Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadınlar, Gerçek Değerini (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA


Kadınlar, gerçek değerini İslam la bulmuştur

Sadece hanımlar değil aslında “erkek”ler de gerçek kıymetlerini ve şahsiyetlerini İslâm’la bulmuşlardır. Efendimiz, gerçek erkekliğin zorbalık, kabalık ve hoyratlıkta değil, nefsine hakim olmakta, civanmertlikte ve fazilette olduğunu göstermiştir.

Dinimizde, kadın aynen erkek gibi cemiyetin bir parçası olarak kabul edilir, görüşü alınır ve onunla istişare yapılır. Bunun pratikte en güzel örneğini de bizzat Fahr-i Kâinat Efendimiz vermiştir. O ki vahy ile müeyyed Nebiler Sultanı’dır. Önüne gelen bütün mesele ve problemlerin çözümü doğrudan doğruya Arş-ı Azam’dan halledilmiştir. Bununla beraber O, çok defa hanımlarıyla oturur ve bir arkadaş gibi onlarla bazı meselelerin müzakeresini yapardı. Vahiy ile müeyyed olan Allah Rasulü’nün (sas) böyle bir şeye ihtiyacı yoktu; ama O, ümmetine bir şey öğretmek istiyordu: Kadın, o güne kadar olduğundan çok farklı bir yere oturtulacaktı ve işte O, bu önemli vazifeyi bilfiil temsil ediyordu.
İşte bir misal. Hudeybiye anlaşması, Müslümanlara çok ağır gelmişti. Öyle ki, kimsede yerinden kımıldayacak mecal kalmamıştı. Bu arada Allah Rasûlü, kendisiyle hacca gelenlere, kurbanlarını kesmelerini ve ihramdan çıkmalarını emretmişti. Ancak sahabi, ‘Acaba verilen kararda bir değişiklik olur mu?’ diye, meseleyi ağırdan alıyordu. Allah Rasûlü, emrini bir kere daha tekrarladı. Fakat, sahabideki ümitli bekleyiş tavrı değişmedi. Bu, asla Allah Rasûlü’ne karşı bir muhalefet değildi; sadece başka bir alternatifin olup olmadığını öğrenmekti. Zira Kâbe’yi tavaf etmek üzere yola çıkmışlardı. Belki Hudeybiye anlaşmasındaki kabul edilen şartlar tatbik edilmez de anlaşmada bir değişiklik olabilir’ diye bekliyorlardı.
İki Cihan Serveri, sahabideki bu durumu sezince hemen çadırına girdi. Ve hanımı Ümmü Seleme validemizle istişare etti. Bu ufku geniş annemiz de istişarenin hakkını vermek için fikrini beyan etti ve şu mealde sözler söyledi: “Ya Rasulallah! Emrini bir daha tekrar etme. Belki muhalefet eder ve mahvolurlar. Fakat Sen, Kendi kurbanlarını kes ve onlara bir şey demeden ihramdan çık. Onlar verdiğin emrin kesinliğini anlayınca, Sana itaat edeceklerdir.”

B)B) Hanımla İstişare Edilir mi? B)B)
Allah Rasûlü de böyle düşünüyordu. Hemen bıçağını eline aldı ve çadırından çıkarak kendine ait kurbanları kesmeye başladı. O daha birkaç kurban kesmişti ki, sahabi de kendi kurbanlarını kesmeye koyuldu. Çünkü, artık verilen karardan dönüş olmadığını anlamışlardı. (Buhari, Şurût 15) (Bir aile reisi olarak kaç kişi, aile hayatında, hanımıyla istişareye yer vermektedir? İslam’ın kadını esir ettiğini söyleyen talihsizlerin kulakları çınlasın!)
Kadın haklarını müdafaa edenlerin düşüncelerinde bile kadın, hâlâ ikinci dereceden bir varlık olmaktan kurtulmuş değildir. Oysa dinimiz, kadına, bir bütünün yarısı nazarıyla bakmaktadır. Kadın, öyle bir bütünün parçasıdır ki, diğer parçanın işe yaraması için onun mevcudiyeti şarttır. Bu parçalardan her birerleri, diğerinin gerçek değerini bulması bakımından önemli bir esastır. Elverir ki, Rabb’imizin koyduğu ölçülere riayet edilsin ve denge için yaratılan bir şey dengenin aleyhinde istismar edilmesin...
Efendimiz (sas), nasıl hareketleriyle kadınlara karşı lütufkâr davranıyordu; sözleriyle de hep bu şekilde davranmayı teşvik ediyordu. Bir hadislerinde şöyle buyururlar: “Mü’minlerin iman bakımından en kusursuzu, ahlâkı en güzel olanıdır. Ahlâkı en güzel olanınız da, kadınlarınıza en güzel davrananınızdır.” (Ebu Davud, Sünnet 15)
Hadisleri çoğaltabiliriz. Görülüyor ki, kadınlık O’nun nurlu beyanlarıyla, kendi şeref ve haysiyetini garanti altına almış, o güne kadar ayaklar altında çiğnenen, hor ve hakir bir varlık olmaktan kurtulmuş, dünya ve ukba saltanatı kazanmıştır.



Kadınlara güzel davranmayı Peygamberimiz (sas) emretti.B)


 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,771
Tepki puanı
77
Puanları
48
Yaş
38
Konum
vakt-i seher
RE: Kadınlar, Gerçek Değerini

Kadınlara güzel davranmayı Peygamberimiz (sas) emretti.s.aleyküm allah razı olsun ablacım güzel bi yazıydı..ibret alınır inşaallah..islamiyetle beraber herşey hakettiği değeri buldu elbette..efendimizin(s.a.v.)bıraktığı bir miras ise kadına güzel davranmak;bunu iyi anlayıp tatbik etmeliyiz elbet..allaha emanet olun,hayırlı akşamlar..
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Kadınlar, Gerçek Değerini

RECEB BOZKUS yazdı:
Kadınlara güzel davranmayı Peygamberimiz (sas) emretti.s.aleyküm allah razı olsun ablacım güzel bi yazıydı..ibret alınır inşaallah..islamiyetle beraber herşey hakettiği değeri buldu elbette..efendimizin(s.a.v.)bıraktığı bir miras ise kadına güzel davranmak;bunu iyi anlayıp tatbik etmeliyiz elbet..allaha emanet olun,hayırlı akşamlar..


Biliyorsunuz hayatta kadın meselesi önemlidir. Gerçi Adem babamız ile Havva anamızdan bu yana, bu önemli mesele bir türlü tam olarak halledilememiştir ama; yine de her erkek, erkekliğini idrak ettiğinden ölünceye dek, bu uğurda kafa patlatmaktan geri kalmamıştır.
Neticede kafalar patladığıyla kalmış ve mesele asla önemini bir milim kaybetmemiştir.
* * *
Bu konuda kafa patlatanlardan birinin de Küre kazası müftüsü Bay Mustafa Çıkrık olduğu anlaşılıyor.
Bay Müftü, anladığımıza göre, uzun araştırmalardan sonra, kendi tabiriyle; Zeynelabidin Işık Beyefendi`nin, Hicri 1195 tarihinde vefat eden Erzurumlu İbrahim Hakkı`nın "Marifetname" kitabından, "Saadeti Ebediye" adlı risalesine iktibas ettiği, "Kişinin ailesine karşı vazifelerini gösteren maddeler"i bulmuş ve "Öğün, Yüksek Mevkiinle, Ey Türk ve İslam Hanımı" adı altında yayınlamıştır.
* * *
Kadın davasıyla ilgili olanlara belki yardımı dokunur ümidiyle, bu maddelerden en hoşumuza gidenleri; altına kendi düşüncelerimizi de yazarak alıyoruz:
1- Eve gelince hanıma selam vermeli, (yani selamün aleyküm demeli) ve nasılsın diye hatırını sormalıdır.
Bize kalırsa eve gelince selam vermek pek yetmez, sabahleyin evden çıkarken biraz da para vermelidir.
* * *
2- Onu tenhada neşeli görünce, saçlarını tutup okşamalı, gülerek bûs etmeli ve sarılmalıdır.
Tabii tenhada şayet neşeli görebilirsen olacak bu. Asık suratla görürsen, şapkayı alıp usulca tüymelidir.
* * *
3- Yapmayacağın şeyleri bile, söz vererek gönlünü almalıdır.
Yalnız işte, yapmayacağın şeyleri söz vererek gönlünü alayım derken; başına rahatça belayı da alabilirsin. Günde bin defa sorarlar adama, hani söz verdindi, diye.
* * *
4- Hanıma memlekette âdet olan elbisenin, çamaşırın en kıymetlisini giydirmelidir. Ev içinde, her istediği güzel şeyleri giydirmelidir. Sokağa çıkarken, bunları örtmeli, yabancıya göstermemelidir.
Mantıki değil bu madde... Kimse kimseye ne giydiğini göstermezse; kendi giydiğinin, en kıymetlisi olduğunu nasıl anlar?
* * *
5- İyi yemekler meyanında, hiç olmazsa haftada bir kere tatlı yedirmelidir. Nafakasını sıkmayıp, hanımdan ayrı ve gizli yememelidir.
Bunu beylere değil, hanımlara söylemek gerekirdi. Haftada bir defa tatlı yedirmek değil ama, hiç değilse yanmış yemek yedirmemeli, falan gibi...
* * *
6- Hanımı hiç dövmemelidir ve dünya işlerindeki kusuru için, acı sert söylememelidir. Kadınların kalpleri ince, nazik ve akılları noksan olduğundan; birbirlerine haset edenleri çoktur. Bu bakımdan bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı; ana, kızkardeş ve başka kadınların, hanımını çekiştirmelerine aldırmamalı; böyle şeyler söylenmesine fırsat vermemelidir.
Tam tersine fırsat vermeli, hanım da onlara veriştirirken, gidip deniz kenarında bir güzel eğlenmelidir.
* * *
7- Hanımın huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır. Çünkü kadınlar eğri kaburga kemiğinden yaratılmışlardır.
O efsane yalan olacak; bize kalırsa balık kılçığından yaratılmışlardır. Bir defa takıldılar mı, insanın boğazına; ömrünce öksürürsün de yine çıkartamazsın.
* * *
8- Hanım kızınca susmalıdır. Böylece kadın, pişman olup özür dilemeye başlar.
Haydi oradan. Laf...
* * *
9- Hanıma lâtife, şaka söylemeli ve kadın gibi olup, oyunlar yapmalıdır. Nitekim Allahü Teâlâ`nın sevgilisi (s.a.v.) ezvac-ı mütehherasına karşı insanların en zarifi idi. Hatta bir kere Ayşe (Radiyallâhüanha) ile yarış etti. Ayşe vâlidemiz geçti. Bir daha yarış ettiklerinde Server-i âlem (s.a.v.) geçti. Müslümanın, hanımı ile oynaması, hoş ve günah değildir, sevaptır.
Bu bizim harcımız değil; hanımlarla yarış etmeye, oynamaya kalkmak için, insanın gerçekten peygamber olması lazım.
* * *
10- Hanımından izinsiz nükteyi ondan azletmemeli ve mutvakaada, o rahatlanmayınca feragat etmemelidir ve dört geceden fazla boş bırakmamalıdır. Hayz ve nifas halinde, yâni âdet zamanında, ona tekarrüp ve yaklaşmamalıdır. O halde münasebeti cinsiyye haram ve büyük günahtır.
Pek bir şey anlamadık ama, doğrudur.
* * *
11- Hanımına gamlarını, kederlerini, düşmanlarını, borçlarını söylememelidir.
Söylersen dalına biner çünkü. :)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt