Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadınlar caminin neresinde? (1 Kullanıcı)

ksk35½

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Kas 2007
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
İzmir K.s.K-----Samsun --Ladik
Web Sitesi
forum.ladiksalur.net
Kadınlar caminin neresinde?

Kubbenin altında yer bulabilmesi çok zor kadınların. Sağ arka köşede durmaya çoktan razılar; ama çoğunlukla rutubetli bir bodrum katı, izbe bir köşe ya da son cemaat yerine yapılmış barakaya yönlendiriliyorlar.
59.jpg



Hayat camilerin etrafında şekillenir, eskiden öyle olurmuş; ya da, önce bir cami yapılır etrafına şehir kurulurmuş. Çarşılar pazarlar, hanlar hamamlar, sebiller, güvercinler caminin etrafında döne döne bir halka oluştururmuş. O günlerde evler de daha güzelmiş, sokaklar da, şehirden bunalan görülmezmiş. Şimdi evler de güzel değil, sokaklar da; güzel olan, asırlara direnen camiler, avlulardaki çınarlar, serin şadırvanlar ve güvercinler… O zaman kadınlara, beton yığınlarından, çarpık sokaklardan ve yeşilsizlikten bunalan kadınlara bir eski zaman sığınağına girer gibi, bir Mimar Sinan camisine giriyor, geniş kubbenin altında, gök kubbenin azametini hissederek namaza duruyor, vitraylı camlardan süzülen ışıklara, duvarlardaki çinilere dalarak tesbih çekiyor diye kim kızabilir? Bir de halkaya dâhil olma ihtiyacı var, ruhu okşayan bir mekânda bulunmakla aynı zamanda bir bütünün parçası olduğunu hissetme ihtiyacı… Bahçelerden bahçelere, evlerden evlere açılan kapılardan geçip ahretlik bacılarıyla söyleşen eski zaman kadınlarının bilmediği bir yalnızlık, dokuzuncu, onuncu katlara tünemenin getirdiği bunaltıyla koşulan serin avlular, mübarek camiler kadınlara ne kadar ait?

RUTUBETLİ İZBE KÖŞELER

Namaz kılmak üzere camiye giden kadın neyle karşılaşır? Sorun, camiden camiye değişiklik gösterir. Sultanahmet, Süleymaniye, Fatih gibi büyük camilerden biriyse, kadınlar ahşap kafeslerle ayrılmış bölümlerde namaza durabilir ve bu şekilde kısmen de olsa mekânın letâfetini hissedebilir. Ancak söz konusu olan küçük mahalle camileriyse, bir kısmında kadınlar için yer yoktur, 'yer' diye işaret edilen ise, bir bodrum katıdır ya da halıların ve bilumum temizlik ürünlerinin konduğu, perdeyle ayrılmış izbe bir köşedir. Nitekim bu satırların yazarı da vakit çıkmasın diye alelacele koştuğu büyükçe bir mahalle camisinde, namazını, kesif bir rutubet kokusu eşliğinde, ayakları ıslanarak kılabilmiştir. Böyle durumlarda mescit, huşu içinde oturup tefekküre dalınacak ulvî bir mekân olmaktan çok uzaktır, ziyaretçisi bir an evvel kaçmak ister. Kapısı namazdan hemen sonra kilitlenen camilerde ise ok işaretleri kadınları, barakayı andıran küçük bir odacığa yönlendirir.

İstanbul Müftülüğü'nde Din Hizmetleri Uzmanı olarak çalışan Nevin Meriç, yakında kitaplaşacak, 'Cami ve Kadın' konulu çalışmasında tam da bu sorunlara cevap arıyor: “Kadınlar caminin neresinde?” Yer belli aslında; sünnete uygun olarak sağ arka köşesinde… En önde erkekler, arada erkek çocuklar ve arka saflarda kadınlar… Nevin Meriç'in niçin böyle bir çalışma yaptığı çok açık; o da vaktini namaza göre tayin etmek, dışarıda geçen hayatın odağına camiyi almak isteyen; ama sorunlarla karşılaşan kadınlardan biri. Süleymaniye'de, sekiz yıl boyunca kıldığı cuma namazlarından sonra tuttuğu günlükleri kitaplaştırmak üzere yola çıkmış; fakat 'kadın ve kutsal mekân' ilişkisini incelemeden günlüklerin yetersiz kalacağını düşünmüş.

