Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ’F (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ’F

KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ’FENİN TALEBESİDİR

İmam-ı A'zam Ebu Hanife Hazretleri, Hicri 80, Miladi 699 senesinde dünyaya geldi. İmam' ın gerçek adı; Numan bin Sabit bin Zuta’dır. En büyük imam ma-nasına gelen "İmam-ı A'zam" ve künyesi de hakka taraftar, haktan yana hakla beraber manalarına gelen "Ebu Hanif" dir. Bütün islam aleminde İmam-ı A'zam Ebu Hanife olarak anılmaktadır.

O'nun için, İmam-ı Şafii; "Kadınlar, Ebu Hanife'den daha akıllısını doğuramazlar, bütün insanlar fıkıhta Ebu Hanife'nin talebesidir." buyurmuş, Harun Reşid’de; "Ebu Hanife, baş gözüyle göremediğini, akıl gözüyle görüyordu." demiştir.

Zamanın Abbasi Halifesi olan Ebu Cafer Mansur ile arası iyi değildir. İmam'ın Hilafet makamıyla ilgili düşünceleri vardır. "Halkın verdiği vergileri gereği gibi kullanmayan ya da adaletsiz emirler veren bir Halifenin Hilafeti düşer ve emirleri geçersiz olur." Halifeler halkın mallarını düşüncesizce kullanmakta, halka ait malları zorla ellerinde tutmaktadırlar. Ayrıca yabancı devlet ve hükümdarlardan gelen hediyelerin, Halifelerin şahsi servetlerine katılmalarına karşıdır.

Bu hediyelerin Beytü'l-mal'a bırakılması gerektiğini savunur. Bu hediyeler Halife'ye, makamından dolayı verilmektedir, hediye Hali-fe'nin değil Hilafet makam'ınındır, der.

Bu görüşlerinden dolayı Halife Mansur ile araları her geçen gün biraz daha açılır. Bunu fırsat bilen art niyetli kişilerden ve İmam-ı çekemeyen, Halife'nin yakın adamı Ebu'l Abbas Tüsi; İmam-ı Halife’nin gözünden düşürmek ve cezalandırmak için, Halife'nin de hazır bulunduğu bir ilim meclisinde imam'a şu suali sorar:

-Halife celladını çağırıyor, falancanın boynunu vuracaksın diye emir veriyor. Halifenin buna selahiyeti var mı? Bu işe ne dersiniz? diye sorar.

İmam, var dese hakka aykırı olacak... Kadı'dan fetva olmadan, kim olursa olsun böyle bir emir veremez... Yok dese, Halife'nin hiçbir şey dinlemeyen makam, ihtiras ve öfkesi had safhada. Her iki cevapda son derece tehlikeli. Zaten suali soran, Abbas Tüsi’de, İmamı tuzağa düşürmek için bu suali sormuştu. İmam'da bu soruya, karşı bir soru ile cevap verir.

-Halife'nin, celladına verdiği emirde, Halife hak üzeremidir, yoksa batıl üzeremidir? Bunun üzerine Abbas Tüsi:

-Haşa! Halife, hiç batıl emir verir mi, elbette hak üzeredir. İmam hemen cevabı verir:

-Öyle ise hak üzere verilen bir emrin icrasında selahiyet sormaya gerek var mı? İmam bu cevap üzerine, yanındaki arkadaşına şöyle der:

-Abbas Tüsi beni çukura düşürmek istedi, ben ise onu kuyuya attım, der.

Halife Ebu Cafer Mansur'un halk nezdindeki itibarı ve gücü gün geçtikçe azalmaktadır. Bu durumu telafi etmek için, halk tarafından sevilen ve itaat edilen ilim adamlarını yanına almaya kalkar. Bu ilim adamlarını halka karşı kalkan olarak kullanacak ve halkı bu değerli alimlere gösterdiği saygı ve itaatten kendisi de istifade edecekti. Bu manada İmam-ı A'zam'a baş kadırma teklifinde bulunur. İmam bu teklifi şiddetle red eder ve der ki:

-"Haksız davrananların, zulmedenlerin emrine girmem! Ben bu işe layık değilim. Senin etrafında bir alay mahiyetin var, ihsan ve ikram beklerler, onlardan bir tanesini kadı yap. Halife bu sözlere müthiş öfkelenir ve bağırarak:

-Yalan söylüyorsun, sen kadılık makamına herkesten daha fazla layıksın, der. İmam bunun üzerine der ki:

-Sen şimdi benim hükmümü tasdik ve kabul ettin. Benim yalan söylediğimi söylüyorsun, yalancı birini baş kadı yapmak caiz değildir. Eğer ben doğru söylüyorsam, Başkadı olamayacağımı beyan ediyorum.

Halife bütün uğraşlarına rağmen İmam'la başa çıkmanın mümkün olmadığını, bu işi ancak şiddetle halledebileceğine karar verir. İmam’ı zindana attırır, zindanda İmam'dan, Halife'nin teklifini kabul etmesi için işkenceye başlarlar. İşkencenin şiddetini her geçen gün artırırlar. Bu durumda İmam "Allah'ım, kudretinle benden onların şerrini uzak kıl!" diye dua eder. Bu duadan kısa bir süre sonra, kamçı darbelerinin tesiri ile yetmiş yaşında şehit olur. "Yaşasın zalimler için cehennem". Allah (Celle Celalühu)' ın rahmeti üzerine olsun...



8 Mayıs

Yunus Emre haftasının başlaması

Yunus Emre'nin doğumu, ölümü ve hayatı ile ilgili çok net bilgiler mevcut değildir. Bunun içindir ki, Mayıs ayının ikinci haftası Yunus Emre haftası olarak kutlanır. Bir kaç yıldır da tüm Dünya'da kutlanmaktadır. Bazı rivayetlerde, 1240'lı yılarda doğduğu ve 1320’de 80 yaşlarında vefat ettiği söylenmektedir.

Yunus Emre İbadet ve Allah (Celle Celalühu) aşkından başka bir konuya ehemmiyet vermezdi.

O'nun için en önemlisi "hakikat"e ulaşmaktı. Yunus, efendisi Tapduk Emre'nin Dergah'ına kırk yıl odun taşıdı. Taşıdığı odunların yaş ve eğrilerini ayırır, dost doğrularını dergaha getirirdi. Tam kırk yıl, "Huzura eğri odun yakışmaz" diyerek, doğru odunlarla ateşi yaktı. Bu zaman içinde bu doğru odunla yanan ateşte yandı ve pişti.

Yaşadığı dönemlerde Anadolu'da büyük karışıklıklar yaşanmaktaydı. Bu karışık ve başı bozuk dönemde, bütün Anadolu insanının hizmetindeydi. Hatta daha sonra doğacak olan Osmanlı Devletinin manevi temenlerinin atılmasında ki katkıları da inkar edilemez. Yunus'un aşk'ı, ihlas-ı ve tevazusu o derece yüksekti ki, bundan dolayı asırlardır imanlı gönüllerde yaşamaktadır. Şiirleri, ilahileri de yüzyıllardır, camilerde, mescitlerde ve toplumun her kesiminde dilerden dillere dolaşmaktadır.



Yunus Emre Hayatını safha safha şiirlerine dökmektedir. İlahi aşkla yollara düştüğünde:

Gönlüm düştü bir sevdaya gel gör beni aşk neyledi

Başımı verdim kavgaya gel gör beni aşk neyledi.

Ben yürürem yane yane aşk boyadı beni kane

Ne akılem ne divane gel gör beni aşk neyledi...

Hakikate erdikten sonra da, eriştiği nimetlere şükür için de:

Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah

Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah

Kuru idik yaş olduk ayak idik baş olduk

Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah...

Resulullah sevgisi ve ahiret yolculuğu ile ilgili de:

Yaratmış dostum demiş hem onun kaydın yemiş

Ümmetden yana komuş yönünü Muhammed'in

Muhammed bir denizdir alemi tutup durur

Yetmiş bin Perygamberler gönlünde Muhammed'in...

Bu dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun

Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun...

Aşık Yunus söyler sözü kan yaş ile dolu gözü

Bilmeyenler bilsin bizi bilenlere selam olsun...



16 Mayıs 1926

Son Osmanlı Sultanı

Vahidüttin Han’ın vefatı



İSLAMIN HALİFESİ VE TÜRKLERİN

HAKANI ALTINCI SULTAN MEHMED HAN

HAZRETLERİ

5 Temmuz 1918’de tahta çıkan Sultan Vahüdiddin, dört yıl dört ay taht'da kaldı. Osmanlının en çok konuşulan Sultanlarından biri oldu. Kimileri vatan haini, kimileri de büyük vatan kahramanı dedi. Bizce ne vatan hainidir, ne de büyük vatan kahramanıdır. Kahraman olması mümkün değil, çünkü çökmekte olan bir imparatorluğun enkazı altında tahta çıktı, Bu durumda yapacağı fazlaca bir şey yoktu.

Vatanını ve milletini seven bir vatanperver olduğu söylenebilir. 16 Kasım 1922 tarihinde vatanı terk ederek yurt dışına çıktı. İtalya Sanremo’daki Villa Manyoli’de ömrünün son yıllarını geçirdi.

Bundan sonrasını Necip Fazıl KISAKÜREK’ten dİnleyelim:

...Parasının tam bittiği anda ölmesi de ilahi bir lütuf ve ahiret nimetlerine davetli olmaktan başka türlü yorumlanamaz.

Halifenin cesedi tahnit edili-yor (ilaçlanıyor) ve yeğeni Prens Sami tarafından büyük masraflarla yaptırılan som cevizden bir tabuta yerleştiriliyor. Tabutun üzerinde şu yazı: "İslamların Halifesi ve Türklerin hakanı Altıncı Sultan Mehmed Han Hazretleri"...

Ve işte o zaman rezaletin en büyüğü kopuyor... Villa Manyoli alacaklısı bakkal, kasap, manav vesaire hep birden ayaklanıp tabuta haciz koydururlar...

Vasiyeti olduğu üzere, Şam' da Selahaddin-i Eyyubi türbesine gömülmek üzere yola çıkarılır. Şam'da da şansızlık yakasını bırakmaz Selahaddin-i Eyyub'un türbesinde yer bulunamaz ve Sultan Selim Camii mezarlığında defn edilir.



24 Mayıs 1040

Selçuklu Devletinin kuruluşu

Devrin Cihan Devleti olan Gazneliler Sultan Mahmut'un ölümüyle birlikte, Gazneli Devleti’de yıkılmaya yüz tuttu. Gazneli Devleti’nin git gide zayıfladığını gören Oğuzlar hızla teşkilatlanmaya ve Dünya üzerinde söz sahibi olacak bir devleti kurma faaliyetlerine başlamışlardır. Bu hareketin önünü de iki kardeş olan Çağrı ve Tuğrul beyler çekmektedir.

23 Mayıs 1040’da kumandanlığını Çağrı ve Tuğrul Beyler' in yaptığı Selçuklu Ordusu’yla, Gazneliler’in ordusu; Merv civarında Dandanakan'da karşı karşıya geldi. Sayısal ve silah olarak Gazneli ordusu çok üstündü. Bu üstünlükleri Çağrı ve Tuğrul Beyler’in askeri dehaları karşısında bir işe yaramadı. Zafer Selçuklular’ın oldu.

Tarih zor ve imkansızlıklarla doludur. Nice azınlıklar, büyük çoğunlukları perişan etmiştir. Bu zafer aynı zamanda Selçukluların Cihan İmparatorluğunun da tescili oldu. Asya, orta asya ve çevredeki irili ufaklı bütün devletler Selçuklulara boyun eğdi. Dandanakan zaferi ile Türkler ilk defa açık denizlere inmiş oldular.

Tarihciler Türk tarihinde üç önemli noktaya dikkat çekerler, İstanbul'un fethi, Malazgirt zaferi ve Dandanakan zaferidir. Denilir ki; Dandanakan'da Büyük Selçuklu devleti kuruldu; Dandanakanda Dünyanın dengeleri değişti, haçlı ordularının temeli bu zaferle atılmış oldu. Osmanlı'nın temelleri bu zafer ile atıldı, Dandanakan Müslüman Türk milleti için bir miladdır. Burda bahsetmeden geçilemiyecek bir konuda iki kardeşin hükümdarlık bahsinde birbirlerine gösterdikleri saygı ve özveridir.

Tuğrul ve Çağrı beyler son derece adil ve dürüst, cesur ve kahramanlıklarının yanında son derece samimi ve ihlaslı birer müslüman idiler.



28 Mayıs 1348

Türkler’in Rumeli’ye Geçişi



KERAMET GÖSTERİP

HALKAA SUYA SECCADE SALMIŞSIN

YAKAASIN RUMELİ'NİN

DEST-İ TAKVA İLE ALMIŞSIN

Yakaasın Rumeli'nin dest-i takva ile almışsın. Türkler’in Ru-meli’ye geçişleri Süleyman Paşa ile olmuştur. Süleyman Paşa'dan önce bir çok kereler karşı kıyıya geçilmesine rağmen bu geçişler de fetih veya kalıcı olmamışlardır. Gidiş dönüş şeklinde olmuştur. İlk defa kalıcı ve bir daha çıkmamak üzere Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşa tarafından, 28 Mayıs 1354 tarihinde Gelibolu feth edilmiştir.

Osmanlının Rumeliye kalıcı olarak geçmesi, tarih açısından çok önemlidir. Bir defa Bizans'ın karadan ve denizden Avrupa ile ilişkileri kesilmiştir. Yaklaşık yüz yıl sonra İstanbul'un feth'inin temelleri atılmış oldu.

Mevlid şairinin büyük babası, Orhan Gazinin kayınbiraderi Şeyh Mahmud'un Gazi Süleyman Paşa için söylediği mersiye bize Rumeli’nin fethedilmesine vesile olan anlayışı iki mısra ile çok güzel anlatır.



Keramet gösterip halkaa suya seccade salmışşın

Yakaasın Rumeli'nin dest-i takva ile almışsın.



29 Mayıs 1453

İstanbul’un Fethi

KONSTANTİNİYYE ELBETTE FETH EDİLECEKTİR,

O’NU FETH EDEN KUMANDAN NE GÜZEL KUMANDAN,

O’NUN ASKERİ NE GÜZEL ASKER

KONSTANTİNİYYE'NİN İÇİNDE TÜRK SARIĞI GÖRMEK,

LATİN SERPUŞU GÖRMEKTEN EVLADIR

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Dünyanın ömründen bir tek gün bile kalmış olsa, Ehl-i Beyt'imden bir adam melik oluncaya ve Deylem dağına ve Konstantiniyye'ye (istanbul'a) malik oluncaya kadar Allah (Celle Cellalühu) o günü uzatacaktır."

"Konstantiniyye elbette feth edilecektir, O’nu feth eden kumandan ne güzel kumandan, O’nun askeri ne güzel asker." Hadis-i Şerif'ine mazhar olabilmek için bir çok defalar muhasara edildi fakat hiç birinde İstanbul feth edilemedi.. Bu muhasaraların başında, Hulefai Raşidin döneminde içinde ünlü sahabe Halid bin Zeyd (Radıyallahu Anh)'in de bulunduğu İslam ordusu, İstanbul surlarının önüne kadar gelmesine rağmen uzun süre de muhasaraya edildi fakat muvaffak olunamadı ve geri dönüldü. Bu muhasara esnasında Halid bin Zeyd (Radıyallahu Anh)'in hastalanarak şehit olduğu bildirilmiştir.

Çağ açıp, çağ kapatan "Feth-i Mübin"in eşsiz komutanı;

Müslüman Türk tarihinin, Dünyanın gidişatını değiştiren ve Dünyaya nizam veren üç önemli olayından bahsedilir. Bunlardan birincisi Dandanakan zaferidir. İkincisi Alparslan'ın Malazgirt zaferidir. Üçüncüsü ve en ehemmiyetlisi de İstanbul'un fethidir.

Feth-i Mübinden önce, gerek Bizans’ta gerekese Avrupa’da, müthiş bir kilise taassubu ve zulmü hüküm sürmekteydi.

Hatta Bizans’ta zulüm ve insan hakları ihlalleri öyle bir safhaya gelmişti ki, Bizans’ın içinde ve Avrupa’da Türklere taraftar gruplar meydana gelmeye başlamıştı. Bizans’ın önde gelenlerinden Notaras: "Konstantiniyye'nin içinde Türk sarığı görmek, Latin serpuşunu görmekten evladır. "Diyebilecek derecede ileri gidilmişti.

Fatih Sultan Mehmet babasının ölümüyle beraber taht'a oturunca ilk icraat olarak Feth-i Mübin-i düşünmeye başlamıştı. Fetih için Bizans'ın sosyal durumunun müsait olduğunu tesbit eden Fatih, ardından ordusunu ve fetih için gerekli araç ve gereçleri hazırlamaya başladı. 1452'nin kışı hazırlıklarla geçti. Büyük topların dökümü yapıldı, bu topların plan ve projeleri Fatih tarafından çizilmiştir. Ordu Edirne’den hareket edince, donanmada Konstantiniyye'ye yaklaşmak üzereydi.

6 Nisan’da büyük topun ateşlenmesiyle muhasara başladı, Fatih'in döktürdüğü topların emsalleri yoktu, bu toplar Bizans’a müthiş bir korku veriyordu, ayrıca Fatih'in müthiş dehası dört tekerlek üzerinde yürüyen dört büyük kuleli mancınık yaptırmıştı. Feth-i Mübin-i de ilkler çoktur. Bu ilklerden biri de havan topudur. Havan topu Fatih tarafından icad edilmiş olup ilk defa da İstanbul'un fethinde kullanılmıştır. Muhasara ilerledikçe havan toplarıyla Haliç de bulunan Bizans gemilerini dövmeye başlarlar. Bu arada Avrupa'dan Bizans'a yardıma gelen bir kaç gemiden oluşan donanma da Haliç'e girdi. Avrupa donanması Haliç önlerine geldiğinde Osmanlı donanmasıyla karşılatı, Osmanlı donanmasının müdahalesine rağmen Haliç'in girişine çekilmiş olan zincir kaldırılarak yardıma gelen gemiler, Osmanlı donanmasına rağmen Haliç'e girmişlerdir.

Bu Osmanlı donanmasının zaafından ziyade rüzgarın azizliğindendir. Fatih bunun üzerine müthiş sinirlenir ve atını denize sürerek "Ya Konstantiniyye'yi feth edeceğim, ya da Konstantiniyye beni” fetheder der. Ardında da yine Fatih'in üstün zekasının ürünü olarak gemiler karadan, Beyoğlu sırtlarından yürütülerek Haliç'e indirildi. Sabah olunca Osmanlı gemielerini Haliç'te gören Bizans'ın morali iyice bozuldu.

29 Mayıs sabahı, ordusuyla beraber sabah namazını kılan Fatih, hocası Akşemseddin ile birlikte kesin sonuç alacak taarruz emrini verir. Akşemseddin ve müritleri de en ön saflarda askerin maneviyatını yükseltici telkinlerde bulunurlar. Öğlene doğru Topkapı burçlarına Türk bayrağı çekilmiştir, aynı anda surların muhtelif yerlerinden asker Bizans’ a girmeye başlamıştır. O anda Fatih Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' in hadisine mazhar olmanın mutluluğu ve Feth-i Mübin'in gerçekleşmesinden dolayı, Bizans'a girmeden Cenab-ı Allah'a şükür secdesine kapanır. Secdeden sonra şehre girer.



HÜNKARIM, KONSTANTİNİYYE'NİN FETHİ ŞU BİZİM KÖSEYLE, SİZİN BEŞİKTE UYUYAN MAHDUM MUHAMMED'E NASİP OLACAKTIR

Feth-i Mübin'in manevi fatihi ve fetih esnasından bir not.

Fatih'in babası olan II.Murat Han'ın da gönlünde Konstantiniyye'nin fethi yatmaktadır. Bu ideali uğruna zaman zaman teşebbüslerde de bulunmuştur. Zamanın büyük velilerinden olan Hacı Bektaşi Veli'nin sarayda bulunduğu bir gün, Hacı Bektaş'i Veli'ye şu suali sormuştur:

-Ne dersiniz, Konstantiniyye' nin fethi bize müyesser olur mu?

Yoksa bu çalışmalarımız boşa mı gider. Hacı Bektaşı Veli:

-Hünkarım, Konstantiniyye' nin fethi şu bizim köseyle, sizin, beşikte uyuyan Mahdum Muhammed'e nasip olacaktır... Hacı Bayram'ın bu cevabı Akşemseddin'i uyandırmıştır. Bu cevap Akşemseddin'in aklından hiç çıkmaz.

Fatih tahta çıktığı andan itibaren Feth-i Mübin-i düşünür. Bunun için, zahir-i ve batın-i ilimlerle meşgul olan bütün alimleri sarayında toplantıya çağırır. Feth-i Mübin-i bu ulema ile istişare eder. Genel kanaat Feth-i Mübin'in Hz.Mehdi (Aleyhisselam)' a nasip olacağıdır, bu yüzden Konstantiniyye'nin Feth-i ile ilgili boşuna çalışmalar yapılmamalıdır. Bu meclisde bulunan Akşemseddin'in, yıllar önce Üstad'ının sözleri kulaklarını çınlatır. Der ki:

-Cenab-ı Peygamber'in iltifat-ı seniyyesi size vaki olmuştur. Bundan en küçük bir şüpheniz olmasın, der.

Akşemseddin Fatih'e, Feth-i Mübin-i için devamlı telkinlerde bulunmaktadır. Fatih’de hocasının bu telkinlerine son derece değer verir ve ne pahasına olursa olsun Konstantiniyye feth edilecektir.

Konstantiniyye'nin muhasarası başlar, muhasara uzayınca orduda çatlak sesler çıkmaya başlar. İslam ordusu bütün uğraşlarına rağmen başarı elde edemez, bu sırada Avrupa'dan Bizans'ın yardımına gelen savaş gemileri, bir talihsizlik sonucu Haliç'den içeri girince, ordudaki sıkıntı had safhaya ulaşır. "Bir Şeyh'in sözü ve telkini neticesinde orduyu burada helak edeceğiz" diye sözler duyulmaya başlanır.

Fatih bir kumadanını Akşemseddin'e gönderir.

-Feth-i Mübin ne zaman gerçekleşecek.

Bütün bu ısrarlardan son derece daralan Akşemseddin, başını secdeye koyup derin tazarru ve niyaza başlar, secde yerini ıslatacak kadar gözyaşı döker. Feryadı figanı arşa yükseldiği sırada, kendisine kesin işaret vaki olur. Başını secdeden kaldırarak Feth-i Mübin'in yakın olduğunu bildirir.

Feth-i Mübin gecesi, Fatih hocasını çadırında ziyarete gider, kapıdaki nöbetçi Fatih'e; Akşemseddin'in kesin talimatı olduğunu, Sultan dahi gelse içeri girmesin dediğini söyler. Fatih buna rağmen çadıra iyice yaklaşır ve hocasının başını secdeye koyduğunu ve feryadını işitir.

-Ya Rab!... Bir bölük mücahidi yerindirme, küffarı sevindirme, İslam ordusunu mansur ve muzaffer eyle...

Artık Fethin çok yakın olduğunu Fatih'de hissetmiştir ve gecenin sabahında yapılan taarruzdan sonuç alınır ve Bizans Feth edilir.

Fethi Mübin yazılır da Ulubatlı Hasan dan basedilmez mi?

Surlara tırmanır, kıyamete kadar inmemek üzere bayrağı surlara diker. Ardından da şehadet şerbetini içer. Fatih Ulubatlı için der ki; "Ulubatlı Hasan'ım ne kadar şanslısın. Eğer Sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!



SULTAN, EN KESKİN ZEKALI FiLOZOFLARDAN BİRİDİR...

KESİN KONUŞUR, KİMSEDEN ÇE-KİNMEZ, ZEVK VE SAFADAN UZAKTIR.

Feth-i Mübin için batılıların düşünceleri, Fatih'in kişiliği ve Bir çağ'ın kapanıp bir çağ'ın açılması.

Konstantiniyye'nin Fethi'nde başarı te'min eden hususlardan başlıcası, Türk ordusunun üstünlüğü ve Fatih'in askeri keşifleri ve dehasıdır. R.Sedillot diyor ki: "Ortaçağ'a nihayet veren Türkler, yeni bir harp tekniği ortaya koyarak bundan faydalandılar... "Bizans'ın Fethinde kullanılan uçan alev füzeleri, ilk defa Türkler tarafından Bizans'a karşı kullanılmıştır. Fatih'in Bizans'ın fethinde sonderece gelişmiş savaş teknolojisi kullandığı bilinmektedir. Türk düşmanlığı ile tanınan Fransız bilgin Güstav Şlomberje diyor ki:

"Sultan ikinci Mehmed, tarihde gerçek bir topçu parkına malik olan ilk hükümdardır... "Paul Lemerle, Babinger'in Fransızca tercümesinde" Fatih Mehmed, 30 yıl boyunca, bütün Hristiyan alemine bir ürperiş telkin etmiştir."

Katolik ve Ortodoks mütefekkirlerden olan Kritovulos der ki:

"Sultan, en keskin zekalı filozoflardan biridir. "Bizler Fatih'i ve Fethi Mübin'i anlamaya çalışalım, Fetih'te henüz 21 yaşında olan Fa tih'i Zorro Doflin şöyle tasvir etmektedir: "Nadiren güler. Zekası daimi bir çalışma halindedir... Fakat projelerinde çok inatçı ve her işte fevkalede atılgan ve cür'etkardır...

Kesin konuşur. Kimseden çekinmez. Zevk ve safadan uzaktır. Türkçe, Yunanca ve Sırpça'yı iyi konuşur... Hergün bir müddet okur... Büyük bir Avrupa haritasını yanından eksik etmez. Askeri ve coğrafi ilimleri büyük bir zevkle tetebbu eder. "P.Faure, La Renaissance" de; Rönesans Fatih'in 1453'te Bizans'ı Fethi ile başlar... Fatih, Rönesans'ın en büyük mecene'lerinden biridir... Rönensans, Fatih'in, II.Bayezid'in, Yavuz'un toleransına çok şey borçludur... der.

Fatih'in Bizans'ı Fethi, Avrupalıların aklını başlarına toplamasına vesile olmuştur. Avrupa'da yaşanan kilise ve özellikle Ortodoks kilise taassubu ciddi manada gözden geçirilmeye başlanmıştır. Fetihte kullanılan savaş tekniği Avrupalının ufkunu açmıştır. Bir çok tarihçi onu, dünya tarihinin en büyük şahsiyeti olarak ileri sürmüşlerdir. Bir Fetih ki; Peygamber (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)' in müjdesine mazhar oluyor, bir Fetih ki; Orta çağı kapatıyor, Yeni çağı başlatıyor. Bir Fetih ki Dünyanın gidişatını değiştiriyor, Avrupa’da Rönesans' ın başlamasına yol açıyor. Bütün bunları yapan; "... ne güzel komutan, O’nun askeri ne güzel askerdir."

1453 yılının 29 Mayıs günü muzaffer Hükümdar Fatih İstanbul'a giriyordu. Yolun iki tarafınada sıralanmış Bizans kızları O’na çiçekler yağdırıyor, İstanbul halkı üzengisini öpmek için birbiri ile yarışıyordu. O Bizans halkı ki Türk'ün adaletini çok daha önceden tanımış, Batı'nın yardım talebi karşısında "Biz Bizans sokaklarında katolik külahı görmektense osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz" diyorlardı.

FETİH MARŞI

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;

Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek..

Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek!

Yürü: hala ne diye oyunda, oynaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden..

Senin de destanını okuyalım ezberden...

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen; gönüldesin baştasın ...

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini!

Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!

Küçük görme, hor görme delikanlım kendini!

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Bu kitaplar Fatih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;

Şu mihrab Sinanüddin, şu minare Sinan'dır;

Haydi artık, uyuyan destanını uyandır!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın...

Kızım, sen de Fatih'ler doğuracak yaştasın!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan

Yürüyeceksin... millet yürüyecek arkandan!

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan...

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştansın;

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Bırak; bozuk saatler yalan, yanlış işlesin!

Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!

Yürü aslanım, Fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?

Fatih'in İstanbul'u Fethettiği yaştasın!
 

yeliz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
790
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web Sitesi
www.resulugulu.com
RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

ALLAH RAZI OLSUN BÜYÜK BİR ZEVKLE OKUDUM B)B)
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

s.a. rica ederim inş. Sevgili kardeşim diger kardeşlerimizde zevkle okuyordur. s.a.
 

OKU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2006
Mesajlar
267
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

S.A.....
İLGİNÇ BİR KONU YANİ İMAM ŞAFİİ R.A ACABA HANGİ MANADA BU SÖZÜ SÖYLEMİŞ...
İZLEM HOCAM BU KONU İLE İLGİLİ BİZE BİR DERS GEÇMİŞTİ VE İMAM HANİFİ R.A NIN SON İKİ YILININ KAYIP OLDUĞUNU VE BİR ÖĞRENCİSİNE TALEBE OLDUĞUNU ANLATMIŞTI..VE O OLMASAYDI NUMANIN HALİ NİCEYDİ DEDİĞİNİ DEMİŞTİ..BU KONUYU İZLEM HOCAMDAN TEKRAR ÖĞRENECEĞİM İNŞAALLAH..ACABA İMAM HANİFİ R.A DA HANGİ MANADA SÖYLEDİ...
KARIŞIK BİR KONU..TEVHİD KONUSUNDA ŞEYH GEYLENİ RA İMAMI AZAM,İMAMI RABBANİ ,GİBİ KUTUBLARIN FARKLI GÖRÜŞ BİLDİRMELERİ GİBİ OLABİLİR..
TABİKİ ŞÜPHESİZ EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR..
SELAMETLE..
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

RE: KADINLAR, EBU HANİFE’DEN DAHA AKILLISINI DOĞURAMAZLAR, BÜTÜN İNSANLAR FIKIHTA EBU HANİ&#82

Evet kardeşim sizin düşüncenizde dogru...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt