Miraç hadisesinde Hz Musa ile Efendimiz (sas) arasında geçen muhavereyi (konuşmayı) ALLAH ile pazarlık olarak niteliyorlar. Olay hadis-i şerifte şöyle ifade ediliyor.
5532 - ....Resûlullah devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselâm'a uğradım. Bana:
"Ne ile emrolundun?" dedi.
"Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim.
"Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. VALLAHi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Benî İsrail'e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselâm'a tekrar uğradım. Yine:
"Ne ile emrolundun?" dedi.
"Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim.
"Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam'a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa'ya uğradım. Yine:
"Ne ile emredildin?" dedi.
"Her gün beş vakit namazla!" dedim.
"senin ümmetin her gün beş vakit namaza da tâkat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi.
"Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. ALLAH'ın emrine teslim oluyorum!" dedim...
Buhari, bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr 42; Müslim, İman 264 (164); Tirmizi, Tefsir, İnşirah, (3343); Nesâî, Salât 1, (1, 217-218).
Yazarlar özellikle çelişki olduğunu düşündükleri şu konu üzerinde duruyorlar: ALLAH önce 50 vakit namaz emredecek, sonra da bunu 5 vakte indirecek. Bu ALLAH’ın bir lahza sonra değiştireceği bir sözü söylemesidir. Ve ALLAH bir an sonrayı bilmeyecek kadar, haşa bilgisiz olamaz, eğer olur derseniz ALLAH’a eksiklik atfedersiniz. Bu durum kişiyi imanın dışına çıkarır.
Yazarın ve diğer yazarların “ALLAH bir lahza sonra değiştireceği bir şeyi demez demekle” Kuranda çok örneği olan bir konuda bilgisizliklerini de ilan etmiş oluyorlar.
Onların pazarlık olarak nitelediği ve “ALLAH’ın bir lahza sonra değiştireceği bir sözü söylemesine” ne dair Kuran’dan örneklere bakalım.
Örneklere geçmeden önce bizde bakış açımızı onlar gibi yapalım ve bazı olaylara bakalım.
1)Meleklere bakalım
“27. O'ndan (emir almazdan) önce konuşmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler. 28. ALLAH, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. ALLAH rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, ALLAH korkusundan titrerler!(Enbiya)”
Ne var ki Kuran’a bu özellikleri ile anlatılan melekler “ALLAH’ın ben yeryüzünde Halife yaratacağım” demesine karşılık.”lebbeyk ve sa’deyk” diyeceklerine “Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler.(30 Bakara)”
Şimdi bakış açımızı bozunca şunlar sormak lazım İlk ayetlerde itaatkar oldukları söylenen meleklerden sonraki ayetlerdeki sözler nasıl çıkabilir. Haşa ALLAH İlk ayette melekleri itaatkar anlatan sözünü unuttu da, bir an sonra başka bir ayette onları kabul etmeleri gereken bir konuda sorgular olarak takdim ediyor.
2) Musa as. ile ilgili
Yüce ALLAH Hz Musa’ya şöyle diyor: “17. Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.18. De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı? 19. Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.(Naziat)”
Hz Musa’nın cevabı şu oluyor: “33. Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. 34. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum.(Kasas)”
Bu ayetlere bakınca şunlar denebilir: ALLAH bir kimseyi peygamber seçecek ve kendisine şuraya git diyecek. O kimse de önceden başından geçen bir hadiseyi ileri sürerek öldürülmekten korktuğunu söyleyecek. Bu da yetmezmiş gibi haşa“ALLAH’la pazarlığa” oturup kardeşini kendisine yardımcı olarak vermesini isteyecek. Böyle bir şey Peygambere yakışır mı?
“ALLAH’ın bir lahza sonra değiştireceği bir sözü söylemez” sözünde hala ısrar edilirse şu ayetler de gösterilebilir.
“106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki ALLAH her şeye kadirdir.(Bakara)” “39. ALLAH dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.(er-Rad)”
“65. Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
Bir lahza (an) sonra..
66. Şimdi ALLAH, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, ALLAH'ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galip gelirler. ALLAH sabredenlerle beraberdir.(Enfal)”
Onların yukarıdaki hadise baktıkları açıyla bu ayetlere baktığımızda bunları da inkar etmemiz gerekiyor. Çünkü ALLAH önce dediği sözleri değiştirmiş. Haşa bir Peygamber ALLAH ile pazarlığa oturmuş. Onların hadislere baktığı ters açıdan biz de Kuran’a baksak bunları ve başka örnekleri de görebiliriz.
Haşa biz bu ayetlerde terslik var demiyoruz. Sadece onların bakışlarına bir ayar vermek için örnekler verdik. Yoksa bu ayetler kendi dizilimleri içinde tam bir uyum içerisindeler.
alıntı...