Peygamber Efendimiz'in (sas) gece namazını
camide kılmak isteyen kadınlara bile izin verdiğini hatırlatan Meriç, yakın tarihimize ilişkin incelemelerinde kadın-kutsal mekân ilişkisinin daha ziyade tekkeler etrafında şekillendiğini görmüş. En güzel bilgi kaynağı ise hâtıratlar… Refik Halit Karay, 1956 baskılı Kadınlar Tekkesi kitabında her cuma günü Eyüp Camii'ne giden Peryal'in cami kapısında gördüğü derviş kılıklı garip adamı tasvir eder; ancak burada bizim için önemli olan, Peryal'in arkasında hoca hanımla, yaşlı dadısı olduğu halde cami avlusunu geçmesidir. Halit Ziya Uşaklıgil, her ailenin haftanın bir günü tekkelere gittiğini anlatır. Bir cami hatırası da Halide Edip Adıvar'ın anılarında gizlidir; yazar, ellerinde kandillerle Süleymaniye'ye teravihe giden kadınları dedesinin omzundan izlemiştir. Kandiller ve teravihler, kadınların camiye gitmesinin daha anlayışla karşılandığı müstesna zamanlar.

NİYE BU KADAR ISRAR EDİYORSUNUZ?

Cami, kadınlar için de gündelik hayatın bir parçası olmaya başladığında yaşanıyor sorun; çünkü camiler sanki erkeklere mahsus bir ibadet alanıymış gibi algılanıyor. Önce, 'camideki kadın' algısının değişmesi gerektiğine inanıyor Nevin Hanım, sonra da kadın mahallerinde ciddi düzenlemeler yapılması gerektiğine. Diyanet'in konuyla ilgili atılımları var, hatta Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, kadınları camilere sahip çıkmaya çağırıyor: “Caminin cemaati sadece erkekler değildir. Hanımefendiler caminin etrafından ayrılmamalı, camileri mekân edinmeli, buralarda erkekler kadar söz sahibi olmalı.” Nevin Meriç de, aidiyet hissinden söz ediyor, kadınlar cami derneklerinde görev almalı, camide kendilerine ayrılan yerlerin güzelleştirilmesi için yetkilileri zorlamalı.

Bazı erkekler, “Niye bu kadar ısrar ediyorsunuz camide namaz kılmak için?” diye soruyormuş. “Nedenini anlamak için camide namaz kılamamaları ya da kötü şartlarda namaz kılmaları lâzım.” diyor Meriç, “Fakat ön saflarda cemaatle kılınacak hiçbir namazdan böyle bir tecrübe için vazgeçilemez.” Fetva almak için müftülüğü arayan bir bey ise pek incelikli bir soru sormuş: “Benim evde aileme imam olmam mı yoksa, camiye gidip cemaate dâhil olmam mı daha faziletli?” “İnsan bazen imam, bazen de cemaat olmalı.” diye cevaplamış Nevin Hanım soruyu, “Teklik her zaman insanı sınırlar ve bir noktadan sonra kaymalara yol açabilir. İnsan bazen imam bazen cemaat olmalı ve ikisinin de nasıl olduğunu sorgulamalı.”

ÇOCUKLARIMIZ DA CAMİDEN KOPMAZ

Nevin Meriç, Kahire'de, Şam'da, Kudüs'te ve Marakeş'teki camilerde de hem vakit namazı hem cuma namazı kılmış. En çok da, Şam'da Emeviye Camii'ndeki aile boyu cuma namazlarını sevmiş. Emzikteki anneler, çocuk sesleri, oğullarıyla kıyama duran babalar… “Bu kadar bebek sesi arasında ilk defa cuma namazı kıldım.” diyor Meriç, “Bu seslerin namaza ayrı bir renk kattığını fark ettim sonradan. Hayatın uyum ve ahenginin cumaya yansıması gibi… Neden olmasın ki, cuma veya ibadet hayattan kopuk bir uygulama değil ki. Ah biz de bunu camilerimizde görebilsek. Çocuklarımız neden camiden kopuk olmalı ki? Camiler yaşlılar evi mi?” Ali Bardakoğlu da bir başka yerde aynı konuya değiniyor: “Camiler sadece orta yaş ve üzeri erkeklerin ibadet yeri değildir. Camilerimiz aynı zamanda kadınlarımızın, gençlerimizin ve çocuklarımızın buluştuğu sosyal ve kültürel mekânlardır.”

Asıl işlevine uygun olarak asırlardır hayatın odağında oturan Ortadoğu camileri bu açıdan örnek alınabilir belki; kadınların kucaklarındaki çocuklarıyla namaz kıldığı, alışveriş sonrası soluklandığı, hafızlık çalıştığı, ellerinde kalemler ve not kağıtları ile cuma hutbesi dinlediği nefes alıp veren camiler… Nevin Hanım'ın elli yaş üstü kadınlardaki kutsal mekân algısını öğrenmek üzere hazırladığı ankete verilen cevaplardan biri ne kadar mânidar: “Büyük ninem, cuma günleri, caminin önünde oturup hutbeyi dinler, erkeklerin çıkma vakti geldiğinde de koşarak eve dönermiş.” O günden bu güne çok yol alındı elbette, hatta Nevin Hanım'ın samimî bir dille yazdığı günlüklere bakılırsa, sekiz yıl önce Süleymaniye Camii'nin alt katını ancak dolduran kadın cemaat bugün balkonlara zor sığıyor.

CAMİ ÂDÂBI MAHALLEDE BAŞLAR

Kadının cami içindeki yerini tartışırken, cami âdâbı mevzuuna girmemek olmaz. Ayakkabıların poşete konması ya da tabanları iç içe gelecek şekilde kapatılmasından tutun da, içeri selamla girmeye, kalabalık mekânlarda bir itiş kakışa sebebiyet vermemeye kadar bir dizi görgü kuralının önce mahalle camilerinde öğrenilmesi gerektiğini söylüyor Meriç. Kendi evinde, sokağında, mahallesinde öğrenen kadın, selâtin camilerinde o adaba uygun davranacaktır. Belki o zaman, Eyüp Camii'nin avlusunda imamın bile önüne geçen kadınlı erkekli bir cemaat görüntüsüne bir daha rastlanmaz. Teravihlerde imamın 'Hanımlar lütfen sessiz olun' uyarısını hoş bulmayanlar, bu uyarıya zemin hazırlamamaya da özen göstermeli.

Sorun epey fazla görünüyor; bir de namaz kılmayı bilmeyen hanımlar var. Nevin Hanım, Teşvikiye Camii'nde iştirak ettiği bir taziye mevlidinde şahit olduklarını anlatıyor: “Camide bizleri seyreden hanımların sesini duyuyorum. Birisi, 'Biz de namaz kılsak; ama kılmayı bilmiyorum ki.' diyor. Namazın içinde donuyorum. Bu acıyı duyan insanlara ulaşmamız lâzım.”


ABDEST ALMAK HÂLÂ SORUN

Kadınlar için sorun, daha camiye girmeden önce başlıyor aslında. Birçok camide hanımlara mahsus bir şadırvan olmayışı, lavaboların kirliliği ciddî sorun teşkil ediyor. Bu anlamda İstanbul'daki en güzel örneklerden biri Çemberlitaş'taki Atikali Paşa Camii olmalı. Kapalı, geniş bir mekânda hanımeli ve gül kokularıyla abdest almak, kışları ılık su bulabilmek az nimet mi? Şimdiye kadar haberdar olmamış hanımlara duyurulur!

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt